gecce yazar profili

1 günden fazla kalan misafir. kim olursa olsun, süründürür.

20li yaşların başındaysanız henüz arkadaşlarınıza, arkadaşlıklarınıza sahip çıkın. elinizden geldiği kadar yeni arkadaş edinin. gerçekten masadan bir bir eksiliyomuş dostlar. üzülürsünüz.

iğne hepimizin fobisi de, bir de buna benzer bi işkence yöntemi vardı. tabi tutsağın eller ayaklar bağlı halde. önce penis erekte ediliyor, erekteyken deliğine sığacak incelikte bir cam çubuk sokuluyor. küçüldükçe cam içeride kırılıyor. fena fobi bu da.

genel olarak, “monty python” ekibinin işleriyle bugünkü halini almıştır diyebiliriz. “monty python and the holy grail” filmi bu absürd komedi işlerinin miladıdır.
office uk, peep show, mighty boosh, it crowd, black books, nathan barley, spaced, coupling … gibi diziler en iyi örnekleridir.

izlenir, eğlendirir, coşturur. kıpss

benimki düzdünyacı çıktı

sezen

migros, kurtuluş.

avm sevilmez mecburen ihtiyacını görürsün.

gelen yolcuuu,
giden yolcuuu.

cinler duşta izliyomuş, dikkat edin.

toplanın da size ideal memenin tanımını yapayım, bu tartışma da bitsin.

meme, ne altına güneş gösterecek kadar küçük ne de altını terletecek kadar büyük olmalı. ucu kısa olacak, aşırı uç olmayacak. ucun etrafı cumhurbaşkanlığı forsu gibi ve daireselliği net olacak. tabi burada da ten rengi ile meme ucu rengi birbiriyle kontrast olmamalı. soft bir geçiş iyidir. böyle meme bulunca evlenin.

nota verin, anlar.

remote çalışmak cennet değil, öyle sanan arkadaşlar var. 1+1 ev kafayı yedirecek bana. hibrit candır.

ankarada hibrit bi grafik tasarım işi bilen, duyan varsa turunculandırsın lütfen.

bunu da mizojiniye yormaya gerek yok. ülke çapında referandum yapılıp da “balık etlilik %53 oy aldı o zaman zayıf olanlar kadın değildir.” gibi bir devlet programı açıklanıp zayıflara görev ve sorumluluk yüklenmiyor, ceza kesilmiyor. ya da tam tersi. bıktık bu woke çomarlığından.

bir birey diyor ki “ben zayıf seviyorum” , “benim gözüme balık etli hoş görünüyor.” bu kadar.

ilk filtre olarak beyaz ten, kızıl-kiremit tonları saç.

merhaba, ben lea seydoux.

ne bu ankara gömme yarışı sürekli? abi evet deniz yok. deniz yoksa ve bu senin için sorunsa eğer okul için tercih etme, çalışmaya da gelme. çok basit değil mi çözümü?

türkiye’nin alım gücü ne ki? kim ne kadar deniz tatili yapabiliyor? sahil kasabalarında doğan şanslı, çok küçük bi azınlık dışında toplumun % kaçı bu tatilleri yapabiliyor? ya da zar zor bir kere tatile gitsen nolur gitmesen nolur?

ankara’yı gömen istanbul tayfadan da bebek, beşiktaş, moda gibi 3-5 semtte oturmayanların kafasını hele hiç anlamıyorum. ilçenizdekilere bi sorun bakalım kaçı boğaz civarını görüyor? işe gidip gelirken 2’şer saatlik yolculuklarının bir kısmında köprülerden geçenler var çoğunlukta. oğlum anlayın bak istanbul’un kalan bölgelerindeki insanlar ~hatta gebze’ye kadar~ bu yukarıdaki 3-5 semtte oturanların işçisi.

biz ankarada yaşıyoruz, imkanı olanlar da denizine yazlığına gidiyor. gitmeyen de oturduğu yerden “bursa’yı …. , izmir’e ….. vb” konuşup durmuyor. aklımıza bile gelmiyor. beğenmediğimiz yerde gidip yaşamıyoruz. bi salın la.