rhiannon yazar profili

rhiannon kapak fotoğrafı
rhiannon profil fotoğrafı
rozet
karma: 2169 tanım: 139 başlık: 1 takipçi: 63

son tanımları


diyelim ki o bunu okuyor

sana söylemek istediğim çok şey var, belki de içim biraz olsun soğusun diye anlatıyorum sana... biliyorum çok bunalttım, çok yordum ama söz, bu son. sana açıklama yapmadan, senin açıklama yapmana izin vermeden çekip gitmek ne kadar adil bilmiyorum. hiçbir şey olmamış gibi, kalbim hiç kırılmamış gibi davranmaya çalışsam da daha fazla inkar edemiyorum olan şeyleri. nereden aklıma esti bilmiyorum, sana ne zaman yürüdüğümü, senin nasıl tepkiler verdiğini hatırlamak adına eski mesajlara bakmaya başladım, okumaya başladıkça yüzümdeki gülümseme gitgide arttı ve kapatamadım. ne kadar mükemmel biri olduğunu tekrar hatırladım, beni ne kadar mutlu ettiğini, benimle konuşmaktan ne kadar keyif aldığını. seninle olmak seneler sonra başıma gelen en güzel şeymiş diye düşünmüşüm.

seni en başında dizginleyen hep benmişim, şu an senden etkileniyor olabilirim ama ilerde neler olacak bilmiyorum diye. bana sevgilim dediğinde de, önce buluşalım, bu kadar acele etmeyelim belki fikrin değişir demişim, sen de değişmeyeceğini söylemişsin. senin şu an realist olman gibi ben de buluşmadan önce öyle olmuşum. ilk sen söylemişsin benden hoşlandığını, beni sevdiğini. çoğu gece beni ne kadar sevdiğini söyleyerek uyumuşsun, hayatının merkezi olduğumu söylemişsin, abartma o kadar olamam demişim her seferinde. ben her geçen gün seni biraz daha severek uyandım ve hep korktum aramızdaki bu iletişime zarar verirsem, eskisi gibi olamazsak diye... belki de ben çağırdım sürekli bundan korkarak.

sık sık sevgilim demişsin bana, minik sevgilim demene zaten bayılıyordum, hatta buluştuğumuz gün yanıma gelirken bile sevgilim demişsin. çok garip ben sana ne kadar korkarak geldiysem sen o kadar emin gelmişsin bana, bana karşı tutku dolu olduğunu, kalbinin bana ait olduğunu söyleyerek... buluştuğumuz günden sonra asla öyle olamadık.

en korktuğum da buydu zaten....

hep kafamda büyütüyorum sandım, seni yanlış anladığımı, her şeyin eskisi gibi olduğunu düşündüm, bugün konuşmaları görünce emin oldum ama. bana zoraki cevaplar vermişsin, seni sevdiğimi söylediğimde karşılık vermemişsin, hatta geçen gün karşılık vermeyip üstüne "ne kadar çok" diye sormuştun, ben demiyorum diye sevgilim demediğini söylemiştin, dedim ama yine karşılık alamadım senden, ki daha buluştuğumuz gün söylemiştin, ben yanında da söyledim, o zaman da söylemedin. seni özlediğimi söyledim, çoğu kez yok saydın, bazen yine "ne kadar" diye sordun, "neyimi özledin" diye sordun, nadiren de olsa karşılık verdiğin de oldu tabii ama kesin olan bir şey var ki sen bana eskisi gibi davranmaktan vazgeçtin, belki de içinden gelmiyordur, bilemiyorum ama bu durumu uydurmadığımdan eminim artık. meğer korktuğum her şeyi bizzat yaşıyormuşum.

sana kızamıyorum ama, en çok kendime kızıyorum. o buluşmayı erteleyebilirdim, ya da seni dinleyip sadece bir yerde oturup takılabilirdik, belki daha uzun sürerdi bana olan meraklı hallerin, isteğin, sevgin; ama ben acele ettim. ya en bilinen kuraldır halbuki ilk buluşmada yalnız kalınmaz ki bu bana ters bir şeydi zaten. yapmamam gerekirdi, belki beni sevmeye devam ederdin o zaman. aslında daha o gün "ben bu sorumluluğu alamam" dediğinde anlamalıydım her şeyi, anladım da zaten ve sen hep inkar ettin ben de sana inanmak istedim. keşke kendime değil de biraz olsun sana kızabilsem.

sana en başında dediğim gibi, mental sorunları olan bir kızla konuşuyorsun, dengesizimdir ben, çok düşünürüm, senin aklına gelmeyecek şeyleri kendime dert edinirim, başına bela alıyorsun... "keşke her bela senin kadar güzel olsa" dedin, beni kabul ettin ya da edebileceğini sandın.

özür dilerim başına bela olduğum için.

hoşçakal...
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

bir yıl daha bitti, bir yıl daha yaşlandım... önceki yaşımın bana neler kattığını düşünüyorum. çok insan kattı ve sonra hepsini geri aldı benden, güçlü yanlarım zayıflıklarım oldu ama nasıl olduysa daha dik bir şekilde ayakta kalabilmeyi öğrendim. depresyonumu kabullendim öncelikle, bunu bir bozukluk, hata gibi görmedim, bununla savaşmam gerektiğinin bilincine vardım. çevremi arttırma isteğine değil de elimdekileri sıkıca kavrama isteğine sarıldım, en kötü günümde bile yanımda olacak olanların varlığıyla mutlu oldum. aşık oldum sandım ardından sağlıksız bir ilişkidense yalnızlığın daha iyi olacağını öğrendim. hayatta daha önemli sorunların olduğunu fark ederek kendi sorunlarımı küçümsememem gerektiğini de öğrendim, herkesin derdinin kendine büyük olduğunu gördüm, insanlara en kötü yanlarımı da açabildim, sonra onlara sarılabildim.

yeni yaşımdan da bana hayatı öğretmesini bekliyorum. iyisiyle, kötüsüyle ama sonrasında hep yüzü güldürerek gelsin bana...
devamını gör...

söylemek isteyip söyleyemediğiniz sözler

bir süre sonra insana yük olmaya başlayan sözlerdir. bir bakarsınız ki kendi kendinize söylüyorsunuz, koyu bir sohbete başlıyorsunuz iç sesinizle; kendimden biliyorum.
devamını gör...

olmayacak şeylerin hayalini kurmak

bu aralar en sık yaptığım aktivite.

hep mutlu olduğum hayaller kuruyorum, en olmayacak insanın yanı başında yaralarımı sardığımı düşünüyorum, yanımda olsa ona söyleyeceklerimin hayalini kuruyorum. kafam göğsünde nasıl da huzur bulduğumu düşünüyorum ki benim huzur bulmam bu aralar namümkün. brad pitt ile birlikte olma ihtimalim bile daha fazladır anlayacağınız.

en çok da olmayacak şeyleri istediğim için canım yanmaya devam ediyor zaten...
devamını gör...

geceye bir şarkı sözü bırak

"this world is only gonna break your heart"
devamını gör...

yazarların 14 şubat planları

üçümüzün de sevgilisi olmadığı ilk sevgililer gününde kız arkadaşlarımla evde kutlayacağız. muhtemelen şarap ya da rakı eşliğinde soframızı kurar şarkılar dinler film izler ve geceyi beraber yatarak bitiririz. kızlar gecesi olacak anlayacağınız ve sanırım en güzel sevgililer günüm olacak.
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

sanırım içimi dökmek istediğim bir dönemdeyim.

arkadaşlığımızı keseli 2 aydan uzun bir süre oluyor, son kez bugün yazdım ona ve fark ettim ki ben onu özlememişim, onun bana yaşattığı hisleri özlemişim. heyecanlanmayı, biriyle ilgilenmeyi/ilgilenilmeyi, ne kadar özel ve güzel olduğumun hissedilmesini özlemişim. hayatıma biri girsin istiyorum yine, sabahlara kadar konuşalım, ben deli gibi heyecanlanarak sabahın ilk ışıklarında yazayım, onu hayal ederken aptal aptal gülümseyeyim ve yanımdakiler "kimle konuşuyorsun" diye sorsun merakla... biriyle flört ederken kendimde oluşan öz güven patlamasını, her gün aynanın karşısında kendimden memnun olmayı, daha çok kendimle ilgilenmeyi de özledim. sanırım bu hissi tekrar tatmaya ihtiyacım var.

herkeste onu aramayı da bırakmam gerek, sürekli ona benzeyen erkekleri beğenir oldum, uzun boylu olsun yanında ufacık kalayım ister oldum, sanırım tadamadığım hisleri başkalarıyla kapatma ihtiyacım da var. üzgünüm sözlük, bu hislere ihtiyacım olduğu için de üzgünüm, kendi kendime yetmeyi öğrenemediğim için de öyle...
devamını gör...

yazarların uyumama sebepleri

sanırım yara bandı olarak kullanıldığımı fark ettim biraz önce ve bunu kanıtlayabilecek hiçbir şey yok elimde ama bu düşünce bile beni uyumaktan alıkoyuyor. deli gibi özlediğim insanın hayatında şu an başkası olduğunu düşünmek bile acı veriyor... uyuyamıyorum.
devamını gör...

toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler

geçenlerde kulaklık son sesle aynı şarkıyı en az beş kere dinleyen biri olarak muhtemelen ben de gıcık olunan tiplerdenimdir. yanlışlıkla arkadaşların yanında şarkı açınca kulaklıktan ne kadar ses çıktığını fark ettim, dışarıdakiler duyuyor mu denemesi yaptık, duyuyorlarmış. buradan marmaray'da yanımda oturan insanlardan özür dilerim.
gıcık olduğunuz o kız bendim.
devamını gör...

dolu kadehi ters tut

önceden bu üçüncü yeniler denilen gruplara karşı aşırı ön yargılıydım, saçma isimlerle dikkat çekmeye çalışıyorlar sanırdım ama belli ki öyle değilmiş. emre yücelen ve ses analizleri sayesinde tanıştım kendileriyle. önce şarkıları ardından da vokalistleri uğurhan özay ile yaptığı röportaj sonunda sandığım kadar boş bir grup olmadıklarını gördüm. çocukların çok çabuk etkilendiği için sakıncalı parçaları yaş sınırı olmayan konserlerde söylemeyen, bunun için de "vicdanımız rahat etmiyor" diyebilecek kadar düşünceliler öncelikle. açıkçası kendilerine teşekkür etmek istiyorum, kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm zamanlarda bile anlamayı başardıkları için gerçekten teşekkür ederim. gitme, kaçar gider, siz bana aldırmayın gibi şarkıları ile benim hüzünlü zamanlarımda ellerini uzattılar. #24, karanlık gibi şarkılarıyla hayattan bir beklentim olmayan zamanlarda benim gibi düşündükleri için yalnızlığıma yoldaş oldular. bunun gibi birçok örnek verebilirim size ve gerçekten başarılı olduklarını da size anlatmaktan keyif duyarım.

ayrıca en son on iki yaşındayken birine bu kadar hayran olmuştum ve şu an utanarak söylüyorum ki uğurhan gerçekten dmden yürümeyi düşünebileceğim tek isim olabilir. hem gastronomi mezunu hem sesi mükemmel, çok iyi söz yazarı, görünüşü de on numara... özenilerek yaratılmış bir birey kendileri.

"senin kollarında başlayan sabahlara
biten gecelere doyamadım hâlâ
huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat"
devamını gör...

instagram'da isteği bekleten kız

ne yapmak istediklerini az çok anladığım kızlardır. takip isteklerim bir hayli kalabalık, genelde insanları tanıyıp tanımadığıma ya da bir bağım olup olmadığına bakıyorum kabul etmeden önce. özel hayatımı paylaştığım bir hesapta tanımadığım kişilerin bulunmasını istemiyorum artık. önceden takipçi gelmesi beni mutlu ederdi, zaten hesabım da açıktı ama zaman geçtikçe bu zihniyet yerini "benim hayatımdan bunlara ne" olarak evrimleşti. sosyal medyadan biriyle de tanışmak artık bana çok tehlikeli geldiği için uzak duruyorum açıkçası ama bu yeni düşünceme kesinlikle kadınları da dahil etmiş durumdayım. cinsiyet gözetmeksizin tanımadığım ya da dediğim gibi okul vs bir bağım olmadığı kimseyi kabul etmiyorum, öylece duruyorlar.
devamını gör...

diyelim ki o bunu okuyor

anne... hani soruyorsun ya "neyin var" diye, ben en çok sana söyleyemiyorum neler olduğunu, nasıl hissettiğimi. dizlerine yatıp ağlamamak için zor tutuyorum kendimi, eğer sana anlatırsam bende kendini göreceksin ve ben sana aynı hüznü tekrar tekrar yaşatmak istemiyorum. derler ya "kızlar babaları gibi erkekleri severmiş" diye, şimdi bakıyorum da ben hep babama benzeyen erkekleri çekmişim kendime. anne, kalbime dokunan sadece iki erkek oldu benim, ikisini de az buçuk anlattım sana; ikisinin de benim için yeterli olmadığını söyleyerek ilerde oluşabilecek sorunlarından bahsettin ve hepsi bir bir çıktı. biri için senelerimi verdim, diğeri ise baştan olmadı zaten. ben yeni yeni fark edebiliyorum babama benzediklerini, ben çığlıklar atarken onlar hep sağır anne. tıpkı babam gibi. ben tartışmak isterken onlar hep kaçtılar, ben sesim çıksın isterken onlar hep bastırdılar. ben artık konuşmak istiyorum, içimdekileri kusmak istiyorum çünkü yoruldum ben anne, sürekli bastırılmaktan yoruldum.

anne... hani geçen hafta okulumdaki psikologla konuştuğumu ve beni hastaneye sevk ettiklerini söylediğimde ağlayarak bana sarıldın ya, "özür dilerim, benim yanlış seçimlerimin kurbanı oldun sen" dedin ya bana, ben korkuyorum anne. babam beş sene boyunca yılmadan senin peşinden koşmuş, sarhoş olup kapılara dayanmış sadece bir saniye bile olsa yüzünü görebilmek için, ben aşk evliliğinin sonucuyum yani. evlenirken hiçbir şeyden haberin yokmuş, ya benim de olmazsa? ya ben de çocuklarımı yanlış seçim kurbanı yaparsam? bana hep sana benzemememi söylüyorsun ya hani, ben her geçen gün sana daha çok benziyorum ve korkuyorum. şimdi aç kollarını anne, sana sımsıkı sarılmaya geliyorum.
devamını gör...

şu an dinlenen şarkıdan bir cümle

"yaralarımı sarmayı denemeli mi?
yoksa dağlayıp ilerlemeli mi?"
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

geçenlerde sandığı toprağa gömdüm dedim ya hani sözlük, şimdi toprak delik deşik ve ben sandığı bulup avuçlarıma aldım. neden unutup yoluma bakamıyorum inan bilmiyorum. ona adımlar atmak için binlerce plan dönüyor kafamda. gururum, kendime olan saygım... yoklar artık. olacak bir şeyi olduramamak, hep bir acaba diye sorma halleri beni yiyip bitiriyor ve ben ona adım atmamak için kendimle sürekli savaş halindeyim. bir mucize olsun istiyorum, beni özlesin ve o gelsin istiyorum çünkü biliyorum ki o gelmezse ben ona gideceğim. gitmek istemiyorum sözlük, biraz olsun gururlu olayım istiyorum, hani derler ya "kendine saygın olsun biraz" işte tam da bu yüzden kendime saygım olsun da ona gitmemeyeyim istiyorum. ben ne zaman unutacağım bu sandığı ya? ne zaman ebediyete gömeceğim?
devamını gör...

şu an dinlenen şarkıdan bir cümle

"çınarlı, kubbeli mavi bir liman
beni o limana çıkaramazsın"
devamını gör...

yazarların takipçilerine söylemek istedikleri

bu aralar biraz fazla depresiftim, kendi sorunlarımla sizi de bunalttım sanıyorum, burayı dertlerimi yazdığım bir günlük haline getirdim, bunun için sizden özür diliyorum.
kendime geliyorum yavaş yavaş, sorunlarımı bir sandığa kilitleyip toprağın altına gömdüm, umarım yakın zamanda nereye gömdüğümü de unuturum.
bu süre zarfında sizi sıktıysam kusuruma bakmayın lütfen.
devamını gör...

ağlamak

çoğu kişi "ağlamak rahatlatır" demiş ki bu çok doğrudur çünkü siz ağladığınızda beyninizde antidepresan etkisi yaratır. kabaca anlatmak gerekirse, eğer sürekli gülme ve kahkaha atma halindeyseniz, mutluluğunuz sürekli katlanarak artıyorsa akıl sağlığınızı yitirme noktasına gelirsiniz, beyin bir süre sonra mutluluktan nötr bir hale getirir sizi; tam tersine sürekli üzüntülü bir haldeyseniz de depresyon ve intihar eşiğine gelirsiniz. işte tam o sırada beynin müthiş etkisiyle üzüntünüz zamanla azalır ve nötr hale gelirsiniz. bunu kendi kendine yapamayanlar da ilaç ya da psikoterapi yardımıyla normal bir hale gelir; tedavinin amacı mutlu olmanız değildir yani.

peki konumuz ağlamaktı, hemen onu da açıklayalım. üzüntülü bir haldeyken ağlamak isterseniz lütfen ağlayın çünkü ağladığınızda stresiniz azalır, bunun sebebi de endorfin salgılamamızdır. bildiğiniz üzere endorfin beynimizde salgılanan mutluluk hormonudur. siz ağladığınızda beyniniz "nötr hale gelmeliyim, bunun için uğraşmalıyım" diyerek harekete geçer. ağlamak bu yüzden rahatlatır. siz ağlarken aslında mutluluk hormonu salgılarsınız aslında.

minik serçe'nin de dediği gibi: "ağlamak güzeldir."
devamını gör...

kadıköy metrosunda yolculara bıçak çeken ve küfreden şahıs

#1328515

bu tanımda kadıköy'ün kendimi en rahat hissettiğim yer olduğunu söylemiştim, kendimi güvende hissettiğimi de... derslerden çıkar kadıköy'e geçerim, buluşma planlanacak kadıköy'ü seçerim ama görüyorum ki güvende hissedebileceğimiz hiçbir yer kalmamış. metro hattını çok sık kullanırım ve sabahın körü de olsa, öğlen saatleri de olsa o hat her zaman çok kalabalıktır; sanırım marmaray ile aynı yerde olması da bunun sebeplerinden biri.

lafı çok uzatmayayım, güvenlik görevlileri kesinlikle işlerini yapmıyorlar, metroya ya da marmaray hattına yetişmek isteyenler x-ray cihazlarından geçmiyorlar bile, açıkçası çalıştığından bile emin değilim, tabii yanlışım varsa düzeltin beni. bu adamın elinde bıçakla girmesi başlı başına bir hata, bu bıçağı eline alıp insanlara savurmasına fırsat verenlerde de var hata, elini kolunu sallayarak insan içine karışmalarına izin verilmemesi gerekiyor. bugün o hatta ben de olabilirdim, siz de olabilirdiniz ve ben kendimden eminim ki böyle bir olaya şahit olsam sesimi kesip gitmesini beklemez tepki verirdim çünkü artık dayanamıyorum. patlamamak için kendimi zor tutuyorum, içimde durdurulamaz bir öfke var, yaşadığım ülkede -daha doğrusu yaşamaya çalıştığım ülkede- nefes aldığım her dakikanın şansa bağlı olmasını kabullenemiyorum.

buna acilen bir çözüm bulunmalı, bizi aynı ortamda bulunduğumuz erkekler değil devlet korumalı, hak, hukuk, adalet sistemi korumalı!! bize geçici değil kalıcı çözümler lazım.
devamını gör...

duygularını yansıtan film repliği

"beni işitenlere şunu söylemek istiyorum: “umutsuzluğa kapılmayın.” üstümüze çöken bela; vahşi bir hırsın, insanlığın gelişmesinden korkanların duyduğu acının bir sonucu.
insanlardaki bu nefret duygusu geçecek, diktatörler ölecek. ve halktan aldıkları güç, yine halkın eline geçecek. son insan ölene kadar özgürlük yok olmayacak.

askerler! kendinizi vahşilere teslim etmeyin. sizleri hakir gören ve esir edenlere, hayatlarınızı yönetmeye çalışanlara, size ne yapmanız, ne düşünmeniz, ne hissetmeniz gerektiğini emredenlere, hepinizi hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp topun ağzına sürenlere boyun eğmeyin. bu doğa dışı adamlara, bu makine kafalı, makine kalpli adamlara boyun eğmeyin. sizler birer makine değilsiniz! sizler hayvan da değilsiniz! insansınız. kalbiniz insanlık sevgisiyle dolup taşıyor. nefret etmeyin! yalnızca sevilmeyenler nefret eder… sevilmeyenler ve doğaya aykırı olanlar.

askerler! kölelik adına savaşmayın, özgürlük için savaşın! st. luke incil’inin 17. bölümünde şunlar yazılıdır: “cennet insanların içindedir. tek bir insanın ya da belirli bir zümrenin değil, tüm insanların içinde, sizin içinizdedir.”

siz insanlar güce sahipsiniz. makineleri yapacak güce, mutluluğu yaratacak güce… bu hayatı özgür ve güzel kılacak güce sahipsiniz. hayatı olağanüstü bir maceraya çevirecek olan da yine sizlersiniz. öyleyse, demokrasi adına haydi sahip olduğumuz bu gücü kullanalım. birleşelim! yeni bir dünya için savaşalım, insanca bir dünya için… herkese çalışma şansı verecek, gençlere gelecek, yaşlılara güvenlik sağlayacak bir dünya için savaşalım…

zalimler de böyle sözler vererek iktidara geldiler. ama yalan söylediler! sözlerini tutmuyorlar. hiç bir zaman tutmayacaklar! diktatörler sadece kendilerini özgürleştirir, insanlarıysa esarete mahkum ederler.

haydi şimdi bu sözleri tutmak için savaşalım. dünyayı özgürleştirmek için savaşalım. uluslar arasındaki sınırlar olmadan yaşayabilmek, kendimizi hırstan nefretten ve hoşgörüsüzlükten arındırmak için… sağduyulu bir dünya için… bilimin ve gelişmenin bütün insanlığa mutluluk getireceği bir dünya için savaşalım."

(bkz: charlie chaplin) - (bkz: the great dictator)

üzgünüm biraz fazla uzun oldu ama içimdeki düşünceleri en iyi aktaran replikler budur.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim