yaşlı adam ve deniz
uzun süredir balık tutamayan kübalı yaşlı balıkçı ve ona inanan, yardımcı olan balıkçı çırağı bir çocuğun hikayesini anlatıyor.kısa ve güzel bir kitap.
devamını gör...
kitapların kitaplıktaki diziliş şekli
ben bir ara renk uyumuna göre dizmiştim, güzel duruyor. denenebilir.
devamını gör...
kültürlenme
farklı toplumlar arasındaki etkileşime denir efem... bu kültürler bir araya gelerek, başka topluluklara özgü öğeleri
kendi kültürlerinde birleştirir..işte buna kültürlenme diyoruz.
çıkar göster derseniz gösteremeyeceğim lakin, başka kültürlerle etkileşim japonlar için olmazsa olmazmış.
ilerlemenin yegane yolu olarak gördüklerini okumuştum özellikle de teknolojik işlerde.
kendi kültürlerinde birleştirir..işte buna kültürlenme diyoruz.
çıkar göster derseniz gösteremeyeceğim lakin, başka kültürlerle etkileşim japonlar için olmazsa olmazmış.
ilerlemenin yegane yolu olarak gördüklerini okumuştum özellikle de teknolojik işlerde.
devamını gör...
146'dan internete girmiş efsane nesil
sonucunda kabarık telefon faturası ile aile büyüklerinin hışmına uğramış nesildir.
devamını gör...
dünyanın en çabuk biten şeyi
hafta sonu.
devamını gör...
yazarların terapi yöntemleri
sigara - kahve.
devamını gör...
sahra çölü
sahra kelimesi hem çöl hem de kır anlamına gelir. yani sahra çölü derken aslında "çöl çölü" ya da "kır çölü" demiş oluruz. ilginç.
devamını gör...
eti cicibebe
her gün afiyetle gömdüğüm yiyecektir.
kocaman adamların bayıla bayıla yediği bisküvidir.
koca bebeklere göre olan versiyonunu çıkarsınlar efendi gibi tüketelim.
kocaman adamların bayıla bayıla yediği bisküvidir.
koca bebeklere göre olan versiyonunu çıkarsınlar efendi gibi tüketelim.
devamını gör...
kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi
körlük, satranç, yeraltından notlar, simyacı, hayvan çiftliği, medyum ve daha nicesi.....
devamını gör...
aimonomia
yunanca kökenli bir kelime. bir durumu/olayı öğrenmekten korkmak anlamına gelmektedir. öğrenince büyüsünü ve gizemini kaybedeceğini düşünüp endişe ve kaygı duymasıdır.
devamını gör...
regl olmasından bahseden kadın
#1692343 durduk yere derken? ereksiyonla bu bir mi? kadın da tahrik oluyor farkında mısınız? sizin tahrik olmanızla bizimki arasında bir fark yok. regl sizin hayatınızda bir şeyle kıyaslanamaz. o yüzden sapır supur konuşmayın derim.
sanki sokaktaki adamı çevirip söylüyoruz.. sevgilimize söylüyoruz zaten bırakın ona da tahammül etsin o paşalar.
#1692350 sen de koçero.. içimdeki feministi uyandırmayın. vücudumuza figürümüze bayılıyorsunuz. sokakta soyar gibi kesmeyi biliyorsunuz. östrojenden ve sebep olduğu regl döngüsünden o. eğer kadın vücudundan bahsedecekseniz regli de kabul edeceksiniz.
sanki sokaktaki adamı çevirip söylüyoruz.. sevgilimize söylüyoruz zaten bırakın ona da tahammül etsin o paşalar.
#1692350 sen de koçero.. içimdeki feministi uyandırmayın. vücudumuza figürümüze bayılıyorsunuz. sokakta soyar gibi kesmeyi biliyorsunuz. östrojenden ve sebep olduğu regl döngüsünden o. eğer kadın vücudundan bahsedecekseniz regli de kabul edeceksiniz.
devamını gör...
yanlışlıkla beğenince beğeniyi geri alan tip
bana da beğenmediğimi ya da nötr olduğumu beğenmek dürüstçe gelmiyor. yanlışlıkla olduysa geri alırım.
devamını gör...
ilk başta sevilmeyip zamanla alışılan şeyler
bu olayın sebebinin ön yargı olduğunu düşünüyorum. tanıdığım çoğu insana karşı ilk başta ısınamam, ilk defa dinlediğim şarkıları eğrelti bulurum ve bunun gibi birçok örnek daha. bazen bakmanın sadece bir eylem olmaması gerektiğini hatırlıyorum. bunu birçok kez hatırlamam, hayatıma uygulamam gerek, ancak ön yargıların çok tatlı geldiği yadsınamaz. ön yargılar kırılamaz belki, ama önüne geçilebilir. bu hareket de kazanılmış bir reflekse dönüşebilir ve başka ön yargılar için farkındalık sahibi olmanın önü açabilir.
devamını gör...
toraman
hüseyin rahmi gürpınar romanı.
kitabın kaleme alındığı tarih, hicri 1335. hangi ayda yazıldığını bilmediğimden, 1915-16 yılı olmalı, ben de doğrudan bu yazımını okudum, yani orijinal metin.
yaşı 58'e gelmiş, şuayip iyi para kazanmaktadır. bütün hayatı, tek düze geçmiş, sürekli çeşitli burhanlar yaşayan bir kadınla evlenmiş, hayatını da bu şekilde idame etmektedir. eşi hasna hanım kitabın başında, komşusu adile hanımla girdiği diyalogla ya da mahalle dedikodusuyla, eğitimini ve kültürünü göstermektedir. hemen belirtmek gerekiyor ki hasna hanımın komşusu adile hanımla olan diyaloğunda ilginç bir detay var. iki kadının da kullandığı dil neredeyse günümüz turkcesidir ve bi dil de neredeyse yabancı hiçbir kelime yok. hüseyin rahmi'nin ağdalı ve ağır dili gözönüne alınınca bu detay hemen göze çarpıyor. iki de çocukları var, aziz-toraman- ve sabıre.
tum hayatını tek düze yaşayan şuayip bey, hayatını bir dramaya çeviren hasna hanımın yaşlanmasıyla bir buhran içindedir. dönemin istanbul'unu gözönüne alınca, şuayip beyin kazandığı paraların namı kısa sürede belli başlı çevrelere ulaşır. neredeyse her romanında seks işçisini konu alan hüseyin rahmi, yine yaşını almış, eski bir fahiseyi suayip'in bürosuna yerleştirir. kadın şuayip beyin, körlenmis cinsel arzusunu diriltemeyince, henüz 16,17 yaşında olan kızını devreye sokar. elbette kız dillere destan bir guzeliktedir ve bir süre sonra, şuayip beyi ayartır. lakin, kız bir metres olarak değil, evlilik şartıyla adamla birlikte olur. kız annesini ifşa ederek, annesinin kendisini yaşlı bir adama satmaya çalıştığını, eğer kendisine sahip çıkarsa onunla evleneceğini dile getirir. bunların hepsi bir tuzak olduğunu söylemeye gerek yok.
binnaz, annesinin kimden olduğu belli olmayan, umumihane'de büyümüş biridir. suayip'e anlattığı gibi ne eline erkek eli değmemistir ne de uzak sakın bir yaşam yaşama peşindedir. burada söyle bir sorun var, suayip'in evlenmek istediği ya da evlendiği binnaz, suayip'in oğlunun eski sevgilisidir. tabii bu gerçek, evlilik olduktan sonra ortaya çıkıyor. ve suayip'in oğlu ile binnaz, durumu kimseye belli etmeden birlikte olmaya devam ediyorlar.
yıl 1916, 58 yaşında bir adam, 48 yaşında eşi ve iki çocuk. 58 yaşında adam, genç bir kadınla evliliğe kalkıyor ve burada ciddi bir tuzağa düşürülüyor, çünkü kız kendisini tanıttığı gibi değil. ne geçmişi, ne de kafasında kurduğu dünya. 58 yaşında torunu yaşında bir kızla evleniyor ve kız çocuğunun eski sevgilisi çıkıyor. birbirlerini tekrar görür görmez - çünkü binnaz'ın annesi çulsuz aziz'le görüştürmek istemiyor, evet aziz çulsuz çünkü şuayip bey kazandığı paralardan kimseye bahsetmiyor- kollarına atılıp, kaldıkları yerden devam ediyorlar. bir nevi aziz, üvey annesiyle birlikte oluyor. yazıldığı dönem itibariyle romanın son derece cesur olduğunu belirtmek gerekiyor.
yazar, ilişki ağını kurduktan sonra karakterleri tek tek analize girisiyor. kim haklıydı? eşi yaşlanan, şuayip mi? kocasını başka kadına kaptıran hasna hanım mı? yoksa oğlu aziz mi? ya da babası dahi belki olmayan binnaz mı? roman kaybedenler klubu gibi. herkes haklı, herkes haksız.
dikkatimi çeken bir husus da şu, ya hüseyin rahmi'nin bu dönemde kafası karışık ya da roman üzerinden birilerine mesaj veriyor. çünkü tebessüm-i elem'de, evlilik hayatının nasıl olması gerektiği hususunda, vaaz veren yazar, bu romanında şuayip karakteri üzerinden evliliği yerden yere vuruyor. denilebilir ki, 58 yaşında evlenen bir adam için bu psikoloji normal değil mi? hayır değil çünkü şuayip 16,17 tadında evlendiği kız üzerinden değil, ilk eşi üzerinden de aynı eleştiriyi yapıyor. araştırmacılar, editörler hüseyin rahmi 'nın neden hiç evlenmedigine keşfetmeye çalışıyorlar. toraman romanında neden evlenmediğini açıkça ortaya koyuyor. burada dikkatimi başka bir husus celbetti, o da su; şuayip karakteri dilinden, doğanın bir kanunu olmadığını doğanın bir kaos barındırdığını evlilik betimlemesi üzerinden ifade ediyor. peki, diğer romanlarında "determinizmc felsefesi dediği şey üzerinden yeni kuşağı yerden yere vuran, hüseyin rahmi ne oluyor da, tek düze yaşayan yaşlı bir türk üzerinden bu defa da, aile kuramını hedef alıyor? bana göre yazar, içine girdiği yazar psikolojisini çok ama çok iyi analiz ederek, hem karakterin içine giriyor hem de zaman zaman karakterlerden bağımsız, nesnel bir tanım koyuyor ortaya. toraman romanı net bir şekilde, türk aile yapısının iki yüzlülüğünü hedef alıyor. ek olarak tüm dönem yazarları gibi, hüseyin rahmi'nin de kafası karışık. belki bu kafası karışıklığı olumsuz bir anlamda anlıyor olabilirsiniz fakat değil, çünkü hızla ama hızla bu insanların gözü önünde birçok şey, altüst oluyor. hatırlayın, avrupa'da darwin türlerin kökeni kitabını yayınlandığında, birçok kişi intihar ediyor, bunun anlamı nedir? insanların yüzyıllarca savunduğu, bağlı olduğu değerleri ellerinin altından çekip alıyorsun, bu kolay bir şeyden değil. dostoyevski'nin kafası çok mu net? ihtilal için, çarlık rejimine muhalefet eden dostoyevski, hayata gözlerini karamazov kardeşler adlı son eserinde ortodoks klisesine bağlılık ederek yumuyor. karamazov kardeşler de yazar başından sonuna kadar, açık bir şekilde ortodoks klisesinin propagandasını yapıyor.
romana dönelim, iki bukle vermek istiyorum. birini verdim aslında, suayip'in oğluyla olan konuşmasında evlilik kurumunu yerden yere vurması. ikincisi ise, binnaz'ın roman sonunda, şuayip kendisinden şüphe ederken isyan edip söyledikleri,
" ahmak adam, hiç bir şey bildiğin yok! her bir fenalık benim beynimde de vardır. kalbimde de. içimde de, dışımda da... anlıyor musun? habenneka? aynaya git de suratına bak! boyalı kukla! üzerine hıyanet edersem beni kim ayı playabilir? bile bile aldın pzevenk! bana adlan sanlan orospu servinaz'ın kızı binnaz derler. siz namuskarlığı aynalı, oyuncaklı, süslü tasması altında yaşayan insanlar... kendinize hoş gelen her fenalığı işler, fakat adını değiştirerek, kitaba uydurarak irtikap edersiniz. evet, bu dünya bütün sania ile kelime oyunuyla, bilerek aldatmak ve aldanmakla dönüyor. ihtiyar zevcenizin üzerine torununuz yerinde bir kızcağız aldığınız zaman vicdanınız size hiçbir itibda bulunmaz. bu genç kadın tabiattan hisse-i telezzüzünüzü istediği vakit meydana müthiş iki kelime çıkarırsınız: ırz ve namus... işte size manalarını zevkinize göre tefsir ettiğiniz iki lügat. "
tek kelime ile müthiş, müthiş. bu satırlar yazıldığında cumhuriyet'in henüz ilan edilmediğini akıldan çıkarmayın.
son olarak, hüseyin rahmi binnaz'ın da isyan ettirerek, dediğim gibi herkesin haklı, herkesin haksız olduğu bir son ile bizi basbasa bırakır.
kitabın kaleme alındığı tarih, hicri 1335. hangi ayda yazıldığını bilmediğimden, 1915-16 yılı olmalı, ben de doğrudan bu yazımını okudum, yani orijinal metin.
yaşı 58'e gelmiş, şuayip iyi para kazanmaktadır. bütün hayatı, tek düze geçmiş, sürekli çeşitli burhanlar yaşayan bir kadınla evlenmiş, hayatını da bu şekilde idame etmektedir. eşi hasna hanım kitabın başında, komşusu adile hanımla girdiği diyalogla ya da mahalle dedikodusuyla, eğitimini ve kültürünü göstermektedir. hemen belirtmek gerekiyor ki hasna hanımın komşusu adile hanımla olan diyaloğunda ilginç bir detay var. iki kadının da kullandığı dil neredeyse günümüz turkcesidir ve bi dil de neredeyse yabancı hiçbir kelime yok. hüseyin rahmi'nin ağdalı ve ağır dili gözönüne alınınca bu detay hemen göze çarpıyor. iki de çocukları var, aziz-toraman- ve sabıre.
tum hayatını tek düze yaşayan şuayip bey, hayatını bir dramaya çeviren hasna hanımın yaşlanmasıyla bir buhran içindedir. dönemin istanbul'unu gözönüne alınca, şuayip beyin kazandığı paraların namı kısa sürede belli başlı çevrelere ulaşır. neredeyse her romanında seks işçisini konu alan hüseyin rahmi, yine yaşını almış, eski bir fahiseyi suayip'in bürosuna yerleştirir. kadın şuayip beyin, körlenmis cinsel arzusunu diriltemeyince, henüz 16,17 yaşında olan kızını devreye sokar. elbette kız dillere destan bir guzeliktedir ve bir süre sonra, şuayip beyi ayartır. lakin, kız bir metres olarak değil, evlilik şartıyla adamla birlikte olur. kız annesini ifşa ederek, annesinin kendisini yaşlı bir adama satmaya çalıştığını, eğer kendisine sahip çıkarsa onunla evleneceğini dile getirir. bunların hepsi bir tuzak olduğunu söylemeye gerek yok.
binnaz, annesinin kimden olduğu belli olmayan, umumihane'de büyümüş biridir. suayip'e anlattığı gibi ne eline erkek eli değmemistir ne de uzak sakın bir yaşam yaşama peşindedir. burada söyle bir sorun var, suayip'in evlenmek istediği ya da evlendiği binnaz, suayip'in oğlunun eski sevgilisidir. tabii bu gerçek, evlilik olduktan sonra ortaya çıkıyor. ve suayip'in oğlu ile binnaz, durumu kimseye belli etmeden birlikte olmaya devam ediyorlar.
yıl 1916, 58 yaşında bir adam, 48 yaşında eşi ve iki çocuk. 58 yaşında adam, genç bir kadınla evliliğe kalkıyor ve burada ciddi bir tuzağa düşürülüyor, çünkü kız kendisini tanıttığı gibi değil. ne geçmişi, ne de kafasında kurduğu dünya. 58 yaşında torunu yaşında bir kızla evleniyor ve kız çocuğunun eski sevgilisi çıkıyor. birbirlerini tekrar görür görmez - çünkü binnaz'ın annesi çulsuz aziz'le görüştürmek istemiyor, evet aziz çulsuz çünkü şuayip bey kazandığı paralardan kimseye bahsetmiyor- kollarına atılıp, kaldıkları yerden devam ediyorlar. bir nevi aziz, üvey annesiyle birlikte oluyor. yazıldığı dönem itibariyle romanın son derece cesur olduğunu belirtmek gerekiyor.
yazar, ilişki ağını kurduktan sonra karakterleri tek tek analize girisiyor. kim haklıydı? eşi yaşlanan, şuayip mi? kocasını başka kadına kaptıran hasna hanım mı? yoksa oğlu aziz mi? ya da babası dahi belki olmayan binnaz mı? roman kaybedenler klubu gibi. herkes haklı, herkes haksız.
dikkatimi çeken bir husus da şu, ya hüseyin rahmi'nin bu dönemde kafası karışık ya da roman üzerinden birilerine mesaj veriyor. çünkü tebessüm-i elem'de, evlilik hayatının nasıl olması gerektiği hususunda, vaaz veren yazar, bu romanında şuayip karakteri üzerinden evliliği yerden yere vuruyor. denilebilir ki, 58 yaşında evlenen bir adam için bu psikoloji normal değil mi? hayır değil çünkü şuayip 16,17 tadında evlendiği kız üzerinden değil, ilk eşi üzerinden de aynı eleştiriyi yapıyor. araştırmacılar, editörler hüseyin rahmi 'nın neden hiç evlenmedigine keşfetmeye çalışıyorlar. toraman romanında neden evlenmediğini açıkça ortaya koyuyor. burada dikkatimi başka bir husus celbetti, o da su; şuayip karakteri dilinden, doğanın bir kanunu olmadığını doğanın bir kaos barındırdığını evlilik betimlemesi üzerinden ifade ediyor. peki, diğer romanlarında "determinizmc felsefesi dediği şey üzerinden yeni kuşağı yerden yere vuran, hüseyin rahmi ne oluyor da, tek düze yaşayan yaşlı bir türk üzerinden bu defa da, aile kuramını hedef alıyor? bana göre yazar, içine girdiği yazar psikolojisini çok ama çok iyi analiz ederek, hem karakterin içine giriyor hem de zaman zaman karakterlerden bağımsız, nesnel bir tanım koyuyor ortaya. toraman romanı net bir şekilde, türk aile yapısının iki yüzlülüğünü hedef alıyor. ek olarak tüm dönem yazarları gibi, hüseyin rahmi'nin de kafası karışık. belki bu kafası karışıklığı olumsuz bir anlamda anlıyor olabilirsiniz fakat değil, çünkü hızla ama hızla bu insanların gözü önünde birçok şey, altüst oluyor. hatırlayın, avrupa'da darwin türlerin kökeni kitabını yayınlandığında, birçok kişi intihar ediyor, bunun anlamı nedir? insanların yüzyıllarca savunduğu, bağlı olduğu değerleri ellerinin altından çekip alıyorsun, bu kolay bir şeyden değil. dostoyevski'nin kafası çok mu net? ihtilal için, çarlık rejimine muhalefet eden dostoyevski, hayata gözlerini karamazov kardeşler adlı son eserinde ortodoks klisesine bağlılık ederek yumuyor. karamazov kardeşler de yazar başından sonuna kadar, açık bir şekilde ortodoks klisesinin propagandasını yapıyor.
romana dönelim, iki bukle vermek istiyorum. birini verdim aslında, suayip'in oğluyla olan konuşmasında evlilik kurumunu yerden yere vurması. ikincisi ise, binnaz'ın roman sonunda, şuayip kendisinden şüphe ederken isyan edip söyledikleri,
" ahmak adam, hiç bir şey bildiğin yok! her bir fenalık benim beynimde de vardır. kalbimde de. içimde de, dışımda da... anlıyor musun? habenneka? aynaya git de suratına bak! boyalı kukla! üzerine hıyanet edersem beni kim ayı playabilir? bile bile aldın pzevenk! bana adlan sanlan orospu servinaz'ın kızı binnaz derler. siz namuskarlığı aynalı, oyuncaklı, süslü tasması altında yaşayan insanlar... kendinize hoş gelen her fenalığı işler, fakat adını değiştirerek, kitaba uydurarak irtikap edersiniz. evet, bu dünya bütün sania ile kelime oyunuyla, bilerek aldatmak ve aldanmakla dönüyor. ihtiyar zevcenizin üzerine torununuz yerinde bir kızcağız aldığınız zaman vicdanınız size hiçbir itibda bulunmaz. bu genç kadın tabiattan hisse-i telezzüzünüzü istediği vakit meydana müthiş iki kelime çıkarırsınız: ırz ve namus... işte size manalarını zevkinize göre tefsir ettiğiniz iki lügat. "
tek kelime ile müthiş, müthiş. bu satırlar yazıldığında cumhuriyet'in henüz ilan edilmediğini akıldan çıkarmayın.
son olarak, hüseyin rahmi binnaz'ın da isyan ettirerek, dediğim gibi herkesin haklı, herkesin haksız olduğu bir son ile bizi basbasa bırakır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının kapak fotoğrafları
tom rosenthal - don't die curious şarkısının klibinden bir kare.
sözlükten bir yazarımızın önerisi ile keşfettiğim ve oldukça sevdiğim bir şarkıdır aynı zamanda.
sözlükten bir yazarımızın önerisi ile keşfettiğim ve oldukça sevdiğim bir şarkıdır aynı zamanda.
devamını gör...
kusmak
daha kibar hali "istifra etmek" şeklinde tanımlanabilir. çok fazla alkol alındığında (özellikle tekila) görülmesi çok olası bir mide reaksiyonudur.
devamını gör...
sözlükte herkesin birbirinin sesine düşmesi
off, boş yapmayın. iki güzel şey dedik diye kimseye yürümüş olmuyoruz. bu nasıl bir sığlıktır.
devamını gör...
midas
en ilginç bulduğum mitolojik öykü, apollon'un yarışmayı kaybettikten sonraki gazabı bugünün müzik tanrılarının tavırlarına miras kalmış gibi adeta.* bu efsanenin resimlerle anlatılan bir versiyonu afyon karayolunda yanılmıyorsam dinar/suçıkan tarafına kare kare resmedilmişti belediye tarafından, ankara-izmir arası yolculuklarda oradan geçerken canlı bir çizgi roman etkisi yaratırdı. * keza pan'ın da suçıkan tarafında yaşadığı rivayet edilir.
birçok romana, tabloya ve tiyatro oyununa ilham olan zavallı midas'ın hikayesini türkçede en iyi anlatan güngör dilmen olsa gerek. şöyle bir radyo tiyatrosunda efsane isimlerden dinlemek için:
birçok romana, tabloya ve tiyatro oyununa ilham olan zavallı midas'ın hikayesini türkçede en iyi anlatan güngör dilmen olsa gerek. şöyle bir radyo tiyatrosunda efsane isimlerden dinlemek için:
devamını gör...
1000000. tanım
yavaş yavaş yaklaşan tanımdır.
#100069
yukarıdaki tanım 2020'nin son ayının başında girilmiş. şu an mayıs'tayız. yani ortalama 5 ayda 900000 tanım girilmiş. sözlüğün çığ gibi büyümesinin ispatı.
#100069
yukarıdaki tanım 2020'nin son ayının başında girilmiş. şu an mayıs'tayız. yani ortalama 5 ayda 900000 tanım girilmiş. sözlüğün çığ gibi büyümesinin ispatı.
devamını gör...
