1.
diyelim ki o bunu okuyor
sana söylemek istediğim çok şey var, belki de içim biraz olsun soğusun diye anlatıyorum sana... biliyorum çok bunalttım, çok yordum ama söz, bu son. sana açıklama yapmadan, senin açıklama yapmana izin vermeden çekip gitmek ne kadar adil bilmiyorum. hiçbir şey olmamış gibi, kalbim hiç kırılmamış gibi davranmaya çalışsam da daha fazla inkar edemiyorum olan şeyleri. nereden aklıma esti bilmiyorum, sana ne zaman yürüdüğümü, senin nasıl tepkiler verdiğini hatırlamak adına eski mesajlara bakmaya başladım, okumaya başladıkça yüzümdeki gülümseme gitgide arttı ve kapatamadım. ne kadar mükemmel biri olduğunu tekrar hatırladım, beni ne kadar mutlu ettiğini, benimle konuşmaktan ne kadar keyif aldığını. seninle olmak seneler sonra başıma gelen en güzel şeymiş diye düşünmüşüm.
seni en başında dizginleyen hep benmişim, şu an senden etkileniyor olabilirim ama ilerde neler olacak bilmiyorum diye. bana sevgilim dediğinde de, önce buluşalım, bu kadar acele etmeyelim belki fikrin değişir demişim, sen de değişmeyeceğini söylemişsin. senin şu an realist olman gibi ben de buluşmadan önce öyle olmuşum. ilk sen söylemişsin benden hoşlandığını, beni sevdiğini. çoğu gece beni ne kadar sevdiğini söyleyerek uyumuşsun, hayatının merkezi olduğumu söylemişsin, abartma o kadar olamam demişim her seferinde. ben her geçen gün seni biraz daha severek uyandım ve hep korktum aramızdaki bu iletişime zarar verirsem, eskisi gibi olamazsak diye... belki de ben çağırdım sürekli bundan korkarak.
sık sık sevgilim demişsin bana, minik sevgilim demene zaten bayılıyordum, hatta buluştuğumuz gün yanıma gelirken bile sevgilim demişsin. çok garip ben sana ne kadar korkarak geldiysem sen o kadar emin gelmişsin bana, bana karşı tutku dolu olduğunu, kalbinin bana ait olduğunu söyleyerek... buluştuğumuz günden sonra asla öyle olamadık.
en korktuğum da buydu zaten....
hep kafamda büyütüyorum sandım, seni yanlış anladığımı, her şeyin eskisi gibi olduğunu düşündüm, bugün konuşmaları görünce emin oldum ama. bana zoraki cevaplar vermişsin, seni sevdiğimi söylediğimde karşılık vermemişsin, hatta geçen gün karşılık vermeyip üstüne "ne kadar çok" diye sormuştun, ben demiyorum diye sevgilim demediğini söylemiştin, dedim ama yine karşılık alamadım senden, ki daha buluştuğumuz gün söylemiştin, ben yanında da söyledim, o zaman da söylemedin. seni özlediğimi söyledim, çoğu kez yok saydın, bazen yine "ne kadar" diye sordun, "neyimi özledin" diye sordun, nadiren de olsa karşılık verdiğin de oldu tabii ama kesin olan bir şey var ki sen bana eskisi gibi davranmaktan vazgeçtin, belki de içinden gelmiyordur, bilemiyorum ama bu durumu uydurmadığımdan eminim artık. meğer korktuğum her şeyi bizzat yaşıyormuşum.
sana kızamıyorum ama, en çok kendime kızıyorum. o buluşmayı erteleyebilirdim, ya da seni dinleyip sadece bir yerde oturup takılabilirdik, belki daha uzun sürerdi bana olan meraklı hallerin, isteğin, sevgin; ama ben acele ettim. ya en bilinen kuraldır halbuki ilk buluşmada yalnız kalınmaz ki bu bana ters bir şeydi zaten. yapmamam gerekirdi, belki beni sevmeye devam ederdin o zaman. aslında daha o gün "ben bu sorumluluğu alamam" dediğinde anlamalıydım her şeyi, anladım da zaten ve sen hep inkar ettin ben de sana inanmak istedim. keşke kendime değil de biraz olsun sana kızabilsem.
sana en başında dediğim gibi, mental sorunları olan bir kızla konuşuyorsun, dengesizimdir ben, çok düşünürüm, senin aklına gelmeyecek şeyleri kendime dert edinirim, başına bela alıyorsun... "keşke her bela senin kadar güzel olsa" dedin, beni kabul ettin ya da edebileceğini sandın.
özür dilerim başına bela olduğum için.
hoşçakal...
seni en başında dizginleyen hep benmişim, şu an senden etkileniyor olabilirim ama ilerde neler olacak bilmiyorum diye. bana sevgilim dediğinde de, önce buluşalım, bu kadar acele etmeyelim belki fikrin değişir demişim, sen de değişmeyeceğini söylemişsin. senin şu an realist olman gibi ben de buluşmadan önce öyle olmuşum. ilk sen söylemişsin benden hoşlandığını, beni sevdiğini. çoğu gece beni ne kadar sevdiğini söyleyerek uyumuşsun, hayatının merkezi olduğumu söylemişsin, abartma o kadar olamam demişim her seferinde. ben her geçen gün seni biraz daha severek uyandım ve hep korktum aramızdaki bu iletişime zarar verirsem, eskisi gibi olamazsak diye... belki de ben çağırdım sürekli bundan korkarak.
sık sık sevgilim demişsin bana, minik sevgilim demene zaten bayılıyordum, hatta buluştuğumuz gün yanıma gelirken bile sevgilim demişsin. çok garip ben sana ne kadar korkarak geldiysem sen o kadar emin gelmişsin bana, bana karşı tutku dolu olduğunu, kalbinin bana ait olduğunu söyleyerek... buluştuğumuz günden sonra asla öyle olamadık.
en korktuğum da buydu zaten....
hep kafamda büyütüyorum sandım, seni yanlış anladığımı, her şeyin eskisi gibi olduğunu düşündüm, bugün konuşmaları görünce emin oldum ama. bana zoraki cevaplar vermişsin, seni sevdiğimi söylediğimde karşılık vermemişsin, hatta geçen gün karşılık vermeyip üstüne "ne kadar çok" diye sormuştun, ben demiyorum diye sevgilim demediğini söylemiştin, dedim ama yine karşılık alamadım senden, ki daha buluştuğumuz gün söylemiştin, ben yanında da söyledim, o zaman da söylemedin. seni özlediğimi söyledim, çoğu kez yok saydın, bazen yine "ne kadar" diye sordun, "neyimi özledin" diye sordun, nadiren de olsa karşılık verdiğin de oldu tabii ama kesin olan bir şey var ki sen bana eskisi gibi davranmaktan vazgeçtin, belki de içinden gelmiyordur, bilemiyorum ama bu durumu uydurmadığımdan eminim artık. meğer korktuğum her şeyi bizzat yaşıyormuşum.
sana kızamıyorum ama, en çok kendime kızıyorum. o buluşmayı erteleyebilirdim, ya da seni dinleyip sadece bir yerde oturup takılabilirdik, belki daha uzun sürerdi bana olan meraklı hallerin, isteğin, sevgin; ama ben acele ettim. ya en bilinen kuraldır halbuki ilk buluşmada yalnız kalınmaz ki bu bana ters bir şeydi zaten. yapmamam gerekirdi, belki beni sevmeye devam ederdin o zaman. aslında daha o gün "ben bu sorumluluğu alamam" dediğinde anlamalıydım her şeyi, anladım da zaten ve sen hep inkar ettin ben de sana inanmak istedim. keşke kendime değil de biraz olsun sana kızabilsem.
sana en başında dediğim gibi, mental sorunları olan bir kızla konuşuyorsun, dengesizimdir ben, çok düşünürüm, senin aklına gelmeyecek şeyleri kendime dert edinirim, başına bela alıyorsun... "keşke her bela senin kadar güzel olsa" dedin, beni kabul ettin ya da edebileceğini sandın.
özür dilerim başına bela olduğum için.
hoşçakal...
devamını gör...