evde tv izleyip, "iş çıkış saatinde köprüye tankla girilir mi, böyle akşam saatinde darbe mi olur, tsk değildir o, tsk olsa duramazsın, bunun içinde başka bir iş vardır" diye yorum yapıyordum. haklı da çıktım, tayyiple tayyipin orduya yerleştirdiği fetönün diğer öğrencileri çıkar çatışmasına girişmiş. yedikleri yetmemiş, koca ülkeyi hangimiz komple ele geçirecek kavgasına tutuşmuşlar. durun siz kardeşsiniz dedik ama dinlemediler. zira tayyipin mitinglerde geri dön hocaefendi bitsin bu hasret dediği günlerin bile önemi olmadı. buradan. kim bilir belki de gerçekten tiyatroydu, çünkü o günlerde ohal ve ohaller sürekli uzatılırken 2017'de yapılan başkanlık referandumu yüzünden türkiye iyice islamofaşist bir diktatörlüğe dönüştü. langley'nin başından beri amacı buydu. inanmayan tayyipin damadının siyonist leonardo'yla yaptığı iş ortaklığına baksın, ortamlarda israile sallasalar bile "gemicik"lerini yürütmeye devam ediyorlar. siyonistler kendilerine biçilen rolleri oynayıp aynı zamanda zengin olmaya devam ediyor.
türkiye cumhuriyeti'ni yıkıp orta doğu'da sünni islami bir devlet kurmayı amaçlayan silahlı terör örgütü.
amaçlarına bakarsak, bir tür büyük orta doğu projesi gibi. kim bilir belki bunu da tıpkı el-kaide, taliban ve ışid gibi cia ve siyonistler kurmuştur. belki fetö, tarikatlar, bop eş başkanı ve ibda c aynı satranç oyununun farklı taşlarıdır.
her ne olursa olsun, düşmanımıza merhamet göstermemek gerek. yoksa acınacak duruma düşeriz. bahçemizdeki zararlı otları sık sık temizlemezsek hızlıca her yere yayılıp tüm bahçeyi sararlar.
buluşmalarda muhabbet edemeyen, kısıtlı ve yüzeysel ilgi alanları olan kadınlardan neden bahsedilmiyor da böyle saçma bir genelleme yapılıyor anlamıyorum. bu tür kadınlar toplumdaki kadınların çoğunluğunu oluşturuyor. ayrıca yalan söyleyebilme becerisi, yalanı anlayabilme becerisi, beraberinde gelebilen içten pazarlık, manipülasyon ve utandırma taktikleri övülecek iletişim becerileri olarak listelenmemeli. testosteronun getirdiği fiziksel güç ile doğumdan sonra öğrenilen ve tercih edilen bu davranışlar hiç karşılaştırılmamalı. eminim iletişim ve genel kültür konusunda gayet kendini geliştirmiş kadınlar vardır, hatta bazılarıyla tanıştım arkadaşlığım var. ama muhtemelen toplumdaki iletişim özürlü erkek sayısı kadar iletişim özürlü kadın da vardır. hele ki türk toplumunda. maalesef türk toplumu genel olarak problemli ve vasat, bunun kadını erkeği yok.
benzeri neredeyse dün yaşanacak olan katliam. dinciler teröristlerden farksızdır ve milli güvenlik sorunudur. lemanı yada pkk'lıları zerre sevmem. ama dinci köpekler lemana atatürkçüleri öldürmek amacıyla saldırdılar. yani memlekette envai çeşit pislik dururken bu ülkenin has evlatlarını, kurucu, onu ayakta ve çağdaş dünyaya bağlı tutan zihniyetini düşman bellemişler. yukarıdan emir gelmesini bekliyorlar. eminim çevrenizde fark ettiğiniz yada etmediğiniz tüm dinciler emir geldiğinde mahallelerinde kimleri öldüreceklerini çoktan listelemişlerdir. yüzünüze gülüp selam verenler yarın kafanızı kesip çoluğunuza çocuğunuza tecavüz ederler. ve bunu yaparken tanrı güçlüdür, tanrı yücedir diye bağırırlar. cennetleri katliamcılar, tecavüzcüler, yolsuzlar ve hırsızlarla dolu olacak.
kitaplarında "all that is gold does not glitter", yani "her altından olan şey parlamaz" şeklinde çevirebileceğim, kişilerin görünüşlerine aldanmamak gerektiğini anlatan söze ve daha nice öğütlere yer vermiş ingiliz yazar, dil bilimci, akademisyen, şair.
hobbit, silmarillion ve yüzüklerin efendisi gibi oldukça popüler hale gelmiş kitaplarında kullandığı 15'ten fazla kurgusal dil yarattığı söyleniyor. tolkien, narnia kitaplarının yazarı (bkz: c.s lewis)'in de düzenli katılımcısı olduğu the (bkz: inklings) adlı bir edebiyatçı grubunun üyesiymiş. gayriresmi şekilde 1930'lardan 1950'ye kadar oxford'daki the eagle and child adlı pub'da akademik dönem içinde her salı sabahı buluşup yazdıklarını paylaşıp, fikir alışverişi yaparlarmış. fantastik edebiyat hayranlarının mekke'si olabilecek bir yer bence. ayrıca c.s. lewis'in oxford üniversitesi'ndeki ofisinde de toplanırlarmış.
oxford sokaklarında gezme şansı bulursanız, etrafınıza bir bakın. belki de tolkien şu bankta oturmuştur ve şu binadan ilham alarak hikayelerini zenginleştirmiştir diye hayallere dalın. the eagle and child açılınca girip bir şeyler için ve 80-90 yıl önce bu edebiyatçıların kim bilir kitaplarındaki hangi fikirleri orada geliştirdiklerini düşünün.
“all that is gold does not glitter,
not all those who wander are lost;
the old that is strong does not wither,
deep roots are not reached by the frost.
from the ashes a fire shall be woken,
a light from the shadows shall spring;
renewed shall be blade that was broken,
the crownless again shall be king.”
arap dinini araplar daha çok sahiplenmek, o kadar çok sahiplenmek ki türklüğü bırakıp arap olmak, o kadar arap olmak ki türkleri katletme hayalleriyle yanıp tutuşmak.
üflemeli çalgılarla(trombon, trompet ve saksafon) ska punk türünde sözsüz şarkılar çıkaran 4 kadından oluşan japon müzik grubu. sosyal medyada denk gelip dinlemeye başladım ve bayıldım. şarkıları müthiş enerjik ve eğlenceli. şuraya "everybody's crazy about the game" performanslarını bırakayım. canlı dinleyebilsem keşke.
grubun adı "music omotenashi sisters" sözcüklerinin baş harflerinden oluşmuş. omotenashi japonca'da "bütün kalbiyle misafirperverlik etmek" anlamına geliyormuş. 2023'te america's got talent yarışmasına katılmışlar.buradan
üzgünüm ama islamın ve dogmatik düşüncenin ne kadar tehlikeli olduğunu hala görmüyor musunuz? bahsedilen karikatür şurada. lemanın atatürkçülükle alakası yok, karikatürün de muhammed peygamberle alakası yok. haliyle zamanında charlie hebdo'nun çıkardığı karikatürle ve amacıyla uzaktan yakından benzeşmiyor. ama müslümanlar, lemanla alakasız atatürkçülerin kafasını kesme hayalleri kuruyor. yiyorsa sarayın has adamı, lemanın meylettiği, pkk'lı teröristlerin kapısına dayanın.
gazzede ölen muhammed ve musa adlarındaki iki adamı tasvir etmiş sadece. savaşın anlamsızlığını ve iki tarafın da öldüğünü anlatmaya çalışmış. ama bunu tepeden emir alıp kelle uçurmaya giden müslümanlara anlatamazsınız. dinlemezler, katliamı önlemeye çalışacak aklı başında müslümanları bile gavur ilan edip keserler. öyle tehlikeli bir grup bunlar.
sokakta hiç muhammet ve musa diye adam yok mu? peygamberler madem o kadar korunmaya muhtaç ve tasviri sakıncalı, neden sokakta bir sürü muhammet, musa, isa, adem, yakup vs. isimli vatandaş var? mesela muhammet deyince aklına işyerindeki muhammet'in yüzü, kişiliği geliyor, belki muhammet içkici, tembel yada yalancı. o zaman bu adam peygamberin anısına zarar vermiyor mu? isim vermeye de karşı çıkın. ama işte inandıkları şeylerin bir mantığı olmayınca mantıklı hareketler bekleyemiyorsunuz, tanrılarının verdiği aklı kullanmadıkları için iletişim kuramıyorsunuz. tek istedikleri her farklı şeyi öldürmek. türkiye şerri hukukla komple müslüman bile olsa yine insanları katledecek başka sebepler uydururlar. öyle canavarca ve ilkel zihniyetlere sahipler.
1 ocak 2025 itibariyle bulgaristan'la beraber schengen bölgesine katılan ab ülkesi. sınırlar açılırken macaristan tarafına vizesiz olarak ilk geçişi ise bir sokak köpeği yapmış. buradan
gönül isterdi ki avrupalılar ikiyüzlü olmasın, türkiye çoktan ab'ye girmiş olsun ve bizim sokak köpeklerimizden biri bu sevimli sahneyi bulgaristan'a yada yunanistan'a geçerken yaşatsın.
1930'larda almanya'da "(bkz: schutzstaffel)" denilen ss subaylarının günümüz abd'sindeki karşılığı gibi hareket eden organizasyon. türkçe'ye göçmenlik ve gümrük koruma birimi olarak çevirilebilir.
bu adamlar israil'de yaşıyor olsalar idf askeri olurlardı, ve tıpkı ss'lerin toplama kamplarında "aryan" olmayan kişilere ve muhaliflere yaptıklarını müslümanlara yaparlardı. ama abd sınırları içinde halkın önemli bir kısmı şimdilik devlet eliyle yapılacak o derecede bir şiddete onay vermez. o yüzden bunlar da tehdit unsuru olarak etiketledikleri kişileri karga tulumba kaçırıp hapsedip sonra da sınır dışı etmekle yetiniyorlar.
islam satan kişilerin yaptığı meslek, simitçilik, emlakçılık, mobilyacılık gibi bir şey. herkes ekmeğinin derdinde yani.
daha fazla ihtiyacınız yoksa almayın. biliyorum pazarlama stratejileri steve jobs'u kıskandıracak seviyede. ama hali hazırda islamcılık türk milletine çok pahalıya mal olmuş durumda. bence bu kadar yeter.
1946 tenessee doğumlu amerikan country ve country pop şarkıcısı. kültür ikonu haline gelmiş, bir sürü ödül almış, pek çok tv programına da katılmış olan efsane. country türünde, bizim anadolu rock yada türkülerimiz gibi çokça doğaya ve halkın yaşayışına dair öğeler ve hikayeler görürsünüz. dolly parton bunu oldukça başarılı ve özgün olarak icra edenlerden biri. ayrıca bence oldukça pozitif bir enerjiye sahip, yüzündeki gülümsemenin samimi olduğunu düşünüyorum. hem samimiyetiyle hem de şarkılarıyla insanlara ilham olabiliyor. belki de yaşından ve başarılı olmasından dolayı böyle bir algı oluşturuyordur, gençliğinde nasıldı bilemiyorum. şuraya try şarkısının bağlantısını bırakayım.
düzenli egzersiz yapmanın en iyisi değilse de en iyi ilk üç arasında olacağını düşündüğüm aktivite. bazı çalışmalar ptsd, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi teşhis edilmiş rahatsızlıklara sahip kişilerin 4 haftalık düzenli egzersizden sonra bile sonra beyin aktivitelerinin ve hormonal dengelerinin iyileşmeye başladığını gösteriyormuş. elbette sadece 4 hafta değil, sürekli düzenli egzersiz yapmaya devam etmek gerek.
bunun yanı sıra nefes egzersizleri yapmak, günlük tutmak, meditasyon yapmak, müzik dinlemek de oldukça faydalı bence. ek olarak fiziksel olarak icra edeceğiniz ahşap oymacılığı, resim, bahçecilik, evcil hayvan bakımı gibi aktiviteler sizi aklınıza hapsolan düşüncelerden kurtarmak için birer araç olabilir. kişi elle tutulur bir şeyle uğraşıp tamamladığında sağlıklı şekilde dopamin salgılar. o yüzden örneğin kağıt kalemle yapılacaklar listesi hazırlayıp tek tek üstünü çizmek bile sağlayacağı başarmışlık hissiyle beynin kişiyi aklındaki karmaşadan kurtarıp gerçekliğe taşıması için faydalı olabilir deniyor.
türkiye'de evvelden beri genellikle cahil, medeniyetsiz, toprak ağası takımının belediye başkanlığı yapmasından dolayı memleketin %99'unda içler acısı durumda olan, yayaların kullanımı için inşa edilen hafif yüksekçe yapı.
az önce yeni şehircilik, asıl adıyla new urbanism, ile alakalı bir şeyler okuyordum ve minnesota şehrinin kaldırım standartlarını belgelediği bir web sitesine denk geldim. yukarıda ölçülerin olduğu görseli oradan aldım. bkz bağlantısı. kıskanmamak elde değil. bizde böyle standart planlar varsa bile, sadece bazı mahallelerin bazı cadde ve sokaklarında görebiliyoruz. kanunlar, kurallar, planlar vs. bizzat devlet görevlileri tarafından bile uygulanmıyor. bu da, pek çok şeyde olduğu gibi, vatandaşına ve medeniyetine değer verilen şehirlerde normal olan bir düzenlemenin bizde lüks gibi algılanmasına sebep oluyor. mesela aşağıda bağdat caddesi'nden bir fotoğrafa bakın, kaldırımlar ne güzel değil mi? tam da yukarıda bağlantısını verdiğim kılavuza göre, şehir merkezi karma binaların bulunduğu ana caddenin kaldırım standartlarına göre yapılmış. bağdat caddesi belki yüzlerce yıllık bir yol. o caddenin günümüzdeki halini alan inşası üzerinden de diyelim ki 70 yıl geçmiş olsun. 70 yıldır pek çok yeni cadde, sokak, mahalle inşa edildi ama o mahallelerde kaç tane düzgün kaldırımı olan sokak veya cadde var?
istanbul'da yada türkiye'de alışveriş, ofis ve konutları barındıran binaların bulunduğu tek cadde bağdat caddesi mi? yada sadece emlak fiyatlarının yüksek olduğu muhit sakinleri ve turistler mi insanca yürüyebilmeyi hak ediyor? zira bazı turistik beldelerde de gayet güzel kaldırımlar görebilirsiniz. sadece oralarda yaşayan ve iş yapan insanlar mı medeni ve standart olarak sunulması gereken hizmeti hak ediyor? türk milleti neden bebek arabalarının veya engellilerin rahatça hareket edemediği, hatta yayaların bile kullanamadığı, güya kaldırım olan, kimi yerlerde en fazla yarım metre genişliğindeki yapılardan daha iyisini ve kullanışlısını talep etmiyor? halbuki ülkemiz her seçim döneminde kaldırım yenilenmesi gibi saçma bir klişeye sahip. ama dediğim gibi genelde cahil, medeniyetsiz ve toprak ağası tipler belediye başkanı oluyorlar. kaldırımı da toplumdaki diğer cahillerin gözünü boyamak ve kalitesiz malzemeyle kalitesiz işçiliği birleştiren yandaş müteahhitleri kaldırım ihaleleriyle zengin etmek için kullanıyorlar.
atatürk türk milletinin her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünüyormuş, ama ömrü milletin özsaygısını sağlıklı seviyelere çıkarmaya yetmemiş belli ki. zira çoğunluk ülkemizde imkan olmasına rağmen daha iyi yaşama şartlarını talep etmiyor, haklarını ve özgürlüklerini bile korumuyor. kaldırımların durumu gibi basit bir konu aslında bir toplumun gelişmişlik seviyesini gösterebildiği için giriyi toplumsal ve sınıfsal bir eleştiriye çektim. umarım bir gün kendine saygısı yüksek, hakları ve özgürlükleri için savaşabilen, medeni bir toplum oluşturabiliriz.
türkiye'nin yaş ortalaması 34'e dayanmış olduğu için olmayan istila.
ülkedeki en kalabalık yaş grubu ve sözlük konseptini oluşturmuş neslin sözlükte daha çok temsil edilmesidir. türkiye'nin nüfusu artık genç değil, orta yaşlı. ve doğum oranları düşük seyrettikçe yaşlanmaya devam edecek. gençler, 30 yaş altı diyelim, bundan sonra ülkede hep azınlıkta olacaklar. genç nüfus fazlayken bile ihtiyarlar yüzünden gençlerin hayatları olumsuz etkileniyordu. şimdi durum gençler adına daha da vahim hale geldi bence. yakın gelecekte en çok aranan meslekler hemşirelik, hasta ve yaşlı bakıcılığı gibi meslekler olacak.
marie antoinette'in her gün pasta yemesi köylüler tarafından nasıl tepki çekiyorsa bu da öyledir. ama tek farkı fransızlar zenginleri ve soyluları giyotine götürmüşlerdi. türkler bırakın "efendilerini" giyotine götürmeyi, yüz yüzeyken olumsuz eleştiri bile yapamazlar. nadiren eleştiri yapanları da efendilerinden önce köylüler susturmaya çalışır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.