okuyucu yazar profili

basitçe ; alalım bir gün bir yerde elbet işimize yarar , bak almadık şimdi ihtiyaç oldu görüyor musun !!! , sakın atma ben ona bir yer bulacağım vs. düşüncelerini bugün terk etmektir. bu terk edişten sonraki süreçte bir şey alırken el ayak titrer derecede titiz davranmaktır. minimalizmin önemini anlamak için binbir türlü eşyanın bulunduğu bir evde sadece bir gün temizlik yapmak , ertesi gün gireceğiniz çok kritik , kaderinizi çizecek bir sınava gerekli gereksiz bir sürü not , kağıt , defter , kitap vs. bulunan bir masada çalışmak , hınca hınç dolu bir evde badana yapmak , çok küçük ve değerli bir eşyanızı kumsala gömüp bulmaya çalışmak , cam-metal-plastik-kağıt vb. aynı kovaya konulmuş atıkları geri dönüşüm için ayrıştırmaya çalışmak yeterlidir. bunları bizde biliyoruz, çözüm önerin nedir ? diyenler için yarın değil bugün elinize bir a4 kağıdı birde kalem alarak evinizi dip köşe dolaşın , hangi eşyaları uzun süredir kullanmıyorsunuz , ilerde kullanma ihtimaliniz yok bu eşyaları atın satın hibe edin.bunu yaparken cesur olun.tabularınızı yıkın.önce eşya sonra ev değil , önce ev evinize göre eşya alın. çifti olan eşyaları teke düşürün. saksı , ayna , tablo , aydınlatma vs. evi geniş gösterecek objeler kullanmakta bir nevi minimalizm dır. karar verin , hedef koyun , harekete geçin , cesur olun ,pişman olmayın. bir şekilde az dabolsa başlayın , kervanı yolda düzün...

bir dönem dil okulu münasebeti ile kısa bir süre ( 10 ay ) bulunduğum sömürgeci avrupa ülkesi. gittiğim yer londra'nın iki saat güneyinde bournemouth kasabası idi.izninizle deneyimlerimi paylaşayım. iyi yönler ; trafik düzeni çok iyi ve çok güvenli. yani 50 tane 100 tane araç sırf bir kişi karşıdan karşıya geçecek diye harbiden durur. bizim ülkemizde de azınlıkta olsa var böyle kendini parçalayanlar ama tam tersi ( yaya geçidinde insan görünce ezmek için hızını artıran güruh ) daha yüksek oranda mevcut. ıkinci iyi yön geri dönüşümü çok iyi uyguluyorlar. bir sabah yanında kaldığım yaşlı kadın yanlış konteynera bir şey attığım için camdan düşme riskini göze alıp bana seslenerek bidonu devirtmiş , doğru yere atmamı sağlamıştır. ya sabır çekerek yaptık. sineye çektik. yaşına başına verdik.üçüncü iyi neden çok saygılı olmaları. yani yolda yürürken birine çarpın adam kalkar , üstünü başını silkeler ve sizden özür diler , birde pizzacı da delivery elemanı olarak çalışırken içeri giren bir müşteri bana selam vermiş ve ben beni selamladığını anlamadığım için cevap vermeyince ayıplanmıştım. bir diğer iyi yön ekmek , kahvaltı ve yemek kültürü bizden farklı olduğu için israf çok yapılmıyor. unutmadan bir başkası çok gelişmiş bir metro ağı var. yani birkaç saat sürecek bir yolculukta bile yer altı metrosu kullanılabilir. evlerin çoğu müstakil ve bahçeleri çok geniş. son olarak uzun yıllardır içki içmiyorum ama ingilterede iken içerdim. irlanda nın meşhur guiness birası ile orda tanıştım. çok keyifli , siyah ve köpüklü kola bira karması bir şey. gelelim eksi yönlere; çok soğuk insanlar. iki kere iki dört. yani anı , hatıra , duygusallık vs. bilmezler. aldıkları paraya bakarlar. öğrencilerin pek evde durmalarını istemezler. yanında kaldığım ailelerden biri dışarı çıkacaksam yanıma recep ivedik yolluğu hazırlıyordu her seferinde üşenmeden. :) nasıl bir sevinçse artık. psikopat seviyesinde kuralcılar. sabah duş alamazsın , akşam yemeğe gelmeyeceğini haber vermezsen sana ayırmazlar , mutfaklarında kokacak diye yemek yaptırmazlar , gece 00:00 da internet modemini kapatırlar , camı açık bıraktın hırsız girerse sigorta ödeme yapmaz diye kapı altından not atarlar , evden çıkacağını geç haber versen tepki gösterirler vs. son olarak artık hafta içi nasıl bir çalısma yapıyorlarsa arkadaş cuma ve cumartesi akşamları eğlencenin , rezilliğin , kepazeliğin everesti yaşanıyor. eşcincellik , ot , içki , eş değiştirme , yerde sürüklenecek kadar sarhoş olanlar. büyük konuşmayım ama hafta içi 5 gün beni falakaya yatırsalar o kadar yerler yapış yapış içki , homoseksüel in biri öpmeye geliyor , kimse birbirini duymuyor... tövbe girmem öyle ortamlara.yazıyı bitirirken şöyle bir tespit yapayım. izmirli bir arkadaşım vk benim dil eğitimi aldığım kasabada üniversite okuyordu. sınavdan 60 alıyorsa, ingiliz 45 alıyormuş. yani biz millet olarak evrensel olmayan dilimizin ezikliğini fazla yaşıyoruz sanki. fikrimce ingilizce diye bir dil olmasa bence ingiltere bırak üzerinde güneş batmayan imparatorluk ayakta zor dururdu. derste bir türk arkadaşım beğenmiyorsan gelmeseydin dediği an zaman durmuştu benim için ve eşek olursan semer vuran çok olur sözünün ne kadar doğru olduğunu anlamıştım. bu arada ben gittiğimde sterlin kuru 4.5 idi. şimdi aradaki virgül kalktı. yukarıdaki bilgileri ve kur bilgisini gitmeyi düşünen ülkedaşlarıma hatırlatmayı kendime görev adlediyorum.

normal kapanma hiç dikkate alınmaz , tam kapanma sınırsız serbestlik olarak algılanır.

seinfeld,
breaking bad,
prison break,
lost,
big bang theory,
dexter,
my name is earl,
two and a half man,
how ı met your mother,
nip tuck,
squid game,

seni seviyorum demek,

özensiz ve pasaklı bir halde buluşmaya gitmek,

çok pahalı hediye almak,

buluştuktan sonra gelen telefon olursa meşgulüm sonra arayım demeden uzun uzun sohbet etmek,

hesabı ortak ödeme teklifinde bulunmak,

bayan oturmadan oturmak,

elini tutmaya çalışmak,

söz kesmek,

eve davet etmek,

şirin gözükmek için hiç sevmediğimiz ve yapmadığımız ortak noktalar bulmaya
çalışmak,

henüz tanımadan bilet alıp maç , tiyatro , sinema vs. bir aktiviteye götürmek,

buluşmaya başka alakasız birini de çağırmak,

iptal olmasın diye buluşmaya hasta hasta gelip sürekli fırt fırt burun çekmek ve mendil kullanmayıp sümüğü kazağın koluna silmek,

sandalet içine çorap giymek,

gözlük camlarının kepek , kaş , tüy , kirpik , pislikten geçilmemesi ve gözlük silme bezinin olmaması,

...

temizlik hastası olduğu konusunu yersiz açıyorsa bir insan ve 50 kere 100 kere söylüyorsa o kişi dünya'nın en pasaklı kişisidir. iki kere iki dört. temizlik gösteriş için yapılacak bir şey değildir.insan temizliği kendi iç huzuru için yapıyorsa samimidir.

bir daha yerli yersiz olur olmaz şaka yapmama sonucunu doğurur ki hiç fena olmaz...

istanbul trafiğinde kaçırırsam yerle yeksan ve perişan olacağım servise binme zamanının dört nala yaklaşıyor olması...

iyi yapıyorsun...

cumhuriyet
mustafa kemal atatürk
kahraman askerler
vecihi hürkuş
seyid onbaşı
türkan saylan
neşet ertaş
yağlı güreş
müzeyyen senar
zeki müren
kuru fasulye-pilav

şu tr de nefret ettiğim 5 insandan biri.

rasim o. k.
hacı yakışıklı
turgay güler
zafer şahin
alpay özalan

adlarını şuraya yazarken harcadığım zamana bile üzülüyorum. o derece.

birkaç tane daha varda şimdi tekrar aklıma getirip canımı sıkmayım.

bunların çocukları varsa onların babalarını seçme şansları olmadığından bir şey demiyorum ama evlilerse eşlerine ve yakın çevrelerine bir küçük sorum var.

bu adamların neyi etkiledi sizi ? allah aşkına bana söyleyin. şu özelliğine vuruldum deyin. dışķılarında boncuk vardı deyin. bir şey deyin bana ikna edin beni sizi dinliyorum.?

önce bir karar vermeliyiz ;

sınav için mi öğreniyoruz ?
iletişim kurmak için mi ?

iletişim kurmak içinse o dilin konuşulduğu ülkeye gidip en az 3 yıl kalmak ve türklerden uzak durmak gerekir.

yok sınav içinse önce yabancı dili yaşamımızın bir parçası haline getireceğiz. yani yarım saat ya da 10 dakika dahi olsa her gün açıp bir şeylere bakacağız.

her gün nasıl 3 öğün yemek yiyor , seyahat ediyor , uyuyor , çalışıyor vs. rutin ne yapıyorsak ingilizce de öyle rutinimiz olacak.

grameri bir kere ve tam öğrenip bir daha gramer ile didişmeyeceğiz.

sonra bol bol reading ( okuma) yapıp kelime ezberlemeliyiz.

kelimeleri bağlantı kurma yolu ile öğrenirsek unutmamız çok zor olur.

örneğin ; reside kelimesi ikamet etmek anlamına gelir. ülkemizde kullanılan rezidans kelimesi bu kelimeden türemiştir.

örnek 2 : basket kelimesi sepet anlamına gelir. basketball kelimesi sepettopu manasındadır. football ayaktopu foot : ayak.

örnek3 : yabancıların mezarlarında rıp yazar. açılımı rest in peace dir. türkçesi huzur içinde uyu. rest : dinlenmek peace : barış , huzur anlamlarına gelir.

son olarak sınavlar çok çalışma ile değil taktikler ile kazanılıyor bilgisini vereyim.yani örneğin yds sınavında 90 üstü alanların çoğu sorunun tamamını okumuyor bile. boşluktan önce ve sonra ne var bakılıyor ve ona göre cevaplandırıliyor.

daily sabah , daily hürriyet gibi sadece ülkemizde yaşanan gelişmelerin yer aldığı gazetelerden her gün bir makale açıp sözlukle beraber okuyabilirsiniz.

tureng sözlüğü öneriyorum.

bol şans ve kolaylıklar diliyorum.

yarı cahiller ( her boku bildiğini sanıp hiçbir boku bilmeyenler ),
sürekli söz kesenler ( saygısızlar ),
patavatsızlar ( nerde ne konusacağını , nasıl davranacağını bilmeyenler ),
yalancılar,
dalkavuklar ( yalakalar ),
omurgasızlar,
asalaklar,
yancılar,
pasaklılar,
yüzünde gözü olmayanlar ( utanmazlar ) ,
yobaz , bağnaz ve örümcek beyinli geri kafalılar ,
dini her şeye alet edenler ,
cinsi sapıklar ,
ömründe tek sayfa kitap açıp okumayanlar,
düşüncesizler,
bayana el kaldıracak kadar alçaklaşan erkek müsveddeleri,
hayvana ve doğaya eziyet edenler,

siyasetten zerre anlamayan ama sohbette bende varım , bende bilgiliyimi kanıtlama alevi ile yanıp tutuşan , verdiği tutarsız bilgiler ile konudan çakmadığı ilk dakikada ifşa olan , bu durumu anlayan diğer sohbetçilerce eziklenmeyen , linç edilmeyen , bir daha görüşmeme kararı alınan zat-ı muhterem...

özellikle tr de binlerce böyle davranış yazılabilir ama ben 3 tane yazayım ,

bir konu hakkında başka birine fikir danışıp , fikir hoşuna gidip , bunu hiç düşünmemiştim deyip , iyi ki varsın deyip fikri uygulamamak.

adres sorup , çok çok teşekkür edip sen henüz olay mahhalinden uzaklaşmadan , 2 metre önünde , senin gözünün önünde aynı adresi başkasına sormak.

markette , fırında , bakkalda vs. bir ürün var mı ? diye sorup yok denilince hiç mi yok ? diye sormak...

bir buçuk değilde bir iskender ye ama mideye eziyet etmeden ye , lokmaları peşi sıra ağzına tıkmadan ye , yavaş yavaş sindire sindire , keyfine vara vara ye , atlı kovalamıyor , bazı şeyler keyif işidir , sıkıştırmaya aceleye gelmez...bu arada zatürre geçirdiğim bir dönem her gün kendime iskender ısmarlıyordum. 10 günde geçmeyince hastalığımın çok ciddi olduğuna karar vermiştim.neden mantı , kavurma , pirzola vs. değilde iskender ?? buna henüz bir cevap bulabilmiş değilim.

hiç lafı dolandırmayalım.iki kere iki dört.bim in başarısının sırrı açılımının "birleşik islami marketler" olması. bizim ülkemizde din ulu orta her şeyin malzemesi yapılıp konuşulduğu için herhangi bir şeyin adında islam geçmesi ziyadesiyle kafi. mesela köfteci yusuf un adı yusuf islam koftecisi olsaydı son yaşanan skandal hiç ortaya çıkmayacaktı.

her gün mutlaka yapman gereken işleri öyle sırf yaptı desinler diye koşturarak değil sindire sindire , keyfini ala ala , öğrenerek , eğlenerek yapabilecek zamanı buluyorsan zamanı iyi yönetiyorsun demektir. zamanı iyi yönetebilmek için zenginlik değil akıl fikir izan lazım.yani tek malzeme lazım.çalışan bir beyin.uçmayacaksın.ayakların yere basacak.farkındalık olacak.kumandayı eline alıp saatlerce iyi bir program arıyorsan , sosyal medya da gün boyu milletin yüklediği saçma sapan fotoğrafları , videoları inceliyorsan, 24 saatin 8 saatini uykuya verebiliyorsan , ömründe açıp ne yazmış acaba diye bir kitap , gazete, dergi okumamışsan , merak etmiyorsan , şaşırmıyorsan , sağanak yağmur altında mangalı yakmaya çalışıyorsan , istanbulda seçime 3 gün kala miting günü arabayla bir yerden bir yere gitmeye çalışıyorsan vs. kusura bakma kuş taki beyin sende yok demektir...

okursan ekmek seni bulur , okumazsan sen ekmeği ararsın...

iri hamsi alsan lezzetsiz olur ama kolay ayıklanır , küçük hamsi alsan lezzetli olur ama zor ayıklanır. ikilemine sokar adamı ki çoğu zaman başka balık almaya kadar gider bu iş...