sevilmediğini anlamak
"hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…"
-vladimir mayakovski.
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…"
-vladimir mayakovski.
devamını gör...
özlem tekin
özlem tekin biyografisi
eskilerin asi kızı şimdilerde sakin bir köy yaşamı sürüyormuş. keşke piyasaya dönse. şarkılarını özledim.
birkaç şarkısı;
dağları deldim
yar bana varmadı
kimse bilmez
kargalar
eskilerin asi kızı şimdilerde sakin bir köy yaşamı sürüyormuş. keşke piyasaya dönse. şarkılarını özledim.
birkaç şarkısı;
dağları deldim
yar bana varmadı
kimse bilmez
kargalar
devamını gör...
arandığı zaman bulunmayan şeyler
huzur.
devamını gör...
yazarların çaldığı enstrüman
obua çalıyorum. aynı zamanda olimpiyat şampiyonuyum. bakınız.
devamını gör...
tanımı artı oy aldıkça şevke gelen yazar
kim istemez ki tanımı artı yağmuruna tutulsun. yazarların daha fazla tanım yazmalarına sebebiyet verecektir, zararı olmadığı gibi faydası çoktur. ellerinizi korkağa alıştırmayın, yazarlar şevke gelsinki tanım girsinler yoksa nasıl olacak bu işler.
devamını gör...
friends
10 sezon sürmesi en azından seyirci kitlesi yakalayabilmekte başarılı olduğunu gösteriyor. kişiye bir kazanımı olmayacak ama boş vakitleri eğlenceli hale getirebilecek bir dizidir. yıllarca koşturmaca yüzünden tek dizi film dahi izleyemeyip geçtiğimiz mart ayı beraberinde türkiye'ye gelen salgınla oluşan boş vakitlerimde tüm sezonlarını bitirebildiğim dizidir aynı zamanda. favori karakterim ise phoebe olmuştur.
devamını gör...
türkiye hristiyan bir ülke olsa açılabilecek başlıklar
- çamlıca tepesine görkemli kilise açılışı
- gezicilerin ayakkabılarla kiliseye girmesi rezaleti
- gezicilerin ayakkabılarla kiliseye girmesi rezaleti
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
dinleyecek herkese bol bol eğlenceler.
kahkahanız, gülüşünüz eksik olmasın.
benim yerime de eğlenin.*
kahkahanız, gülüşünüz eksik olmasın.
benim yerime de eğlenin.*
devamını gör...
doctor who
chibnall sağolsun eski tadı kalmayan dizi. ilk kadın doktora bu yazarın denk gelmesi tam bir şanssızlık.
devamını gör...
kadın düşmanı başlıklara izin vermeyeceğiz
sözlükte feminist olmasını istemiyorum diyen arkadaş eşitliği de istemeyen arkadaştır.
yani "biz*erkekler, kadınları yedikleri, içtikleri üzerinden eleştirelim ve onlar sessiz olsunlar hatta küçük görünenler bizlermişiz gibi erkek haklarını savunmak için başlık açalım." diyen arkadaşlardır. feminizmi bilmeyen arkadaşlardır.
"feminizm; tanım olarak, erkeklerin ve kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda eşit fırsatlar ve haklara sahip olmaları gerektiği inancıdır."
~ emma watson
e-ş-i-t-l-i-k. eşitlik.
yani "biz*erkekler, kadınları yedikleri, içtikleri üzerinden eleştirelim ve onlar sessiz olsunlar hatta küçük görünenler bizlermişiz gibi erkek haklarını savunmak için başlık açalım." diyen arkadaşlardır. feminizmi bilmeyen arkadaşlardır.
"feminizm; tanım olarak, erkeklerin ve kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda eşit fırsatlar ve haklara sahip olmaları gerektiği inancıdır."
~ emma watson
e-ş-i-t-l-i-k. eşitlik.
devamını gör...
19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramı
paşa hazretleri büyük şefimiz ulu önder gazi mustafa kemal atatürk'ün kurtuluş mücadelesini başlatmak adına yola çıktığı kutsal günün bayram olarak kutlanması. minnettarız.
devamını gör...
takipçisi olmayan yazar
takipçisi olunca noluyor. instagram mı burası. biri açıklarsa sevinirim. iyigünner.
devamını gör...
normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
içlerinde benim de olduğum yazarlardır. zorda kalmadıkça hiçbir moderatörle iletişime geçmez, sözlükten gittiklerini söyleyip üç gün sonra dönmezler. fark edilmeleri zordur ancak sözlüğü ayakta tutan orta sınıf yazarlardır. kraliyet armasında gözleri yoktur. kendinden önceki yazarları daha da önlerinde olsun diye ısrarla destekler, beğenirler.
devamını gör...
ilkokulda montu hoşlandığın kişinin yanına asmak
bir aşk hikayesi anlatacağım şimdi;
sınıfa nakil öğrenci geldi. dersin ortasında müdürle birlikte girdiler sınıfa hepimiz çocuğa bakıyoruz. bütün kızlar nefeslerimizi tuttuk, dersten koptuk, dünya'da değiliz. puşt çok yakışıklı. ömrümde öyle bir çocuk görmemişim. zaten yaşım 11 ne ömrüm olacak. yani televizyonda bile o kadar yakışıklı oğlan yok. amerikan filmlerindekilerden bile yakışıklı; koyu mavi gözleri, dik ve fönlü saçları var. anası 'ben doğurdum' diye gururla hazırlıyor her sabah okula belli ki.
çocuğu oğulcan'ın yanına oturttu sınıf öğretmeni. ben de duvar dibinde köşe oturuyorum montların arasında kaybolmuşum. ilk görüşte aşktı benimkisi. her sabah o mavi gözleri görme şansım vardı, her sabah 'günaydın' diyorduk birbirimize.
en sevdiğim mevsim kıştır. neden biliyor musunuz? yazın duvar dibine kimse mont asmazdı. hırkasını çantasına koyardı herkes.
oğulcan onun en iyi arkadaşı oldu okul boyunca. orta okulda da aynı sınıftaydık. kızların hepsi yanıktı ona ama kezban gibi davranıyorlardı. ben de aşıktım ama hiç sahip olamayacağım bir şey isteyecek kadar şımarık değildim.
ilk okulda bile gerçekçiydim. prenses sanmıyordum kendimi. annesiz, babasız büyüdüğüm için galiba.
bir yaz bisikletle sokak aralarında gezerken bir evin bahçesinde onun esini duydum. aaah tanrım o an hayatımın en mutlu anıydı. nerede yaşadığını öğrenmiştim. sapık gibi onu izledim. hiç benim gibi asi bir çocuk değildi. ailesine karşı çok saygılıydı, bense halen nefret ederim.
ya o gün çok büyük bir keder çöktü ruhuma. orada ondan vazgeçtim.
bir gün sınıfta oğulcan'la birlikte benimle alay etmişlerdi. o gün kopmuştum ondan. mavi gözleri artık beni donduruyordu. ellerim buz kesiyordu.
yıllarca aklıma bile gelmemişken geçen ay adını yazdım google amcaya. sordum nerdedir kimledir? sadece bir fotoğraf vardı linkedn'de.
endüstri mühendisi olmuş. takım elbiseyle fotoğrafı, janti bir bey olmuş. yüzü hiç değişmemiş. saç şekli hala yukarı doğru fönlü.
masmavi gözleri yine parıldıyor.
ilkokulda montuma onun kokusu sinsin diye onun montunun yanına asıyordum benimkini. facebooktan oğulcanla birlikte attığı fotoğrafları arşivliyordum.
hayatınıza böyle biri tesir ettiğinde bir daha eskisi gibi olamıyorsunuz. 11 yaşındaki vurgunu hala anarak yaşıyorum.
daha özel birşey itiraf edeyim; hayalini kurarak mastürbasyon yapamadığım tek erkek odur. psikologlar bunu açıklasın, si ay ey, ef bi ay açıklayın.
sınıfa nakil öğrenci geldi. dersin ortasında müdürle birlikte girdiler sınıfa hepimiz çocuğa bakıyoruz. bütün kızlar nefeslerimizi tuttuk, dersten koptuk, dünya'da değiliz. puşt çok yakışıklı. ömrümde öyle bir çocuk görmemişim. zaten yaşım 11 ne ömrüm olacak. yani televizyonda bile o kadar yakışıklı oğlan yok. amerikan filmlerindekilerden bile yakışıklı; koyu mavi gözleri, dik ve fönlü saçları var. anası 'ben doğurdum' diye gururla hazırlıyor her sabah okula belli ki.
çocuğu oğulcan'ın yanına oturttu sınıf öğretmeni. ben de duvar dibinde köşe oturuyorum montların arasında kaybolmuşum. ilk görüşte aşktı benimkisi. her sabah o mavi gözleri görme şansım vardı, her sabah 'günaydın' diyorduk birbirimize.
en sevdiğim mevsim kıştır. neden biliyor musunuz? yazın duvar dibine kimse mont asmazdı. hırkasını çantasına koyardı herkes.
oğulcan onun en iyi arkadaşı oldu okul boyunca. orta okulda da aynı sınıftaydık. kızların hepsi yanıktı ona ama kezban gibi davranıyorlardı. ben de aşıktım ama hiç sahip olamayacağım bir şey isteyecek kadar şımarık değildim.
ilk okulda bile gerçekçiydim. prenses sanmıyordum kendimi. annesiz, babasız büyüdüğüm için galiba.
bir yaz bisikletle sokak aralarında gezerken bir evin bahçesinde onun esini duydum. aaah tanrım o an hayatımın en mutlu anıydı. nerede yaşadığını öğrenmiştim. sapık gibi onu izledim. hiç benim gibi asi bir çocuk değildi. ailesine karşı çok saygılıydı, bense halen nefret ederim.
ya o gün çok büyük bir keder çöktü ruhuma. orada ondan vazgeçtim.
bir gün sınıfta oğulcan'la birlikte benimle alay etmişlerdi. o gün kopmuştum ondan. mavi gözleri artık beni donduruyordu. ellerim buz kesiyordu.
yıllarca aklıma bile gelmemişken geçen ay adını yazdım google amcaya. sordum nerdedir kimledir? sadece bir fotoğraf vardı linkedn'de.
endüstri mühendisi olmuş. takım elbiseyle fotoğrafı, janti bir bey olmuş. yüzü hiç değişmemiş. saç şekli hala yukarı doğru fönlü.
masmavi gözleri yine parıldıyor.
ilkokulda montuma onun kokusu sinsin diye onun montunun yanına asıyordum benimkini. facebooktan oğulcanla birlikte attığı fotoğrafları arşivliyordum.
hayatınıza böyle biri tesir ettiğinde bir daha eskisi gibi olamıyorsunuz. 11 yaşındaki vurgunu hala anarak yaşıyorum.
daha özel birşey itiraf edeyim; hayalini kurarak mastürbasyon yapamadığım tek erkek odur. psikologlar bunu açıklasın, si ay ey, ef bi ay açıklayın.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
kendisine bu saatte bir sorum vardı ama? diye attığım mesaja dinliyorum sayın yazarım şeklinde cevap veren yüce gönüllü, bir o kadar asil ve ponçik bir olay kurucusu*. iyi ki var ki, bu sözlük olmuş*.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
sözlük radyo tarihimizde daha yayınlanmadan, başlık ve tanım donanımıyla ayaklarımı yerden kesti bile. tüm çete burada olacağız. dinlerken ;
'' vay canına o öyle miymiş?''
'' e yuh be neler duyuyoruz? ''
'' bu gerçekten bu mu? ''
'' ulan mars'ta arsa kapatıyorum o zaman.. ''
'' kaç para ulan bir perseverance ? '' vb. soruları argolu şekilde sorabilirim. bu yüzden uçurulabilirim.
aman be olsundu.
uçacaksak bu ekibin yayınıyla mars'a uçalım.
eminim müthiş bir yayın olacak. tek tek emeklerinize sağlık dostlar.
dipçe : şu dakika yayınım olsa playlisti döşer, bu insanları dinlemeye gelirdim. boş konuşmuyoruz burda dinleyin. katılın. *
'' vay canına o öyle miymiş?''
'' e yuh be neler duyuyoruz? ''
'' bu gerçekten bu mu? ''
'' ulan mars'ta arsa kapatıyorum o zaman.. ''
'' kaç para ulan bir perseverance ? '' vb. soruları argolu şekilde sorabilirim. bu yüzden uçurulabilirim.
aman be olsundu.
uçacaksak bu ekibin yayınıyla mars'a uçalım.
eminim müthiş bir yayın olacak. tek tek emeklerinize sağlık dostlar.
dipçe : şu dakika yayınım olsa playlisti döşer, bu insanları dinlemeye gelirdim. boş konuşmuyoruz burda dinleyin. katılın. *
devamını gör...
papirüs
cemal süreya'nın bu edebiyat dergisini çıkarmak için evindeki eşyalarını-özellikle de değerli bir halısını- sattığı söylenmektedir. dönemin şartlarına göre çıkarılması için çok emek harcanmıştır.
devamını gör...
komşu gürültüsü
üst kattakilerin her hafta torunları geliyor. 15 çocuk geliyor eminim. yan taraftakiler zaten ne konuşuyorlarsa hoop bizde. kahvaltıda tava börek yediler bu arada.
devamını gör...
efsane kopya anıları
bir tane daha anlatayım. ortaokul 7. sınıftayız.
öğretmen masasının hemen önünde "gogo" lakaplı kara-kuru diye tabir ettiğimiz tipten bir arkadaşımız oturuyor. fen bilgisi dersinde öğretmenimiz, gogo derste konuştuğu için (evde abisinin 2. dünya savaşından kalma mekanik saç kesme makinesiyle traş ettiği tren yolu kafasına) kafasına sağlam bir şaplak indirdi ve sıraların arasında yoluna devam etti. gogo, öğretmenin görüş alanından çıkmasıyla birlikte ayağa kalktı ve rezil olmuş hissinin verdiği sinirle öğretmenin arkasından senin a... der gibi parmak işareti yaptı ve bir hışımla öğretmen masasındaki dosyasının içinden bir kağıdı çekti aldı (sırf ona zarar ziyan olsun diye). kağıda şöyle bir baktı ve sınıfa dönerek sessiz ama kocaman bir sevinç ünlemi yaptı, şampiyonlar ligi finalinde gol atmış futbolcu edasıyla.
teneffüs vaktinin gelmesiyle birlikte gogo'nun başına üşüştük ve kağıdın, bir hafta sonraki yazılı sınavı kağıdı olduğunu gördük. hemen içimizden bir kişi gönüllü oldu ve kırtasiyeye giderek sınıf mevcudu kadar fotokopi çektirdi. bir hafta sonra sınavda, kağıdı dayadık döşedik. tabii bütün sınıf 5 aldı.
artık sınıfça kolaya alışmıştık. ikinci sınav vakti geldiğinde sınav kağıdını elimize geçirme planları yapıyorduk. sınava bir hafta kala ders esnasında, planlanan 10 kişi öğretmen ayağa kalktığı anda soru sorma bahanesiyle etrafını sardık. o anda gogo fırlayıp masadaki dosyayı açtı ve sınav kağıdını buldu. gözcü arkadaşa okeyi çaktı. gözcü arkadaş öğretmenin etrafını saran bizlere okeyi çaktı ve hepimiz yerimize geçtik.
teneffüs vakti gogo'nun yakasına yapışıp kağıdı aldık ve sınav testti. yine fotokopi ve yine 1 hafta sonra sınavda bütün sınıf 5 aldı. bir sonraki hafta, öğretmen sınıfta notları açıklarken dedi ki:
- sizi bir daha test yapmayacağım, birbirinize bakıyorsunuz :d :d
yıllar yılları kovaladı ve öğretmen oldum. hem de ortaokulda değil, lisede. kendime dedim ki: ortaokullular bunu yapıyorsa liseliler ne yapmaz. ve her sınavı sadece sınavdan önceki teneffüste kağıda döküyorum. fotokopiden aldığım çıktıları da, sadece öğrencilere dağıtırken elimden bırakıyorum.
öğretmen masasının hemen önünde "gogo" lakaplı kara-kuru diye tabir ettiğimiz tipten bir arkadaşımız oturuyor. fen bilgisi dersinde öğretmenimiz, gogo derste konuştuğu için (evde abisinin 2. dünya savaşından kalma mekanik saç kesme makinesiyle traş ettiği tren yolu kafasına) kafasına sağlam bir şaplak indirdi ve sıraların arasında yoluna devam etti. gogo, öğretmenin görüş alanından çıkmasıyla birlikte ayağa kalktı ve rezil olmuş hissinin verdiği sinirle öğretmenin arkasından senin a... der gibi parmak işareti yaptı ve bir hışımla öğretmen masasındaki dosyasının içinden bir kağıdı çekti aldı (sırf ona zarar ziyan olsun diye). kağıda şöyle bir baktı ve sınıfa dönerek sessiz ama kocaman bir sevinç ünlemi yaptı, şampiyonlar ligi finalinde gol atmış futbolcu edasıyla.
teneffüs vaktinin gelmesiyle birlikte gogo'nun başına üşüştük ve kağıdın, bir hafta sonraki yazılı sınavı kağıdı olduğunu gördük. hemen içimizden bir kişi gönüllü oldu ve kırtasiyeye giderek sınıf mevcudu kadar fotokopi çektirdi. bir hafta sonra sınavda, kağıdı dayadık döşedik. tabii bütün sınıf 5 aldı.
artık sınıfça kolaya alışmıştık. ikinci sınav vakti geldiğinde sınav kağıdını elimize geçirme planları yapıyorduk. sınava bir hafta kala ders esnasında, planlanan 10 kişi öğretmen ayağa kalktığı anda soru sorma bahanesiyle etrafını sardık. o anda gogo fırlayıp masadaki dosyayı açtı ve sınav kağıdını buldu. gözcü arkadaşa okeyi çaktı. gözcü arkadaş öğretmenin etrafını saran bizlere okeyi çaktı ve hepimiz yerimize geçtik.
teneffüs vakti gogo'nun yakasına yapışıp kağıdı aldık ve sınav testti. yine fotokopi ve yine 1 hafta sonra sınavda bütün sınıf 5 aldı. bir sonraki hafta, öğretmen sınıfta notları açıklarken dedi ki:
- sizi bir daha test yapmayacağım, birbirinize bakıyorsunuz :d :d
yıllar yılları kovaladı ve öğretmen oldum. hem de ortaokulda değil, lisede. kendime dedim ki: ortaokullular bunu yapıyorsa liseliler ne yapmaz. ve her sınavı sadece sınavdan önceki teneffüste kağıda döküyorum. fotokopiden aldığım çıktıları da, sadece öğrencilere dağıtırken elimden bırakıyorum.
devamını gör...