valla aynı gün çıkan bir şarkıyı bu başlığa ilk kez taşıyorum galiba. saatlerdir defalarca dinledim ve evet, bu şarkı da favori metal şarkılarımın arasına girdi bile.
başlığını açtım [introspection] ama yetmedi, bu başlıkta da yer almalı bu fevkalade çalışma!
geçen sene sonlarında lady red light parçalarının başlığını açtığım amerikan hard rock / glam metal grubu great white'tan şahane bir şarkı dahadır.. sharkı mı demeliydim? haha. büyük beyaz hem de...
grubun solisti aslında geçen sene yazın hayatını kaybetmiş ama ben bunu 2025 başlarında falan öğrenmiştim galiba, yoksa o başlıkta bir toprağı bol olsun derdim ve gidip bir de saçlarıyla dalga geçmezdim, 2024'te bundan haberim olsaydı. şimdi r.i.p. diyeyim tabii. bu arada grubun bir konserinde yaşanan inanılmaz trajediden alen bahsetmişti grup başlığında, ilgilenen ilgili başlıktan [great white] okuyabilir.
lady red light ve rock me parçalarını içeren great white albümü once bitten'ın benim açımdan şöyle de bir değeri var: bunun orijinal cd'si vardı bende 90'ların ilk yarısı veya ortalarında falan ve bu, sahip olduğum ilk cd idi. hatta sırf bu albümü dinleyebilmek için cd çalar aldırtmıştım bizimkilere. hatta albümün başlığını da 2023'te açmışım ve bunu daha detaylıca anlatmışım zaten: (bkz: once bitten)
albümü tümden çok seviyorum ama bu iki şarkı cidden de bilhassa nakaratlarıyla çok akılda kalıcılar.
rock me... albümün ilk single'ıymış ve 1987 çıkışlı bu parça classic rock radio'da hala kayda değer sıklıkla çalınırmış (bu bilgi wikipedia'dan). belki daha heavy olduğundandır, lady red light'ı daha fazla severdim, hatta save your love adlı ballad'ı da albümdeki ikinci favorim olarak gösterebilirim ben ama bu [rock me] da leziz bir çalışma elbette.
abd/kaliforniya'nın santa cruz şehrine 1970'lerin erken dönemlerinde böyle deniyormuş. cinayet şehri (murder city) de deniyormuş ama dünyanın cinayet başkenti (murder capital of the world) de deniyormuş; ki işte bu niteleme burada john linley frazier, herbert mullin ve edmund kemper gibi isimlerin üst üste, 1970'lerin erken dönemlerinde (1970-1973 arasında) seri cinayetler işlemesinden gelmiş.
geçen açtığım yazarların en çok izlediği film başlığında da dediğim gibi, en çok izlediğim film olan the lost boys'daki kurgusal santa carla'ya [bu arada santa carla kurgusal olsa da santa clara'nın bir anagramıymış adı] da dünyanın cinayet başkenti (murder capital of the world) yazılıydı girişindeki bir sahnede, ki burası da işte santa cruz'un kurgusal ve fantastik yaratıklar (vampirler) barındıran bir versiyonuydu zaten. burada da işte üstte bahsettiğim gerçek bir nitelemeden ilham alınmış. bu arada filmin çekildiği dönemde, abd'nin cinayet başkenti esasen chicago imiş deniyor da işte hikayesinin yazarları 70'lerdeki o olaylardan çok etkilendiyse demek...
işte o yazının görülebileceği sahne:
bu biraz iddialı bir niteleme bence tabii. yani bu uzaylılar da bir tek abd'ye iniyor ya güya, haha. yani el salvador gibi saat başı insan öldürülen yerler varken de abd'deki böyle yerler bu konuda "başkent" olamaz sanki... gerçi el salvador bu bağlamda 2015'te pik yapmış ve şu anda çok daha azalmış cinayetler. hoş, 70'lerin başlarında en çok nerede cinayet işlendiğini bilmiyorum ama bir tahmin yürütsem burası abd'de değildir derdim.
bu yıl da bir araya gelmişler. hala muhteşem bir ikili ya. çocukluğumda en sevdiğim yapımlardan biriydi bu cidden ve dizinin kahramanlarını hala böyle sağlıklı ve birlikte görebilmek güzel bir neşelenme sebebi kendi açımdan. yapay zeka üretimi olabilir mi diye arattım bu arada ve değil.
2001'de kurulan, yani gayet köklü bir progressive power metal grubu olan italyan stargate'in 2012 tarihli, tek full-length albümü olan beyond space and time'dan sonra çıkması beklenen 2. albümü sailors into the sunrise'da yer alacak olan, önden saldıkları klipli parça. bahsettiğim ilk ve şimdilik tek albümlerini cidden çok severim, hatta albümdeki save the world parçasının başlığını da açıp bunu sözleri ve müziğiyle mükemmel bulduğumdan bahsetmiştim. dahası, bu benim hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biridir.
bu daha birkaç saat önce paylaşılan introspection parçasını da nefis buldum topluluğun ve yeni albümlerini harbiden büyük heyecanla beklemekteyim. epey bombastik bir çalışma olmuş bu. bombastik, kötü konotasyonlu bir sözcük olsa da böyle şarkıları nitelemek için daha uygun bir kelime de bulamıyorum işte. ziyadesiyle epik, senfonik, operatik, tiyatral, zengin, sofistike ve aynı zamanda yakalayıcı (catchy) bir şarkı. valla bu gruptan başka albüm gelmez diyordum ben onca sene sonra, gelgelelim geliyor işte! vallahi iple çekiyorum bu şarkının da içinde olacağı yeni albümlerini!
#3812509; "dostluğumuz baki"yi kendisine özelden yazmamış mıydım ya diye demin sıfır sıfır sıfır'la olan mesajlaşmalarımıza baktım, hakikaten öyleymiş. bundan sizin nasıl haberdar olduğunuzu bilemiyorum ama pek hoş bir tablo yok karşımda şu anda. ayrıca "<3" sembolleri öyle "istisnasız" değil. çok uzun zamandır kendisini görememiştik, onun şevkiyle biraz fazla kullanmış olabilirim son mesajlaşmamızda da önceki yazışmalarımızda o sembole pek (belki hiç) rastlayamazsınız.
bu konuyu burada kapatsak mı ya? cidden gayet nahoş bir şey bence bu.
ekleme: altta yazdığınıza #3812552 ithafen; çarpıtmayınız. sıfır sıfır sıfır'a yazdığımdan emindim, "özelden yazmamış mıydım ya" dedim zira nick vererek bir yazara seslen başlığında da ona seslenmiştim yakın zamanda. özelden yazmıştım diye hatırlıyorum ama acaba o başlıkta mı yazdım diye ufak bir şüpheye düşmüştüm. kendisinin bana ekonomik durumundan bahsettiğini hiç anımsayamadım, fakat kendisiyle son derece samimi sohbetlerimiz oldu geçmişte. sanırım onun özel mesajlarını okuyabildiğinizden görebilirsiniz siz de. hatta sözlükten ilk onun öğrendiği vokal kayıtlarım var mesela. belki de sandığım gibi/kadar da dost değilmişizdir, o benimle maddi zorluklarını paylaşmadığına göre (tabii iddianız doğruysa, yani maddi zorluk varsa ve hatırladığım, yani bana bundan bahsetmediği doğruysa) ama güvenip anonimliğini bozup adını söyleyip fotoğrafını göstermişti en azından bana. neyse, konuyu burada kapatıyorum kendi adıma.
mortal kombat (1995) filminde shang tsung karakterini süper canlandırmasıyla akıllara kazınan, oynadığı bazı başka yapımlarla birlikte çok sevdiğim bir dizi olan the man in the high castle'daki nobusuke tagomi karakteriyle de hafızamda yer eden, wiki'ye göre ilk oynadığı film de çocukluğumda bana en büyülü gelen film olan küçük çin’de büyük bela olan, dün maalesef hayatını kaybeden japon asıllı amerikan aktördür. r.i.p.
japon asıllı amerikalı deniyor başka yerlerde ama wiki japon doğumlu amerikan ve rus demiş. bilemedim. gerçi şimdi baktım, amerikan ve japon ile birlikte rus vatandaşlığı da varmış denmiş reddit'teki bir içerikte, aktör de rusya ile babası ve amcasından gelen köklü bir bağının olduğunu belirtmiş.
#3812178; "tatlı cadım" diye bir tek sıfır sıfır sıfır nick'li yazara seslenmiştim galiba, ki canım sister'ım da diyorum kendisine (o da bana "bıradırım" diyor), bundan da bahsedin. ;) özelden de samimiyiz kendisiyle. ayrıca onun bana önce "canım büyücümmmm" demediğini nereden çıkardınız? bir de sevimsiz karga'nın tatlı bir cadı olduğundan dem vurmuştum galiba (tatlı cadım demiş miydim emin değilim ama tatlı bir cadı olduğunu kesin söylemiştim) ama onunla yüz yüze bile görüştük ve cidden samimiyiz ve ilk "canım büyücüm" diye bana seslenen de yine oydu galiba. ben istediğim kişi hakkında, önüme gelene böyle şeyler yazmıyorum; siz yazarsanız da mesuliyet tamamen sizde. haha. böyle seslendiğim kişiler de üfürükçü hocalara kanmayacak kadar akıllı kadınlar. her sakallı büyücü, cinci hoca değildir. :d
çok sevdiğim prog metal, spesifik olaraksa progressive power metal gruplarından biri olan pagan's mind'ın albüm kapaklarını da şahane vokalistleri nils k. rue yapıyor. en sevdiğim prog metal albümlerinden biri olan celestial entrance (2002) albümlerinin kapağı da kendisinin elinden çıkma mesela. logo mogo, booklet dizaynı falan... bu işleri komple kendisi yapmış hatta. etkilenmemek mümkün değil. grubun ve albümün başlığını açmamışım henüz ancak bu albümden through osiris' eyes parçasının başlığını açmıştım galiba.
sıra dışı ve harika grup voivod'un kapaklarını davulcuları michel "away" langevin kotarıyor ve nefis işler çıkartıyor ortaya. işte favorilerimden bir tanesi [synchro anarchy]:
oynamayı da logolarını da sevdiğim oyunlarla sınırlı tutacağım. ilk etapta aklıma aşağıdakiler geldi; ama sonraki etaba geçip aklıma başkaları geldikçe ek yapar mıyım tanıma yoksa böyle mi bırakırım belli olmaz.
(bkz: planescape torment) & (bkz: icewind dale) (bunlar ayrı oyunlar ama pratik olsun diye bir aradaki resmi görünce atladım. planescape torment'in combat mekaniğini pek sevemesem de felsefesi ve hikayesi hatırına oynamayı çok severdim bunu da.)
bu lafı ya çocukken ya da ergenken duymuştum ilk ve hala garipserim.
mesela biri birine, gelirim oraya seni döverim, falan derse; karşıdaki "götün bütünse gel lan, kim kimi dövüyor görelim. götün bütünse gel!" diye yanıtlar.
benimki sanki bütün değil gibi ya. biri bana böyle bir şey dese, "götüm iki yanaktan oluşuyor, bütün olmadığı için gelemem" falan diye yanıtlardım herhalde.
adam sen de!: tdk:bir işin önemsenmediğini anlatmak için söylenen bir söz.
adam sende: mesela iki kişiyi kafalamanız gerekiyor. kadını ben hallederim, adam sende, deniyor gibi hayal edebiliriz.
adam sandler ise bir komedyendir. bu başlığım/tanımım güldürmediyse, adam sen de aç bir sandler filmi izle de gül o zaman. kadınlar zaten her zaman gül/çiçek.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.