allahın belası bir filmdir. allahın belası bir filmle daha karşınızdayım.
norveç yapımı bir
emilie blichfeldt filmi. tabii ki son zamanlarda izlediğim en
body horror şey
substance olduğu için onu da bi çıtır hatırlatmadı değil ve bende hal kalmadı.
orada konumuz gençlik - yaşlılıktı, burada ise güzellik - çirkinlik üzerinden şekilleniyor öykü. ve yönetmen bize unutamayacağımız bir
külkedisimasalı sunuyor.
ben bu tür üretimlerden çok etkileniyorum. bence beden imajı çarpık olan herkes de dehşetle izliyordur. ve dolayısıyla anlamlandırmakta da çok zorlanıyorum.
prensin gözüne girip onunla evlenme hayalleri kuran elvira, bu uğurda nezaketi ve masumiyeti başta olmak üzere beden parçaları falan da dahil olmak kaydıyla her şeyden vazgeçiyor. buna psikolojide bir şey deniyordu, hani bi herifle bir ilişkiye başlarsınız ve bir şekilde uzunca bir süre de sürer. sonra da tüm o yıllar heba olacak korkusuyla mutsuz olduğunuz ilişkiden ayrılamazsınız. tam olarak öyle bir manyaklık içine düştüğünü düşünüyorum elvira'nın. hırslı olmakta bir sakınca yok ama herhangi bir şey uğruna bu kadar değişmeye değer mi sorgulamak lazım. hatta değişim nedir ona da bakmak lazım. kendimizden hiçbir şeyin kalmadığı bir değişim sanki değişimden çok kimlik yıkımı ve dejenerasyon gibi duruyor. oysa ki elvira, prensle ilgili çocuksu, romantik hayallerini muhafaza edebilseydi, prensin sandığı gibi biri olmadığını gördüğü anda kalp kırıklığı ile ufak bir buhran yaşayıp en azından ayak parmaklarına sahip çıkabilirdi gibi duruyor.
öte yandan güzeller güzeli külkedisi başta bize huysuz, sevimsiz biri gibi görünse de film ilerledikçe onun daha gerçekçi ihtirasları olan bir genç kadın olduğunu görüyoruz. aşkı ve şehveti de tanımış ancak aşk uğruna soğan ekmek yemeye de razı değil. ve yine de hala bir parça sağduyu sahibi.
önemli olan elbette yalnızca "iç güzellik" değil, hep inandığım gibi sanırım önemli olan bütünlük. içinizle dışınızın uyum içerisinde olması. hadi bakalım, dön dolaş mevlana'dayız.
hayatım boyunca kendimi hep çirkin bulmuşumdur. kendi bedenimle yeni yeni barışıyor gibiyim. o da hiçbir koşulda "çok güzelim yaa" aşamasına gelmiş değil. sadece "kusurlu olmakta sorun yok belki de ya" gibi olabilir. sanırım zaten daha sağlıklı olan da bu, kusurlu olmakta pek de sorun olmaması.
vallahi içim dışıma çıktı, mahvetti film beni.
türü seviyorsanız, tavsiyedir.
devamını gör...