sözler mi önemlidir yoksa davranışlar mı sorunsalı
sözlerimiz karakterimizi gösterir, davranışlarımız ise kişiliğimizi. eyleme geçmeyen hiçbir sözün kıymeti yoktur.
devamını gör...
mona lisa
kaşları olmayan bir bayan portresi.
leonardo da vinci tarafından yapılmıştır.
küçük bir bilgi:
kaşlarının olmaması o dönemde moda buymuş kadınlar kendilerin8 böyle güzel buluyormuş.
bir tablonun o dönemi yansıttığını da görebiliyoruz yani...
leonardo da vinci tarafından yapılmıştır.
küçük bir bilgi:
kaşlarının olmaması o dönemde moda buymuş kadınlar kendilerin8 böyle güzel buluyormuş.
bir tablonun o dönemi yansıttığını da görebiliyoruz yani...
devamını gör...
hıdırellez
türk kültürü içinde canlılığını koruyan, bahar bayramı niteliğinde kutlanan mevsimlik bayramımızdır. kışın bitişi yazın başlangıcı olarak kabul edilir bir nevi yılbaşıdır.
hıdırellez günü kuzular kesilir, eğlenceler düzenlenir, sağmal hayvanı olmayan evlere süt dağıtılır, sütten börek veya sütlaç yapılır. ip atanır, salıncakta sallanılır hatta salıncakta sallanırken saçını tarayanların saçlarının uzun olacağına inanılır. kazan kurulur toplu yemek yenir.
hıdırellez gecesi bir gül fidanının dibine dilekler adanır. dileklerin gerçekleşmesi için de buna canı gönülden inanılması gerekir.
hıdırellez günlerinde bir sürü adet ve inanma vardır. ne derece inanılır bilemem ama eskiden epey inanılıp gerçekleştirilirmiş.
virüs münasebetiyle birçok kutlama ya da rituel gerçekleştirilemeyecek olsa da üzülmeyin. niyet önemli. iyi bayramlar.
hıdırellez günü kuzular kesilir, eğlenceler düzenlenir, sağmal hayvanı olmayan evlere süt dağıtılır, sütten börek veya sütlaç yapılır. ip atanır, salıncakta sallanılır hatta salıncakta sallanırken saçını tarayanların saçlarının uzun olacağına inanılır. kazan kurulur toplu yemek yenir.
hıdırellez gecesi bir gül fidanının dibine dilekler adanır. dileklerin gerçekleşmesi için de buna canı gönülden inanılması gerekir.
hıdırellez günlerinde bir sürü adet ve inanma vardır. ne derece inanılır bilemem ama eskiden epey inanılıp gerçekleştirilirmiş.
virüs münasebetiyle birçok kutlama ya da rituel gerçekleştirilemeyecek olsa da üzülmeyin. niyet önemli. iyi bayramlar.
devamını gör...
babamın 4.evre kansere yakalanması
geçmiş olsun uralaltay ,babana acil şifalar dilerim. *
devamını gör...
türkiye'nin en kötü sözlüğü
amma bokladınız be ekşi sözlüğü. 21 yıllık sözlük orası, sen kimsin diye sormazlar mı.
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
mısır patlatmak ilk kimin aklına geldi çok merak ediyorum. bugün öğrendiğime göre tarlalardan toplanılan ham mısırın patlatılmış mısır olarak kullanabilmesi için değirmenden geçirip tanelerini ayırmak ve kurutmak gibi aşamalardan geçmesi gerekiyormuş. ilk bulduğunda alır haşlarsın, olmadı kızartsın falan da bu aşamalardan geçirip yüksek sıcaklık ve basınç altında patlatmak.. helal olsun gerçekten kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
devamını gör...
türkiye'de kimsenin işini düzgün yapmaması
kimse çalışmak istemiyor, çünkü çalışınca hakkını alamıyor, bu yüzden ne kadar kaytarırsa o kadar kar zannediyor,
benim hep gözlemlediğim bir şeydir bu, özellikle pandemi döneminde, boş dükkanlarda, akşama kadar oturup maaşını almaya alışan mağaza çalışanlarında da gördüm, bir mağazaya giriyorsunuz, bir kere girdiğiniz anda suratındaki öfkeyi görebilirsiniz, zaten size hissettiriyorlar, sonra eğer bir de soru sorarsanız, vay halinize, size suratınıza bakmadan, ağzının içinde yuvarlayarak zorla klişe bir cevabı yapıştırıyor resmen, ve gitmenizi istiyor, çünkü oturmaya devam edecek, çünkü sen onun rahatını bozdun, çünkü sadece maaş almak için orada, çünkü patronu ona değer vermiyor, onun emeğinin, katkısının filan da farkında değil, bunun hissettirilmediği bir çalışanda patronundan böyle intikam alıyor,
resmi dairelerde daha da kötü, dikkat edin kimse yüzünüze bakarak dinlemez, ciddiyet yoktur, taksi şoförleri deseniz öyledir, sadece gideceğiniz yerle ilgilenir, o da ne kadar para alacağını hesaplamak için, zaten kısa mesafeyse bir küfür etmediği kalır,
ben bir de çay içmekle de ilgili olduğunu düşünüyorum, sürekli çay içen bir millet olarak, 24 saat keyif yapma peşindeyiz, çay tansiyonu düşürür, vücuda su kaybettirir, çok fazla su içme kültürümüz de yok, hep bir rehavet, ve atalet içindeyiz, bende çok çay içerim, özellikle günde 2-3 defa taze sırf bergamuttan demlenmiş çay içerim, mesela bir ara yine beslenme düzenimi değiştirmiştim ve bu manasızca çay içme durumumu değiştirmeye çalıştım, zaten tansiyonum 5-10 , kansızlık var tabi bu kadar çay içmeye, bir dönem sadece sabah içiyordum, çayı azaltınca su içmeye de başladım, önceden hiç su içmeden 2-3 gün geçirebiliyordum, size sonuçları söyleyeyim tansiyonum 7-11 ve 8-12 olmaya başladı, çünkü fiziksel olarak daha çok ayakta durmaya başladım, enerjim yükseldi, verimliliğim arttı vs. şu anda yapamıyorum ama tekrar deniycem,
demem o ki her şey türk insanının mizacıyla, alışkanlıklarıyla alakalı, bunlar hep birbirini etkiliyor, hep bir şey için çalışmak öğretiliyor, sadece para için çalışmaz insan, neden çalışırız, nasıl çalışmalıyız, bu bilinci maalesef etrafımızdaki rol modellerimizden ne öğreniyoruz, ne de görüyoruz, o yüzden çalışma kültürü de oluşmuyor insanlarda.
benim hep gözlemlediğim bir şeydir bu, özellikle pandemi döneminde, boş dükkanlarda, akşama kadar oturup maaşını almaya alışan mağaza çalışanlarında da gördüm, bir mağazaya giriyorsunuz, bir kere girdiğiniz anda suratındaki öfkeyi görebilirsiniz, zaten size hissettiriyorlar, sonra eğer bir de soru sorarsanız, vay halinize, size suratınıza bakmadan, ağzının içinde yuvarlayarak zorla klişe bir cevabı yapıştırıyor resmen, ve gitmenizi istiyor, çünkü oturmaya devam edecek, çünkü sen onun rahatını bozdun, çünkü sadece maaş almak için orada, çünkü patronu ona değer vermiyor, onun emeğinin, katkısının filan da farkında değil, bunun hissettirilmediği bir çalışanda patronundan böyle intikam alıyor,
resmi dairelerde daha da kötü, dikkat edin kimse yüzünüze bakarak dinlemez, ciddiyet yoktur, taksi şoförleri deseniz öyledir, sadece gideceğiniz yerle ilgilenir, o da ne kadar para alacağını hesaplamak için, zaten kısa mesafeyse bir küfür etmediği kalır,
ben bir de çay içmekle de ilgili olduğunu düşünüyorum, sürekli çay içen bir millet olarak, 24 saat keyif yapma peşindeyiz, çay tansiyonu düşürür, vücuda su kaybettirir, çok fazla su içme kültürümüz de yok, hep bir rehavet, ve atalet içindeyiz, bende çok çay içerim, özellikle günde 2-3 defa taze sırf bergamuttan demlenmiş çay içerim, mesela bir ara yine beslenme düzenimi değiştirmiştim ve bu manasızca çay içme durumumu değiştirmeye çalıştım, zaten tansiyonum 5-10 , kansızlık var tabi bu kadar çay içmeye, bir dönem sadece sabah içiyordum, çayı azaltınca su içmeye de başladım, önceden hiç su içmeden 2-3 gün geçirebiliyordum, size sonuçları söyleyeyim tansiyonum 7-11 ve 8-12 olmaya başladı, çünkü fiziksel olarak daha çok ayakta durmaya başladım, enerjim yükseldi, verimliliğim arttı vs. şu anda yapamıyorum ama tekrar deniycem,
demem o ki her şey türk insanının mizacıyla, alışkanlıklarıyla alakalı, bunlar hep birbirini etkiliyor, hep bir şey için çalışmak öğretiliyor, sadece para için çalışmaz insan, neden çalışırız, nasıl çalışmalıyız, bu bilinci maalesef etrafımızdaki rol modellerimizden ne öğreniyoruz, ne de görüyoruz, o yüzden çalışma kültürü de oluşmuyor insanlarda.
devamını gör...
avazı çıktığı kadar bağırmak
bahsedildiği gibi başkalarının duyma ihtimalinin düşük olduğu bir yerde yapılması makul olan eylem. kimsenin umrunda olmadığı ve saçmalamaya en müsait yer olan köyde yapıyorum ben bunu. çok rahatlatıyor hatta özgür hissettiriyor.
devamını gör...
namaz kılan insan hak yemez kötülük etmez
diyanet işleri başkanı prof.dr. ali erbaş'ın yaptıgı açıklamadır. namaz kılan insan hak yemez kötülük yapmaz. öyle olmasını çok ama çok isterdik bizde.
devamını gör...
asla sözcüğünü yanlış kullanan insanlar
umurumda olmayan insanlardır.
isteyen istediği şekilde kullanır kardeşim.
millet ne kadar meraklı birbirinin yanlışını düzeltmeye yahu?
isteyen istediği şekilde kullanır kardeşim.
millet ne kadar meraklı birbirinin yanlışını düzeltmeye yahu?
devamını gör...
hayatı tek kelime ile anlat
deneyim.
devamını gör...
okuduğun kitabın yazarından etkilenmek
şayet bu gogol'se evet dediğim başlık.ölü canlar'ı okuduktan sonra bu kitabın bi devamı olmalı diye iç geçirip yazarı iyice araştırdım ve yazarın, bir buhran sırasında, kitabın diğer bölümlerini yaktığını öğrendim.. niçin? ama neden?
bu durum, ona olan merakımı ve beyninin derinliklerini, geçirdiği evreleri ve o buhran perdesini bir kat daha artırdı. .. evet etkilendim. ve bu etki: bir psikiyatrın, hastasına olan merakıyla özdeşik.
bu durum, ona olan merakımı ve beyninin derinliklerini, geçirdiği evreleri ve o buhran perdesini bir kat daha artırdı. .. evet etkilendim. ve bu etki: bir psikiyatrın, hastasına olan merakıyla özdeşik.
devamını gör...
neşet ertaş türkülerinden alıntılar
sen ağladın canım, ben ise yandım...
devamını gör...
beynelmilel
sırrı süreyya önder'in yönetmenliğinin yanı sıra senaristliğini de yaptığı film 2006 yılında çekilmiş 2007 yılında ise gösterime girmiştir. başrollerinde özgü namal cezmi baskın umut kurt oynamıştır yine dilber ay oktay kaynarca gibi bir çok ünlü ismide filmde görmek mümkündür. 12 eylül darbesi sonrasında doğuda yerel halkın istibdat yönetimi ile ilişkilerini işlemiş ve yerel müzisyenlerin aile yaşantılarına yer vermiştir. komedi filmi olmasına rağmen duygusal yoğunluğu çok fazla olan sahneleri de yok değildir.
adıyamanda yerel müzisyenler olan gevendelerin sıkıyönetim komutanı tarafından düzenli bir orkestraya dönüştürülmeye çalışılması ile film sarpa sarmaya başlar. benim bu filme aşık olma sebeplerimden birisi ise daha önce hakkında yazdığım bacha bazi geleneğinin türkiye'de hala nasıl yaşatıldığına değiniyor olmasıdır. darbenin, kanlı, vurdulu kırdılı tüm süreçlerini ustaca bir şekilde anlatmış ama buna rağmen çok fazla şiddet sahnesine de yer vermemiştir. çok fazla ismin çok fazla kez ustalıkla hiciv edildiği filmin imbd puanı ise 7,2'dir.
devrimciyse canı yok mu?*
adıyamanda yerel müzisyenler olan gevendelerin sıkıyönetim komutanı tarafından düzenli bir orkestraya dönüştürülmeye çalışılması ile film sarpa sarmaya başlar. benim bu filme aşık olma sebeplerimden birisi ise daha önce hakkında yazdığım bacha bazi geleneğinin türkiye'de hala nasıl yaşatıldığına değiniyor olmasıdır. darbenin, kanlı, vurdulu kırdılı tüm süreçlerini ustaca bir şekilde anlatmış ama buna rağmen çok fazla şiddet sahnesine de yer vermemiştir. çok fazla ismin çok fazla kez ustalıkla hiciv edildiği filmin imbd puanı ise 7,2'dir.
devrimciyse canı yok mu?*
devamını gör...
filenin sultanları’nın elle tutulur bir başarısı olmaması
böyle aptal sürüsü barındıran bir ülkeden çıkıp da isimlerini dünyaya duyurmak, mücadele etmek; özellikle genç kızlara, kadınlara örnek olmak ve cesaret vermek başarı değilse nedir dediğim başlığımsı.
ikincilik, üçüncülük, dördüncülük; iyi oyunculara sahip olmak gayet başarıdır, anlayana. kişi herkesi kendi gibi bilirmiş ne diyelim. güzel kızlar, dolgun kalçalar, hareketli bacaklar görmek isteyenler için içeriği başka siteler var, videolar, fotoğraflar var. amacı bu olan niye otursun maç izlesin? ne spora saygınız var ne de sporcuya.
ikincilik, üçüncülük, dördüncülük; iyi oyunculara sahip olmak gayet başarıdır, anlayana. kişi herkesi kendi gibi bilirmiş ne diyelim. güzel kızlar, dolgun kalçalar, hareketli bacaklar görmek isteyenler için içeriği başka siteler var, videolar, fotoğraflar var. amacı bu olan niye otursun maç izlesin? ne spora saygınız var ne de sporcuya.
devamını gör...
amentü
ismet bey 74 yılında müslümanca bir yaşama geçişinin ilanı ve adeta bir deklarasyon olarak bu şiiri sezai karakoç’un diriliş dergisinde yayımlar. satır araları dikkatle incelendiğinde bu dönüşümün, yeni bir kavrayışın açıkça dizelere serpiştirildiğini fark ediyor insan. bu arka planına hiç bakmaksızın da çok güçlü çok yalın bir şiirdir kendileri.
“ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.“
“ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.“
devamını gör...
denemeler
"delilik değil midir, sorarım, ölüm korkusundan ölmek?*
devamını gör...



