meşe palamudu - öne çıkan tanımları (1. sayfa)

tam bir komünizm örneği olan bir sokak hayal edin. yarattığı sokağın komünizm tasfiri olduğunu bile bilmeyen ve sokağın sakinlerini komünizm canavarına karşı ayaklandıran, bilmediği konularda çok net söylemlerde bulunan sözde bir yazar düşünün. sokağa yapılan yeni apartmana taşınacak olan insanları daha görmedikleri halde onların sokağın huzurunu hidayetini bozacak olmasından, yeni eşyalarının kadın ve kızların aklını çeleceğinden korkarak camide fetva veren bir hoca düşünün. hatta apartmana taşınılacağı gün hepsi anlaşıp perdelerini kapatıyor ve muhattap olmuyor kimse. sizin hidayetiniz bu kadar kolay bozulacaksa bırakın bozulsun, bu korku neden dedirtiyor insana.önyargı ve nefret dilinin , hidayet adı altında toplanmasından başka bir şey değil bu kitap. yazarı hakkında da söylenecek çook şey var (bkz: şule yüksel şenler). açık kadınlar için "iğrenç mini etekli mahluk" tabirini sık sık kullanan, kız yurdunda kalan her kızın basit birer mahluk olduğunu vurgulayarak bir kesimin genç kızları okumak için başka şehirlere yollamamasına sebep olmuş biri bu yazar. ben bu kadının proje olduğuna eminim. aklı başında birinin yazacağı cümleler değil bunlar. bir hidayet sahibi de çıkıp dememiş hidayet bu değil diye.

ironi için yazılmış olsa anca bu kadar komik ve bir yandan dine saygısızlık olarak yorumlanabilirdi. işin kötüsü, bir hidayet romanı olarak yazılmış. açık olan her kadın hayat kadını*, başını örten her kadın doğru yolu bulmuş, televizyon kadınların aklını çelmek için icat edilmiş şeytan kutusu, eşcinsel her erkeğin ‘ayol’ dediği, kızının mini etek giymesinin onun gebermesinden(!) daha kötü olduğu, genç kadın ve erkeklerin bir arada olduğu ortamlarda mutlaka madde ve alkol olduğu, yalnız olan her kadına bir pezevengin dadandığını, başı açık her kadının kapalı bir kadın görünce uzaylı görmüş gibi sorular sorduğunu falan vurgulayan bir kâğıt topluluğu. yazık kafalara. bir kesim bu kitaplarla büyüdü. bir kesimin gençleri başı açık kadın gördüğünde istediğini yapabileceğini, istediği hakareti edebileceğini düşünerek büyüdü. bize öğretilen hoşgörü dini nerede, bu sözde hidayet romanları nerede..

kazıklı maria adlı youtube kanalında dinlediğim ve şok olduğum kitap. yanlış anlaşılmasın, şok edici olan şey kaynanalar değil, yazarın kendisi. psikoloji öğrencilerine okutulması gerektiğini düşünüyorum. tipik bir şizofreni hastasının hayatı nasıl gördüğünü, paranoyalarını anlayabilmek için önemli bir kitap. suçlama olarak kan vahşet silah bekliyordum, iddialarını delillere dayandıracağını düşünüyordum ama kadınların arka odadan dırdır ederek kapıdaki kocasını öldürdüğünü falan anlatmış. bir başka olayda da kadın eşini çok güzel besliyormuş etleri sofradan eksik etmiyormuş ama aslında sinsice adamı çok besleyip ölmesine sebep olmuş. ayrıca cahilin teki. iğrenç düşünceleri var ve bunu hasta oluşuna bağlayamıyorum. örneğin, marangozhanede sürekli hastalanan çocuğunu doktora götürmüyor, asla dükkanını bırakmıyor ama karısına, çocuğu doktora götürmediği için hakaretler ediyor. şeytan kadın falan diyor. e sen götürseydin doktora? karımı dövemedim diye hayıflanıyor, kaynanası ‘kadın dövülmez’ dediği için ailenin beynini yıkamaya çalıştığını söylüyor. karısı hamile kalıp doğuruyor ve adam çocuk istemediği için ‘şeytan kadın bana inat hamile kaldı’ diyor.
gülmekten altınıza sıçabilirsiniz okurken. ama adamın bunları ciddi bir şekilde yazmış olduğunu düşününce çok üzücü geliyor bir yandan.
doğduğu köyü araştırınca o köyün delisinin meşhur olduğunu öğrendim. büyük ihtimalle genetik bir şizofreni.(bkz: mankurtlaştırma)

insanı araştırmaya teşvik eden kitaptır. çok basit çok anlaşılır bir anlatımı vardır. dinlerin ortak köklerini sümer özelinde anlatır. bu durumdan iki zıt sonuç çıkarabilirsiniz: dinler ya yalan ya da gerçek. keşke doğruyu bilebilsek.