ima_sız yazar profili

ahmet hakan, kendisini tarafsız ilan etmiş. arada kaldığı için de dayak yediğini söylemiş.
bir hayat kadınının bakireyim demesi kadar absürt bir olaydır ahmet'in tarafsızım demesi.

zenginlerin refahını, fakirlere alkışlattıran adama "reis" denir.

bartın amasra da meydana gelen maden kazasında, göçük altında kalıp ölenlerin akrabalarını ve çevreden olumsuz tepki görme ihtimaline karşı savunma pozisyonu alıp, bir ön kesme cümlesi, dini yeteri derecede bilmeyen büyük çoğunluğa karşı dinin nasıl kullanabileceğini gösteren bir siyasi parti liderinin kurduğu cümlenin içindeki bir tanımdır.
kader planı kuran'a ters olan bir tanımlama olup genelde hataların suçların üzerinin örtülmesi için kullanılır.

evini, arabasını krediyle almış,
ömrünün yarısını faiz ödeyerek geçirmiş, boğazından geçen her lokmanın alışverişini kredi kartıyla yapıp, buna rağmen faizin, haramın, ne olduğunu çözememiş ehli salât müslümanlar, bankalar tarafından maaşlarını kendilerine taşıma karşılığı verilen paraların haram olup olmadığı ile ilgili fazla kullanmadıkları beyinlerini kurcalayan konu karşısında, yolda otobüste minibüste parkta camide velhasıl her yerde ona buna şuna önlerine gelen herkese sordukları meşhur sorunun kendisidir "promosyon haram mı?

bir dönem, adı erbakan'ın kızıyla aynı cümle içinde geçtiği için ünlenen, bıyık ve sakalının arasına tanrı tarafından bırakılan nefes alma uzvuyla konuşma becerisi geliştirdiği için çok "seven canal" da haber masasına oturtulan, sakallarından dolayı bir zamanlar islami camianın sünnet ekolünün en popüler temsilcisi olarak gördükleri ve bundan ötürü de haber saatinin gelmesini 99 tesbihle çeken hacı amcaların çocuklarına; "okuyun ahmet abiniz gibi olun" dedikleri anchorman, speaker yani haber sunucusu olan zattır.

yirminci yüzyılın başlarına kadar, osmanlı devleti'nin genel görüşü olarak, devlete sadık oldukları varsayımı üzerinden osmanlı ermeniler'ine verilen addır.
osmanlı'nın, kendisine sadık olarak gördüğü ermeniler arasında 17. yüzyılın son çeyreğinde özellikle mihitar ile ulusçuluk başlamış olup, 19. yüzyılın son çeyreğine kadar da misyoner okulları sayesinde milli uyanış bilinci yerleştirilmeye çalışılmıştır. misyonerlik etkisiyle devlet-i aliyye'ye karşı ara ara başkaldırır gibi olsalar da saman alevi gibi sönük kalarak yangını yayamışlardır. taa ki osmanlı-rus savaşının olduğu döneme kadar.
emperyalistlerin maşası hınçak ve taşnaksutyun örgütleri misyonerlerin yaydıkları uyanış ateşini harlayıp, rusya'nın da kışkırtmasıyla isyan ateşi bütün ermeniler'i içine alacak kadar büyümüştür. bu uğurda kendilerine karşı gelen kendi milletlerinden olsa dahi gözlerini kırpmadan en ağır işkencelerle öldürüp korku salmaya başlamışlardır.
1912'deki balkan savaşlarını fırsat bilen ermeniler, özellikle doğu anadolu'da türk ve kürtler'i arkadan vurarak büyük kıyımlara sebep olmuşlardır. işte bu tarihten itibaren millet-i sadıka, azılı ihanet şebekelerinin emrine geçip tüm kinlerini döken düşman halini almıştır.
bundan sonra tehcir kaçınılmaz hale gelmiştir. bu sebeple osmanlı devleti tarafından 27 mayıs 1915'te bir kanun çıkarılarak, devlete karşı iç savaş çıkaranların savaş bölgelerinden uzak yerlere sürülmesi göç ettirilmesi gereğini tehcir kanunu ile sağlamıştır.