1.
her şeyden evvel dünyanın en cool kadınlarından biri olan tilda swinton (ki filmi izleme nedenimdir kendisi, başrolde ismini görünce başka bir şeye bakmadım) ve güzeller güzeli dakota johnson'ın yan yana olduğu bir kare paylaşayım da gözümüz göynümüz açılsın.
yönetmenliğini luca guadagnino'nun yaptığı 2015 yapımı bir film bu. venedik film festivali'nden 2 ödül almış. başka ödüller de almış ve pek çok festivalde gösterilmiş. jacques deray'in la piscine adlı filminin uyarlamasıymış.
çok ünlü bir kadın sanatçı var (marianne), ses telleriyle alakalı bir sorun var. o yüzden sesini olabildiğince kullanmıyor. işte sevdiceği ile beraber tatile gidip havuzlu mavuzlu bir ev tutmuşlar. ye iç seviş sakin bir yaşamları var. sevdiceği de eski alkolik paul oluyor. daha sonra bu tatile marianne'in ex aşkı harry ile onun kızı penelope de katılıyor. böylece herkesin birbirine göz diktiği bir ortam oluşuyor. penelope paul'u istiyor, harry'nin marianne'e aşkı depreşiyor, bir yandan iki kadın arasında bir rekabet var (ki ben mevzu orada patlak verecek sanmıştım) öbür yandan iki erkek arasında. penelope ile paul ortadan kayboluyor, bütün günü birlikte geçiriyorlar. biz onları kayalıklarda sohbet ederken görüyoruz. ilerisi yok. o esnada harry ile marianne yakınlaşıyor. dörtlü akşam yemeğinde bir araya gelince herkes birbirinin halinden tavrından bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyor. işte olanlar ondan sonra oluyor.
filmle alakalı sıkıntılarım var. bunlardan biri gerilimin yeterince yükselmemesi. yani ben bir an bile huzursuz olmadım veya gerilmedim, sakince izledim her şeyi. bir diğeri de gerilimi yükseltmek niyetiyle kullanıldığını tahmin ettiğim müzikler. benim nezdimde filmin dokusuyla alakası yok onların. o sesler yerine sessizlik bile olsa daha çok yükselebilirdik. dolayısıyla beni tatmin etmedi.
devamını gör...