yankılar yazar profili

her şeyin mizahı olur diyenlere söylemek istiyorum: karşınızdaki kişi rahatsız oluyorsa mizaha devam edilmez, bu insanlıktır.

erkekler de öldürülüyor diyenlere: bi' canlı öldürülüyor bundan ötesi yok. yaşadığımız dönem, toplumda kadın cinayetleri maalesef daha fazla ve bu oranda sesimi çıkartıyorum. aynı şey erkeklerin başına gelseydi ona da sesimi çıkartırdım. insan olabilsek ve böyle olaylar yaşanmasa sesimi çıkarmak zorunda kalmazdım.

evime dönerken bile aman ara sokaklara girmeyeyim diye düşünmekten çok yoruldum.

yıl olmuş 2021... bazen çok yoruluyorum

aynı zamanda kitaptır

daha değişik* hayal etmiştim ama gündeme baktıkça moralim bozuluyor. yine de kafa ortam

yine genelleme ile karşı karşıyayız. okul gibi bi' ortamdaysam ve karşımdaki yaşıtımsa "siz" *demek garip kaçacaktır. daha resmi bi' ortamda ise "sen" demek tuhaf kaçacaktır. yere, karşıdaki insana hatta söyleyiş biçimine göre değişir.

there is no pain you are receding

gelecekteki şarkılarını, müziğinin izleyeceği yolu merakla beklediğim isim.

itiraf edeyim başlığı açan kişi olmadığım için üzüldüm.

ders çalışırken açtığım çalma listesinde çalan merhabalar şarkısı dikkatimi çekmiş, ders çalışmayı bırakıp melodiye ve sözlere odaklanmıştım.

şarkıyıla illk karşılaştığımda hazine bulmuş gibi sevinmiştim. dinlenme/izlenme sayılarının fazla olması, hazineyi bulan kişilerin de fazla oluşunu ifade ettiğinden mutlu etmişti.

bu tür başlıkların açılmasından çok yoruldum. bu tarz başlıklar altında kürtleri kötülemek veya övmek genelleme olacaktır. genellemeler ise kötüdür, zaten çok da geniş olmayan bakış açımızı iyice daraltır. teşekkürler, iyi günler.

"arkada kaldı kötü zamanlar önce mahveder seni, sonra tamamlar."

kötü zamanların beni tamamladığı günlere gelmek dileğiyle

2. bölümünde olmama rağmen 23 kez "gönderme var, selam çakmışlar!" diyerek bağırmama neden olan podcast tiyatrosu. kurgusu çok hoşuma gitti. solitaria günlükleri'ni bitirdikten sonra boşluğa düşme hissini en aza indirdi. tarzları çok farklı olsa da iki podcast de oldukça kaliteli*

dean martin- welcome to my world
dinleyeceğim albümü yarıda bırakmamak adına tanıdığım ve çok sevdiğim bi' ismi tercih ettim.

albümün genel havası: evimde şömine olmadığı halde albümü dinlemeye başladığımda kendimi şöminenin başında buldum. dean martin'in diğer albümlerinde de olan bu hava içimi ısıtmaya ve yavaş figürlerle melodiye eşlik etmeme yetiyor. bütünün aksine pride naçizane sınıflandırmama tam olarak uymuyor.

albüm içinde hoşuma giden şarkılar:
in the chapel in the moonlight hem ismi hem de melodisi ile dean martin'in en sevdiğim şarkılarından. bu şarkınım da içinde bulunduğu ay için oluşturduğum çalma listem
green, green grass of home başından itibaren beni içine sürükledi.
welcome to my world albüme ismini veren bu şarkı dean martin gibi isimleri dinlerken beni çıkmaza sokan şarkılardandır. çıkmazın nedeni ise şarkının; dean martin kadar sevdiğim isimler tarafından yorumlanmış, söylenmiş olmasıdır. çıkmazdan kendi çabamla kurtulmak için her yorumu kendi içinde sevmeyi denediğimden dean martin'in "welcome to my world" dediği her ana rahatlıkla kalbimi bıraktım.

dean martin'i tanıdığım şarkı: everybody loves somebody

2020'nin sonlarında albüm dinlemeye başladım ve albüm albüm dinlemenin verdiği bütünlük hissi oldukça hoşuma gitti.
son zamanlarda "ne dinlesem?" diye düşünmekten hiçbir şey dinleyemediğim için bu duruma ister istemez ara verdim. aranın son bulmasını istediğimden bu başlığı açarak adım atmaya karar verdim.
dinlediğim albümlerden bahsedeceğim "albüm albüm dinle" başlığında bana katılırsanız çok mutlu olurum. sizlerin de katılımıyla burayı aynı zamanda albüm tavsiyelerinde bulunduğumuz güzel bi' yere dönüştürebiliriz. floyd'la kalın!

kuşlara abi çeken şefimiz. temiz'e karşı bakış açım çok değişken ama şarkıları cidden hoşuma gidiyor. müzik kariyeri olarak izlediği yol ve geldiği nokta gayet iyi. ayrıca klipleri de bi' o kadar güzel. can sungur'un attığı bu twit ise duygusal bi' boyutta yazılmasa da çok duygusal bence.
edit: bono'nun pembe mezarlık kostümünü internette aratırken daha da güzel bi' şey bulmuştum: temiz'in türküsev ile yazdığı pembe mezarlık kitabı. pembe mezarlığa ulaşmak için

sözlük radyoda kuzu kuzu parçasından sonra çalmıştır. yaşatılan duygu geçişinin sorumlusu yine sözlük radyodur

what's eating gilbert grape, johnny depp ve leonardo dicaprio'nun oynadığı bi' film.

"nerede o eski metalciler?"

uzun zamandır hobbit almam gereken biri var. bu hoş günü değerlendirip koşarak kitapçıya gideceğim. tolkien, kendi evrenlerimizin sınırsızlığının farkına varmamı sağlayan biri. güzel dedem benim

yılmadınız mı müzikte bile cinsiyet ayrımı yapmaya? müziğinin cinsiyeti yoktur, isteyen istediğini dinler.

yine dune fragmanını izleyip heyecanlandım. o yüzden eclipse'i bırakmak istiyorum.

that seventies show'daki clapton göndermesi: buradan