yazar : yaşar kemal
yayım yılı : 1970
ağrı'nın bir köyünde geçen uzun öyküdür. ahmet ve gülbahar' ın aşkının yanında efsaneleri, inanışları ve anadolu insanının yaşamını - psikolojisini anlatan bir eserdir.
yayım yılı : 1970
ağrı'nın bir köyünde geçen uzun öyküdür. ahmet ve gülbahar' ın aşkının yanında efsaneleri, inanışları ve anadolu insanının yaşamını - psikolojisini anlatan bir eserdir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "cocuklugunu ozleyen genc adam" tarafından 28.01.2021 13:43 tarihinde açılmıştır.
1.
yaşar kemal'in yazdığı, tek çırpıda okunabilecek bir romandır. at meselesi ile başlayan konu efsaneleşmiş aşk hikayesine dönmektedir.
ilk defa bu romanda bir kızın bir oğlana saç telini vermesi, oğlanı sevdiği anlamına geldiğini yeni öğrendim. anadolu'da ve güneydoğu'da böyle gelenekler varmış galiba. gülbahar, ahmed'i kurtarmak için memo'ya saç telini veriyor. hikayenin sonunda bu saç teli yüzünden koca bir aşk mahvoluyor.
etkisinden birkaç gün çıkamayacağım bir yaşar kemal romanı. müthiş bir eser.
ilk defa bu romanda bir kızın bir oğlana saç telini vermesi, oğlanı sevdiği anlamına geldiğini yeni öğrendim. anadolu'da ve güneydoğu'da böyle gelenekler varmış galiba. gülbahar, ahmed'i kurtarmak için memo'ya saç telini veriyor. hikayenin sonunda bu saç teli yüzünden koca bir aşk mahvoluyor.
etkisinden birkaç gün çıkamayacağım bir yaşar kemal romanı. müthiş bir eser.
devamını gör...
2.
ağrıdağı efsanesi bir aşk efsanesidir. ama sıradan bir aşk efsanesi değil. başlarken bir at meselesiyle başlar. at ahmet'in evinin önüne gelir. dağın yaşlısı sofi ile ahmet atı üç kere uzağa bırakırlar ama at her seferinde ahmet'in kapısına gelir. artık at ona hak yadigarıdır ve sahibi isteyecek olsa bile kellesini verir ama atı geri veremez. verirse kimse onun yüzüne bakmaz ve ağrı dağı'nın laneti onların üzerine çöker. dağın öfkesi onları boğar. durum böyleyken at bir paşanın çıkar ve başlar bir çekişme. paşa'nın kızı gülbahar ve ahmet tüm bu kargaşanın içinde büyük bir aşka tutulurlar. bu imkansız aşkın ünü ülke sınırlarının bile dışına taşar. her yerden insanlar akın ederek gelirler. peki ne mi olur? ah ahmet. boyun posun devrilsin. sonu içinizi dağlayacak bir efsane. böyle bir efsaneyi de bu kadar güzel ancak yaşar kemal gibi bir efsane yazabilirdi zaten. karakterlerin psikolojileri ancak bu kadar güzel okuyucuya yansıtılabilirdi.
kitapta karşılıksız seven bir erkek, bu erkeğin masum aşkı, sevdiği kadın için sevdiğinin sevdiğine kavuşmasına bile yardım etmesi çok dokunaklıydı. böyle seven erkekler sadece kitaplar da mı var be. ah yürek dağladın koca yiğit.
peki diğer yandan bir erkek çeşidine daha göz atalım. sevdiği kadın onun canını kurtarmak için canını bile feda etmeye hazırken onun yüreğinde hâlâ kuşkuların zehirli sarmaşıklarının kök salması. allahtan daha belanı mı arıyorsun be adam. püü senin kalıbına.
ulan ahmet. canın çıksın e mi. böyle aşk mı olur ahmet. gülbahar'ı gerçek seven memoydu. sen onu hiç hak etmedin. senin hak ettiğin ölümünün sevdiğinin ellerinden olmasıydı. yazık değil miydi o kıza yaptığın hakaretler imalar. o sana koşulsuz kendini teslim etmişken, senin aşkından aklını kaybedecek kadar seni severken senin ona olan güvensizliğin. ah memo, yiğit memo. efsane sensin memo.
şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. karanlığa ışığa, her şeye, her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. onun sırrına ulaşamayacaklar.
syf. 13.
evet belki bir gün gelecek insan bu dünyadan silinip gidecek ve ne biz ne de bizden sonra bizi keşfedecek o canlılar insanoğlunun sırrını asla çözemeyecekler.
kitapta karşılıksız seven bir erkek, bu erkeğin masum aşkı, sevdiği kadın için sevdiğinin sevdiğine kavuşmasına bile yardım etmesi çok dokunaklıydı. böyle seven erkekler sadece kitaplar da mı var be. ah yürek dağladın koca yiğit.
peki diğer yandan bir erkek çeşidine daha göz atalım. sevdiği kadın onun canını kurtarmak için canını bile feda etmeye hazırken onun yüreğinde hâlâ kuşkuların zehirli sarmaşıklarının kök salması. allahtan daha belanı mı arıyorsun be adam. püü senin kalıbına.
ulan ahmet. canın çıksın e mi. böyle aşk mı olur ahmet. gülbahar'ı gerçek seven memoydu. sen onu hiç hak etmedin. senin hak ettiğin ölümünün sevdiğinin ellerinden olmasıydı. yazık değil miydi o kıza yaptığın hakaretler imalar. o sana koşulsuz kendini teslim etmişken, senin aşkından aklını kaybedecek kadar seni severken senin ona olan güvensizliğin. ah memo, yiğit memo. efsane sensin memo.
şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. karanlığa ışığa, her şeye, her şeye akıl erdirecekler, tek insanoğluna güçleri yetmeyecek. onun sırrına ulaşamayacaklar.
syf. 13.
evet belki bir gün gelecek insan bu dünyadan silinip gidecek ve ne biz ne de bizden sonra bizi keşfedecek o canlılar insanoğlunun sırrını asla çözemeyecekler.
devamını gör...
3.
gülbahar'ın sadakati, aşkı için her zorluğa göğüs germesi çok etkileyiciydi. cesaretle dağları delen ahmet'in kuşku gölünde boğulması çok manidardı. insan'ın gücü her şey'e yeterde içindeki duyguya söz geçiremez, bir ona yenilir. o da onun en büyük sınavıdır.
yaşar kemal'in ders niteliğindeki bu eser'i destansı bir anlatımla bir oturuşta okutturuyor. abidin dino'nun çizimleri bu masalsı anlatımı destekler nitelikte. hiç bitmesin denilen kitaplardan.
yaşar kemal'in ders niteliğindeki bu eser'i destansı bir anlatımla bir oturuşta okutturuyor. abidin dino'nun çizimleri bu masalsı anlatımı destekler nitelikte. hiç bitmesin denilen kitaplardan.
devamını gör...
4.
tasvirlerden öyle çok etkilendim ki kitap biter bitmez küp gölü'nün, ağrı dağı'nın fotoğraflarına baktım. sonra da ağrı buradan ne kadar sürer acaba diye merak ettim ama bir gün gidersem baharın gelişini görmek isterim tabii.
etkilendiğim bir diğer kısım da; hikayenin, yaşandığı zaman dilimine ve yalnızca o yere ait oluşuydu. bu sayede, gerçeküstü öğelere rastlamadığınız hâlde masalsı bir tat bırakıyor insanda.
hikaye akıp giderken yalnızca gülbahar ve ahmet'i değil, diğer karakterleri de yeterince tanıyabileceğiniz bir boşluk mutlaka buluyorsunuz. memo için üzülüyor, yusuf'un korkusuna hayret ediyor, mahmut paşa'dan nefret ediyor ve sufi'den ağrı dağı'nın öfkesi'ni dinlemek istiyorsunuz. demirci hüso'yla demir dövmek.. yok, bu fazla oldu. neyse efendim anlayacağınız, empatik biriyseniz "ata da yazık yahu oradan oraya sürüklendi gariban." diye bile hüzünlerden hüzün seçeceğiniz bir kitap. *
o yörenin geleneklere bağlılığı ve sembollere yüklediği anlama da ayrıca hayran kaldım. doğru ya da yanlış diyemem ama kitabı o zamanın şartlarıyla değerlendirince masalsı havayı veren unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim. hatta verilmek istenen mesajlardan birinin de gelenekler konusunda olduğunu düşünüyorum. bence kitap diyor ki; gelenekleri özümseyerek bağlılık duymak, korku ve toplum baskısıyla duyulan bağlılıktan daha iyidir. başınıza gelen felaketler aslında doğaüstü şeyler değil, sizin lanetiniz değil. doğru olanı anlamayışınızdan ileri gelen felaketlerdir.
spoilerlı kısma gelecek olursam...
bence ahmet'in kitabın sonundaki tavrı aslında gülbahar'ı aynı duygu yoğunluğuyla sevememiş olmasından kaynaklanıyor. zindandaki umutsuzluk anında bir şeylere tutunmak, sevmek, sevilmek daha kolaydı onun için. öyle olmasa, gülbahar onun yanına ilk geldiğinde "memo bu kapıyı sana neyin karşılığında açtı? beni görmene nasıl izin verdi?" diye de sorabilirdi ama o zaman bunları göz ardı edecek kadar umutsuzdu. hâlbuki gülbahar öyle mi? o her şeyi göze aldı. memo da öyle. bu kitapta bir değil iki karşılıksız aşk vardı bana kalırsa. yahu mahmut paşa bile atını daha çok sevdi be adam!
eh hadi bir de ağrı dağı'nın öfkesi'ni bırakayım:
etkilendiğim bir diğer kısım da; hikayenin, yaşandığı zaman dilimine ve yalnızca o yere ait oluşuydu. bu sayede, gerçeküstü öğelere rastlamadığınız hâlde masalsı bir tat bırakıyor insanda.
hikaye akıp giderken yalnızca gülbahar ve ahmet'i değil, diğer karakterleri de yeterince tanıyabileceğiniz bir boşluk mutlaka buluyorsunuz. memo için üzülüyor, yusuf'un korkusuna hayret ediyor, mahmut paşa'dan nefret ediyor ve sufi'den ağrı dağı'nın öfkesi'ni dinlemek istiyorsunuz. demirci hüso'yla demir dövmek.. yok, bu fazla oldu. neyse efendim anlayacağınız, empatik biriyseniz "ata da yazık yahu oradan oraya sürüklendi gariban." diye bile hüzünlerden hüzün seçeceğiniz bir kitap. *
o yörenin geleneklere bağlılığı ve sembollere yüklediği anlama da ayrıca hayran kaldım. doğru ya da yanlış diyemem ama kitabı o zamanın şartlarıyla değerlendirince masalsı havayı veren unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim. hatta verilmek istenen mesajlardan birinin de gelenekler konusunda olduğunu düşünüyorum. bence kitap diyor ki; gelenekleri özümseyerek bağlılık duymak, korku ve toplum baskısıyla duyulan bağlılıktan daha iyidir. başınıza gelen felaketler aslında doğaüstü şeyler değil, sizin lanetiniz değil. doğru olanı anlamayışınızdan ileri gelen felaketlerdir.
spoilerlı kısma gelecek olursam...
bence ahmet'in kitabın sonundaki tavrı aslında gülbahar'ı aynı duygu yoğunluğuyla sevememiş olmasından kaynaklanıyor. zindandaki umutsuzluk anında bir şeylere tutunmak, sevmek, sevilmek daha kolaydı onun için. öyle olmasa, gülbahar onun yanına ilk geldiğinde "memo bu kapıyı sana neyin karşılığında açtı? beni görmene nasıl izin verdi?" diye de sorabilirdi ama o zaman bunları göz ardı edecek kadar umutsuzdu. hâlbuki gülbahar öyle mi? o her şeyi göze aldı. memo da öyle. bu kitapta bir değil iki karşılıksız aşk vardı bana kalırsa. yahu mahmut paşa bile atını daha çok sevdi be adam!
eh hadi bir de ağrı dağı'nın öfkesi'ni bırakayım:
devamını gör...
5.
yaşar kemal eserlerinde efsanelerden sıklıkla esinlenen bir yazardır ve bu romanını da bir efsaneden yola çıkarak kaleme almıştır. roman, ağrı dağı eteklerinde yaşayan ahmet’in kapısına gelen bir kıratı sahiplenmesi, atın sahibi mahmut han’ın kızına âşık olması ve akabinde yaşanan olaylara dayanır. hikayenin birçok motifi bizi geçmiş zamanlardaki efsanelere götürmektedir. yaşar kemal bu motifleri eserde ustalıkla işlemiştir ve bizim bir zaman yolculuğuna çıkarır. hikayenin ana kahramanlarının aşk hikayesinin yanında memo'nun gülbahar'a olan aşkı da etkileyicidir. roman birçok dile çevrilmiş ülkemizde filme de uyarlanmıştır.
devamını gör...
6.
yaşar kemal'in kaleme aldığı 120 sayfalık, tek solukta okunabilecek romandır.
roman ağrı dağı'nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan mahmut han'ın kızı gülbahar arasındaki aşkı ve bu sevdalıların kavuşmak için yaptıklarını anlatır.
roman ağrı dağı'nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan mahmut han'ın kızı gülbahar arasındaki aşkı ve bu sevdalıların kavuşmak için yaptıklarını anlatır.
devamını gör...