mabude yazar profili

mabude kapak fotoğrafı
mabude profil fotoğrafı
rozet
karma: 4455 tanım: 354 başlık: 8 takipçi: 86
hey there i am using whatsapp

son tanımları


diyelim ki o bunu okuyor

okuduğunu biliyorum. zaten tam olarak bunun için yazıyorum.

arkadaşlarıma benim hakkımda söylediğin ya da sorduğun şeylerin benim kulağıma gelmeyeceğini düşünüyorsan senin zekana bunu yakıştıramadım. bana söyleyeceklerini bile bile söylüyorsan amacın ne bilmiyorum. tüm bu olayların başında beni salak yerine koymasan, manipüle etmeye çalışmasan, çevremdeki/en yakınımdaki insanlara eksik ve salak saçma şeyler anlatmasan her şeyin kurtarılır bir yani vardı biliyor musun? ama sen psikoloğuma bile ulaşarak çevremdeki herkesi manipüle etmeye çalıştın. arkadaşlarıma attığın ses kayıtlarından, mesajlara kadar her şeyden haberim var. o gece olanlar değil, sabah söylediğin yalanlar, bana attığın ifitralar ve çevremdeki insanlara benim hakkımda söylediklerin yıktı beni. bunları yapmamış olsan beni cidden merak ettiğini ve iyiliğimi istediğini düşünebilirdim. ama şu an zerre inanmıyorum. keşke bana bu cümleleri kurdurmasaydin, keşke bizi bu hale getirmeseydin. çünkü benim için sandığından da değerliydin ve tam olarak bu yüzden seni affedemiyorum. ayrıca böyle saçma sapan şeylerden dolayı kendime zarar verecek kadar güçsüz olduğumu düşünmene de şaşırdım ne yalan söyleyeyim. hiç mi tanimadin beni ya? komiksin gerçekten. neyse, yaşananları unuttum gitti. lütfen benden de arkadaşlarımdan da uzak dur. senden başka hiçbir şey istemiyorum. hayatında mutluluklar.
devamını gör...

anlık dalgınlıkla yapılan şeyler

sigarayı ters yakmak, yaklaşık 2 dakika önce yaptım. gitti beş lira.
devamını gör...

paragraf kullanmayan yazar

ya kullanıyoruz da ne oluyor? bilgi içerikli tanım giriyoruz okunmuyor, içimizi döküyoruz burası günlük mü deniyor, kısa tanım giriyoruz ona da laf geliyor. e sormazlar mı adama senin derdin ne diye? şahsen ben sorarım.
devamını gör...

sözlük yazarlarının gözleri

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

archie bunker

#3720423 tesadüf mü bilmem ama şu an şarkıyı söylüyorum. hiçbir kehanet kendisini bu kadar çabuk gerçekleştirmemiştir muhtemelen. bu arada şarkı cuk diye oturdu. hem içime hem içinde bulunduğum duruma.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

sözlüğe yazarken formata uymak gibi bir derdim olmadı hiçbir zaman. hep içimi dökmek için yazdım. mutluyken de, mutsuzken de, aşıkken de, sarhoşken de hatta bazen ağlarken bile. yine aynı şeyi yapıp, içimi döküp gidicem.

son 4,5 aydır hayatın neresinden tutsam elimde kalıyor. sıfır noktasındayım. elimde avcumda hiçbir şey yok. uzun zaman sonra yine aynı batakta buldum kendimi: depresyon. iki gün önce psikoloğum depresyon tanısı koydu ve beni psikiyatriye yönlendirmek istediğini söyledi. reddettim. daha önce birçok kez okuduğum bu romanı bir kere daha okumak gibi bir niyetim yok çünkü. herkesin derdi kendine büyük, yaşam denen bu oyunda herkes kendine bir rol edinip yaşamaya çalışıyor işte. bizim payımıza düşen de bu. dün ailem yerine koyduğum insanlar tarafından büyük bir kazık yedim. aslında diğer şeylerin arasında çok büyük bir şey değildi yaşananlar. ama pastanın üzerine dikilen mum oldu bir nevi. kendimi sabahın beşinde pılımı pırtımı toplamış bir şekilde sokakta buldum. otogarda nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemeden öylece otururken sadece tek bir kişiyi istedim yanımda. sadece ona yazabildim, ona anlatabildim anlaşılabilme umuduyla. cevapsız kalan çok sorum var. cevabını alır mıyım ya da ne zaman alırım bilmiyorum. şu noktada ne kadar umurumda onu da bilmiyorum gerçi. ama hata ettiğimi biliyorum. tüm kaçma çabalarıma rağmen dönüp yine kendimi onda bulduğumda olmaması gereken bir şeyler olduğunu anlamıştım. hayatın önüme koyduğu daleveralardan kaçıp yine ona sığınmak için duyduğum yoğun istek bir uyuşturucu kadar sinsi ve rahatlatıcı. sonunun benim için hüsranla biteceğini bile bile yolun güzelliğine aldanma ihaneti kendime yaptığım. ama kaybedecek neyim var ki? çocukluğumdan beri bünyem hep hassastı, son zamanlarda yaşadığım şeylerden olsa gerek dünden beri ateşler içinde yatıyorum sadece. müthiş bir boşvermişliğe düştüm. hayatımın en güzel düşüşüydü. bir süre keyfini çıkartacağım. çünkü yaklaşık on beş gün sonra bunun için bile fırsatım olmayacak. tam da bu yüzden sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden kendi affıma sığınıyorum. kelimeleri ya da cümleleri sahiplenmeden, ne anlattığımı bile düşünmeden yazıyorum öylece. nasıl bitireceğimi ya da ne anlatmak istediğimi unuttum. benim için uyku çanları çalmaya başladı tekrardan. en iyisi biraz daha uyuyayım.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

pijamalarımla oturmuş bir şeyler izliyorum, iyiyim. hiçbir şey yok. canımı sıkabilecek, beni üzebilecek hiçbir şey yok. o zaman neden gözlerim doldu? içim sıkılıyor, neyden bilmiyorum ama korkuyorum. duvarların arasına sıkıştım. kurtar beni! telefonumu ve kulaklığımı alıp çıktım. uğraşmaktan nefret ettigim için kısacık kestigim saçlarım kabarık, üzerimde saçma sapan pijamalarım var. nereye gidicem bilmiyorum, gitmek istedigim bir yer var mı onu da. sigaramı ve çakmağımı almayi unuttum. canım bira istiyor. bir kuruş param yok. ondan istedim, sağ olsun gönderdi. bir tekele girdim. 4 bira, bir paket sigara ve bir çakmak aldım. çakmağa param yetmedi. abi hediye etti. ya halime acıdı ya da uğraşmak istemedi bilmiyorum. teşekkür edip çıktım. hiçbir yeri bilmiyorum. bilmediğim bir sehrin, bilmedigim sokaklarinin birinin kaldirimina oturdum, içiyorum. son zamanlarda haddinden fazla dengesizim. ne istediğim, ne yaptigim, ne hissettiğim belli değil. yarım saat, dünyanın hem en mutlu hem de en mutsuz insanı olmam için yeterli bir süre. sabah çok sosyalken akşam kendi yalnızlığımda boğulmak istiyorum. insanların, en sevdiklerimin bile varlığına tahammül edemiyorum. telefona bakmıyorum, telefonum çalınca stres oluyorum, mesajlara bakmak için gücümü toplamam gerekiyor. ama bazen de herkesle konuşmak, herkesi dinlemek istiyorum. ben dengesiz biri değildim, çevrem ne olduğunu anlayamiyor benim gibi. herkes üzerine alınıp bir şeyler yapıp yapmadığını sorguluyor. bu sorular daha fazla canımı sıkıyor. içi boş iyi misin sorularını midem kaldırmıyor. iki üç gün yemek yemeyi unutuyorum, sonraki iki üç gün tek düşündüğüm şey sürekli bir şeyler yemek oluyor. eski düşüncelerim beynimi tekrar kurcalamaya başladı. çekeceğim acıdan korkmasam bir dakika durmazdim, bunu düşündüğüm için kendime kızıyorum ama bir işe yaramıyor. içinde bulunduğum durum bana güçsüz hissettiriyor, bundan hiç hoşlanmıyorum. şu an şehrin neresindeyim, evim nerede kaldı bilmiyorum. bilmediğim çok şey var. bilmediğim için mutluyum. lan ben iyi değilim!
devamını gör...

içmedeyiz normal sözlük

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

#3708935 içmek için bahane ararken tam olarak böyleyim kdjxmd neyse en azından birimizin içebildigini bilmek güzel. nimet nimettir ne buluyorsan iç kskxdk.

bir istanbula geleyim birlikte de icicez bak?

ya of gidemiyorum resmen bağımlılık yapiyo dkmdd.
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

bu şarkılar alkolizmimi besliyor resmen. şu an deli gibi canım istese bile içemiyorum ama haftaya yayında acısını fena çıkartacağım. benim kaçmam gerekiyor. size iyi yayınlar ve keyifli dinlemelerrr. benim için de dinleyin ksjshk.
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

o kadar güzel ve doğru kişileri gömdü ki tüm radyo ekibi seshayvani sayesinde rahatladık dkdmd.
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

#3708777 dondurma şu dünyada en sevdiğim şey olabilir. şakasız. o yüzden az önce kendime de almış ve yemiş olabilirim. dondurma mevzusunu ben kapattım, darısı başınıza ksnxnx
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

geldimmmm, yetiştimmmm. şu moddayim şu an
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


valla yedi dondurma mevzusunu. dinlemedeyim.
devamını gör...

seshayvani ile sahne arkası

bizim ufaklığı parka getirdiğim için dinleyemiyorum. minecraftlı dondurma aşırı mantıkli geldi. eğer kandirabilirsem birazdan damlarım. keyifli yayınlarrrr.
devamını gör...

bu dünyada sizi en iyi tanıyan kişi

birçok kişi söylemiş zaten. insan kendini bile taniyamiyor bazen. değişken varlıklarız, değişiyoruz. ama tabi ki hayatımızda bizi az çok tanıyan, neyi sevip neyi sevmediğimizi, hangi tepkiyi neden verdiğimizi bilen insanlar vardır. anlayan demiyorum bak, tanıyan vardır.

sanırım ben bu konuda üç kişi sayabilirim. psikoloğum, oda arkadaşım ve eski sevgilim. hepsiyle de yillarim geçti. oluyor o kadar.
devamını gör...

an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu

galibiyetimin üzerine çay keyfi yapıyorum.
babam çok iyi tavla oynar. bana da o öğretmişti. bu zamana kadar yenildiğim çok nadirdir. hatta pandemi zamanında burada yaptığımız tavla turnuvasında finale çıkmış, zarların gazabına uğrayıp şampiyonluğu @rastrel'e kaptırmıştım. neyse oversharingi bir kenara bırakalım. geçenlerde babamla uzun zamandir oynamıyoruz diye bir oynayalım dedik. kendisini 5-3 yendim. yedirememiş olacak ki rövanş teklifinde bulundu. kaçırır miyim fırsatı hemen kabul ettim. bu sefer 5-0 yendim. kusura bakma baba ama ne kadar kabul etmesen de boynuz kulağı baya geçti.

fotoda da beni köşeye sıkıştırdığını zannediyor garibim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

kendimi o kadar iyi tanıyorum ki. aklımda dönen, yaptığım ve yapacağım şeylerin sebebini, zaaflarımı, öz güvensizliklerimi... bu beni kendime karşı daha acımasız hale getiriyor. kendimi yerden yere vuruyorum resmen. ama aynı zamanda da bir şeyleri değiştirmek ya da düzeltmek için fazla üşengecim. biraz da umursamaz.
devamını gör...

yazarların son dinledikleri şarkı

çok beğenmiştim o yüzden ben de çaldım şarkıyı napayım? bağımlılık yaptı şerefsiz.
devamını gör...

turkish delight

turkish delight yani namıdiğer orhan seyfi çelik: 14 kasım 1964/ ankara doğumlu müzisyen. ilk enstrümanı 5 yaşında çalmaya başladığı triolaymış. 1971'de aile almanya'ya göç etmiş. 1978'de punk ve new wawe'e tutulmuş ve aynı yıl kendi bestelerini yapmaya başlamış. 2020 yılında yayınladığı cascade şarkısı da 14 yaşındayken bestelediği şarkılardan biriymiş.


kendisi 1978 ve 1990 yılları arasında "ankara expresi, destroyer, toxin, zero vision" adlı gruplarda bulunduğunu söylese de zero vision dışındaki gruplardan herhangi bir şarkı bulamadım. zero vision 1984'te kurulmuş ve scenery adlı bir plak yayınlamışlar. fakat bu plaktan sadece 300 kopya basılmış, 200 tanesi yok edilmiş.


bir röportajında "80li ve 90lı yıllarda berlin-kreuzberg'de yaşıyordum. saburié’yi de orada besteledim. o dönemde kreuzberg’de yaşayan insanlar çoğunlukla ya türk’tü ya da punkçıydı. ben de bu iki kültürü nasıl bir şarkıda birleştirebileceğimi düşünüyordum. ortaya çıkan şey hem türk hem punk’tı. aslında saburié bir şarkıdan ibaret değil. onu bir müzik türü olarak da görebiliriz" diye açıklama yapmış.

saburie gibi sözlü olan şarkılardaki sözler hem anlamsız hem de tanıdık geliyor. orhan seyfi'nin amacı da tam olarak buymuş aslında. yani dinleyenlere "anlamıyorum ama bir şekilde anlıyorum" dedirtecek fonetik bir sistem kurmak.




vrşna'da ise daha farklı bir teknik kullanmış. türkçe kelimeleri parçalara ayırarak ve harflerin yerlerini değiştirerek tekrar birleştirmiş. örneğin "merhaba" kelimesi "ba-ha-mer" olmuş.



ben turkısh delight'ı keşfettiğimde ortaokula gidiyordum sanırım. o zamanki en yakın arkadaşımla yapmayı en sevdiğimiz şeylerden biri pek bilinmeyen, kıyıda köşede kalmış şarkıları keşfetmekti. yanlış hatırlamıyorsam ilk dinlediğimiz şarkısı rivane şadivi'ydi. zaten o zamanlarda iki üç şarkısı dışında yayınlanmış başka şarkısı yoktu. şu an bile kendisi ve şarkıları hakkında çok az şey bilinirken o zamanlarda neredeyse hiçbir bilgi edinememiştik. sanırım biraz da bu noktada zeigarnik etkisi girdi işin içine. bundan 2 yıl önce o yakın arkadaşımla küsene kadar ara ara bilgiler toplamaya çalışmış ama iki üç gereksiz bilgi edinmek dışında başarısız olmuştuk. bugün bir röportajına denk geldim. yıllar sonra orhan seyfi çelik sessizliğini bozmuştu demek. röportajı izlerken tam da tahmin ettiğim şeyle karşılaştım aslında. ne yaptığını bilen, anlatma ihtiyacı duymayan, anlatsa bile anlaşılacağını düşünmeyen bir adam. "ben kendi kafamdakini yapıyorum, dinleyen dinler o kadar" demek ister gibi bir havası vardı. en azından ben öyle düşündüm. ben müzikten anlamam, ya severim ya sevmem. bazen bok gibi olan şarkıları bile bir anısı olduğu için defalarca kez dinler, bazen mükemmel bir şarkıyı tesadüf eseri yanlış bir yerde ve anda çaldığı için ondan nefret ederim. turkish delight da yıllardır benim için özel olan tarafta. neyse kendisini izlemek isterseniz röportajını aşağıya bırakıyorum:
devamını gör...

dunbar sayısı

insanlar sosyal varlıklardır. evet ama bunun da bir sınırı vardır maalesef. işte dunbar sayısı da tam olarak bu sınırı gösteriyor.

ingiliz antropolog robin dunbar 1980'lerin sonunda primatların beynini incelerken beyin büyüklüğüyle içinde bulunulan topluluğun büyüklüğünün paralel ilerlediğini keşfetti. ve bunu insan beynine uyarlamaya karar verdi.

insan beyni 150 kişilik bir sosyal ağı yönetebilecek ve yönlendirebilecek kapasiteye sahip. ama asıl mevzu bu sayının mekanizmasında.

5 kişi- aileniz, en yakın arkadaşlarınız. neredeyse her gün görüştüğünüz kişiler.
15 kişi- sempati çemberi: yakın çevreniz, sık sık birlikte vakit geçirdiğiniz ve başınız sıkıştığında arayabildiğiniz, haftada bir kez görüştüğünüz kişiler.
50 kişi- gündelik aktif sosyal çevreniz. iş ya da okul arkadaşları vs.
ve nadiren iletişimde bulunduğunuz, tanıdığınız 150 kişi.

bu dunbar sayısı insan evrimi için önemli bir noktaya sahip. hayatta kalabilmek için sosyal çevremizi artırdık, bu da beyin hacmimizin büyümesinde rol oynadı. beynimiz geliştikçe de daha karmaşık ilişkiler kurup sosyal kapasitemizi arttırdık. bu artış da daha büyük beyine ihtiyaç duymamızı sağladı. bu döngü sayesinde insanlık şu anki haline geldi.

geçmişe baktığımızda ilkel kabileler, askeri birlikler, orta çağ köyleri gibi örneklerde optimal sayı 150'dir. amişler de bu konuda en göze çarpan örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. amiş köyleri 150 kişiyi geçtiği zaman topluluk bölünür. bu sayıyı aştıklarında güven ortamının ve düzenin bozulacağını düşünürler.

günümüzde daha kalabalık toplumlar halinde yaşamamız ve sosyal medyanın da etkisiyle bu sayıyı oldukça aşıyoruz. yüz yüze iletişim ve güven duygusu azalıyor. bu yüzden de din hukuk, devlet gibi toplum düzenini sağlayacak ve denetleyecek mekanizmalara ihtiyaç duyuyoruz. insanlar kendilerini "kalabalıklar içerisindeki yalnız" konumunda buluyorlar. ilişkiler yüzeyselleşiyor ve toplumdaki bireyler birbirleri için silikleşiyorlar.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim