çağlar boyu incellik temalı bir yazı dizisi hazırlama niyetindeyim. bu amacıma hizmet eden ilk başlıktır.
**
her şeyden önce incel nedir sorusuna cevap verecek olursak, kelimenin anlamı
involuntary celibates yani istemsiz / mecburi bekarlık olarak düşünülebilir. burada kastettiğimiz insanlar, aslında hemcinsleri ile veya karşı cinsle (genellikle karşı cinsle) ilişki kurmak istese de, bir sebepten bunu başaramayan erkekler. ( aynısının kadın versiyonu için de "female incel" anlamına gelen femcel ifadesi kullanılıyor. hemen kudurmayın erkekler, kadın incellere de başka bir başlıkta değiniriz ama kadın inceller erkek inceller kadar tahrip edici ol-a-madıkları için şu anda erkek olanlar dikkat çekiyor.) bunun psikolojik nedenleri var büyük çoğunlukla. ben archie kardeşimin nicklatında da belirttiğim üzre, böyle bir furyanın patlamasına en temelde
red pill hareketi veyahut öğretisi denen, stoacılığa dayandırarak aklamaya kalkıştıkları zottirik düşünce sisteminin neden olduğuna inanıyorum. travmalı ıssız adamlar "aldatıldım diye egom o kadar götüme girdi ki, tekrar sevmeye sevilmeye cesaretim yok" diyemedikleri için böyle bir şey uydurmuşlar işte. erkekliğe akıl dışı roller yükleyen ve temelde "kendine bak, kendini sev, öz değerini bil" den öteye de gitmeyen, her türlü kişisel gelişim ve dahi psikoloji kitabının içinde görebileceğiniz inanılmaz normal tavsiye ve gereklilikleri bunlara yeni ve havalı bir fikir gibi kakalamışlar. gaza gelen ve kendilerini farklı ve değerli hissetmek isteyen mağara adamı maçolar da eğip büküp, erkekliği imkansız bir erek haline sokarak bu sözde öğretiyi geliştirip suratımıza sıçtılar sağ olsunlar. olan biten bu.
erişmenin en azından çağımızda imkansız olduğu bir "erkeklik gereklilikleri sistemi" çizen bu zottirik düşünce, aslında erkek bireylere şikayet ettikleri feminizmin yüklediğinden çok daha zorlu ve manasız bir kimlik dayatmasında bulunup insan oluşlarını ellerinden alarak onları "tüketici -meta"ya indirgemiş olsa da, bunu akıl edecek kadar kafaları çalışsaydı zaten bu hallere düşmezlerdi diyerek, hayret etmeyi bir kenara bırakıyorum.
bu ulaşılmaz "erkek oluş gereklilikleri bütünü" ardından yepyeni bir güzide hapa daha kapı araladı ki ona da
black pill diyoruz. çünkü yaşam kuralları gereği, herkesin delişmen ve "predatör" olamayacağı bir dünyada, bu deli redpilcilerin beta (öyle mi diyolla) olarak tabir ettikleri erkekler de aşağılanmanın acısını ve utancını ve dahi öfkesini yöneltebilecekleri bir kaynak bulmak durumundaydılar ve elbette ki her zamanki gibi bu kaynak da "kadınlar" olacaktı. böylece bu "ezik" beyler, yüzleşemedikleri ve aslında sahip de olmadıkları, kendilerine "pazarlanan" bu "yetersizlik" duygusunun sorumlusu değil kurbanı olmanın yolunu bu şekilde buldular. erkek mağduriyetinin akıl almaz ve zottirik bir temsili olarak inceller ortaya çıktı.
gördüğünüz gibi abicim, kadın kadının kurdudur diye ahkam kesen beylerin gibişebilenleri içine girdikleri küçük kaygan deliği yeni ve büyük bir dünya sanarak
* gibişemeyen hemcinslerini aşağılarken, gibişemeyen erkekler de gibişebildikleri için öteki hemcinslerine nefret duyuyor :d. kendini meta olarak yeniden üreten redpilci deliler kendilerini kullandıkları gerekçesi ile kadınlara öfke kusarken, deli inceller de kendilerini kullanmadıkları için kadınlara kinli :d. böyle birbirlerini ve herkesi yiye yiye var olmaya çalışan zavallı çılgınlar bunlar.
ancak bu "istemsiz bekarlık" durumunun "gerçek gerekçeleri de olabilir" dediğimiz noktada 15. yy fransa'sına, notre dame'ın kamburu
quasimodo'ya uzanıyoruz. quasimodo gerçekten de hem görünümsel kusurları, yamuk omurgası, kamburu, biri ötekinden daha kısa olan bacağı ve tek gözü ile "cazip ve tercih edilebilir olmayışın" bedenleşmiş hali gibi. üstelik buna sağırlığı da ekleniyor ve sağır olduğu için konuşma konusunda da eksik kalan quasimodo, "çirkin ama zeki ve nüktedan erkek" olma şansına da asla sahip olamıyor. tüm toplum tarafından ezilen ve dışlanan, nefret edilen ve herkesin çirkinliğine ayna tutan bir insan olarak, çanlardan çanlara sallana sallana hayatına devam ediyor. ilerleyen bölümlerde güzeller güzeli
esmeralda ile yollarının kesiştiğini ve aslında bu çarpık devin kendisi kadar büyük bir sevme kapasitesi ve yumuşacık bir kalbi olduğunu keşfedeceğiz. böylelikle incellik madalyonunun aydınlık yüzünü quasimodo'da göreceğiz.
madalyonun öteki yüzünü ise bilge ve merhametli rahip
claude frollo oluşturacak. biraz da onu tanıyacak olursak, yaşamını tanrıya adamayı seçmiş bir istemsiz bekar olarak karşımıza çıkacak. mesleği gereği kadınlarla ilişkisi kurması mümkün olmayan bu ucube, aslında bunu "kendisi seçmişti." rahip olmak zorunda değildi. pekala demirci olup bir kadınla evlenebilir ve 8-10 çocuk yapabilirdi. yaşamı boyunca kadınlara içi gitmiş bu adam, içindeki cinsel sıkışmışlığı elbette ki kadınları "şeytan" ilan edip onlardan kaçarak yıllarca zapturapt altında tutmuştu. ancak esmeralda'nın öyküye gidişi ile birlikte, tüm bu cinsel açlık bu güzeller güzeli kadınla karşılaşma anında müthiş bir taşma yaşadı.
esmeralda'yı cahil ve sığ, biraz da şımarık ve fazlaca hayalci, bir yönüyle saftirik, uçarı bir genç kız olarak tanımalamak da zannediyorum yanlış olmaz. esmeralda'ya sahip olmak içim damsalak phobeus'a saldıran rahip, önce kızın cinayete teşebbüsten hüküm giymesine neden olmamış gibi, sonrasında da kitap boyunca ırz düşmanlığına devam ediyor.
iki farklı incel, iki farklı tavır. quasimodo aslında esmeralda'ya aşık, ona hayran. kendisini de kabul etmiş ve sevmiş değil. tıpkı sapık rahip gibi aslında quasimodo'nun da içsel çatışmaları ve çalkantıları var. ancak quasimodo'nun iç görüsü ve rasyonalitesi çok çok daha yüksek. quasimodo kendi "çirkinliği"nin farkında ancak kendi "çirkinliği", gördüğü bir "güzelliği" takdir etmesine engel değil. uzaktan sevmeyi, yük olmadan sevmeyi ve sadece öylece sevmeyi bilecek kadar büyük bir kalbi olduğu için, kitabın son sayfasını çevirirken belki de hepimizin en "sevdiği" karakter bir anda bu "çirkin incel" oluveriyor. iç güzellik her şey değildir diyen delilere inat, bize, "evet her şey değildir ama
bir şeydir " deme imkanı sunuyor.
öte yandan incelliğin karanlık yüzünü temsil eden rahip, yıllar yılı titrinin ardına gizlediği sapık düşünceleri gözlerden ırak tutabilişi ile edindiği "saygı"yı ve hiç sahip olmadığı "bilgeliği", iç görüden uzak ve çarpık bir şekilde yorumlayarak, esmeralda'nın sevgisinin "doğal hakkı" olduğunu düşünüyor. onun yanında gördüğü her hemcinsine kıskançlık ve nefretle bakarken, sevdiğini iddia ettiği bu kadını her bulduğu fırsatta taciz etmeyi, ona tecavüz etmeye kalkışmayı yine tüm bu iğrenç davranışlara "esmeralda neden olmuşçasına" ona yansıtarak hem haklılığını hem de mağduriyetini inanılmaz zottirik ve saçma bir yolla ve illüzyonla yeniden ve yeniden üretiyor. elbette ki bu da daha çok sınır ihlali, daha da "her şeyi kendinde hak görme" şımarıklığına yol açıyor.
elbette ki hepimiz sevilmek ve arzulanmak isteriz. ancak incelliğin bu iki yüzünde, taraflardan biri
hayatında ilk kez "sevmiş olmanın" hazzını yaşama ve sevmenin de sevilmek kadar kendi değerimizi onayladığımız bir yol olduğunu anlama imkanı bulmuşken, rahip kaskatı kalbi ile utanç verici bir sona mahkum oluyor. yaşamı boyunca yalnız kalmış ve yalnız hissetmiş quasimodo'nun, ölümde, yanında sevdiği kadın var. yaşamı boyunca insanlarla iç içe yaşamış, saygın bir isim edinmiş rahip ise can çekişirken ve ölümde yapayalnız.
hayatı yaşamanın hepimiz için pek çok yolu var. bazılarımız için "güzellik" , kendimizi ne kadar "çirkin görürsek görelim" ve hatta "çirkin olursak olalım" yine de içimizdeki ışığı yansıtan bir aynaya dönüşüyor. bazılarımız için ise bu "güzellik", kendi "çirkinliğimizi" gördüğümüz, bizi aşağılayan ve bu nedenle "sahip olup değerimizi tahakküm üzerinden onaylayamıyorsak hiç değilse yok ederek kurtulmak istediğimiz" bir aynaya dönüşüyor.
devamını gör...