günaydın sözlük
günaydın sözlük.
mutlu mu yoksa sinirli mi olduğumu anlayamadığım bir güne 'merhaba' dedim. haremlik selamlik diye karate kursuna kaydettiren babama ne desem kifayetsiz.
bari aikidoya kaydımı yaptırsaydın. aikido 2. seviye kahverengi kuşağım vardı. *
bu kursu tavsiye eden de bayburtlu bir komşumuz. kızları çarşaflı falan...
'baba onlar ninja kategorisinden direkt girmişlerdir' deyince; yarıla yarıla güldü bir de...
mutlu mu yoksa sinirli mi olduğumu anlayamadığım bir güne 'merhaba' dedim. haremlik selamlik diye karate kursuna kaydettiren babama ne desem kifayetsiz.
bari aikidoya kaydımı yaptırsaydın. aikido 2. seviye kahverengi kuşağım vardı. *
bu kursu tavsiye eden de bayburtlu bir komşumuz. kızları çarşaflı falan...
'baba onlar ninja kategorisinden direkt girmişlerdir' deyince; yarıla yarıla güldü bir de...
devamını gör...
the tomorrow war
tanım: gelecekte yaşanan bir uzaylı istilasını durdurmak için zaman makinesi ile geçmişe dönüp asker topladıktan sonra tekrar geleceğe dönülerek savaşılmasını anlatan aksiyon filmi.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
devamını gör...
evlilik dışı hamile kalmak
namus nutukları atıp kınamıyorum. kimse kimsenin hayatını, şartlarını bilemez ama bir insanın kendine ve çocuğuna yapacağı bir kötülük bence. evli olanların bile on kere düşünmesi gerekir bu zamanda bir çocuk dünyaya getirirken bir de evli olmadan zor kere zor. bir çocuğun anne kadar babaya da ihtiyacı var, güzel bir yuvaya ihtiyacı var. o çocuğun daha doğar doğmaz üstüne bir yük yüklemek bu. o çocuk büyüyecek ve bazı cevaplar isteyecek. bu sadece doğuran kişiyi ilgilendirmiyor. dünyaya gelen çocuğu da ilgilendiriyor. o çocuk okula gidecek, arkadaşları olacak, ergenlik yaşına gelecek. yani yaşayacağı sıkıntılar herkesin malumu. bunları göğüslemek de beylik laflar etmek kadar kolay değil malesef
devamını gör...
sözlük yazarlarının soymaktan hoşlandığı şey
insan davranışları.
insan davranışlarını soyup içinde olan niyete bakmayı severim.
insan davranışlarını soyup içinde olan niyete bakmayı severim.
devamını gör...
çağımızın hastalığı
empati yoksunluğu ve bencillik
devamını gör...
ankara'da aşık olmak
zuhal olcay*ın ankara'yı ve ankara'daki dostu özleten şarkısı. şarkının klibi de ankara'nın ruhunu anlatır şekilde siyah beyaz çekilmiş.
devamını gör...
ne zaman arasan hali olmayan dost
dert sahibi bir adamdır o. stresli adamdır belki başını kaşıyacak vakti yoktur garibin.
devamını gör...
palindrom
ters ve düz okunuşu aynı olan kelime veya cümle.
örnek cümle: para hazır ama rıza harap.
örnek cümle: para hazır ama rıza harap.
devamını gör...
annelerin erkek çocuklarına ev işi yaptırmaması
anneden anneye değişkenlik gösteren bir durum.
benim annem bana perde taktırmak, cam sildirmek gibi bir çok ev işini yaptırdı zamanında.
halen evde olduğum zamanlar o yorulmasın diye yükünü hafifletiyorum.
ve kesinlikle doğrusu budur, sorumluluk bilincini uygulamalı olarak öğretmektir.
benim annem bana perde taktırmak, cam sildirmek gibi bir çok ev işini yaptırdı zamanında.
halen evde olduğum zamanlar o yorulmasın diye yükünü hafifletiyorum.
ve kesinlikle doğrusu budur, sorumluluk bilincini uygulamalı olarak öğretmektir.
devamını gör...
likit radyo yayını
bu kez hem dinleyip hem konuşacağım yayın olduğu için iki kat heyecanla beklediğim haftalık favori aktivitem. umarım fazla yüklenmezler. *
devamını gör...
ped fiyatlarının yüksek olması
bebek bezleriyle karşılaştırılması bana saçma geliyor. onlar da çok pahalı ama regl gibi bir şey değil ki bebek. insanlar isteyerek yapıyor o bebeği. durumu olan da yapıyor olmayan da. ped ise tamamen zaruri bir ihtiyaç. ikisinin de fiyatları uçuk ama konular benzer değil.
devamını gör...
yanan sobanın üzerine tükürmüş nesil
tükürmedim ama bunun bir de elin yıkanıp damlalarını cos diye sobanın üstüne serptirince ordan oraya koşan minik damlalar hali vardır.
devamını gör...
11 kere üst üste fake hesap açan yazar
11 kere gönderilen bir yazar için yapılan karalama kampanyası gibi duran başlık.
espri maskesi altına saklanarak duyulan rahatsızlık, nahoş bir tespit ve basiretsiz birkaç sataşmaya dönüşerek ifşalanmış yazar kişisi.
bu demek oluyor ki sözlük dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, ve dalalet ve hatta ifşa halinde bulunabilirler.
tüm bu ifşa ve aşağılama hali içinde dahi vazifen, sözlük yönetimini yüceltmek ve onlara katılmaktır. sözlük yazarı olmanın yegane temeli budur.
espri maskesi altına saklanarak duyulan rahatsızlık, nahoş bir tespit ve basiretsiz birkaç sataşmaya dönüşerek ifşalanmış yazar kişisi.
bu demek oluyor ki sözlük dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, ve dalalet ve hatta ifşa halinde bulunabilirler.
tüm bu ifşa ve aşağılama hali içinde dahi vazifen, sözlük yönetimini yüceltmek ve onlara katılmaktır. sözlük yazarı olmanın yegane temeli budur.
devamını gör...
evdekilere küsüp kızınca yapılanlar
küçükken anne-babama küsünce, ölmeyi düşünerek kendimce onları cezalandırırdım. "ben ölürsem görürsünüz" gibi sözlerle biraz ağlayıp sızlayıp üzüntümü belli ederdim, sonra da ben ölünce onlar ne kadar üzülürler neler yaparlar diye düşünmeye başlardım. belki bir çoğumuz yapmışızdır bunu. şimdi ise küsmüyorum, ne kadar tartışsak da küsemiyorum aslında...
devamını gör...
trepanasyon

tıp tarihinin en eski cerrahi müdahalelerinden biridir trepanasyon. kısaca açıklamak gerekirse cerrahi araçlar ile kafatasında delik açmak şeklinde tanımlayabiliriz. trepanasyon işleminin eski kanıtı fransa'da bulunan 7000 yıllık delinmiş bir kafatasıdır. bu kafatasında delik açma işlemi, dünyanın her tarafında gerçekleştirilmiştir onu da belirtmek gerek.

peki bu işlem neden yapılırdı? dönemin şartları düşünüldüğünde, şimdi bile oldukça zor görünen bu olay neden bu kadar yaygındı? trepanasyonun kullanıldığı iki farklı alan var diyebiliriz. ilki tedavi amaçlı, ikincisi dini, ruhani amaçlı.
atalarımız trepanasyonu tedavi amaçlı olarak, kaza sonucu beyindeki kafatası parçalarını temizlemek, kafa bölgesindeki yaraları iyileştirmek, baş ağrılarından kurtulmak ayrıca psikiyatrik hastalıklar için kullanmışlar. daha sonra kullanım alanı daha da genişletilmiş ve epilepsi, sinüzit, migren, depresyon gibi hastalıklar için de kullanılmıştır.
şu resimde de bu işlem için kullanılan bir aleti görebiliriz:

bahsetmiş olduğum gibi kullanım alanlarından diğeri ise dini alandadır. vücuttan kötü ruhları çekmek, kötü ruhları kovmak, aydınlanma yaşamak gibi nedenlerle insanların kafataslarında bahsettiğimiz delikler açılmıştır.

bu şekilde trepanasyon uygulanmış kafatasları üzerinde araştırma yapan bilim insanları şaşırtıcı bir biçimde bazılarında iyileşme izlerine rastlanmıştır. o dönemki şartlar düşünüldüğünde bu oldukça uzak bir ihtimal. diğer şaşırtıcı bulgu ise hastalara herhangi bir anestezi uygulanmamış olması.
devamını gör...
hapishane şarkısı
sabahattin ali'nin sinop cezaevi'ndeyken kaleme aldığı beş ayrı şiirin ortak adıdır.
hapishane şarkısı 1
göklerde kartal gibiydim.
kanatlarımdan vuruldum;
mor çiçekli dal gibiydim,
bahar vaktinde kırıldım.
yar olmadı bana devir,
her günüm bir başka zehir;
hapishanelerde demir
parmaklıklara sarıldım.
coşkundum pınarlar gibi,
sarhoştum rüzgarlar gibi;
ihtiyar çınarlar gibi
bir gün içinde devrildim.
ekmeğim bahtımdan katı,
bahtım düşmanımdan kötü;
böyle kepaze hayatı
sürüklemekten yoruldum.
kimseye soramadığım,
doyunca saramadığım,
görmesem duramadığım
nazlı yarimden ayrıldım.
hapishane şarkısı 2
ey gönül, kuşa benzerdin,
kafesler sana dar gelir;
bir yerde durmaz gezerdin,
hapislik sana zor gelir.
ey gönül, acaip huyun,
boğazından geçmez tayın,
acır testindeki suyun;
aklına nazlı yar gelir.
gözlerin uzağa bakar,
kimden ne beklediğin var?
yar semtinden gelen rüzgar
'seni unuttu! ' der gelir.
bakmazsa senin yüzüne
çok görme elin kızına;
dışarda serbest gezene
hapiste yatan hor gelir.
ayağında gezen itler,
başının üstünden atlar;
hapise düşen yiğitler
yari dışarda kor gelir.
hapishane şarkısı 3
burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor.
avluda volta vururum
kah düşünür otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor.
dışarıda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor.
gönülde eski sevdalar
gözümde dereler bağlar
aynadan hayalin ağlar
geçmiyor günler geçmiyor.
yanımda yatan yabancı
her söz zehir gibi acı
bütün dertlerin en gücü
geçmiyor günler geçmiyor
hapishane şarkısı 4
ey yar, bu acı demlerde
sen koru benim aklımı...
karardım kaldım damlarda,
aydınlat benim yolumu...
nefesin esen rüzgarda,
saçların savrulan karda,
yerde, gökte, bulutlarda,
ararım nazlı gülümü...
karanlık göklerde aysın,
kurak ovalarda çaysın,
bir tek inandığım şeysin,
uzattım sana elimi...
düşmanlar gülüp sevinsin.
dostlar arkasını dönsün...
benim güvendiğim sensin,
kırmazsın benim gönlümü...
bir gün şu damlardan çıksam,
gelip önüne diz çöksem...
ağlayıp içimi döksem...
anlatsam sana halimi...
hapishane şarkısı 5
başın öne eğilmesin
aldırma gönül, aldırma
ağladığın duyulmasın,
aldırma gönül, aldırma
dışarda deli dalgalar
gelip duvarları yalar;
seni bu sesler oyalar,
aldırma gönül, aldırma
görmesen bile denizi,
yukarıya çevir gözü:
deniz gibidir gökyüzü;
aldırma gönül, aldırma
dertlerin kalkınca şaha
bir küfür yolla allah'a
görecek günler var daha;
aldırma gönül, aldırma
kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter;
ceza yata yata biter;
aldırma gönül, aldırma
hapishane şarkısı 1
göklerde kartal gibiydim.
kanatlarımdan vuruldum;
mor çiçekli dal gibiydim,
bahar vaktinde kırıldım.
yar olmadı bana devir,
her günüm bir başka zehir;
hapishanelerde demir
parmaklıklara sarıldım.
coşkundum pınarlar gibi,
sarhoştum rüzgarlar gibi;
ihtiyar çınarlar gibi
bir gün içinde devrildim.
ekmeğim bahtımdan katı,
bahtım düşmanımdan kötü;
böyle kepaze hayatı
sürüklemekten yoruldum.
kimseye soramadığım,
doyunca saramadığım,
görmesem duramadığım
nazlı yarimden ayrıldım.
hapishane şarkısı 2
ey gönül, kuşa benzerdin,
kafesler sana dar gelir;
bir yerde durmaz gezerdin,
hapislik sana zor gelir.
ey gönül, acaip huyun,
boğazından geçmez tayın,
acır testindeki suyun;
aklına nazlı yar gelir.
gözlerin uzağa bakar,
kimden ne beklediğin var?
yar semtinden gelen rüzgar
'seni unuttu! ' der gelir.
bakmazsa senin yüzüne
çok görme elin kızına;
dışarda serbest gezene
hapiste yatan hor gelir.
ayağında gezen itler,
başının üstünden atlar;
hapise düşen yiğitler
yari dışarda kor gelir.
hapishane şarkısı 3
burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor.
avluda volta vururum
kah düşünür otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor.
dışarıda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor.
gönülde eski sevdalar
gözümde dereler bağlar
aynadan hayalin ağlar
geçmiyor günler geçmiyor.
yanımda yatan yabancı
her söz zehir gibi acı
bütün dertlerin en gücü
geçmiyor günler geçmiyor
hapishane şarkısı 4
ey yar, bu acı demlerde
sen koru benim aklımı...
karardım kaldım damlarda,
aydınlat benim yolumu...
nefesin esen rüzgarda,
saçların savrulan karda,
yerde, gökte, bulutlarda,
ararım nazlı gülümü...
karanlık göklerde aysın,
kurak ovalarda çaysın,
bir tek inandığım şeysin,
uzattım sana elimi...
düşmanlar gülüp sevinsin.
dostlar arkasını dönsün...
benim güvendiğim sensin,
kırmazsın benim gönlümü...
bir gün şu damlardan çıksam,
gelip önüne diz çöksem...
ağlayıp içimi döksem...
anlatsam sana halimi...
hapishane şarkısı 5
başın öne eğilmesin
aldırma gönül, aldırma
ağladığın duyulmasın,
aldırma gönül, aldırma
dışarda deli dalgalar
gelip duvarları yalar;
seni bu sesler oyalar,
aldırma gönül, aldırma
görmesen bile denizi,
yukarıya çevir gözü:
deniz gibidir gökyüzü;
aldırma gönül, aldırma
dertlerin kalkınca şaha
bir küfür yolla allah'a
görecek günler var daha;
aldırma gönül, aldırma
kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter;
ceza yata yata biter;
aldırma gönül, aldırma
devamını gör...
kadınların erken olgunlaştığı iddiası
kadınlar erken olgunlaşmıyor, erkekler geç olgunlaşıyor.
devamını gör...
ebu saplardo bin muazzama
provokasyon hesabı olduğu belli olan bir yazar.
sinir uçlarına dokunarak tartışma-polemik üretme peşinde.
an itibarı ile uzay boşluğuna gönderildi.
edit : fake hesaplar ile geri dönme çabası nafile olan yazardır aynı zamanda.
sinir uçlarına dokunarak tartışma-polemik üretme peşinde.
an itibarı ile uzay boşluğuna gönderildi.
edit : fake hesaplar ile geri dönme çabası nafile olan yazardır aynı zamanda.
devamını gör...
beni güzel hatırla
“beni güzel hatırla” adlı şiirin orhan veli kanık’a ait olduğu bilinir oysa şiirin yazarı okan savcı’dır.
beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
okan savcı
beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
okan savcı
devamını gör...
dün gece sözlükte yaşanan ahlaksız olay
fatman koktar'ın kendisini eleştiren sözlük yazarlarına ''ya entry'i sil, ya da 1000 dolar at. dava açarsak daha fazla alırız!'' demesidir, evet.
umarım bu sırrı açıkladım diye öldürülmem, öldürülürsem nickaltımdan ağıtlar yakılmalı, ismim yaşatılmalıdır.
ek, altımızdaki sherlocklara ithafen: bütün sırrı bozdunuz ya, ulan nasıl anladınız yahu, vallahi çok şaşırdım.
en küçüğünden bir mizaha tahammülünüz yok ya, gerçekten üzülüyorum size.
umarım bu sırrı açıkladım diye öldürülmem, öldürülürsem nickaltımdan ağıtlar yakılmalı, ismim yaşatılmalıdır.
ek, altımızdaki sherlocklara ithafen: bütün sırrı bozdunuz ya, ulan nasıl anladınız yahu, vallahi çok şaşırdım.
en küçüğünden bir mizaha tahammülünüz yok ya, gerçekten üzülüyorum size.
devamını gör...