#ödüllü filmler

öne çıkanlar | diğer yorumlar

nuri bilge ceylanın yazıp yönettiği başrollerinde haluk bilginer demet akbağ’ın oynadığı güzel filmdir. özellikle karlı ortam kamerayı kullanışı filmin içindeki metaforlar çok başarılıdır. kesinlikle izlenmesi gereken bir nbc filmi.
devamını gör...
2014 yapımı bir nuri bilge ceylan filmi. bence haluk bilginer'in de ustalık eseridir. shakespeare sahnesi de en sevdiğim sahnelerinden biridir;

"aldanmak yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin, her sabah parlak işler tasarlar, gün boyu budalalık ederim."

sonraki gülme sahnesi ise karşısındaki kişinin aksine kendinedir. aynı günün sabahında parlak işler tasarlayıp, gün boyu budalalık etmiştir çünkü.
devamını gör...
en sevdiğim nuri bilge ceylan filmidir.aslında baktığınız zaman tüm karakterlerin kendi içinde haklı olduğu filmdir. herkesin aslında memnuniyetsiz olduğu ama bundan kurtulmak için de bir çabaya girmediği göze çarpıyor. her izlediğinizde farklı yorumlar yapılabilecek film.sizi derinliklere indiriyor,düşündürtüyor .
devamını gör...
nuri bilge ceylan'ın kitap gibi filmi. insanın bencilliği, kibri, çaresizliği, ikiyüzlülüğü, eğitim düzeyi ne olursa olsun işin içine duygular girdiğinde nasıl da bir anda değiştiği gibi bir sürü şeyin çok iyi anlatıldığı film. bence oyuncu seçimleri de harika olmuş. 3 saatten fazla sürmesine rağmen bir an bile sıkmadan izlenirliğini sürdürüyor.
devamını gör...
nuri bilge ceylan'ın ne kadar mükemmel bir yönetmen olduğunu en iyi şekilde ortaya koyan filmdir.
türkiye'de modernleşme konusunun ele alındığı filmde karakterler arası yapılan uzun diyaloglar ile aslında toplumda bariz şekilde yer alan her bir tiplemenin topluma bakış açısı resmedilmiştir. karakterlerden yola çıkılarak kadın-erkek ilişkisi, toplumsal çatışmalar, sosyal ayrışma ve gündemde yer alan daha bir çok farklı konu üzerinde çıkarımlar yapılmıştır.
devamını gör...
diyalogları ve içerdiği toplumsal ikilemleri ile derin ve düşünen bir film.
hafif spoiler:
demet akbağ ve haluk bilginer'in karşılıklı kesintisiz dakikalarca süren bir tartışma sahnesi var ki, enfes.
devamını gör...
2014 yapımı ödüllü 2014 uluslararası cannes film festivali'nde en büyük ödülü yani altın palmiye'yi kazanmıştır. film ayrıca aynı festivalde fıprescı ödülüne de layık görülmüştür. tüm bunların yanında film;
sartre'ın cehennemde üç lanetli ruhun sohbetlerini gösteren çıkış yok oyunu gibidir. üç karakter vardır ve birbirlerine katlanamayan üç karakterin birbirleri ile uzun uzun tartışmalarını izleriz. bu tartışmalarda kurulan her cümle de çok önemlidir. defalarca kez düşünülmesi gerekir, hiçbiri yüzeysel cümle değildir. zira "makale-film" olarak tanımlanmıştır. üç karakterden biri olan aydın yardımseverdir ancak bunun temelinde biraz da gösteriş yatar. özellikle hamdi'nin ismailin oğlu'nu el öpmeye götürdüğünde görürüz. yine kendisine yardım mektubu yazıldığında da bunu görmek mümkündür. çünkü yardım mektubunu arkadaşına ve eşi nihal'e okurken kendisinden övgüyle bahsedilen kısmı bastıra bastıra övünerek okur.
ismail karakteri 3 karakter arasında olmasa da çok önemli karakterler arasındadır. örneğin para yakma sahnesi karamazov kardeşlerdeki babayı ve budaladaki para yakan karakteri hatırlatmaktadır. nuri bilge ceylan sineması kitabından alıntı ile;
necla kötülüğe karşı koymakla ilgili bir düşünce ortaya atar. --- alıntı ---

bu incil'e net bir referanstır. "göze göz, dişe diş dendiğini duydunuz. ama ben size diyorum ki, kötülüğe karşı direnmeyin. sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirinç" biri size kötülük yapacak olursa, kısasa kısas mantığıyla yanıt vermemeli, araya bir mesafe koymalısınız; aksi takdirde kötülüğe katılmış olursunuz ve bu da ancak kötülüğün yayılmasına neden olur.

--- alıntı ---

hayatım boyunca izlediğim en güzel filmlerden olacak. en sevdiğim sahne şüphesiz şudur;

buraya bir tık

kaynak: nuri bilge ceylan sineması (bülent diken, graeme gılloch ve ceraıg hammond)
devamını gör...
ya kimse farketmemiş mi filmin dostoyevski'nin karamazov kardeşler'inden alındığını. olaylar çok benzer, hatta taş atan çocuk hadisesi tıpatıp. yanlış anlamayın, "nuri bilge dostoyevski'den çaldı demiyorum. çok büyük ihtimalle kitapdaki olayları filme çekmek istemiş ve güzel de yapmış. tesadüf olduğunu düşünmüyorum, tesadüf olamayacak seviyede benzerlik var çünkü.
tek fark, olayların anlamları kitapda daha anlaşılır.
"adam niye paraları yaktı ki?" sorusunun cevabı karamazov kardeşler'de vardır.
kız kardeşin, kötülere iyi davranalım mantığının da açıklaması kitapda daha güzel açıklanmış.
film güzel.
devamını gör...
hayatın anlamına dair ortaya konan her çaba gibi sonucu hayatın anlamsızlığına çıkan film. inatla yaşamaya devam ettiğimiz hayatın... aydın'ın filmin sonundaki sözleridir -sadece bu sözler olmamakla birlikte en güçlü- bunun savın argümanı. zira aydın filmin sonunda bir aydınlanma yaşamamış aslında pes etmiştir. tüm film boyunca egosu ile verdiği mücadeleye pes ediştir bu.

her ne sebep olursa olsun hayata tutunmamızı sağlayan her sebep gibi sevgi, aşk, toplumsal bakış açısı gibi önem atfettiğimiz,
kıymet verdiğimiz ve erdem yüklediğimiz her şeyin,, tarihte olduğu gibi bu günde insan icadı olduğunu doğada bulunmadığını hayatlarımızı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz birer illüzyon olduğunu göz önüne seren filmdir.

necla ve aydın'ın müthiş tiradında bunu görürüz misal

egoların savaşımdır o müthiş tirat. karşımızı da ki insanı bir yere kadar sever bir yere kadar önemseriz. nedir o yer? egomuz. varlığımızı muhtaç olduğumuz ve temelde bizlere yaşama hakkını hissettiren, oksijen kadar ihtiyaç duyduğumuz yaşamımızın psikolojik kalbi. tıpkı nihal'in toplumsal bakış açısına göre olanca güçsüzlüğü ile aydın'ın hayatında tuttuğu yer gibi. aydın'ın nihal'e duyduğu aşkın sebebi nihal'in yardımseverliği, iyi olmaya çalışması değil midir, ki nihal'in de varlığına anlam atfetme çabasıyken bu esasen.

filmin anlatmaya çabaladığı benim anladıklarım mıdır bilemem? lakin bana aksettirdikleri budur. insanoğlunun her hareketi esasında hesaplı ve çıkar gözetir haldedir. bunun farkında olmasa dahi ki, ahlak dediğimiz şuy burada başar ve daha ötemize ışık tutamaz.

''not'' olarak şunu eklemek zorunda olduğumu hissediyorum. nuri bilge ceylan filmlerini oyunculuklarla veyahut çekim açılarıyla değerlendirme çabası gütmek nuri bilge ceylan'a haksızlıktır. perspektifi yüzeysel olanlarca ''andrey tarkovski çakması'' tabiriyle yaftalanan nuri bilge ceylan yalnızca kamera kompozisyonundan ibaret değildir. özellikle bahsi geçen filmde zirve yapmakla beraber tırnak içerisinde verdiği mesajlarla da saygı duyulası bir yönetmendir.
devamını gör...
nuri bilge ceylan'ın 2014 yapımı filmidir.
türk sinemasının 100.yilinda çıkartmış olduğu ve en çok izlenen filmidir aldığı ödülleri söylememe gerek yok. 4 saat gibi bir süreden 3 saat 16 dakikaya indirmiştir. diyalogların belirli kısımları çehov'un karım öyküsü ve iyi insanlar öyküsünden alınmıştır. son sahne de yine karım öyküsünden alınmış bir diyaloğudur. yönetmen kitap uyarlamasınin nasıl olacağını merak ettiği için böyle bir şey denediğini söylüyor. gerçekten anlamak isteyen mesajını veren bir film. umarım içimizdeki aydın kişiyi çıkarayım derken geçmişimizi unutmayız :)
devamını gör...
nuri bilge ceylan'ın yönettiği ve eşi ebru ceylanla beraber senaryosunu kaleme aldığı, başrollerinde haluk bilginer, demet akbağ,nejat işler gibi değerli oyuncularımızın bulunduğu cannes'da nbc'ye altın palmiye kazandırmış filmdir.
(bkz: cannes)
devamını gör...
gerek göndermeleri, gerek beslendikleri, gerek senaryo denilen şeyin gerçekten olmamasıyla hayatımdaki en sıkıldığım şeyi izledim diyebilirim. tüm enerjimi o kadar emdi ki başıma korkunç ağrılar soktu resmen...

robert eggers'dan george cukor'a kadar yönetmenlerin filmleri ile ilgilendim bu filme gerçeken katlanamadığımı, üç saatimin her kısmının sıkıntıyla dolduğunu hissettim.


ama çok seven insanlara saygısızlık etmemekle birlikte, belki de sorun, benim festival filmlerinin senaryodan uzak, zaten her gün yaşadığımız o sıkıcı diyaloglarla bezeli olduğunu fark edip bu filmlerden tiksinmemden dolayıdır, bilemiyorum.

korkarak editliyorum ki melisa sözen o kadar güzel oyuncu arasında o kadar kötü oynamayı nasıl başarmış bilmiyorum. belki de diğerleri çok iyi olduğu için kötü gözükmüştür gözüme.
devamını gör...
en sevdiğim sahne ayberk pekcan ın haluk bilginer in treni beklerken bavulları taşıma sahnesi. ayağı kayıp düşerken ettiği küfür o kadar gerçek ki, muhtemelen kesmediler o kısmı, her seferinde kahkaha atıyorum.buradan
devamını gör...
ben mi yanlış anlıyorum yoksa nuri bilge ceylan senaryo sıkıntısı mı çekiyor? bu kadar imkan arasında hiç bir yere varmayan ve aynı zamanda sağı solu da göstermeyen bir film neden yapılıyor ki? mesela bir kaç üst perdeden söz söylemek ise bunları bir kitapta da yapabilir. hani kalkıp filmi özetleyecek olsam hiç bir yere gitmiyor. metafor falan da bulamadım açıkçası. iki kardeş aristokrat bir dille tartışmaz mesela ne kadar kendini geliştirmiş olursa olsun. ayrıca yahu bu filmde iyi anlaşmayan bir karı koca var, borçlu bir aile var, boşanmış ve pişman bir kadın var. ama öylece durdular. kimse bir şey yapmadı. bir yere varmadı film yani. ahlat ağacında mesela yine senaryo aşırı dardı. ama en azından orda bir uyanış olmuştu. ama burada hiç bir şey olmadı. olmasa da olurdu yani.
devamını gör...
entelektüel kesime ait çoğu insanın özünü gerçekçi bir anlatımla sunan filmdir. diğer insanlarla arasındaki o incecik ama kuvvetli ayrım insanlara açıkça gösterilir. bu da muhtemelen sizi rahatsız eder. okuyup, öğrenip, izleyip, kibirlenip dünyada sizden daha üstün, -ki ya bilgi birikimi olarak ya da statü olarak üstün görebileceğiniz insanlardır bunlar.- olanlar dışında, kalan herkese, bambaşka yaratıklar gibi bakacağınızdan korkarsınız.

buradan sonrası biraz spoiler olabilir ama pek de bir şey yok. bu yüzden uyarı koymayı tercih etmedim.

filmde bunun en güzel anlatıldığı yer ise hiç şüphesiz hamdi geldiğinde, aydın'ın içerisi havasız kalmış bahanesiyle camı açmasıdır. daha sonraki sahnelerde hamdi'nin kokusundan rahatsız olduğu da söylenir. fakat söylenmese bile aydın'ın oradaki belli belirsiz tavrından bunu çok net anlayabilirsiniz.

bir başka detay ise necla ve aydın'ın tartışmasının ardından bir daha necla'yı filmde göremememizdir. aydın sözde gerçekçiliği ile necla'yı kendinden uzaklaştırmış fakat necla'nın söylediklerini ilk duyduğu andan itibaren ona hak da vermiştir. fakat bunu kabullenmek onun için zordur.

çünkü filmde de dendiği gibi insan yaşlandığı zaman kemikleşir. kendine çocukluk ve gençlik zamanlarında belirlediği değişmezlerini katı bir şekilde uygulamak ister. bükülmez bir hal alır. biz de aydın'ın karakterinde oluşan çatlaklara göz atarız. ilk önce mezarları ziyaret eder, atı serbest bırakır, trene binmekten vazgeçer. ama öğretmen ve suavi ile konuşurken anlarız ki aydın hala aynı aydın. bir türlü kendine oluşturduğu o kabuktan çıktığı bir sahne göremeyiz. film zaten burada kendine daha da çeker bizi. fakat son sahnede yarı huzurlu yarı huzursuz, bir şekilde anlarız onun halinden. buraya kadar anladıklarımızdan daha başka bir biçimde.

son olarak filmin sinematografisi ayrıca güzeldir. izlerken kapılıp gider, diyalogların anlamlarını doğrudan kavrayabilirsiniz. ne eksik, ne fazla. tam anlamıyla olmuş bir filmdir.
devamını gör...
ahlat ağacı'nın ardından beğendiğim ikinci nuri bilge ceylan filmi olmuştur. edebi diyalogların yoğun kullanılışı gerçeklikten uzak sahneleri biraz fazlalaştırmış olsa da kıymetli aforizmalar ve karakterlere yönelik başka karakterlerden gelen eleştiri ve değerlendirmeler izleyende hoş bir duygu bırakıyor. aydın necla ve nihal'in karşılıklı konuşmalarında birbirlerinin karakterlerine yönelik yaptıkları tüm eleştiriler ya çevremizde gördüğümüz ama tanımını yapamadığımız bize tanıdık gelen insanların tanımını yapar nitelikte ya da o ana kadar o karakterde gördüğümüz zayıflıkları tek tek ortaya döküyor. haluk bilginer oyunculuğundan bahsetmeye zaten gerek yok ama serhat kılıç'ı ayrıca başarılı buldum. rahatlıkla 8/10 denebilecek ve izlenmesi tavsiye edilecek bir filmdir.
devamını gör...
2014 yapımı nuri bilge ceylan imzalı cannes film festivali'nde altın palmiye ve fıpresci ödüllerini kazanmış bir dram filmidir.

oyuncuları,
haluk bilginer
demet akbağ
melisa sözen
ayberk pekcan
nejat işler
serhat kılıç
tamer levent
nadir sarıbacak
mehmet ali nuroğlu

kapadokya'da bir otelde geçer film. aydın (haluk bilginer) eski bir tiyatro oyuncusudur. emekli olduktan sonra aileden kalma otele yerleşmiş orada eşi nihal (melisa sözen) ve kardeşi necla (demet akbağ) ile yaşamına devam etmektedir.

eşi kendinden yaşça çok gençtir ve o genç yaşta yaşadığı bu küçük yerde iç hesaplaşmalar yaşar. ve bu hesaplaşmaları sadece kendiyle değil zaman zaman aydın'la zaman zaman necla'yla da gerçekleştirir. aydın, necla ve nihal'in uzun uzun diyalogları olur. hani tam uyuyacakken entel entel çat diye laf sokarlar ve ortalık şenlenir. (hahah ay böyle filme benim gibi sanat cahili birinin yapacağı yorumda bu olur zaten.)

aslında sanırım filmde en normal kişi nihal. aydın ve necla evet belli tecrübe ve entelektüel birikime ulaşmış insanlar fakat aynı zamanda komplekslerinin altında ezilen insanlar. nihal tam manasıyla aydın'ı bu tutumundan ve yüksekten bakışlarından çok rahatsız. necla'nın başarısız ilişkisinin kompleksini zaman zaman nihal'in üzerinden atmaya çalıştığını fark ettim. aydın zaten tam muamma. dışarıdan ilk bakıldığında dört beşlik insanlar ama detaylara inildiğinde gizledikleri geri kalan her şeyin üstünü örtüyor.

ahlat ağacına göre çok daha beğendiğim bir film. sanırım haluk bilginer ve demet akbağ'ın rolü büyük bu konuda. benim için yapım, proje, yönetmen, konu dışında hatta bunlardan en önce oyuncular çok önemli. onlarla bir enerji yakalamam ya da onları okurken, gözlemlerken kendimden bir şeyler bulmam gerekli.

ahlat ağacı için malesef bu kadar olumlu değilim fakat kış uykusunun türünü sevmiyor olmama rağmen benim için pek beğenilesiydi. özellikle aydın ve necla'nın diyalogları...

fazlaca durağan bir film evet zaten nuri bilge ceylan'ı tarzı bu değil mi? uzun diyaloglar ve normalde 15 saniyede geçilecek yeri dakikalarca farklı farklı açılardan göstermek, o konulara değinmek.

yok yok bu filmde ağlamadım. kişileri çözmeye ve anlamaya çalışmıştım bu yüzden benim için pek sıkıcı geçmedi. ahlat ağacı için aynısını söyleyemiyorum malesef. (söylemiştim sanat pek benim işim değil hahah.)

neyse efem iyi seyirler..
devamını gör...
nbc filmleri arasında, bir zamanlar anadolu'da filminden sonra ikinci sıradadır benim için. nbc'nin diğer filmleri hep bu ikilinin arkasında gelir ve dönem dönem yeri değişir. ama 1 ve 2 çok uzun zamandır değişmiyor ve değişecek gibi de durmuyor.

film, doğa harikası bir yerde ve muhteşem bir atmosfer ile açılıyor. açılış sahnesi olarak en az apocalypse now filminin açılış sahnesi kadar etki etmiştir bende.

insana huzur veren bu açılışın ardından, ilk bakışta saf kötülük olarak görünen ama aslında içinde iyilik de barındıran aydın karakteri ile tanışırız. aydın, her ne kadar irite edici bir profil çizse de nihal ve necla karakterlerine göre daha tutarlı bir kişiliktir. aydın'ın nerede ne yapacağını kestirmek güç değildir. içindeki kötülük de iyilik de olduğu gibi gözler önündedir ve yaptıkları ile karşısındakini şaşırtıp, hayrete düşürecek hiçbir eylemde bulunmaz.

nihal, dışarıdan bakınca iyilik simsarı gibi görünse de kendi tercih ettiği hayatın zorlukları nedeniyle ezilmiş ve eziklik psikolojisi ile kendini temize çıkartmak ve avutmak adına hiç beklenmedik tepkiler ortaya koyabilir. necla ise içlerinde en tehlikelisidir. ona göre çevresindeki herkes eleştirilebilir ama necla'nın fikirleri kesinlikle eleştirilmemelidir. en küçük bir iğne batırılmasında tüm zehrini akıtacak potansiyelde biridir.

ismail, hüküm giymiş, ceza yatmış birisidir. anadolu'da yaygın olan namus eşiği yüzünden işlediği suç nedeniyle geleceğini tehlikeye atmıştır. sert ve agresif kişiliği yanında, onurlu bir duruş sergilemek onun için her şeyden daha kıymetlidir. kardeşi hamdi ise, naif görüntüsünün altında fazlasıyla çıkarcı ve içten pazarlıklı bir karakter çizer.

suavi, hiçbir şeye karışmayan ve kendi halinde yaşayan biri gibi görünse de en basitinden kendi kızının yaşamından, sadece damadını istemediği gerekçesiyle çıkmıştır. levent öğretmen ise ailesine yardım etme hikayesini gururla anlatırken, hiçbir zaman dahil olamayacağı bir gruba, yardım kisvesi altında, bugüne kadar yaşayamayacağı etkinlikleri yaşamak ve hayal ettiği hayatı biraz olsun tatmak için girmiştir.

babasının durumuna üzülen ama bunu şiddetle çözmeye çalışan küçük ilyas ve yardımsever kisvesi altında sahip olamayacağı bir güce sahipmiş gibi görünen ve karşısında küçük gördüklerini ezmeye çalışan hidayet de içindeki kötü ve iyi yanları açığa vurur.

esasen filmdeki tüm karakterleri saf kötü ya da saf iyi olarak tanımlayamayız. aslında hayat da böyledir. kimse için saf iyi ya da kötü yakıştırması yapamayız. içimizdeki iyilik ya da kötülüğün ortaya çıkması, karşılaştığımız olayların boyutu ve o olaylara verdiğimiz tepki ile oluşur.

bu filmde ortaya çıkan en önemli analiz de benim için budur.
devamını gör...
bu filmde müthiş bir piano sonatı dinleriz. franz schubert e ait 20 nolu sonat. schubert’in son yaptığı başyapıtlardan biridir.

schubert sever başka bir yönetmen daha vardır. avusturyalı yönetmen michael haneke. özellikle 2001 yapımı la pianiste filminde bizlere bol bol schubert dinletir. başka filmlerinde de schubert eserleri kullanır.

nuri bilge ceylan iyi bir yönetmen ancak ben özellikle ahlat ağacı filmini izledikten sonra “iyi ama bu haneke ü’len” demiştim. esinlenme deyin, benzerlik deyin ne derseniz deyin ama kış uykusunda schubert, ahlat ağacında haneke kamera teknikleri gözlerden kaçmaz.

şuraya da sonatı koyalım tam olsun.


tam olmuş.
devamını gör...
oyuncu kadrosunda haluk bilginer,demet akbağ,melisa sözen,nejat işler gibi oyuncuları barındıran nuri bilge ceylan filmi.
öncelikle film roman gibi ama herkese hitap edebilecek bir film değil.benim gibi durağan,gerçekçi ve sanatsal işleri sevenler için muazzam bir film.film içindeki felsefi tartışmaları genel olarak sevsemde,bazı sahnelerdeki diyaloglar zorlama olmuş gibi.bende bıraktığı tek olumsuz düşünce bu oldu,geri kalan kısmı harika bir şekilde akıyor.olayları incelemek yerine karakterlere yoğunlaşmış bir film.beğendiğim bir yönüde haluk bilginerin oynadığı aydın karakterinin çok net ve anlaşılır olmaması,iki arada bir derede kalmış bir karakter.siyah mı yoksa beyaz mı filmi izlerken buna tam olarak karar veremiyorsunuz.içinde olan gerçeği söyleyene kadar çözüme ulaşamayan bir karakter.onun dışında diğer karakterlerin hepsinin çözümü başrolden daha kolay anlaşılıyor.seçilen mekanların iyi oluşu,görüntü yönetmenin çok iyi bir iş çıkarması ve filmin gri tonlarda ilerleyişi beğendiğim diğer unsurlar.
çok emek harcanmış güzel bir iş,herkesin izlemesini tavsiye ederim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kış uykusu (film)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim