1.
kış uykusu (film)
hayatın anlamına dair ortaya konan her çaba gibi sonucu hayatın anlamsızlığına çıkan film. inatla yaşamaya devam ettiğimiz hayatın... aydın'ın filmin sonundaki sözleridir -sadece bu sözler olmamakla birlikte en güçlü- bunun savın argümanı. zira aydın filmin sonunda bir aydınlanma yaşamamış aslında pes etmiştir. tüm film boyunca egosu ile verdiği mücadeleye pes ediştir bu.
her ne sebep olursa olsun hayata tutunmamızı sağlayan her sebep gibi sevgi, aşk, toplumsal bakış açısı gibi önem atfettiğimiz,
kıymet verdiğimiz ve erdem yüklediğimiz her şeyin,, tarihte olduğu gibi bu günde insan icadı olduğunu doğada bulunmadığını hayatlarımızı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz birer illüzyon olduğunu göz önüne seren filmdir.
necla ve aydın'ın müthiş tiradında bunu görürüz misal
egoların savaşımdır o müthiş tirat. karşımızı da ki insanı bir yere kadar sever bir yere kadar önemseriz. nedir o yer? egomuz. varlığımızı muhtaç olduğumuz ve temelde bizlere yaşama hakkını hissettiren, oksijen kadar ihtiyaç duyduğumuz yaşamımızın psikolojik kalbi. tıpkı nihal'in toplumsal bakış açısına göre olanca güçsüzlüğü ile aydın'ın hayatında tuttuğu yer gibi. aydın'ın nihal'e duyduğu aşkın sebebi nihal'in yardımseverliği, iyi olmaya çalışması değil midir, ki nihal'in de varlığına anlam atfetme çabasıyken bu esasen.
filmin anlatmaya çabaladığı benim anladıklarım mıdır bilemem? lakin bana aksettirdikleri budur. insanoğlunun her hareketi esasında hesaplı ve çıkar gözetir haldedir. bunun farkında olmasa dahi ki, ahlak dediğimiz şuy burada başar ve daha ötemize ışık tutamaz.
''not'' olarak şunu eklemek zorunda olduğumu hissediyorum. nuri bilge ceylan filmlerini oyunculuklarla veyahut çekim açılarıyla değerlendirme çabası gütmek nuri bilge ceylan'a haksızlıktır. perspektifi yüzeysel olanlarca ''andrey tarkovski çakması'' tabiriyle yaftalanan nuri bilge ceylan yalnızca kamera kompozisyonundan ibaret değildir. özellikle bahsi geçen filmde zirve yapmakla beraber tırnak içerisinde verdiği mesajlarla da saygı duyulası bir yönetmendir.
her ne sebep olursa olsun hayata tutunmamızı sağlayan her sebep gibi sevgi, aşk, toplumsal bakış açısı gibi önem atfettiğimiz,
kıymet verdiğimiz ve erdem yüklediğimiz her şeyin,, tarihte olduğu gibi bu günde insan icadı olduğunu doğada bulunmadığını hayatlarımızı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz birer illüzyon olduğunu göz önüne seren filmdir.
necla ve aydın'ın müthiş tiradında bunu görürüz misal
egoların savaşımdır o müthiş tirat. karşımızı da ki insanı bir yere kadar sever bir yere kadar önemseriz. nedir o yer? egomuz. varlığımızı muhtaç olduğumuz ve temelde bizlere yaşama hakkını hissettiren, oksijen kadar ihtiyaç duyduğumuz yaşamımızın psikolojik kalbi. tıpkı nihal'in toplumsal bakış açısına göre olanca güçsüzlüğü ile aydın'ın hayatında tuttuğu yer gibi. aydın'ın nihal'e duyduğu aşkın sebebi nihal'in yardımseverliği, iyi olmaya çalışması değil midir, ki nihal'in de varlığına anlam atfetme çabasıyken bu esasen.
filmin anlatmaya çabaladığı benim anladıklarım mıdır bilemem? lakin bana aksettirdikleri budur. insanoğlunun her hareketi esasında hesaplı ve çıkar gözetir haldedir. bunun farkında olmasa dahi ki, ahlak dediğimiz şuy burada başar ve daha ötemize ışık tutamaz.
''not'' olarak şunu eklemek zorunda olduğumu hissediyorum. nuri bilge ceylan filmlerini oyunculuklarla veyahut çekim açılarıyla değerlendirme çabası gütmek nuri bilge ceylan'a haksızlıktır. perspektifi yüzeysel olanlarca ''andrey tarkovski çakması'' tabiriyle yaftalanan nuri bilge ceylan yalnızca kamera kompozisyonundan ibaret değildir. özellikle bahsi geçen filmde zirve yapmakla beraber tırnak içerisinde verdiği mesajlarla da saygı duyulası bir yönetmendir.
devamını gör...