yazarların aldıkları en son iyi haber
diş randevusu için mhrs'ye girdiğimde istediğim doktorun boş olduğunu görmüştüm. çocuklar gibi sevindim, allahtan bir kanal yaptıracağım adam gibi yaptıracağım diye. bir dönem bir arkadaşımın dişinin içinde pamuk unutmuştu doktorun biri, o günden beri berberime yaptığım muameleyi diş doktoruma aynen yapıyorum.
devamını gör...
sevgili ile aynı evde yaşamak
kültürel olarak uygun bulunmayan ancak kişisel olarak sakınca görmediğim durumdur . geleceğinin iyi olacağını düşündüğünüz bir ilişki için birlikte yaşama durumunu göze alın . yoksa ilerde eşinizle yemek yaparken onun yüzünü görme ihtimaliniz yüksektir .
devamını gör...
doğruya doğru yanlışa yanlış diyememek
diyebilmek kesinlikle erdemdir. lakin her zaman denmez. elbet susmak zorunda kalacağınız bir an olacaktır.
devamını gör...
pil
önceden depolanmış olan kimyasalları kullanıp enerjiye dönüştürerek, bazı elektrikli/elektronik aletleri bir süre çalıştıran aygıt.
şarj edilebilir piller, daha önceden veya kullanılırken de doldurulabilen ve daha uzun süre dayanan pillerdir.
şarj edilebilir piller, daha önceden veya kullanılırken de doldurulabilen ve daha uzun süre dayanan pillerdir.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
kombinini beğenmediğim kurucu adam. neden kafa sözlük tshirtü giymediniz ki? bi’ giyseniz, kesimi nasıl? kolları oturuyor mu, göbek belli ediyor mu tshirtler baksaydık. ayrıca aylık puan tablosunda solladığım, mavi mahlaslı, ponçik bir teyzeli profil resmi olan, sürekli nope diyen birisi. haklıyım ama mutlu değilim’e katılıyorum. galiba biraz huysuz.
devamını gör...
erkeklerin aciz varlıklar olması
(bkz: düşüyor mu böyle)
diyecektim... cidden düşmüş.
(bkz: sazan avı)
yaklaşmayın radyasyon tehlikesi var.*
gereksiz t: bir takım bacılarımızın karşı cinsin düşürme taktiklerini kapmaya başladığını gösteren vahim başlık.
(bkz: buralar karışacak vaziyet alın)
diyecektim... cidden düşmüş.
(bkz: sazan avı)
yaklaşmayın radyasyon tehlikesi var.*
gereksiz t: bir takım bacılarımızın karşı cinsin düşürme taktiklerini kapmaya başladığını gösteren vahim başlık.
(bkz: buralar karışacak vaziyet alın)
devamını gör...
hande erçel
bugün sokakta aynısından 10 tane gördüm neden bu kadar abartıldığını anlamadığım kadındır. ayrıca bir şey fark ettim yanaklı estetikle göçürtülmüş sanırım.
devamını gör...
çocukken aşık olunca yapılanlar
daha ilkokula bile başlamamışım 5-6 yaşlarında falanım. bizimkiler tabi beni o yaşta sokağa oynamaya yollamıyor zaten apartmanın çevresinde de oynamaya müsait bi alan da yok. benim dünyayla tek bağım televizyon, radyo (evet o zamanlar radyo vardı), annem, babam ve arada bir bize gelen benden 5-6 yaş büyük annemin amcasının oğulları idi.
bu elemanlar benden büyük oldukları için annem onlarla apartmanın önündeki küçük bahçeye çıkmama izin verirdi, ben tabi bunlarla takılmak için çıldırıyorum, muhabbet edelim, oyun oynayalım diye darlıyorum. bu elemanlar bahçe duvarının üstüne oturuyorlar ben boyumun 1,5 katı duvara götüm götüm tırmanmaya çalışıyorum fırat gibi, ezikliğin sınırlarında çılgın atıyorum.
bi gün işte televizyonda izlediğim bişiyi anlatıyorum ben bunlara, aralarından biri tvde izlediğin insanlar seni görüyo dikkatli ol tadında bişiler söyledi, diğeri de evet doğru söylüyo vs diye destekleyince nohuttan hallice olan beynimle ben buna ciddi şekilde inandım ve benim için çok heyecanlı günler başladı.
o zamanlar icraatın içinden diye bi program vardı başbakan özal çıkıp şunu yaptık, bunu yaptık diye anlatırdı, neyse özal çıkıyo babam pijamalarıyla uzanıyor evde aklım almıyo babama bak be ne taşşaklı adam özal'ın karşısında pijamalarıyla uzanıyo diyorum içimden. bi yandan da özal çıkınca evde çok koşup sağa sola saldırmıyorum uslu durmaya çalışıyorum falan. program bitsin de sağa sola saldırayım diye dakikaları sayıyorum.
bi de o dönem adile naşit'in çocuklara masal anlattığı bir program var, ben adile naşit'in en ateşli fanıyım adile naşit çıkınca böyle gözlerinin içine bakıyorum, elimle öpücük yapıp yolluyorum falan, bizimkiler de demiyo olm mal mısın napıyosun.
işin en can alıcı olan kısmı ve dananın kuyruğunun koptuğu nokta ise, o zamanlar yine trt çocuk korosu var tvde, benim yaşıma yakın çocuklardan oluşan bi koro çıkıp şarkı söylüyolar işte küçük ayşe küçük ayşe neyin var bana söyle vs.
o koroda sarışın bi kız var ama nası var ya yıkılıyo, afet bişi. ben de buna kesiğim hafiften, koro çıkınca ben bu sarıya kitleniyorum başından sonuna kadar. bi yandan da artık kızın beni gördüğünü biliyorum tabi, gün içinde pijamalarıyla, elinde plastik kılıcı ile boyunun iki katı oyuncak pandanın üstünde he man diye koşturan ben tv de koro başlayacağı zaman gidip en güzel kıyafetlerimi giyiyorum saçlarıma su vurup tarıyorum tvnin karşısındaki kanepeye geçip bacak bacak üstüne atıp bi kolumu da koltuğa uzatıyorum (babam öyle oturduğuna göre bu havalı bi oturuş olmalıydı çünkü) koro çıkıyo ben kıza bakıyorum havalı havalı, kamera bazen kıza zoom yapıyo işte ben sanıyorum ki o da bana bakıyo, utanıyorum kafamı çeviriyorum falan böyle delikanlılığı da elden bırakmıyorum ama flört ediyoruz yani belli o da bana karşı boş değil.
bu durum böyle 1 hafta falan sürdü, sonra annem oğlum sen niye giyinip saçını tarıyosun her gün, seni gezmeye mi götüreyim onu mu demek istiyosun vs diye sorunca olay ortaya çıkmıştı. işte ilk o gün anlamıştım ne kadar seversen sev, imkansız aşk diye bişi olduğunu.
bu elemanlar benden büyük oldukları için annem onlarla apartmanın önündeki küçük bahçeye çıkmama izin verirdi, ben tabi bunlarla takılmak için çıldırıyorum, muhabbet edelim, oyun oynayalım diye darlıyorum. bu elemanlar bahçe duvarının üstüne oturuyorlar ben boyumun 1,5 katı duvara götüm götüm tırmanmaya çalışıyorum fırat gibi, ezikliğin sınırlarında çılgın atıyorum.
bi gün işte televizyonda izlediğim bişiyi anlatıyorum ben bunlara, aralarından biri tvde izlediğin insanlar seni görüyo dikkatli ol tadında bişiler söyledi, diğeri de evet doğru söylüyo vs diye destekleyince nohuttan hallice olan beynimle ben buna ciddi şekilde inandım ve benim için çok heyecanlı günler başladı.
o zamanlar icraatın içinden diye bi program vardı başbakan özal çıkıp şunu yaptık, bunu yaptık diye anlatırdı, neyse özal çıkıyo babam pijamalarıyla uzanıyor evde aklım almıyo babama bak be ne taşşaklı adam özal'ın karşısında pijamalarıyla uzanıyo diyorum içimden. bi yandan da özal çıkınca evde çok koşup sağa sola saldırmıyorum uslu durmaya çalışıyorum falan. program bitsin de sağa sola saldırayım diye dakikaları sayıyorum.
bi de o dönem adile naşit'in çocuklara masal anlattığı bir program var, ben adile naşit'in en ateşli fanıyım adile naşit çıkınca böyle gözlerinin içine bakıyorum, elimle öpücük yapıp yolluyorum falan, bizimkiler de demiyo olm mal mısın napıyosun.
işin en can alıcı olan kısmı ve dananın kuyruğunun koptuğu nokta ise, o zamanlar yine trt çocuk korosu var tvde, benim yaşıma yakın çocuklardan oluşan bi koro çıkıp şarkı söylüyolar işte küçük ayşe küçük ayşe neyin var bana söyle vs.
o koroda sarışın bi kız var ama nası var ya yıkılıyo, afet bişi. ben de buna kesiğim hafiften, koro çıkınca ben bu sarıya kitleniyorum başından sonuna kadar. bi yandan da artık kızın beni gördüğünü biliyorum tabi, gün içinde pijamalarıyla, elinde plastik kılıcı ile boyunun iki katı oyuncak pandanın üstünde he man diye koşturan ben tv de koro başlayacağı zaman gidip en güzel kıyafetlerimi giyiyorum saçlarıma su vurup tarıyorum tvnin karşısındaki kanepeye geçip bacak bacak üstüne atıp bi kolumu da koltuğa uzatıyorum (babam öyle oturduğuna göre bu havalı bi oturuş olmalıydı çünkü) koro çıkıyo ben kıza bakıyorum havalı havalı, kamera bazen kıza zoom yapıyo işte ben sanıyorum ki o da bana bakıyo, utanıyorum kafamı çeviriyorum falan böyle delikanlılığı da elden bırakmıyorum ama flört ediyoruz yani belli o da bana karşı boş değil.
bu durum böyle 1 hafta falan sürdü, sonra annem oğlum sen niye giyinip saçını tarıyosun her gün, seni gezmeye mi götüreyim onu mu demek istiyosun vs diye sorunca olay ortaya çıkmıştı. işte ilk o gün anlamıştım ne kadar seversen sev, imkansız aşk diye bişi olduğunu.
devamını gör...
geceye ismet özel şiirlerinden bir dize bırak
gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
partizan şiirinden.
henüz dinlemeyenler fakat gırtlağında bir harfin sızısını hissedenler için de bir link
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
partizan şiirinden.
henüz dinlemeyenler fakat gırtlağında bir harfin sızısını hissedenler için de bir link
devamını gör...
liberalizm
modern liberalizmin doğduğu geliştiği yerin ingiltere olmasında benim kanaatimce yönetici elit ile halkın farklı kökenden gelmesi bir hayli etkili olmuştur. roma'nın britanya'dan çekilmesinden beri bu bölgeyi yöneten asillerle, halk çoğunlukla farklı kültürlerden gelmiştir. ango-sakson göçleri sırasında asiller bu cermen savaşçılarken, yerel briton onların tebaalarını oluşturmuştur. zamanla sakson kültürü zamanla bu kelt tebaayı asimile etmiştir, bu arada saksonlar da britonlar gibi hristiyanlaşmış böylelikle yeni bir britanya kültürü yaratılmıştır. bu yeni kültür ilk olarak danimarkalı vikinglerce sonrasında fransa'ya yerleşmiş vikinglerin yönettiği feodal normandiya düklüğünce boyunduruk altına alınmıştır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
devamını gör...
evinizde en çok ne var sorunsalı
sıcak var sıcak.
devamını gör...
türkiye'nin 61 yıldır ab'ye girememesinin sebebi
ben bunu hollanda da yaşayan dayıma sordum, "avrupa bizi gısganıyor yeğenim, tayyip çoh böyük lider giymetini bilin" diye cevap verdi. seni çok iyi anlıyorum benim angut benim mal benim gerizekalı dayicigim..
devamını gör...
bülbülü öldürmek
kitap ilk olarak ana karakterin yetişkinlik yıllarını temel alacak, çocukluk yıllarına flashbackler ile atıfta bulunacak şekilde tasarlanmıştır. ancak editörün inisiyatifiyle kitabın ilk versiyonu bir kenara bırakılarak çocukluk yıllarının temel alındığı ikinci bir versiyon hazırlanmış, hepimizin bildiği bülbülü öldürmek bu şekilde ortaya çıkmıştır. kitabın ilk taslağı (bkz: go set a watchman) ise kitabın başarısından seneler sonra yayımlanmıştır. bana göre bu açıdan bülbülü öldürmek, editör dokunuşunun bir kitabı nasıl kökünden etkileyebileceğinin de kanıtıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
benim mevsimlerim
kır çiçekleri
her biri zamanı gelince patlıyor topraktan
bunlar benim yazım
hoş geldin yaz
kokunu rengini ne çok özlemişim
iyi ki gördüm seni.
*elma kokan salon.
kır çiçekleri
her biri zamanı gelince patlıyor topraktan
bunlar benim yazım
hoş geldin yaz
kokunu rengini ne çok özlemişim
iyi ki gördüm seni.
*elma kokan salon.
devamını gör...
tamer karadağlı'nın ülkenin en iyi oyuncusu olması
tamerciğim sen misin?
devamını gör...



