"basil hallward, benim olduğumu düşündüğüm kişidir; lord hanry, dünyanın ben olduğumu düşündüğü kişidir; dorian gray ise benim olmak istediğim kişidir. belki başka bir çağda..."
oscar wilde, 1800'lü yılların sonuna doğru yazdığı bu ilk ve tek romanı için bu yorumu yapmıştır. dolayısıyla kendisinden oldukça fazla izler taşıdığı aşikar.
wilde, bu tek roman ile
viktorya dönemi'nin ahlak anlayışına meydan okurken, bireyin içsel yozlaşmasını, estetik takıntısını ve ahlak çatışmasını ustaca harmanlayarak edebi bir
ayna sunmuştur. bireyin arzuları ve vicdanı arasında sıkıştığı, günden güne yozlaşan bir kimlik anlatısıdır.
roman,
viktorya dönemin ingilteresinde geçer. görünüşe ve düzene aşırı önem verilen bir çağda. dışsal ahlaki normlar ile içsel arzuların çatışması, dönemin insanlar üzerindeki baskıcı etkisini yansıtır. wilde, bu eseriyle dönemin ikiyüzlü ahlak anlayışına muazzam bir eleştiri getirmiştir.
anlatım yönünden de oldukça başarılı bulduğum bu eser, tabiri caizse wilde'nin hayatını tepetaklak etmiştir. bunun sebebi ise barındırdığı eşcinsel öğeler gösterilir. ilk etapta "acaba nasıl bir şey okuyacağım" diye tereddüte sürükler ama zannedildiği ya da iddia edildiği gibi rahatsız edici bir yanı yoktur. kitabı, sansürsüz baskı olan
everest yayınları baskısından okudum, sansürleyecek bir şey bulamadım. bence herkesin okuyup, dorian nezaretinde kendisi ile yüzleşmesi gereken muazzam bir kitaptır.
konusundan bahsedip spoiler girmek istemiyorum
* ama karakterlere kısaca değinebilirim:
dorian gray, güzelliğin ve gençliğin mutlak değer olduğuna inandırılan
*, giderek içsel çürüme yaşayarak haz nesnesine dönüşen trajik bir figürdür. başta masum ve meraklı bir gençtir ama zamanla hedonizm ve nihilizmin temsilcisi olur. dürtüsel benliğin giderek baskınlaştığı ve vicdanın portreye yansıtıldığı bir yapıda işlenmiştir.
lord hanry, dorian ile tanışmasına basil hallward vesile olmuştur ve onun ruhunu zehirleyen, estetikten başka gerçek tanımayan, nihilist ve manipülatif bir figürdür. dorian'ın ruhsal deformasyonunda entelektüel bir katalizördür. onun temsil ettiği söylemler, zamanın baskıcı ve ikiyüzlü ahlak anlayışına karşı bir entelektüel anarşidir. kendisinden etkilenmemek oldukça güçtür.
basil hallward, dorian gray'e hem platonik hem de imgesel bir aşk besleyen ve dorian'ın portresini çizen resaamdır. vicdan ve duygunun temsilcisidir. öldürülmesi, dorian'ın kendi vicdanını ve masumiyetini ortadan kaldırması olarak okunabilir. dorian'ın süperegosuna karşılıktır.
aslında wilde, sanatın yaşamdan üstün olup olmayacağını tartışır. lord hanry'nin
"sanat için sanat" anlayışı ile basil hallward'ın
sanat yoluyla ahlak" anlayışı çarpışır. dorian ise bu iki uç arasında savrulan bir denektir. wilde'ın,
"ahlak dersi vermeyen bir kitap ahlaksız sayılır" ironisi, bu romanda kendini tam olarak gösterir.
devamını gör...