öncelikle (bkz:
hayırlı forumlar).
a. akademisyenlikte dil bilme şartı,
yds gibi konular bana göre soru bile değil. bunlarla ilgili endişeleriniz varsa akademi işine hiç girmeyin
*.
b. genel olarak akademisyenlik tüm dünya'da referans üzerinden yürür. doktora danışmanınız çalışma ve yayın odaklıysa, size doktora tezinizde ve haricinde "
realistic" çalışmalarda iş ve sorumluluk verdi ve gelişiminize katkıda bulunduysa, siz de bu çalışmaların meyvelerini toplayıp doğru konferanslarda doğru insanlarla konuşup sağlam bir
network elde ettiyseniz tebrikler. uluslararası düzeyde bir akademisyen oldunuz. araştırmacılık olsun,
postdoctoral fellowluk olsun, devam edin. doktora hocanız yavşağın teki ise, diğer akademisyenler sizi gördüğünde besmele çekiyorsa, ayda bir çalışacağınız proje size sormaksızın değişiyorsa [ki buna
mobbing adı verilir] hocanız piyasaya sağlam takmışsa ve durup durup size köfteci açmayı teklif ediyorsa geçmiş olsun. zararın neresinden dönerseniz kardır. ezcümle, doktoranızı yapacağınız ortam ve kişiler sizin akademideki başarınızın ve doktora sonrasında iş bulma başarısının yüzde sekseni diyebilirim.
c. türkiye'de akademisyenlik eşittir devlet memurluğu, o da eşittir
mayış. kınamıyorum, sonuçta fakir orta doğu ülkesi. üniversiteye asistan olarak çakılı kadroyla girebiliyorsun. yıllık atama taleplerinde senin başarını değerlendiren bir cetvel olsa da adi suç işlemediğin müddetçe ben yeniden atanmayan kimse duymadım. sanırım iş burada patlıyor. çoğu avrupa ülkesinde profesör kadrosu dışında kadrolar sabit değil, araştırma görevlilerinin maaşları insan ahlakına uygun meblağlar olarak projelerden karşılanıyor. bu noktada araştırma görevlisini kendileri seçiyorlar, istersen babanın oğlunu al. proje başarısız olursa sorumlu bizzat akademisyen oluyor, bakınız:
misemployment. başarısız olan s.ktirip gidiyor, yerine işi yapabilecek insanlar geliyor, bakınız:
academic competitiveness. tc'de nasıl, kadro devletin kadrosu zaten, başarı ölçütü yok, amaç yok, yetkinlik yok... rektörün siyasi yakınlığına göre ilgili gençlik kollarının başkanını alıp ilgili kadroyu rektörlükten tepeden inme açtırabilir ve emekliliğine kadar akademisyenmiş gibi takılabilirsin.
(bkz:
vezirköprü ilçe başkanı turan kaya)
d. benim çalıştığım ülkede eğitim paralı. üniversitelerin bütçeleri bağımsız ve uluslararası öğrencilerin gelmesi kritik öneme sahip. dolayısıyla kariyerli akademisyenler üniversiteye transfer edilip hayvan gibi reklamı yapılıyor. üniversite
rankingleri boy boy afişlerle etrafa asılıyor. türkiye'de üniversiteler devlet üniversitesi zaten, senin üniversiten dünyada birinci olsa ne olur bininci olsa ne olur, gelen öğrenci profili belli.
karabük üniversitesi afrika'dan öğrenci alıyor diye ayyuka çıkıyor, zaten onun da paralarını
rektör yemiş falan... nerden tutsan elinde kalıyor yani.
sonuç olarak dil becerin ve akademik merakın varsa; dar gelirli olmayı kafana takmıyorsan akademisyenlik iyi bir meslek olabilir. onun dışında hayatta yapılacak daha güzel işler var bence.
devamını gör...