dum spiro spero yazar profili

zamanında leonardo da vinci'nin, padişah beyazıt'a bizzat mektupla bir projesini sunduğu fakat nedeni bilinmez kabul görmediği köprü. tabii kendisinden önce ve sonra da pek çok köprü yapılmıştır buraya. leonardo'nunki nasıl görünürdü diye merak ediyorsanız projenin bir kopyası 2001 yılında norveçte yapılmıştı.

kendisi, amerika'nın ilk yerli sanat akımına ismini vermiş nehirdir.

(bkz: hudson nehri ekolü)

genelde elma olduğu düşünülse de kitaplarda, hikayede bahsi geçen yasaklı ağacın ne olduğuna dair bir bilgi yoktur. kimileri şaraba döndüğünden üzüm, ibraniceleri benzeştiğinden buğday, üstlerini yaprakları ile örttüklerinden incir olduğunu da düşünür.

elma olarak yerleşmesine, milattan sonra ilk yüzyıllarda romalıların incili latinceye çevirirken yaptığı bir hatanın yol açtığı düşünülür. her meyve için kullanılan bir kelime zamanla sadece elma anlamını almıştır da diyebiliriz belki.

tarih ve sanat konulu yazılarımı insanlarla paylaşmak istiyordum aslında ama pek de amacıma ulaşamadım sanırım

milattan önce 23. yüzyılda yaşamıştır. tarihin ismi bilinen ilk yazarıdır. aynı zamanda bir şair ve baş rahibedir. babası tarihin gördüğü ilk imparatorluğu kurduğunda, sümer ve akad tanrıçaları arasındaki ilişkileri eserlerinde vurgulayarak ortak bir inanç sistemi oluşmasını sağlamıştır.

ismi ''cennetin süsü'' anlamına gelen enheduanna'nın bir eseri şu cümle ile biter: ''tabletlerin derleyicisi enheduanna idi. kralım, daha önce hiç kimsenin yaratmadığı bir şey yaratıldı.''

tabii bu konuda tartışmalar vardır zira bazı tarihçiler kendisinin, babasının siyasi ve dini aracından daha fazlası olmadığına inanırlar. kendi adına şiir yazdırtabileceği pek çok kişi olduğunu söylerler vb. fakat tam tersine tarihi kayıtların kendisi ve kalemi hakkında kesin bulgular verdiğini söyleyenler de vardır. ''sadece ismi ile değil, kendisin, otobiyografik bir tarzda betimleyen birinci sınıf bir şiir külliyatı ile bilinmektedir.''

aynı zamanda yıldızların ve ayın döngülerini takip etmiş, erken bilimsel gözlemler yapmıştır. 2015 yılında merkür üzerindeki bir kratere ismi verilmiştir.

tarihte örnekleri vardır:

(bkz: zeuxis)
(bkz: chrysippus)
(bkz: pietro aretino)
(bkz: thomas urquhart)

milattan önce 5. yüzyılda yaşamış bir yunan ressamdır. tanrıça afrodit'in mizahi bir tasvirini çizdikten sonra eserine gülerken hayatını kaybettiği söylenir.

mitridatizm'in isim babası. pontus kralı. roma'nın azılı düşmanlarınan biri olmuş, hayatı boyunca kendini zehirlere karşı korumak için zehirler üstünde çalışmıştır. kendi canını almak istediğinde de zehri ilk önce verdiği eşi ve çocuğu oracıktı hayatını kaybederken kendisi etkilenmemiştir. yakın korumasına kendisini öldürtmek zorunda kalmıştır.

mitridatizm, vücudu zehre karşı bağışık kılmak için düşük miktarlarda zehir almaktır. ''romalılar tarafından zehirlenmeyi önlemek için bu yönteme başvurmuş ve başarılı olmuştur'' açıklaması biraz yanlıştır.

vi. mithridatis babasının zehirlenerek öldürülmesinden sonra kendini zehirlere vermiş, zehirlenmemek için kendini bağışık kılmaya çalışmıştır. başarılı olmuş mudur? bir bakıma evet ama onu zehirlemeye çalışan romalılar değil kendisidir. kendi hayatına son vermeye çalışırken içtiği zehir, yıllarını ondan korumaya adamasından dolayı vücuduna etki etmemiştir. kendi askerinden kendisini öldürmesini istemiştir, zehrin etkisi ile kendisini bıçaklayacak gücü bulamamıştır.

birinci entry'yı biraz değiştirmek gerekir ki, mö 120-mö 63 yılları arasında hüküm sürmış pontus kralı, vi. mithridatis'tir. babası zehirlendiğinden ve bu zehirlenmeninin arkasında roma'nın ya da annesinin olduğunu düşündüğünden kendini zehir bilimine - toksikolojiye vermiş, panzehirler geliştirmiştir. bu sebepten kendi sonunu da getirememiştir. (bkz: mitridatizm)

mithiradates, sayı olmadığı için ilkinin kastedildiğini düşünürsek -ki bu da yanlış olur ama- mö 302-266 yılları arasında hüküm sürmüş pontus kralıdır, krallığın kurucusudur.

karşılarındaki ordudan sayıca 2-3 misli fazla olmalarına rağmen çamura ve okçulara kaybeden fransızların yüzlerce asil, lord, kont ve dükü toprağa verdiği savaş. fransızların feodal kişilik ve hırsları, galibiyeti şövalyelerle kazanmak istedikleri için okçuları kullanmayışları gibi detayları da vardır

bir galler kalesi. hakkında definesini arayan bir süvarinin, çocuğunu kaybetmiş bir hizmetçinin ve iki taş kartalını hazinesini korumak için görevlendirmiş bir soylunun hikayelerini barındıran gizemli, perili efsaneleri vardır.

17. ve 18. yüzyılda bu hazineyi aramak için giden grupların, kırmızı gözlü savaşçı kartallar tarafından savuşturuldukları rivayet edilir. çocuğunu kaybetmesi üzerine kalede dolaşan hizmetçi kadının hayaletininse, o yerleşke bölgesinde kaleden çok daha önceleri var olduğu söylenir.

fransız hekim ve filozof. ilk fransız materyalist filozoflardan biri olarak bilinir. eserleri sebebiyle ülkelerden sürgün edilmiş, l'homme machine kitabı kilise tarafından toplatılıp yakılmıştır. ruhu reddetmiş, hayvanların duyguları olduğunu kabul ederek insan ile aralarında sadece seviye farkı olduğunu söylemiştir. zihinsel süreçlerin, organik değişimlerin etkileri olduğunu düşünmüştür.

avustralyalı empresyonist ressam. 1886 tarihli van gogh portresi, gogh tarafından çok sevilip sayılır ve kardeşine ''ona gözü gibi bakmasını'' tembihlemiştir. bu portre, van gogh'un diğer portreleri aksine seyirci ile bizzat göz teması kurması açısından da önem arz eder.

genel anlamda insanın hayatında yazmak varsa, bunu bırakması biraz daha zor oluyor. aslında, yazmayı bırakmak kolay. olay kafandaki ''yazılacakları'' bırakamamak biraz daha.

biraz daha öznel bir cevap vereceksem de sözlükte yazmayı aslında belirli aralıklarla bırakıyorum çünkü yazdığım konuların sözlük ahalisine pek de geçmediğini fark ediyorum. tarihle, sanatla, mitoloji ile ilgili pek çok yazı girmeme rağmen başlıklar benden başkalarınca doldurulmuyor, oysa günün her saaatinde sol frame'den ''birbirinin aynısı'' malum başlıklar hiç eksik olmuyor.

hepimiz fularlarımızı takıp sadece sinema, sanat, dergi, kitap konuşalım demiyorum ama; arada bir yapmak geliyor insanın içinden ve sözlükte bunun karşılığını göremediğim için daha önce de yazdığım üzere sözlükte yazmayı ara sıra bırakıyorum.

portrelerinde ve çizildiği tablolarda sağ elini ceketinin içinde tutması dikkatleri çekmiştir. kimileri hayatına mal olacak mide kanserinin ilk belirtilerine, kimileri şarapnel sonucu elinin yaralandığına kimileri de eldivenlerin elini tahriş ettiğine kanaat getirmişti.

ama sanıyoruz ki asıl sebep güçlü bir liderlik imajı çizmekti. tek elin hareketsiz bırakılması fikri yunan ve roma medeniyetlerine kadar da uzanıyordu. aeschines, hitabeti sırasında ellerini çok sık kullanan demosthenes'i bu sebeple kaba bulurdu.

teksas devrimi sırasında yaşanan büyük bir direniş hikayesi. 200 kişilik bir topluluğun sayısı birkaç binle ifade edilen bir orduya karşı alamo kalesini 13 gün tutması olayı.

2004'te hakkında bir film de yapılmıştı. daha öncesinde de birkaç filme konu olmuştur.

julius caesar dönemindeki iç savaş sırasında gözünden, omzundan ve bacağından yararlanmasına; kalkanında 120-230 (değişiyor kaynaklarda) kadar ok izi bulunmasına rağmen savaşa devam eden, sezarın gözüne girmiş romalı asker. insan üstü bir gayret göstermiştir ki kendisi bir askerin lejyonda gelebileceği en yüksek rütbeye getirilmiştir.

tarihin tozlu sayfalarında kalmasına gönlüm el vermediğinden, ismini bu şekilde yaşatmaya çalışmış olayım.

tarihi etrüsklere kadar dayanan şans oynu. tanrılarıyla iletişime geçmek isteyen etrüskler, karar verirken tavukları kullanan romalılar, hindi bollluğundan hindileri kullanan ingilizler... uzun ve eğlenceli bir tarihi vardır aslında. cinsellikle ilgili olduğunu düşünenler de vardır.

(bkz: furcula), iki köprücük kemiğinin birleşmesi ile oluşan kemik