coup de grace yazar profili

coup de grace kapak fotoğrafı
coup de grace profil fotoğrafı
rozet
karma: 149919 tanım: 5993 başlık: 164 apolet: 7 takipçi: 144
♠️

son tanımları | başucu eserleri


normal sözlük yazarlarının en sevdiği meyve

avokado
erik
kiraz.
bonus:taze ceviz.
devamını gör...

nazara sadece güzellerin inanması

gel de inanma sfahgs.
ayrıca şurada nazar ile ilgili görüşüm: normalsozluk.com/entry/3283537
devamını gör...

donald trump'ın uyguladığı diyet

neden forma giremediği anlaşılan diyet.
devamını gör...

sahibinden satılık sözlük hesabı

sahibi benim olmayacağım sözlük hesabıdır.
benim için, bana ait olan ve zaman harcadığım şeylerin kopulamayacak bir bağı vardır. mesela iki tane league of legends hesabım var. iki yıldır ikisine de girmedim. hem derece olarak hem de hesap içeriği olarak oldukça sağlamdı main hesabim özellikle. şu an full değil tabii ki. çünkü iki yıldır takip etmiyorum. iki yıl öncesine kadar da, oldukça zorlandigim bir dönem de oldu maddi olarak, satmayı düşünmedim. türkiye'de belki çok matah ücrete kabul olmaz ama hesabı eu-west'te taşıdığımda o zamanki değeri yaklaşık 5000 euro idi. buna rağmen aklımdan bile geçmedi satmak. bir şeye dokunduğumda, zaman ayirdigimda ve emek verdiğimde, benim ruhumdan bir parça taşıdığına inanıyorum. bu çok nesnesel bir lol hesabı da olsa böyle, iki üç bir şeyler yazdığım sözlük de olsa böyle, sevip değer verdiğim, kıymet verdiğim insanla kurduğum bağ da böyle.
hiç tekrar etkileşime gecmesem bile bir şekilde bana ait, benim ruhumdan izler taşıyan, benim baktığım şekilde görünen bir oluş olarak orada kalması, bir insanın da aynı şekilde, geride kalacaksa da benim kıymet verdiğim hali ile kalmasını yeğlerim mesela. belki bir gün tekrar etkileşim olur diye kendimle alakalı hiçbir şeyden vazgeçmem, satmam.
dolayısı ile bir mabet gibi görürüm bu ayrıntıları. başkaları için aşırı önemsiz ama benim için ruhumdan bir parça taşıyan detaylar.
devamını gör...

coup de grace (yazar)

sevgili dostlar, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. şu an için yapılabilecek her şeyi yaptım. testlerde bir sorun görünmediği için, detaya inebilmek adına randevularımı aldım. çarpmanın etkisi ile ezilen yerler ve açılan yaralar dışında ağrım sızım yok. dişlerim problem yaratıyor ama köklerde kırık olmadığı için çok şanslıyım. kanal tedavisi olacak.
bunun dışında iyiyim. halsizlik baş ağrısı falan yok çok şükür, motor becerilerim ve dikkatim de yerinde. kendime bakabilecek, günlük hayatimi devam ettirebilecek durumdayım bir şeyleri ısırmamak koşuluyla.
yine de tekrarını yaşamak istemediğim bir deneyimdi.
şu an çok iyiyim, tekrar teşekkür ederim. iyi ki varsınız.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

her şeyi ısırasım var sözlük...
şimdi ben 20 gün boyunca dişlerimi kullanamıyorum ya, sıvı beslenme yapıyorum.
bugün mercimek çorbası yapayım dedim. dolaba baktım mercimek kalmamış. eve en yakın market de şok market. neyse gidip alayım dedim. normalde şok'tan çok spesifik şeyler alırım, bazı şeyleri de özellikle şok marketten alırım ama "anadolu mutfağı" mercimek bu kapsamda değil; zaten şartlar da normal degil. ama bugün kapısından girmemle, ekmek ve reflü shov yiyeceklerin bulunduğu reyonun kokusu nasıl burcu burcu kokuyordu anlatamam. neredeyse marketin öbür ucunda olan "anadolu mutfağı"marka mercimeğe ulaşana kadar, normal şartlarda asla yemeyecegim ne kadar çer çöp atıştırmalık varsa hepsine yükseldim. hepsine tek tek dokundum, hep bir "acaba" geçti içimden. bir ara elimde saçma sapan bir kağıt helva bile vardı.

neyse ki dişimin üzerindeki dolgulu tel sık sık kendini hatırlatacak kadar rahatsız edici de, unutup herhangi bir şey ısırmadım henüz.

tekrar teyid ettim ki açlık "aç olmak" ile ilgili bir durum değil.
şimdi de mesela masamın üzerinde çiğ badem var, her türlü smothie ile öğütüp icebilirim ama ben çatır çutur yemek istiyorum.
yemicem işte. lanet olsun kör şeytana!
devamını gör...

ezogelin çorbasını un ile bağlamak

vay anasını sayın seyirciler, bakın bu çılgınlıktır.

içerisinde, yeterince öğütünce un, yeterince suda bekletilirse hamur olabilecek bulgur, pirinç ve mercimek bulunan ve hepsi kendi başına bağlayıcı birer ürün olan malzemeleri un ile bağlamak geniusluk değil de nedir?

yahu, lezzet katmak amacıyla tarifin dışına çıkan bazı öğeler eklenmesine asla karşı değilim bazı çorbalarda ama her çorbaya da un girmez ya, biraz insan olun! *
mesela ben de mercimek çorbası yaparken, zerdeçal ile rengine oynayıp, lezzet için muskat rendeliyorum havam batsın ama, un nedir arkadaşım? un ne alaka???

un olmasa ortaya yemek koyamayacak kişiler görüyorum çevremde... mantar çorbası un kokuyor falan...
hele bizim işletmede o mantar, çorba olana kadar yaşadıklarını anlatabilse, zeki demirkumbuz cannes ödülü alır. vejetaryenler ayaklanır...
önce manavdan geliyorlar pırıl pırıl gencecik mantarlar...
doğru aşağıya, imalattaki ocağa koca bir tencere ile limonlu su eşliğinde haşlamaya bırakılıyor. normalde 3 dakikada pişen zavallı mantarlar, saatlerce kaynar suda işkence görüp bütün renklerinden ve özelliklerinden ayrıştırılıp, adeta ırk değişimi geçiriyorlar. sonra tezgaha alınıyor. mantar kullanılan her yemekte bir miktar daha pişiriliyor pişiriliyor pişiriliyor...
çorba mı yapılacak, una boğup, zaten mantar tadından eser kalmamış yavrucaklari iyice sindiriyorlar, asimile ediyorlar... un, otoritesini kuruyor çorbada ve çorbanın starı oluyor. çünkü beyaz göd. arada bir kaşığa gelen minicik minicik mantar parçaları da biri ile göz göze gelmeye dursun, başlıyor venedik taciri tiradına...

nerden nereye geldim. bu arada nefis bir mercimek çorbası yaptım, tanımı yazarken içtim.
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

dişlerimin durumunu saymazsak ucuz atlattım. düne göre daha iyiyim. ağrılar da daha azaldı. sol yanak da şiş ama sevimli de olmuş bence.
şaka maka bu kadarla atlattığım için şanslıyım.
gülümsemek isterdim ama bence kimse buna hazır değil:d
yaralı ve bordo bereli:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

erkek neşesi

şu imgeselden cıkamadığım neşedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sıvı kahvaltı

insan, çaresiz kalmaya görsün; hemen yaratıcı perileri omuzunda beliriyor.
sabah çorba içmekten hoşlanmayan, sıvı beslenmek zorunda olan ama hem besin hem de lezzetten de ödün vermek istemeyenler için az önce ayak üstü çırpıştırdığım atom sıvı ektedir :d.

herhangi bir süt ya da kefir (ben proteinli süt kullandım)
1-sevdiğiniz herhangi bir protein bar (ben fellas kakaolu bademli kullandım)
1 kuru kayısı
1 hurma
1 yemek kaşığı yulaf ezmesi( isteyen herhangi bir gevrek de kullanabilir, ben kaslara yatırım yaptım)
1 yemek kaşığı chia (omega 3 desteği)
1 yemek kaşığı keten tohumu (kollajen desteği)
1/2 çay kaşığı tarçın (kan şekeri düzenleme)

bunların hepsini shake blender ile öğüttüm. şahane oldu. dileyen muz, bal vb de ekleyebilir ama benim için şu hali bile oldukça şekerli. biraz hindistan cevizi tozu da eklenebilir de ben kavanozu aramaya üşendim.

afiyet olsun.
devamını gör...

dünya prensesler günü

biz çok fakirdik. babam bize hiç taç alamadı... biz de işin büyüsüne talip olduk.
dünya prensesler gününü hastanede, acı içinde geçirerek, gotik cadı kimliğimin altını çizmişim haberim yok.
zaten dünya prensesler gününden de haberim yoktu.
cahillik mutluluktu; ama her mutluluk gibi kısa sürdü.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

sabahın ilk saatlerinden beri berbat bir gün geçirdim. hem manevi olarak hem bedenen çok travmatik bir gündü 18 kasım 2025.
burada sohbetim olan bazı arkadaşlar da biliyor, yaz boyunca regl döneminin ilk gününü baygın geçirdim. demir takviyesi alana kadar da devam etti bu durum. demir takviyesini düzenli kullandım ve bitince bıraktım. çünkü aslında çok iyi besleniyorum ve bunun için koşulları zorluyorum yeri geldiğinde. uzun zamandır da herhangi bir şekilde bayılmamıştım.

bu sabah yüzümü yıkarken soğuk soğuk terlemeye ve titremeye başlayınca, düşüp bir yerimi carpmamak için yere oturdum önce. hep böyle yapıyordum ve hafif kendime geldigimde bacaklarımı ve bedenimi sağa sola carpsam da yürürken, kafamı korumuş oluyordum. bu defa koruyamadım. yere oturdum ama yavaş yavaş yatağıma ulaşayım yerken yere abandım yüz üstü. büyük bir soğuk acı geldi zemindeki fayanstan. biraz kendime geldim ve yatağın yolunu tuttum ince ince. kendimi yatağa attım. iyice terlemistim ve üşüyordum. kombi açık, yorgan kullanıyorum ve üşüyordum. neyse halsizlikten önce idrak edemedim. sonra çenemde bir ıslaklık hissettim ve dişimin sallandığını fark ettim. telefonun kamerasından baktım, kan revan içindeyim. sonra yatağa geldiğim yola baktım, kan içinde her yer. dudağım patlamış, çenem yırtılmış, bir dişim kırılmış diğeri de yuvasından oynamış sallanıyor, sol elmacık kemiğimde de müthiş bir ağrı var. çizgi filmlerdeki, boşlukta yürüdüğünü fark edene kadar düşmemek gibi bir farkındalıkla acı içinde kaldım o andan sonra.

iş yerini bilgilendirdim önce. durumu anlattım ve ise gelemeyeceğimi belirttim. sonra yanıma kağıt havlu aldım ve yorgana iyice sarıldım. iş yerindeki şeften bir tepki alamadım öğleye kadar.

ev arkadaşım evde olmadığı için mümkün olduğu kadar hareketsiz kaldım kendime gelene kadar. bir ara tekrar uyumuşum. öğleye doğru biraz kendime geldim. yüzümdeki ve boynundaki kanları temizledim. zar zor dişimi fırçalamaya çalıştım. dudaklarımı temizledim ve yüzümü yıkadım. bir çay bardağı tuzlu ayran yaptım hem kahvaltı niyetine hem tansiyonu biraz yükseltmek adına. işe yaradı. bir şey yiyecek durumda değildim zira. sonra koridordaki kan izlerini sildim. baya kanamış. zaten yüzümü temizleyince tekrar kanamaya başlamıştı.

sonra şef aradı. "ne oldu?" diye soruyor. yüzümün üzerine düştüğümü, dişlerimin kırıldığını ve konuşmakta zorlandığımı belirterek, doktora gidiyor olduğumu ekledim. "tansiyon anlık bir şeydir, düşer geçer, bu kadar uzaması enteresan, yarın gelecek misin? bak biz bugün çok yoğunduk ona göre" gibi absürt bir "geçmiş olsun dileği"ni sürdürdü. tekrar konuşmakta zorlandığımı, doktora henüz gittiğim için neden olduğunu bilmediğimi ama şu an tansiyonumun normal olduğunu, ama travmatik sonuçlandığı için doktora gitmeden bir şey söyleyemeyeceğimi ekledim. "bana haber ver" dedi kapattı.

neyse, gittim doktora. kan tahlili, idrar tahlili, ekg, tomografi ve acil plastik cerrahi muayenesine ek bir de serum taktılar. serum esnasında bir hemşire ile tartışma yaşadık. serum için gittiğimde bana boş bir sedyeye geçmemi ve onların serumu getireceğini söylemeleri üzerine boş olan tek sedyenin yanına gidip "bu sedye boş mu?" diye sorduktan sonra "evet boş" cevabını aldım ve sedyeye uzandım. bir hemşire de geldi serumu taktı. o sırada yine tavşan uykusuna daldım ben. zaten başımı zor taşıyordum. serum bitince güvenlik görevlisi ile göz göze geldim ve serumun bittiğini işaret ettim. başka bir hemşire geldi serumu çıkarmaya ve dedi ki "serumunuz bitmiş. siz bu sedyeye yaptığınız için kalp hastası bir hastayı ayakta beklettim, yanlış sedyeye gecmişsiniz" deyince benim sinirler fırladı. bana boş bir sedyeye geçmem ve bu sedyenin de boş olduğu dışında hiçbir şey söylemediğini, siz işinizi takip etmiyorsaniz bunun sorumluluğunun bende olmadığını, hadi ben yattım sedyeye, serumu takan hemşirenin de itiraz etmediğini ve insan gibi açıklama yapmayıp bir de insanlara gerizekalı muamelesi yapamayacaklarını belirtirttim ve oradaki islemimi de tamamladım. bunlar beklenen siralarla birlikte iki saat kadar sürdü. kan tahlilleri henüz çıkmadığı için taburcu da olamıyorum. dedim ki o arada dişleri muayene ettireyim ve karşıdaki ağız ve diş sağlığı merkezi'ne gittim. danışmadan kayıt alırken sigortanın görünmediği, prim borcu çıktığı ve calisna olduğum için babamın sigortasından da faydalanamayacagim belirtildi ve "iş yerinizle bir görüşün" diye öneride bulundu bankodaki personel. bu sırada saat 17 olmuştu. şefi aradım ve durumu anlattım. bir sorun olmaması gerektiğini, sigortanın olduğunu vs soyledikten sonra "yanlış anlamazsan bir şey soracağım, sabah 6:30'da olan şey için neden akşam 5'te gidiyorsun doktora? yılmaz'ı arasan o seni götürürdü hastaneye -sanki işten kaçmak için yalan söylemişim de doktora da rapor için gitmişim iması yaparak-" dedi... zaten acıdan ara sıra ağlayarak geçirdiğim sinir harbime bir yenisi eklendi. tam ben olduğu kadar konusacakken araya girip bir de "yarın geliyor musun gelmiyor musun bana onu söyle?" dedi. "büyük ihtimalle gelmiyorum" dedim, telefonu suratıma kapattı.

neyse ben ücretli muayene olacağımı söyleyip işlemleri yaptırdım. çene için röntgen ve dişleri sabitlemek için geçici dolgu ve tel ücretini de ayrıca ödedim. sağ olsun doktor hanım damağımı uyuşturdu ve acıdan kurtuldum bir süreliğine. orada işim bitince karşıdaki hastaneye geri geçtim. artık sonuçlar çıkmıştır, eve gideyim diye. 6:30 gibi tekrar sıraya girdim. içeri girmem 7'yi buldu.

neyse ki kan tahliller ve tomografi sonuçlarında bir şey çıkmadı. her şey iyi, demir eksikliği hafif parmak kaldırmış ama bayiltacak seviyede değil. iş böyle olunca kardiyoloji arastirma için bir uzmandan randevu almamı tavsiye etti. sanırım nabzı yüksek buldu. sonra beş gün rapor yazdı bana.

bütün günümün acılar içinde berbat geçmesine ek, şefin çapsız tavrı, sabahtan beri bir şey yiyememiş olmanın verdiği agresyon ve ekstra baş ağrısı ile evin yolunu tuttum. önce iş yerine uğradım. kasadan bir a4 kağıdı ve bir kalem alıp üst kata çıktım. bir istifa mektubu yazdım.

"xxxx xxxx xxxx yönetimine;
06.09.2025 tarihinde başladığım "soğuk aşçı" görevimden kendi isteğimle ayrılmak istiyorum.

bu sabah geçirdiğim kafa travması sebebi ile ise gelemedim. ben her şeyden önce bir insan olarak, bunun devamında gerçekleşen tutum ve tavrı pek insani bulmadığımı belirtmek isterim. bırakın "bir şeye ihtiyaç var mı, geçmiş olsun?" diye sormayın, doktora öğleden sonra gidebildigim için sahtekarlık imasına maruz kalıyorum. saygı, hürmet karşılıklı olması gereken şeylerdir. geriye dönük 21 yıllık kariyerimde, bir kişi bile beni tembellik ve sahtekarlık ile anmayacaktır. bu sebeple, bu tutumdan çok rahatsız olduğumu ayrıca belirtmek isterim. aynı tutum, servisin en yoğun olduğu saatlerde de defeatle tekrar ediyor.

öte yandan, sigortalı çalışmama rağmen, hastanede sigortamın görünmemesi, prim borçlu görünmem; ama "çalışan" sıfatında olduğum için babamın sağlık sigortasından da yararlanamadığımı belirtmek isterim.

"neden yılmaz'ı aramadın?" diye soruyor bana şef. ben şefin yönetiminde ve sorumluluğunda çalışıyorum. kendisi "geçmiş olsun" bile demezken, yılmaz benim hangi sorumluluğumu taşıyor ki onu arayayım?

sadece saygı değil, sorumluluk da karşılıklıdır. ben işletmeye olan sorumluluklarımdan hiçbir zaman bilinçli olarak kaçmadım; ama gayet bilinçli olduğunu düşündüğüm bu bu mobbinge boyun eğmem de; yaşıma, tecrübeme, iş ahlakıma kendi saygısızlığım olur.

iş akdimin sonlandırılmasını ve gereğinin yapılmasını arz ederim."

hayatimda ilk kez bu kadar detaylı bir istifa yazdım. saçma sapan tavırlara öfkemi dindiremiyorum artık.

bu mektupla birlikte beş günlük raporu ve ödeme dekontlarini birbine zımbalayıp kasaya bıraktım. dedim ki: "biri rapor biri istifa, canı hangisini istiyorsa önce onu işleme koysun!". tabii fotoğraflarını şefe de yolladım. önemli biri olduğu için değil, benim iş ahlakıma diğer türlüsü uymadığı için.

eve geldim sonra. çok açtım. on dişlerim 20 gün servis dışı. dudaklarım da eskisinden daha dolgun, daha köfte. ablam gelirken glutensiz tarhana getirmişti, kendisi yapmış. onun içine chia, keten tohumu ve sarımsak ekleyip bir çorba yaptım. bu tanımı yazarken içtim ılık ılık. çok lezzetli olmuş. bence sarımsak her şey gibi bu çorbaya da çok yakışıyor.

bütün gün bir yandan da henüz tanışmadığım ama belki müstakbel kocam olan beyi düşündüm. hastanede üç defa "hanımefendi, darpa mı maruz kaldınız?" diye soruldu. tam dayak yemiş de facayi bozmuş gibiyim çünkü.
canım kocacım, iyi ki tanışmadık ve evlenmedik. yoksa başını yakacaktim durduk yere. verilmiş sadakan varmış. şanslı göd.

şimdi nöbetçi eczaneye gidiyorum. yarın yine ağız ve diş sağlığı merkezine gideceğim...

her bakımdan yetersiz bir gündü.
konuşamıyorum, yalnızca whatsapp!
devamını gör...

yoldaş bakkal rozet önerileri

daenerys targaryen. sonuçta anne, teyzenin iki katıdır.
devamını gör...

stüdyo ghibli tarzı normal sözlük yazarları

bellerö dostum serseri serbest sitili ile karizma ortalamasını epey düşürmüş. sırtımızı dönecek değiliz, yapmış bir hata. toparlamak da boynumuzun borcu. ortaköy cadde stilimlen elimizden geldiğince sfakshjs
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kasım'da aşk başkadır yalanı

yoo. bu kış kombiyi kasım'da açtım. zira buz kesiyoruz.
devamını gör...

eski bir majeste ile pazar akşamı monarşisi

hayırlı sohbetler size. benim de sabah iş var. hoşça kalın.
devamını gör...

eski bir majeste ile pazar akşamı monarşisi

atma ziyağ.
devamını gör...

eski bir majeste ile pazar akşamı monarşisi

ya bu bahsettiğiniz şununla alakalı olabilir: ilk başlarda ortada bir gizem var ve bu gizem yavaş yavaş yerini tanımaya ve alışmaya bırakınca bir gevşeme oluyor. yani aslında bir arada kalmayı istemek lazım, çünkü gerçek anlamda tanımaya başladığımız çok az insan en baştaki gibi enteresandır.
geçinmeye gönlü olmak lazım bazı fedakarlıklar için. "ben böyleyim yea!" diye sarf edilen her cümlenin cevabı "ben de böyleyim!"dir zira.
devamını gör...

eski bir majeste ile pazar akşamı monarşisi

"birey diyor ki"
devamını gör...

eski bir majeste ile pazar akşamı monarşisi

#3795232
bin yıllardır bitmeyen kitap. bitmediği için okuyamıyoruz. cahillik mutluluk :d.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim