felsefi yaklaşımlar bulunduran, hafif bilim kurgu tadında, izlemesi keyifli, iç ısıtan, pek bilinmeyen (en azından ülkemizde) bir japon dizisi.
her şey lise öğrencisi olan heita'nın okul odalarından birisinde , yine sonradan bu isimle anılacak olan, ayağının altında q10(kyuuto aka. q ichi zero) yazan bir android robotu aktifleştirmesiyle başlar. ve olaylar gelişir.
ya hu arkadaş erdoğan'ı peygamber ettiler, allah ettiler, şimdi hala bu insanları barındırıyorlar herkes bunu mu kabul ediyor ne gerizekalı adamsın ya. laf anlatıyoruz anlamıyorsun. öfken yüzünden göremez olmuşsun. militanlığa devam et sal beni .
tahrik etmek istesem diğer partilerin yediği naneleri de yazarım buraya hep beraber şenleniriz.
chp'nin şuan benden oy alabilmesinin yek yolu cumhurbaşkanı adayı olarak mansur yavaş'ı aday göstermesi başka bir şey değil. o da cumhurbaşkanlığı kısmında.
chp ile alakam yok diyorum hala siz altında hitap ediyor sonra niye iq'muza laf ediyorsun diyor.
bak primat arkadaşım, aynı şeyin akp içinde yapılanına denk gelsem aynısını derim. burada bir parti ya da taban güzellemesi yapmadığımı anlayacak kadar düşünme vasfın olmayıp iç güdülerinle hareket ettiğinden durumu açıklıyorum.
bir şahsın açıklaması var ise falanca partiden falanca insan böyle dedi dersin, parti temsilcileri çıkıp parti adına konuşmadıkça partidekileri zan altında bırakırsınız.
chp'li değilim. sadece sosyal medyanın, sözlüklerin vb. insanlara ulaşan yerlerin dangalakça başlıklarla kullanılmasına karşıyım. o partinin içerisinde vatansever olarak hepinizi cebinden çıkarabilecek insanlar da var, onları da hedef göstermeniz ne olduğunuzu gösteriyor zaten.
var olan son ıq değerlerinizle hedef belirterek başlık açarsanız tabii olarak yapılması gerekeni belirtirim.
aptal olmayın, insanları aptallığınızla aptal yerine koymaya da çalışmayın.
moderatörleri başlığı değiştirmeye davet ediyorum. bir kişinin afkurmalarını chp'nin açıklaması gibi göstermek tamamamiyle art niyettir, algı yönetmeye kalkışmaktır. kimlerin niye ve ne yapmaya çalıştığı bariz belli. görür görmez müdahale etmeniz lazım.
bu özgürlüğü bile atatürk’e borçlu olanların buna rağmen böyle bir beyanda bulunması iq seviyelerinden midir yoksa vefasızlık damarlarından mıdır bir türlü çözemediğim durum. ikisi birden de olabilir tabi.
atatürk başa geldiğinde istese krallığını da ilan edebilirdi , komunizmi de getirebilirdi ama milletine o kadar o güvendi, milletini o kadar sevdi ki cumhuriyet rejimini getirdi. ama gel gör ki insanlar anlamamakta ısrarcı.
özgürlüğünüzün yegane temeli atatürk iken lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve var olduğuna inanmak istediğim beyninizle bir düşünün.
temeli death billards adlı kısa metrajlı anime filme dayanan 12 bölümlük dizi. sahneleri ayrı, renk kullanımı ayrı, felsefi yaklaşımı ayrı, müzikleri ayrı harikadır. yaşam, ölüm ve ölümden sonrasına dair iddialar bütünüdür. yargıçlar adilce karar vermek durumundadır.
kural 1 : yargıçlar hüküm vermekten vazgeçemezler, çünkü var olmalarının nedeni budur.
kural 2 : yargıçlar ölümü deneyimleyemezler, çünkü bu onları insan olmaya çok yaklaştıracaktır.
kural 3: yargıçlar duyguları hissedemezler, çünkü onlar sadece kukladır.
sono bisque doll wa koi wo suru ( my dress up darling) animesinin enerjisiyle kendine aşık eden cosplay delisi karakteri.
her şey dikiş yapmayı bilmeyen kitagawa’nın , hina bebekleri yapmaya çalışan wakana gojo’nun dikiş odasında dikiş ile uğraştığını ve bu konuda bilgili olduğunu görmesiyle başlar. ondan kendisine çok sevdiği bir karakterin kostümünü yapmasını ister ve olaylar gelişir.
"çeşitliliği arttırıp, dayanıklılık kazanmak için hep biyolojik olarak kendimize en uzak en farklı olanı arzularız. ona aşık olurmuşuz. belki aşkın içine gömülü trajedinin de nedeni budur. hep en olmayacak her zaman en uzak olanı istemeye programlıdır insanoğlu. işte bu yüzden aşkın en tatlısında bile ağzımıza acı bir aroma gelir."
kimse türkiye gibi bir enkazı devralmak istemez. muhalefet hep muhalefet olarak kalmak isteyecek haliyle. o yüzden kılıçdaroğlu aday gibi duruyor. eğer asıl aday yırpatılmasın diye ise durum farklı tabi ama sanırım öyle bir şey yapmıyorlar.
eğer bir tanrı varsa, o tanrının, insanları onu sevmeleri için yarattığına dair bir takım felsefi söylemler okumuştum, duymuştum, izlemiştim. yani tanrının bile muhtaç olabilebileceği bir kavram olmasının düşüncesi bile tanımının zorluğunu anlatmaya yeterli sanırım.
tanrı bile sevgiye muhtaçsa, insanoğlu bu kavramın insanlara da bahşedildiğine mi sevinmeli yoksa elde edemeyebileceklerinin ihtimaline mi üzülmeli ?
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.