twitter kadar iğrenç ve sinir bozucu değil henüz. neden? çünkü kimse yok.
her şey var kullanıcı dışında. bir taraftan sesinin duyulup duyulmadığını test edenler, öte yandan 'twitter çok toksik abi yha' diyenler. daha alacak çok yolu var. herkes bi gitsin gelicem ben de.
kimileri için gün sonu ödülü, kimileri için stres atma aracı olarak başlayan ama 3 video sonra “ben buraya nasıl geldim” dedirten bir içsel yolculuk.
ergenlikte başlar, hepsi de sonuncudur. bir daha olmayacak diye sözler verilir ama bir sonrakine kadar tutulur sadece. çünkü bir döngü bu. kapatırken 'bir daha yapmayacağım' denen sekmeler 6 saat sonra bu sefer sadece bakacağım diye açılır ama gözler bir yandan ıslak mendilin konumunu belirlemekle meşguldür.
lüks desen değil, ihtiyaç desen değil. bazen meditasyon, bazen de intikam.
sabah kahvesini içmeden önce merkür’ün retrosunu kontrol eden, "yükselenim yengeç, ondan böyle duygusalım" diye özrü yıldızlara atan bu erkek türü; astroloji köşesiyle mantık yürütmeyi aynı cümlede kullanan tek canlıdır.
sen deli olunca "dengesiz", o sinirlenince "doğum haritasında mars-plüton karesi varmış".
sana çiçek almayı unutursa, suç venüs’te. ama eski sevgilisine attığı mesaj? ay tutulmasındandır.
ve sonra terk edilince, "zaten tahmin edecektim, ikizler kadını hep böyle yapar" der.
kimileri için bir tercihtir. çünkü bilgi bazen bir yüke dönüşebilir ve bilgiyle gelen sorumluluklar insanı huzursuz edebilir. yani cahillik kimi zaman bilinçli bir kaçış olabilir. zaman zaman öyle bir hal alır ki felsefi bir duruşu andırabilir. çünkü cahil olmamak insanı sorgulamaya, düşünmeye, tartışmaya ve eleştirmeye zorlar. ama cehalet çok daha kolaydır, mis gibi uyutur.
bu da goygoycu diyenlere giren tanımım olsun.
31 çeken adam, bir sabah uyanmış ve aynada yüzüne bakarken “neredeyim ben?” diye sormuş. 30’lu yaşlarının son demlerini yaşıyor ve birdenbire hayatının yarısından fazlasının geçmiş olduğunu fark ediyor. elinde şekilsiz bir cisim, etrafında dostları, ama garip bir his var. içinde bir boşluk, ama o boşluğu dolduracak yaşanmışlıklar, kahkahalar, belki birkaç aşk hikayesi yok.
çocukken 31 çok matah gibi gelirdi. şimdi ise 31’in sadece bir rakamdan ibaret olduğunu fark ediyor, ama o rakam bile az önce düştüğü koca boşluğun büyüklüğünü anlatmaya yetiyor. ne olacak bu hayatın sonu? hala her şeyin başındaymış gibi hissediyor. o yüzden... ağlıyor. ama tam ağladığını fark etmeden, "biri video çekiyor mu?" diye soruyor, çünkü bugün doğum günü ve 31 çekmenin ciddiyetini tam anlamış değil. hem gülmek zor, hem de ağlamak.
evet, 31 çeken adamın dramı buydu: bir parça komik, bir parça hüzünlü. ama en çok da herkesin "evet, biz de oradaydık" dediği bir andı...
- kanzi samsunun maçı 10 kişi tamamlaması mucize.
- mert hakan komutan lan. sahanızda nasıl da maç önü eli cebinde gezdi.
- avrupada ülkeyi temsil eden tek takımız.
- sizin avrupa maçı hangi kanalda?
- geliyoruz selektör yapıyoruz.
puaahahahahha. nasıl ağladıklarını izleyip keyiflenmek isteyenler için link. buradan
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.