1.
son tanımları
3.
bütün sözlük yazarlarının resme yeteneği olması
eskiden bir online çizim oyunu vardı ısketch diye. muhtelif sözlüklerden bir dünya kişi gelirdi. nice yazarlar burada birer caravaggio , birer cezanne, monet olmuştu. bir kişi çizer diğerleri de anlatılan kelimeyi bilmeye çalışırdı. java destekli oyun acaba hala duruyor mu ne günlerdi. farklı dillerde farklı odalar, kanal içi özel chat özelliği ile bir devre damgasını vurmuştu.
devamını gör...
4.
ludwig van beethoven
yaşamıyla, hayattaki duruşuyla, kimseye eyvallahı olmaması ve kadere baş kaldırışıyla hayatta örnek aldığım başlıca insanlardan olan büyük besteci ve devrimci.
bu adamın eserlerini dinlemeye başlamadan, müzik dünyasının kapısını aralayıp giriş yapmadan önce ruhunun derinliklerini kavrayabileceğiniz kendi kaleminden dökülen ünlü heiligenstadt vasiyetnamesini okumanızı salık veririm.
okurken fon müziği olsun.
sevgili kardeşlerim carl ve johann beethoven'a, ey sizler ki beni içi zehir dolu, hınç dolu bir adam sanıyorsunuz, insandan kaçar bir yaratık sanıyorsunuz, bilseniz bana ne büyük haksızlık ediyorsunuz! bana bu can sıkıcı, kötü görünüşü veren gizli nedenleri bilmiyorsunuz. çocukluğumun en tatlı yıllarından beri kalbim, ruhum beni iyi duygulara doğru yöneltmiştir; ben daima büyük, yüce işler görmek isteğiyle yanıp tutuşmuşumdur. düşünün ki, altı yıldan beri, çaresiz bir hastalığa tutulmuş bulunuyorum. hastalığım hekimlerin bilgisizliği yüzünden büsbütün ağırlaştı. yıllar geçtikçe, umutlarımın birer birer suya düştüğünü gördüm. hastalığımı gidermek, hatta hafifletmek şöyle dursun, her gün biraz daha arttığını, umutsuz bir sakatlık haline geldiğini görüyorum. iyi edilebilecek olsa bile, bu iş en aşağı yıllar alacak. ateşli bir ruhla, duygulu bir yaradılışla dünyaya gelmişim; toplumla sıkı ilişkiler kurmak üzere yaratılmışım. öyleyken, ne yazık ki genç yaşta bir köşeye çekilmek, hayatımı yalnızlık, sessizlik içinde geçirmek zorunda kalmış bulunuyorum. bir ara, içinde bulunduğum durumun yarattığı zorluklara karşı savaşmak istedim. ne çare ki bu güç işte gene sakatlığımdan ileri gelen engellerle karşılaştım. öyleyken, gene de kimseye, "daha yüksek sesle konuşun, ben sağırım"diyemedim. herkesten çok bende kusursuz olması gereken bir duyudan yoksun olduğumu nasıl açıkça söyleyebilirdim... ben ki vaktiyle pek az sanatkâra nasip olan ince, derin, üstün bir işitme duyum olmasıyla övünürdüm! hayır, hayır; yapamazdım bunu! onun için bir köşeye çekildimse bağışlayın beni. ben de isterdim aranıza katılıp zevkle yaşamayı. iki bakımdan acı çekiyorum: biri yalnızlık içinde yaşamaktan; biri de bu davranışımın kötüye yorumlandığını görmekten. bu zavallı artık insanlar arasına karışamaz, onların konuşmalarına, eğlencelerine katılamaz. tek başına yaşayacaktır, hep tek başına! bir ihtiyacın baskısı olmadıkça, çekildiğim kuytu köşeden dışarı çıkmıyorum, hayatımı bir mahkum gibi yalnızlık içinde geçiriyorum. tesadüfen kalabalık arasına düşecek olursam, sağırlığımın sırlarını açığa vuracağım korkusuyla ölüm terleri döküyorum. bilgin doktorumun tavsiyesi üzerine, altı aydır kırlık bir yerdeyim. doktorum bana kulaklarımı yormamamı söylemişti. onun bu emri benim içinde bulunduğum ruh haline çok iyi uyuyordu. öyleyken, gene de içimde doğuştan bulunan duyguya, toplumdan zevk alma duygusuna uyarak, bu kararımdan ayrıldığım oldu. her seferinde de nasıl pişman oldum! mesela, başkalarının iyice işittikleri bir kaval sesini, çoban türküsünü ben duymuyordum. bu ne öldürücü bir üzüntü, ne cesaret kırıcı bir umutsuzluktur benim için! bu gibi olaylar beni derin bir karamsarlığa gömüyordu. az daha, canıma kıyacaktım. bu ölüm uçurumuna yuvarlanmaktan beni ancak sanat aşkım kurtardı. üzerime verilmiş olan görevi yerine getirmeden bu dünyadan ayrılmak bana bir cinayet gibi göründü. bu acıklı hayata işte ancak böyle tutunabiliyordum. evet, çok acıklı, çok acınacak bir hayat! öyle duygulu bir yaradılışım var ki, şimdi sakin bir ruh hali içinde bulunurken, bir dakika sonra birden pek perişan bir hale düşüyorum. sabır... bana kalan tek güç kaynağı işte ancak bu. sabrediyorum, umarım ki o acımasız ölüm lütfedip de günlerimin ipini kesinceye dek sabredeceğim. durumum belki düzelecek, belki de düzelmeyecek; ne önemi var! bir kere kadere boyun eğmişim artık. yalnız, yirmi sekiz yaşında bir adamın böyle feylesofça bir boş vermeye sığınması kolay iş değil, hele bir sanatkâr için. ey tanrı'm! yükseklerden ta ruhumun derinliklerine dek görüyorsun; kalbimi biliyorsun. bu kalbin de, ancak insan sevgisiyle, iyilik isteğiyle yaşayabileceğini biliyorsun, değil mi? ey sizler, bir gün bu satırları okuyacak olanlar, siz de beni haksız yere suçlamış olduğunuzu göreceksiniz. o gün bu yapraklar benim gibi bir başka zavallının eline geçecek olursa, doğa'nın karşıma diktiği bütün engellere, acımasızlıklara rağmen, üstün ruhlar, seçme sanatkârlar sırasına yükselebilmek için benim harcadığım çabayı görür de belki avunur. iki kardeşim, size gelince; ben ölür ölmez, dr. schmidt'e rica edin –benden önce ölmediyse- hastalığımı anlatsın size. bu yazdıklarımla birlikte, onun anlatacaklarını da yayınlayın. bunları okuyunca, belki dünya o anda mezarda olan suçsuzu bağışlar. öte yandan, burada açıkça bildiriyorum: bıraktığım küçük servet sizin olacak, elimde bulunanlara servet denirse. bu önemsiz şeyleri aranızda eşitçe paylaşın, aranızda anlaşmaya bakın, birbirinize yardım edin. bana gelince; bana verdiğiniz bütün sıkıntıları ben size çoktan bağışladım, bunu biliyorsunuz. karl'ın son zamanlarda bana karşı gösterdiği sevgiyi unutmayacağım. sizler için tek dileğim hayatınızın benimkinden daha mutlu olmasıdır. çocuklarınıza dürüst olmayı öğretin; mutluluğu yaratan para değil, dürüstlüktür.bunu kendimle denediğim için söylüyorum. düştüğüm perişan hali, çektiğim acıları hep hafifletmişimdir. canıma kıymayı düşündüğüm zamanlar beni bundan hep, sanat aşkıyla birlikte, bu dürüstlük aşkı alıkoymuştur. mutlu olun, birbirinizi sevin, bütün dostlarıma şükranlarımı bildirin, özellikle prens lichnowski ile prof. schmidt'e. prens'in bana hediye ettiği çalgıları ikinizden biri saklasın. sakın bunlar aranızda kavga konusu olmasın. sıkıntıya düşerseniz satın. mezardan da size bir yardımım dokunursa çok sevinirim. şimdi hazırım artık. kaderin bana karşı böylesine sert davranmış olmasına rağmen, ölüm'e doğru seve seve uçabilirim. yalnız, isterim ki ölüm bütün gücüyle sanat yeteneğim kendini tam gücüyle göstermeden gelmesin. gene de, ne zaman gelirse gelsin, sevinçle karşılayacağım; çünkü beni umutsuz bir acıdan kurtaracak. evet, ne zaman istersen gel, ey ölüm! korkusuzca bekliyorum seni. allahaısmarladık! beni unutmayın. bu dünyadan çekilip gittikten sonra ara-sıra beni hatırlayın, düşünün; çünkü ben bütün ömrümce sizleri mutlu kılmanın yollarını aradım. mutlu olun !
heiligenstadt
6 ekim 1802
ludwig van beethoven
bu adamın eserlerini dinlemeye başlamadan, müzik dünyasının kapısını aralayıp giriş yapmadan önce ruhunun derinliklerini kavrayabileceğiniz kendi kaleminden dökülen ünlü heiligenstadt vasiyetnamesini okumanızı salık veririm.
okurken fon müziği olsun.
sevgili kardeşlerim carl ve johann beethoven'a, ey sizler ki beni içi zehir dolu, hınç dolu bir adam sanıyorsunuz, insandan kaçar bir yaratık sanıyorsunuz, bilseniz bana ne büyük haksızlık ediyorsunuz! bana bu can sıkıcı, kötü görünüşü veren gizli nedenleri bilmiyorsunuz. çocukluğumun en tatlı yıllarından beri kalbim, ruhum beni iyi duygulara doğru yöneltmiştir; ben daima büyük, yüce işler görmek isteğiyle yanıp tutuşmuşumdur. düşünün ki, altı yıldan beri, çaresiz bir hastalığa tutulmuş bulunuyorum. hastalığım hekimlerin bilgisizliği yüzünden büsbütün ağırlaştı. yıllar geçtikçe, umutlarımın birer birer suya düştüğünü gördüm. hastalığımı gidermek, hatta hafifletmek şöyle dursun, her gün biraz daha arttığını, umutsuz bir sakatlık haline geldiğini görüyorum. iyi edilebilecek olsa bile, bu iş en aşağı yıllar alacak. ateşli bir ruhla, duygulu bir yaradılışla dünyaya gelmişim; toplumla sıkı ilişkiler kurmak üzere yaratılmışım. öyleyken, ne yazık ki genç yaşta bir köşeye çekilmek, hayatımı yalnızlık, sessizlik içinde geçirmek zorunda kalmış bulunuyorum. bir ara, içinde bulunduğum durumun yarattığı zorluklara karşı savaşmak istedim. ne çare ki bu güç işte gene sakatlığımdan ileri gelen engellerle karşılaştım. öyleyken, gene de kimseye, "daha yüksek sesle konuşun, ben sağırım"diyemedim. herkesten çok bende kusursuz olması gereken bir duyudan yoksun olduğumu nasıl açıkça söyleyebilirdim... ben ki vaktiyle pek az sanatkâra nasip olan ince, derin, üstün bir işitme duyum olmasıyla övünürdüm! hayır, hayır; yapamazdım bunu! onun için bir köşeye çekildimse bağışlayın beni. ben de isterdim aranıza katılıp zevkle yaşamayı. iki bakımdan acı çekiyorum: biri yalnızlık içinde yaşamaktan; biri de bu davranışımın kötüye yorumlandığını görmekten. bu zavallı artık insanlar arasına karışamaz, onların konuşmalarına, eğlencelerine katılamaz. tek başına yaşayacaktır, hep tek başına! bir ihtiyacın baskısı olmadıkça, çekildiğim kuytu köşeden dışarı çıkmıyorum, hayatımı bir mahkum gibi yalnızlık içinde geçiriyorum. tesadüfen kalabalık arasına düşecek olursam, sağırlığımın sırlarını açığa vuracağım korkusuyla ölüm terleri döküyorum. bilgin doktorumun tavsiyesi üzerine, altı aydır kırlık bir yerdeyim. doktorum bana kulaklarımı yormamamı söylemişti. onun bu emri benim içinde bulunduğum ruh haline çok iyi uyuyordu. öyleyken, gene de içimde doğuştan bulunan duyguya, toplumdan zevk alma duygusuna uyarak, bu kararımdan ayrıldığım oldu. her seferinde de nasıl pişman oldum! mesela, başkalarının iyice işittikleri bir kaval sesini, çoban türküsünü ben duymuyordum. bu ne öldürücü bir üzüntü, ne cesaret kırıcı bir umutsuzluktur benim için! bu gibi olaylar beni derin bir karamsarlığa gömüyordu. az daha, canıma kıyacaktım. bu ölüm uçurumuna yuvarlanmaktan beni ancak sanat aşkım kurtardı. üzerime verilmiş olan görevi yerine getirmeden bu dünyadan ayrılmak bana bir cinayet gibi göründü. bu acıklı hayata işte ancak böyle tutunabiliyordum. evet, çok acıklı, çok acınacak bir hayat! öyle duygulu bir yaradılışım var ki, şimdi sakin bir ruh hali içinde bulunurken, bir dakika sonra birden pek perişan bir hale düşüyorum. sabır... bana kalan tek güç kaynağı işte ancak bu. sabrediyorum, umarım ki o acımasız ölüm lütfedip de günlerimin ipini kesinceye dek sabredeceğim. durumum belki düzelecek, belki de düzelmeyecek; ne önemi var! bir kere kadere boyun eğmişim artık. yalnız, yirmi sekiz yaşında bir adamın böyle feylesofça bir boş vermeye sığınması kolay iş değil, hele bir sanatkâr için. ey tanrı'm! yükseklerden ta ruhumun derinliklerine dek görüyorsun; kalbimi biliyorsun. bu kalbin de, ancak insan sevgisiyle, iyilik isteğiyle yaşayabileceğini biliyorsun, değil mi? ey sizler, bir gün bu satırları okuyacak olanlar, siz de beni haksız yere suçlamış olduğunuzu göreceksiniz. o gün bu yapraklar benim gibi bir başka zavallının eline geçecek olursa, doğa'nın karşıma diktiği bütün engellere, acımasızlıklara rağmen, üstün ruhlar, seçme sanatkârlar sırasına yükselebilmek için benim harcadığım çabayı görür de belki avunur. iki kardeşim, size gelince; ben ölür ölmez, dr. schmidt'e rica edin –benden önce ölmediyse- hastalığımı anlatsın size. bu yazdıklarımla birlikte, onun anlatacaklarını da yayınlayın. bunları okuyunca, belki dünya o anda mezarda olan suçsuzu bağışlar. öte yandan, burada açıkça bildiriyorum: bıraktığım küçük servet sizin olacak, elimde bulunanlara servet denirse. bu önemsiz şeyleri aranızda eşitçe paylaşın, aranızda anlaşmaya bakın, birbirinize yardım edin. bana gelince; bana verdiğiniz bütün sıkıntıları ben size çoktan bağışladım, bunu biliyorsunuz. karl'ın son zamanlarda bana karşı gösterdiği sevgiyi unutmayacağım. sizler için tek dileğim hayatınızın benimkinden daha mutlu olmasıdır. çocuklarınıza dürüst olmayı öğretin; mutluluğu yaratan para değil, dürüstlüktür.bunu kendimle denediğim için söylüyorum. düştüğüm perişan hali, çektiğim acıları hep hafifletmişimdir. canıma kıymayı düşündüğüm zamanlar beni bundan hep, sanat aşkıyla birlikte, bu dürüstlük aşkı alıkoymuştur. mutlu olun, birbirinizi sevin, bütün dostlarıma şükranlarımı bildirin, özellikle prens lichnowski ile prof. schmidt'e. prens'in bana hediye ettiği çalgıları ikinizden biri saklasın. sakın bunlar aranızda kavga konusu olmasın. sıkıntıya düşerseniz satın. mezardan da size bir yardımım dokunursa çok sevinirim. şimdi hazırım artık. kaderin bana karşı böylesine sert davranmış olmasına rağmen, ölüm'e doğru seve seve uçabilirim. yalnız, isterim ki ölüm bütün gücüyle sanat yeteneğim kendini tam gücüyle göstermeden gelmesin. gene de, ne zaman gelirse gelsin, sevinçle karşılayacağım; çünkü beni umutsuz bir acıdan kurtaracak. evet, ne zaman istersen gel, ey ölüm! korkusuzca bekliyorum seni. allahaısmarladık! beni unutmayın. bu dünyadan çekilip gittikten sonra ara-sıra beni hatırlayın, düşünün; çünkü ben bütün ömrümce sizleri mutlu kılmanın yollarını aradım. mutlu olun !
heiligenstadt
6 ekim 1802
ludwig van beethoven
devamını gör...
7.
21 nisan 2025 papa francis'in hayatını kaybetmesi
hiçbir dinle alakası olmayan biriyim.
onu bunu bilmem de adamın "meglio vivere da atei che andare in chiesa e poi odiare gli altri" diye bir sözü var.
türkçe meali "kiliseye gidip diğer insanlardan nefret etmektense ateist olarak yaşamak yeğdir."
katolik kilisesi başındaki bir adamın bu beyanı oldukça çarpıcıdır.
onu bunu bilmem de adamın "meglio vivere da atei che andare in chiesa e poi odiare gli altri" diye bir sözü var.
türkçe meali "kiliseye gidip diğer insanlardan nefret etmektense ateist olarak yaşamak yeğdir."
katolik kilisesi başındaki bir adamın bu beyanı oldukça çarpıcıdır.
devamını gör...
8.
nikos kazancakis
yunan şair, yazar, siyasetçi ve filozof. the last temptation of christ yani türkçe çevirisiyle "günaha son çağrı" isimli kitabı odukça ilginçtir. daha sonra filmi de çekilen bu eser izlenmesi gereken kült filmlerdendir. yönetmen koltuğunda martin scorsese bulunur.
devamını gör...
9.
ex'inin sözlükten başka bir yazarın ex'i olduğunu öğrenmek
ben ölünün ölüsü diye algıladım. bakış açısı işte. exten next olmaz bu arada.
devamını gör...
10.
müzik aleti çalan yazarlar veritabanı
güzeldir enstrümanla haşır neşir olmak.
bana da yazın akustik gitar , klasik gitar, bağlama, keman, ud, akordeon, mey, mızıka. diğerleri yolda...
bana da yazın akustik gitar , klasik gitar, bağlama, keman, ud, akordeon, mey, mızıka. diğerleri yolda...
devamını gör...
11.
hücre 211
yönetmenliğini daniel monzon'un yaptığı 2009 yılı ispanyol yapımı film. gerek senaryosu, gerek filmin akışı ve öne çıkan muazzam oyunculuklarıyla mutlaka izlenmesi gereken şaheser. bu arada celda ispanyolca hücre demek. bir hapishane filmi olduğunu da belirteyim. ayrıca malamadre:))
devamını gör...
12.
biranın tüm semavi dinlerden daha eski oluşu
tom standage 6 bardakta dünya tarihi adlı okuması oldukça eğlenceli kitabında biranın keşfi ve tarihiyle ilgili güzel bilgilere yer vermiştir. bira dışında şarap, damıtık içkiler, çay, kahve ve kolanın da icadı ve tarih içindeki gelişimini anlatır.
devamını gör...
13.
kastrato
kökleri 1500 lü yıllardaki papalık kilisesine dayanan gelenek. ortaçağ ve rönesans döneminde kadınlar toplum içinde şarkı söyleyemediklerinden mütevellit eserlerdeki soprano bölümleri küçük oğlanlara ya da kadınsı sesli erkeklere söyletilirdi. özellikle italya'da erkek çocukların ileride prima donna olarak büyük paralar kazanabilmesi adına bu gelenek uzun yıllar sürdürülmüştür.
bu ses için yazılan eserler kadınlarda mezzosoprano erkeklerde kontrtenora denk gelir.
son kastrato alessandro moreschi'nin ave maria yorumunu buradan buyrun.
bu ses için yazılan eserler kadınlarda mezzosoprano erkeklerde kontrtenora denk gelir.
son kastrato alessandro moreschi'nin ave maria yorumunu buradan buyrun.
devamını gör...
14.
kontrbas
şuradan maxim vengerov kemanı ile aşık atan muazzam bir performansını izleyebileceğiniz yaylı çalgılar dörtlüsünün en pes sese sahip üyesi. contrabbasso (ita)
devamını gör...
15.
espresso
bir italyan kahvesi. diğer tüm kahvelerin de temelini oluşturur. orijinal miktarı espresso fincanın hemen hemen 3/1 oranı ( corto ) kadardır. italyanlar sabahları kafelerde 2 fırtta içer işine gider. memleketimizde hemen hemen tüm zincir kahvecilerde espresso siparişi verdiğinizde genelde bardağı imanına kadar doldurlar. birçok italyan arkadaş bunu görünce suratıma küfür etmiş gibi bakıyor. ayrıca bir italyan size kahve içelim diye öneride bulunduğunda ilk kastettiği espressodur.
devamını gör...
16.
kadınların efendi erkek sevmemesi
bazı efendi erkeklere örnek vermek gerekirse;
sir elton john
sir david beckham
sir ısaac newton
sir yehudi menuhin
sir alex ferguson
sir elton john
sir david beckham
sir ısaac newton
sir yehudi menuhin
sir alex ferguson
devamını gör...
17.
volkan konak
kalp krizi geçirerek kıbrıs mağusa'da vefat eden sanatçı. tüm yaşamı boyunca hiçbir zaman dalkavukluk etmemiş menfaati için hiçbir siyasal partiye ya da yapıya yanlamamıştır. huzur içinde yat konağın cennet olsun.
devamını gör...
18.
keman önerisi
eğer çalacak kişi yetişkinse 4/4 lük keman alınmalı. bence ikinci el keman almak daha mantıklı zira hem daha ekonomik hem de çalınmışsa sesi kısmen oturmuş kusurları giderilmiştir.
yok illa ben sıfır alacağım diyorsanız da orta kalite fabrikasyon keman iş görür. buradaki kritik nokta keman ne çok dandik olmalı ne de iyi. öğrendikçe ve işi ilerlettikçe zaten çalan kişi de kendi gelişimini gözlemleyecek ve buna paralel olarak daha iyi bir kemana ihtiyacı olduğunu kavrayacaktır. valencia, otto ya da dominguez olabilir. lakin keman kadar teller ve yay da çok önemlidir. tel ve yay da ses kalitesine etki eden unsurlardandır. kemanın üzerinde gelen teller genelde beş para etmez. la bella, galli ya da biraz daha bütçeniz varsa thomastik infeld ya da pirastro chromcore takın. ayrıca eşik ayarına da baktırın genelde sıfır kemanlarda ayarsız olur eşik.
bol bol paganini, vivaldi, sarasate dinleyin.
yok illa ben sıfır alacağım diyorsanız da orta kalite fabrikasyon keman iş görür. buradaki kritik nokta keman ne çok dandik olmalı ne de iyi. öğrendikçe ve işi ilerlettikçe zaten çalan kişi de kendi gelişimini gözlemleyecek ve buna paralel olarak daha iyi bir kemana ihtiyacı olduğunu kavrayacaktır. valencia, otto ya da dominguez olabilir. lakin keman kadar teller ve yay da çok önemlidir. tel ve yay da ses kalitesine etki eden unsurlardandır. kemanın üzerinde gelen teller genelde beş para etmez. la bella, galli ya da biraz daha bütçeniz varsa thomastik infeld ya da pirastro chromcore takın. ayrıca eşik ayarına da baktırın genelde sıfır kemanlarda ayarsız olur eşik.
bol bol paganini, vivaldi, sarasate dinleyin.
devamını gör...
19.
normal sözlük sigara içmeyen yazarlar veri tabanı
3 sene oldu sigara içmeyeli bu sefer de toscanelloya sardık iyi mi. aromatik purolara zaafım var. misal toscanello limoncello t6
devamını gör...