lawer yazar profili

lawer kapak fotoğrafı
lawer profil fotoğrafı
rozet
karma: 311 tanım: 27 başlık: 4 takipçi: 6

son tanımları


evlenirdim denilen roman karakterleri

içimizdeki şeytan - macide karakteri. ömer gibi bir anda vurulursun, romanı okudukça içinde bir yerlere dokunur. ve bir bakmışsın romanı sürekli yanında taşıyorsun. roman biter bir yerde ama tekrar tekrar karıştırırsın...
devamını gör...

az seçilen yol

dr. m. scott peck tarafından kaleme alınan kitaplardan birisi. şu alelade yazılmış gibi görünen ama aslında oldukça gövdeli cümle ile başlar: "yaşam zordur." disiplin, sevgi, tekamül ve din, ve inayet şeklinde bölümlerden oluşmaktadır. peck bu kitabında sadece hastalarıyla yaptığı klinik çalışmalarda yaptığı gözlemleri aktarmaz kendi hayatından da örnekler verir. robert frost'un the road not taken isimli şiirinden bir kaç mısra ile bu kısa entryi bitirelim:

"ı shall be telling this with a sigh
somewhere ages and ages hence:
two roads diverged in a wood, and ı—
ı took the one less traveled by,
and that has made all the difference."


insanları psikiyatrik yardım aramaya iten nedenlerin başında depresyon gelir. başka bir deyişle, hastalar çoğu kez psikoterapiyi düşünmeye başlamadan önce bir vazgeçme ya da tekamül sürecine girerler ve onları terapistin ofisine iten şey bu tekamül sürecinin belirtileridir (semptomlarıdır)... onlar çoğu kez sadece depresyonlarının belirtilerinden kurtulmak, "böylece her şeyin eskisi gibi olmasını" isterler. onlar hiçbir şeyin "eskisi gibi" olamayacağını bilmezler. ama bilinçaltı bilir. "
devamını gör...

en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi

“kalemle insan ancak kendi kendisine kötülük yapabilir.”

(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
(bkz: barış bıçakçı)
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar

barış bıçakçı - sinek ısırıklarının müellifi
devamını gör...

ah muhsin ünlü

onur ünlü'nün mahlası. şairin "gidiyorum bu" adlı kült şiir kitabındaki, "mıknatıssız pusula" adlı şiiri çok iyidir.

mıknatıssız pusula

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

yüzyıl şilisinden bir jazz javulcusu inliyor damarlarımda
hiç durmadan kentli mağlup kıyasıya mağrur ve mor
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
birbiriyle bağlantılı yüzbinlerce yılım var.

seni sevmem
bu savaşı
kesintiye uğratmaz
ama ordan bakma!
bu, werther'in
leş kanını
gül kılar.

birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
otobüsler olacak, trenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim
çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri.
gideceğim en eski öykümde devlet denen şirk yazacağım
göz bebeklerimde kent gördükçe kırılan gıçlar,
ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim
bu çağın açısını dik tutacaklar.

bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
ufka bir bakın ordum akıp gidecek
elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.

inanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum.
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-ve emir "kun" diyor; doğuruluyorum-
"bu ülke"den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ik dildar tohum ekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur. ellerin
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.

ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömerek
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!

ah laikse aşkımız biter elbet bir kış baharyaz günü
gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yarar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur
sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
beynime düşer infilak eder

ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
olma. yokluğun bulunmaman bedenime larcivert lavlar akıtır.
nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.

biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
yeniden dünyaya gelsem yeniden seni severim

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum
isa görüyor şeyhim görüyor ben görüyorum
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum
mıknatıssız bir pusula olarak.
devamını gör...

zerrin özer

pek çok türde şarkıyı çok iyi seslendirmiş, zenci gırtlağına sahip sanatçı. “bilemiyorum” ve “o yaz” şarkıları ile gönlümde taht kurmuştur.

bilemiyorum adlı şarkısı buradan dinlenebilir.
o yaz adlı şarkısı buradan dinlenebilir.
devamını gör...

fatma aydoğan

trt müzikte düzenlenen neşet ertaş’a ithaf edilen bir programdaki şu uzun hava performansı müthiştir.
muhlis berberoğlu ile albüm çalışmaları da ayrıca takdire şayandır.
(bkz: anadolu'da bozlaklar ve çeşitlemeler)
devamını gör...

geceye bir türkü bırak

bıraktın yalnız - neşet ertaş

yakın zamanda keşfettiğim müthiş sesi olan fatma aydoğan’dan dinlemeniz salık verilir.

dertli bünyelerde titreme, ateş yükselmesi, halsizlik ve iştahsızlık yaratabilir. aman dikkat tok karnına günde 1 doz kafi gelecektir.

türkünün sözlerini de paylaşmadan geçmeyeyim. son olarak ruhun şad olsun neşet ertaş.

bıraktın yalnız

bıraktın yalnız, yalnız, yalnız
gurbet ellere, ellere

aradım bahçanda, bahçanda
nar bulamadım (anam, anam)

gezdim mecnun gibi nice çöllerde
şu yanan bağrıma kar bulamadım
gezdim mecnun gibi nice çöllerde
şu yanan bağrıma kar bulamadım

yamandır feleğin, feleğin, feleğin
gahrı yamandır, yamandır

çektim çilesini hayli zamandır (anam, anam)

bülbül gibi işim, işim, işim, işim, işim
daim figandır, figandır

ben gönlüme sadık, sadık
yar bulamadım (anam, anam)

bülbül gibi işim daim figandır
ben gönlüme sadık
yar bulamadım
devamını gör...

bilkent üniversitesi hukuk fakültesi

mezun olduğum akademik kadrosunda çok değerli isimler olan türkiye’nin tartışmasız en iyi hukuk fakültesidir. fakülte binası merkez kampüste yer alır ve merhum ihsan doğramacı’nın heykelinin hemen yanındadır. konum itibariyle kütüphaneye ve yemekhaneye oldukça yakındır.

ilgilenenler buradan fikir sahibi olabilirler.
devamını gör...

yazarların yalnız olma nedeni

bir an geliyor bir akşamüstü mesela yalnızca oturmak, kendini dinlemek istiyorsun. sanırım asıl yalnızlık bundan sonra başlıyor, yani bu bir alışkanlık halini alınca. çok uzatmadan başlığa uygun bir şarkıyla bitireyim
yalnızlık ömür boyu
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar

onca yoksulluk varken-emile ajar
devamını gör...

en sevilen mor ve ötesi şarkıları

uyan adlı şarkısı çok iyidir.

klibiyle soğuk tüketiniz.
devamını gör...

paul verlaine

stefan zweig'ın biyografisini yazdığı şairdir.
devamını gör...

deniz mezarlığı

paul valery'nin müthiş şiiridir. sabri esat siyavuşgil çevirisi de muazzam efendim. ha unutmadan bu şiir miyazaki'nin the wind rises animasyon filminde de kullanılmıştır.

(bkz: the graveyard by the sea)
(bkz: le cimetiere marin)

deniz mezarlığı


üstünde güvercinler gezen şu rahat damın
kalbi atar ardında birkaç mezarla çamın;
şaşmaz öğle zamanı ateşlerle yaratır
denizi, denizi, hep yeni baştan denizi!
tanrıların sükûnu çeker gözlerimizi,
bir düşünceden sonra ah o ne mükâfattır!

ince pırıltıların o ne saf hüneridir,
bir seçilmez köpükten nice elmas eritir,
nasıl bir sükûn sanki peyda olur o demde!
ve güneş uçurumun üstüne gelir durur,
ebedi bir davanın saf marifeti budur,
zaman kıvılcım , hülya bilmek olur âlemde.

basit minerve mabedi, tükenmeyen hazine,
yığın halinde sükûn, göz önünde define,
kaşlarını çatan su, bir alev perde altı,
kendinde nice uyku saklayan göz, ey bana
mukadder olan sükût!.. ruhta yükselen bina,
fakat bin kiremidi yaldızlı dam , ey çatı!

bir tek ahın içinde belli zaman mabedi,
etrafımda denize bakışlarımın bendi,
çıkarım o saf yere artık bütün bütüne,
ve bütün tanrılara son adağım olarak
asude bir menevişi dağıtır kucak kucak,
şahane bir istihkâr irtifalar üstüne,

nasıl ağızda yemiş zevk olup da erirse,
o yokluğunu nasıl lezzete çevirirse,
varsın şekli mahvolsun, orda içime siner,
benliğimin ilerde duman olacak özü;
eriyen ruha söyler bir şarkiyle gökyüzü,
nasıl değişmededir uğultulu sahiller.

güzel sema, hakikî sema, değişiyorum,
bak! ne hale getirdim seni bunca gururum,
kudretle dolu bunca avareliğim, seni?
ışıldayan m ekâna nasıl kapıldım, bilmem.
ölülerin evleri üstünden geçen gölgem,
narin yürüyüşüne alıştırıyor beni.

kızgın güneş altında serilip kalmış ruhum,
göğsümü geriyorum sana, hayran olduğum,
nurun o cana kıyan hançerli adaleti!
seni gönderiyorum, yine saf, ilk yerine:
kendini seyret!.. nuru geri çevirmek yine,
ister gölgenin donuk olsun yarı nispeti.

ey yalnız benim için yalnız bende, içerde,
kalbin yanı başında, şiirin çıktığı yerde,
boşlukla saf hadise arasında beklerim;
buruk, karanlık, çın çın öten bir sarnıç diye,
içimdeki büyüklük ruhumda hep erteye,
kalıp duran boşluktan haber verecek derim!

bilir misin dalların yalancıktan esiri,
sıska parmaklıkları kemiren demiryeri,
yumulan gözlerimde göz kamaştıran sırlar,
hangi ten çeker beni tembel akıbetine,
hangi alın cezbeder şu kemikli zemine?
orda kayıplarımı bir kıvılcım hatırlar.

kapalı, kudsî, dolu maddesiz bir ateşle,
toprak parçası, içli dışlı olmuş güneşle,
bu yer hoşuma gider, meşaleden bir dehliz,
taş, yaldız, loş ağaçlar doğmuş doğduğu günde,
nice mermer titreşir nice gölge üstünde,
m ezarlarım üstünde uyur vefalı deniz,

muhteşem köpek, artık putperestliği def et!
çoban tebessümüyle, münzevi, uzun müddet,
otlatırken esrarlı koyunları bu yerde,
bembeyaz sürüsünü rahat mezarlarımın,
söyle gitsin tedbirli güvercinler, kalmasın,
manasız hülyalar da meraklı melekler de!

buraya gelindi mi istikbal tembelliktir.
cüssesi belli böcek kuraklığı kemirir;
her şey yanmış, bozulmuş, havaya karışarak,
anlamadığım haşin bir cevhere erimiş,
yokluktan sarhoştur da yüzden hayat geniş,
artık meraret tatlı, zihin şeffaftır ancak.

bu toprağa gizlenmiş ölüler rahat durur,
bu toprakta ısınır, sırları burda kurur.
yukarda öğle vakti, kıpırdamayan öğle,
kendinde kendi için yaşar, kendine yeter..
dört başı mamur kafa, kemale ermiş efser,
gizli değişme benim senin bağrında böyle.

saldığın korkuya tek karşı koyan ben varım!
pişmanlıklarım, şüphem, kendime cefalarım,
o büyük elmasının bir kusurudur! fakat
mermerle kurşun gibi ağı gecelerinde,
belirsiz bir halk ağaç köklerinde, derinde,
çoktan senden oldular yavaş yavaş ve kat kat.

koyu yokluk içinde eridiler bir tevi,
kıpkırımızı kil içti bütün o beyaz nevi,
geçti artık yaşama vergisi çiçeklere!
nerde ağızlarından düşmeyen sözler, hani,
nerde herkesin kendi benliği, hali şanı?
kurt düştü gözyaşının toparlandığı yere,

gıdıklanmış kızların o keskin ve haşarı
çığlığı, gözler, dişler, ıslak göz kapakları,
o muttasıl ateşle oynayan güzel meme,
teslim olan dudaklar ucunda parlayan kan,
son lütuflar ve nâdim olan eller ve o zaman,
hepsi toprağa girer, başlar öbür hengâme!

ya siz, büyük ruh, burda şu yaldızla denizin
ten gözüne serdiği yalana düşmeksizin,
acap başka bir hülya ümit eder misiniz?
şarkı söyler misiniz buhar olunca bile?
varlığım mesameli! evet, her şey nafile!
mukaddes sabırsızlık bile ölür şüphesiz.

koymuş çirkincesine başına defne dalı,
tesellici, perişan ve yaldıza boyalı.
ölümsüzlük, eceli ana kucağı yapar.
güzel yalan, dindarca bir gayret kokan hiyle!
şu ebedî gülüşü, şu boş kafatasiyle,
görüp de isteyecek, benimseyecek kim var?

derinlikteki ecdat, kafalar boşalarak,
bunca kürek dolusu toprak altında toprak,
ayırt etmez oldunuz yukarda yürüyeni;
asıl kemiren, şüphe kabul etmeyen böcek,
sofra altında yatan sizlere gelmeyecek,
o hayattan can alır, bırakıp gitmez beni.

kendi kendimden nefret, kendi kendime sevgi?
gizli dişi o kadar benliğime yakın ki
ona nasıl bir isim vereyim, şaşıyorum.
istiyor, dokunuyor, görüp geliyor dile,
tenimden hoşlanıyor, ta yatağımda bile,
ben bu canlıya ait olmakla yaşıyorum.

zenon, ey zalim zenon, elealı zenon, sen
hem uçan, hem uçmayan, fakat ihtizaz eden
o kanatlı okunla beni delmedin değil!
ses beni yaşatıyor, ok öldürüyor beni!
ey güneş! ruha yayma kaplumbağa gölgeni,
sen, koca adımlarla kımıldamayan achille!

hayır, kalk da kucakla artık hareli suyu!
vücudum, parçalayın bu düşünen kadroyu!
bağrım, rüzgârın girsin doğuşu içerine!
tüten serinliğiyle şu denizin inbatı
ruhumu bana verdi... ey tuzun saltanatı!
suya koşalım canlı fışkırmak için yine!

evet! koca, izanlı hezeyanlar denizi,
kaplan postu, güneşin binlerce, dizi dizi
hayali batıp sönen pelerin, zaman zaman
sessizliği andıran bir uğultu içinde,
lacivert teniyle mest, bir üstü açık inde,
kıvılcımlı kuyruğuna diş geçiren şahmeran.

rüzgâr uyandı... artık yaşama zamanıdır!
kitabımı bir geniş meltem açıp kapatır,
su kayadan toz olup görünür kıyı kıyı!
pırıl pırıl sayfalar uçuşarak gidiniz!
yık dalga! yık keyifli sularında ey deniz,
yelkenin yem yediği şu asude çatıyı!


çeviri : sabri esat siyavuşgil
dünya şiir antolojisi 1, s. 578-582
devamını gör...

bugünü iki kelime ile anlatmak

beyin zortlatması
devamını gör...

bir zamanlar anadolu'da

kasaba yaşamını, oraya dışarıdan gelen doktor, savcı, asker, ve polis gibi gözünden çok güzel anlatır. filmin gece dış mekan çekimlerinde kullanılan ışık takdire şayandır. filmin sonunda bir zamanlar dersin anadolu'da bir gece geçirmiştim dersin. anlatılanlar doktor, yazar, senarist, ve oyuncu ercan kesal'ın anadolu'da doktor olarak çalıştığı zamanlarda yaşadıkları üzerine kuruludur. kendisini filmde çok iyi bir oyunculukla muhtar rolünde görmek mümkündür. filmin çekim aşaması hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenlere ercan kesal'ın evvel zaman adlı eseri önerilir. ayrıca filmi izleyenler için otopsi sahnesi hakkında bir kaç not için spoiler bölümüne bakınız.


filmin otopsi sahnesinde maktülün boğazından bir miktar toprak çıkar. ceza hukukunda bu durum weber kastı ile izah edilebilir. ancak, otopside bu detay göz ardı edilir. şöyle ki, maktül önce ateşli silahla vurulmuş, daha sonra gömülmüştür. maktül vurulduktan sonra bayılmış, ancak yerin altında nefessiz kalarak ölmüştür. işte tam da burada weber'e göre fail onu ateşli silahla öldüren kişidir. gerçekten, bir zamanlar anadolu'da filminde de, bu sahne asıl söylenmek istenenle oldukça örtüşür. okulumuza ercan kesal bir söyleşi için geldiğinde kendisiyle film hakkında bir kaç kelime etme fırsatı bulmuştum. kendisi hukuk danışmanlarının olmadığını söylemişti. haliyle oldukça şaşırmıştım. nitekim, filmde gerçekte yaşananlar en küçük detayına kadar beyaz perdeye aktarılmış, kendisiyle konuşunca bunu daha çok anladım. şuna inanıyorum, gerçek olduğu gibi samimice anlatıldığında filmin bütçesi sınırlı bile olsa bir şekilde hak ettiği başarıyı elde ediyor.
devamını gör...

normal sözlük adana zirvesi

olursa katılacağım zirvedir.
devamını gör...

yazarların unutamadığı film replikleri

halil: ben senin resmine değilde sana aşık olsaydım, o zaman ne olacaktı?! belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme… belki de alay edecektin sevgimle. halbuki resmin bana dostça bakıyor, iyilikle bakıyor, ve ebediyen bakacak!
meral: ben de sana bakmak istiyorum.
halil: hayır, benimle resminin arasına girme! istemiyorum seni… ben senin yalnız resmine aşığım…

(bkz: sevmek zamanı)
devamını gör...

montaigne

ünlü denemeler adlı eserini kendisine ayna olması için, kendi duygu ve düşüncelerindeki çelişkileri görmek için, yani aslında yalnızca kendisi için yazmıştır. zaten her güzel eser bu niyetlerle yazılmamış mıdır? kendisinin dediği gibi “her insanda insanlığın bütün halleri vardır.” okuyalım, okutturalım efendim*)
devamını gör...

adana’da yaşayan yazarlar veri tabanı

+1 ile yerimizi alalım.*)
(bkz: eskiden buralar hep dutluktu)
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim