aktif dinleme

ingilizcesi critical listening.

müzikte ve iletişimde yeri olan bir eylem. üzerine düşüldüğünde iki alanda da gelişim sağlandığını düşünüyorum, çünkü aslında temelde aynı kavramı temsil ediyor;
pasifçe dinlemektense, bilinçli ve aktif bir şekilde duymaya/anlamaya odaklanmayı temsil eden kavram.

müzikteki halini barış özcan güzelce açıklamış:
17 adımda aktif müzik nasıl dinlenir

türkçe terminolojiye pek hakim olmamakla beraber zannediyorum ki literatürde critical listening olarak değil, gayet de active listening olarak geçer. aradaki farkı good old google amcaya sordum:


aktif dinleme anlamayı gerektirir. sonunda aynı fikirde olup olmamanız konu dışıdır. önemli olan sadece ve sadece dinlenilen kişinin kendini daha iyi ifade edebilmesini ve duygularının ve düşüncelerinin çok çok daha farkında olabilmesini sağlamaktır. bu eylemi yapan "dinleyici" ise adeta bir npc'dir.

edit for #804980: yaptığım tanımdaki interpersonal communication pratiği olan aktif dinleme, bir müzik terimi olan aktif dinleme ile karıştırılmamalıdır. ben tabii tanımı okumadığım için direkt ilgili tanımda gördüğüm critical listening'e cevaben şeyetmişimdir. müzikteki mevzuya pek tabii critical listening deriz, diyoruzdur da heralde.

beylerin uzun süren kadın konuşmalarında yapamadığı sonra da sokum sokum sokurdanmak eylemine maruz kaldıkları söylenen hede. dinlesenize ulan.

maç içinde genel olarak yürümeyi tercih eden sergen yalçın'ı aklıma getiren başlık.

yemek yerken karşındaki insanın gözlerinin içine bakarak anlattığı olayı dikkat kesilerek dinleme işi...
o iş bende rahat ol*

çok seviyorum bu ortamı.
geçmişten bugüne, flört olsun arkadaş olsun vs...
o anıyı tekrar yaşamaları, o heyecanları, olaydaki dikkat edilmesi gereken yerler, tavsiye isteniyor mu istenmiyor mu mimiklerden anlama işi...
bıcır bıcır anlatın ya, sabaha kadar* dinlerim.

benim gözlerim dudağa kayıyo ya.
aktif dinleme sorunum var galiba.