pasatempos yazar profili

pasatempos kapak fotoğrafı
pasatempos profil fotoğrafı
rozet
karma: 173 tanım: 9 başlık: 0 takipçi: 3

son tanımları


graveyard keeper

100+ saati pc'de, 100+ saati de xbox'ta devirdiğim, düşünürken bile kafamın içini karıncalandıran ve arka arkaya yüklenen görevlerle strese sokan oyun. kendisinin öncülü olan stardew valley ve diğer benzerlerinde olduğu gibi bu oyun da "sit back and relax" diye tanımlansa bile ismi geçen oyuna aşina olan* arkadaşlar bu işlerin hiç de öyle olmadığını, oyunun bir yerden sonra şuna dönüştüğünü fark* edeceklerdir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


geçirdiğiniz* bir trafik kazasının ardından başka boyuttaki fantastik bir köyde uyanarak, o köyün bir önceki mezarlık bekçisinin yerini alıyorsunuz oyunda. başlıca sorumluluğunuz evinize dönmek ama bunu yapmanızın yolu da belirli bir rutinin dışında morgunuza bırakılan cesetlerle ve köyün mezarlığıyla ilgilenmekten geçiyor. cesetleri tahnit etmeli, tercihinize göre gömmeli, yakmalı ya da uğraşacak vaktiniz yoksa evinizin biraz batısındaki yırmağa atmalısınız. tabii bu kolaylık cesedi yakınca ya da gömünce aldığınız sertifikadan, haliyle gelirinizden de olmanız anlamına geliyor. bu kadar basit anlattığıma bakmayın, oyunda inanılmaz seviyede bir crafting ve materyal dinamiği var. cesetleri gömmek için mezarlığı düzenlemeli, ana görevde ilerlemek için mezarlığı güzelleştirmeli, bunun için cesetleri çürümeden gömmeli, cesetlerin çürümemesi için morgunuzu geliştirmeli*, morgunuzu geliştirmek için tadilasdfsdfgh hoff yazarken bile koltukta huzursuzca kıpırdandım... ki bunlar oyunun henüz başlarında uğraşmanız gereken şeyler. daha tarım mekaniklerinden, ticaretten, cesetleri zombileştirerek başlardaki ufak tefek amelelikleri onlara yükleyebildiğiniz dlc'sinden bahsetmedim bile... oyunda ihtiyacınız olan neredeyse her şeyi kendiniz bi şekilde craft edebiliyorsunuz. üşenenler çeşitli vendorlardan satın alabilir ama o ekonomiye gelebilmek için de ciddi bir uğraş vermeniz gerekiyor.

kimler sever? açık dünyada sağa sola gidem, ırgatlık edem, ağaç kesem, çapa vuram, taş kıram, envanter yönetem diyen amele ruhlu oyuncular sever. stardew valley'in başarılı bir benzeri olduğu için tabii ki sv'ciler sever. sv'ciler b.k atabilirler kopyalara (gerçi niye atsınlar) ama o da harvest moon kopyası olduğu için o toplara isterseniz hiç girmeyelim. minecraftçılar sever ama sakın ha öyle bi sandbox oynanışı beklemeyin, sadece aşırı geniş crafting olanaklarından ötürü söylüyorum bunu. şöyle büyükçe bi yetenek ağacı olsun, bi dalı açmak için g.tümü yırtayım diyenler sever. "ben oynadığım oyunda biraz nüktedanlık ararım, popüler kültür göndermeleri olsun, gönderme vaaar, selam çakmışlaaağğr diyecekler sever. pikselciler sever. otizm spektrumundakiler sever. aksiyon, gerçekçi grafik vs. peşindekiler sevmez.
devamını gör...

ünsal oskay

multidisipliner bir duayen, dersine de yalnızca bir kez katılabildiğim hocaların* hocası. walter benjamin'in evini gezerken çalışma masasını koruyan şeridin üzerinden atlamış, benjamin'in eşyasına dokunarak gözyaşı dökmüştür. rivayete göre, diğer ziyaretçilerin güvenliğe "yav burda bir deli var, merhumun eşyalarına dokunup ağlıyor" diye şikayet etmesi üzerine güvenlik, "kendisi walter benjamin'i kendi diline kazandıran adam, ellemeyin takılsın" demiştir. türkiye'de iletişim veya iletişim çatısı altında akademik çalışma yürütmüş, okumuş birinin doğrudan ya da dolaylı, kendisinden etkilenmemiş olması imkansızdır.
devamını gör...

gibi (dizi)

daha önce belirtildi mi bilmiyorum ama yaşlı castingini inanılmaz iyi yapan dizi, direktörü kimse elini sıkmak isterdim. rol alan yaşlılar ne oyunculuğu ekrandan taşan, aşırı diksiyon/artikülasyon kasan tiyatrocular, ne de ağzından çıkan repliği anlamakta zorlandığınız, sırf doğal görünsün diye sokaktan çevrilmiş tipler. diziyi ilk sezondan itibaren taşıyan unsurlardan biri karakterlerin yaşlılarla etkileşimleri olduğu için, bu işin ince elenip sık dokunduğundan çok eminim.
devamını gör...

210 bin türk lirası

işletme sahibi temassız ödese pos cihazının muhtemelen şifre sormayacağı meblağ.
devamını gör...

kingdom come deliverance 2

dört başı mamur cayır cayır bir rpg olmasa da uzun zamandır piyasaya çıkmış en iyi aksiyon/rpg'lerden birinin devam oyunu. ilk oyun için kickstarter kampanyası başlattıklarından beri takip edip, onu da severek oynamıştım ki bu oyunda çıtayı biraz yukarı çektiklerini, ilk oyundan kazandıkları deneyim ve parayı iyi kullandıklarını görmek çok güzel oldu.

ilk oyunun başında köyün ayyaşından bile dayak yerken yaşanan çaresizliği, oyunun sizi sürekli "sen bir süper kahraman değil, bir nalbantın orta çağ'da yaşayan, okuma yazma bile bilmeyen oğlusun" diyerek örselemesini acayip sevsem de amelelik görevlerinin -artık yavaş yavaş bir terminatöre dönüştüğüm- oyun sonunda bile devam etmesinden az da olsa sıkılmış, yine de hikayesinin hatrı için katlanmıştım. (agacım ben beni eğiten muhafız yüzbaşısını bile artık bire birde çok rahat tokatlarken bana kuşatma görevi için git de 30ar tane baharat topla getir deme yani, ödedik o kefareti oyunun ortalarına kadar)

bu oyuna da hikayeye çok güzel yedirilmiş bir güç ve marifet kaybıyla başlıyor olmakla beraber, dinamiklere ilk oyundan aşinaysanız o terminatör henry'ye tadını çıkara çıkara dönüşmeniz mümkün. (ha ben olsam comboları sıfırdan öğrenmek yerine "hatırlatan" bi oynanışı tercih ederdim) tadını çıkarma işi ise tamamen oyunun türünden ne kadar zevk aldığınıza bağlı. oyun sizi prologdan açık dünyaya öyle bir noktaya getirerek salıyor ki o dımdızlak olma halini "has.....r" diyerek yaşadım ve birkaç dakika ne halt etsem diye düşündüm. orta çağ bohemyası'nda sudan çıkmış balığa dönme simülasyonu olma işin yine güzel kotarmışlar kısacası.

zanaatkarlık işi de ilk oyuna göre epeyce gelişmiş, simyanın yanına baba mesleği demircilik gelmiş. -yanılıyorsam düzeltin- yeterince geliştiğinizde oyunun en üst düzey kesici silahlarını sizin dövebiliyor olduğunuzu bilmek, bu tarz crafting/grinding işlerine bayılan amele ruhlu oyuncuları tatmin edecektir.

ben bu tarz oyunlarda en ufak çöpü dahi lootlamadan duramayan, istifçi ruhlu bir kimse olduğumdan envanter yönetimiyle ilgili sorun yaşadım; zira oyuna meteliksiz başlayıp kaliteli zırhların fiyatını görünce, para edecek her şeyi bi tüccara mutlaka satmak istiyor insan. kasabalardan uzak kamplarda girdiğim çatışmalardan yağmaladıklarımla atı ve çantayı hayvan gibi yükleynce 15 dakika "yüklü" vaziyette haritada yürüdüğüm oldu. üşenmedim. ama bunun da bir ödülü var, aşırı yükle uzun mesafe katettiğiniz vakit gücünüz ve taşıma kapasiteniz yavaş yavaş artıyor.

çok uzatmayalım; kimler sever? en başta tabii ki ilk oyunu bitirip unutamamış olanlar sever. ilk oyuna şans verip tat almadıysanız paranızı boşa harcamayın. "orta çağ ve açık dünya olsun, çamurdan olsun" diyenler sever. yaşayan açık dünya sevenler bilhassa sever; oyundaki her npc'nin günlük bi rutini olduğunu görmek kimi zaman insanı zevkten kudurtabiliyor. yiyip içiyor, dükkan açıp kapıyor, sohbet ediyor, akşam meyhaneye gidip iki tek atıyorlar. "karakterimi pisliğin, sefaletin içinden alıp güzel bi üst baş düzeyim, zırh alayım, oo şurda daha iyi bi miğfer varmış" diyenler sever. "yemişim ana hikayeyi, kırlarda özgürce dolaşayım, gördüğüm her npc ile etkileşime gireyim, dallı budaklı yan görevlerin içine dalayım" diyenler sever. m&b oyunlarını dövüş mekanikleri için oynayanlar sever (kcd mekanikleri nispeten yavan kalıyor olabilir, tartışılır) bitirdiği oyunu farklı yollarla tekrar bitirmekten hoşlananlar sever; oyun size sıka sıka gitme özgürlüğünü de veriyor görevleri yaparken, birtakım şerefsizlikler, dalaverelerle iş görme özgürlüğünü de.

oyun nerdeyse biraz eskidi bile denebilir, oynanış videoları, walkthrouglar gırla var ama sorunuz olursa çekinmeden yazabilirsiniz.
devamını gör...

ilkin aydın

aman tepki görürüm, sponsorlarım kaçar, milli takım kariyerim tehlikeye girer demeden doğru bildiğini yapan, haksızlık karşısında susmayan, duruşunu gösteren, tayyiban rejimine sessiz kalan futbolcuların örnek alması gereken, şabielerle dolu iktidarı boyunca ülkenin polisini hiç olmadığı kadar siyasallaştırmış cuntanın trolleri tarafından dünden beri linçlenen, galatasaray'ın duruşunu tek başına sırtlanan kaptanım.
devamını gör...

ekrem imamoğlu serbest kalırsa bizde gofret alırız

dedeleri 6. filo'yu, babaları erbakan'ın makam aracını, kendileri ise espresso lab'i kıble edinenlerin gücüne gitmiş "motto". geçen hafta literatüründe ölüm orucu ve açlık grevi bulunan sol hareketi "boykotla tanışmak" ile itham ediyorlardı, bu hafta ise farklı yöne dönmüşler.
devamını gör...

10 nisan 2025 gazetecilere operasyon yapılması

halk desteği taş çatlasa %20'lere inmiş ve cuntaya dönüşmüş partinin son icraatı. onbinlerce suç makinesi dışarda dolaşırken rejimin ve kolluğun gücü eyleme katılmış gariban öğrenciye, gazeteciye yetiyor anca.
devamını gör...

baldur's gate 3

geforce now çilesiyle 200+ saat mesai harcamışken, geçen hafta gelen çok ağır bir kaşıntı sonrası dayanamayıp "benden kıymetli mi lan" diyerek konsola* da aldığım - oyun demeye dilim varmıyor- başyapıt. niyetim arkadaşımla oynamaktı, hatta patch 8 testi için kayıt bile olduk ama birlikte girmeye fırsat bulamadık bir türlü. ben de bekleyemeyip yardırdım. bütün ekiple oynayamamayı çok can sıkıcı buluyordum ki onun da çözen bir mod varmış meğer; parti sayısını istediğiniz kadar artırabiliyorsunuz. cümbür cemaat baskın yapıcam ay doğumu kulelerine, bekleyin lan. geçen sefer act 2 ve 3'ü biraz hızlı geçmek zorunda kalmıştım kimi detaylardan* ötürü, bu kez haritada siyah bölge bırakmamaya yeminliyim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim