güneş dil teorisi
sanıldığının aksine tüm dillerin türkçeden kaynaklandığının değil, türkçenin en eski dillerden biri olduğunun iddia edildiği teoridir. türkçenin latinceyle, sümerceyle ve dahi birçok dille olan benzerliğinin bir sözcük alışverişi olmadığını, hepsinin ortak bir atadan geldiğini savunur. bu benzerlikler doğrultusunda latince, yunanca, türkçe, arapça ve farsça gibi kök dillerin ortak bir dilden ya da dillerden günümüzdeki hale geldiklerini iddia eder. tüm dillerde birincil kişiyi tanımlayan sözcüğün benzer olması (ben, men, me, mne, moi, mou) iddiayı destekleyen kanıtlardan biridir. (bkz: eleştirel bakışla güneş-dil kuramı ve ilk güneş-dil sözlüğü)
devamını gör...
islam
ekseriyetle gavur diye nitelendirilen ülkelerin islam ülkelerinden daha fazla islama yakın ve müreffeh olması gibi bir tezatlık vardır. kul hakkı, adalet, eğitim, sosyal devler vs.
devamını gör...
beylerbeyi sarayı
1863 ile 1865 yılları arasında inşa edilmiş bünyesinde barındırdığı set bahçeleri, köşkleri ve mimari dokunuşlarıyla görenleri kendisine hayran bırakan denize nazır bir saraydır.
19. yüzyıl eseri olan beylerbeyi sarayı tarihi karakterlerin konuk olduğu hem mimari hem de tarihi açıdan nadide bir mekandır.

saray ve çevresinin tarihi bizans dönemine kadar dayanır, bizans döneminden 19. yüzyılın başlarına kadar "istavroz bahçesi" olarak anılan bölgeye ilk saray yapısını ıı. mahmud inşa ettirmiştir.
sultan abdülaziz döneminde saray, çıkan bir yangın sonucu çok ciddi bir hasar almış ve padişah sarayın yıkılarak yeniden inşa ettirilmesini emretmiştir. böylelikle 1863-1865 yılları arasında ek binalarıyla birlikte üç bin metrekarelik alana yayılarak bugünkü halini almıştır.2

dış cepheden batılı, iç cepheden klasik osmanlı mimarı yapısına sahip beylerbeyi sarayı, padişahların çoğunlukla yazın tercih ettiği ve misafirlerini ağırladığı bir saray olarak kullanılmıştır. burada misafir olarak ağırlanan ünlü tarihi karakterlerin içinde fransız imparatoru ııı. napolyon’un eşi imparatoriçe eugénie, alman imparatoru ıı. wilhelm, karadağ prensi nikola de vardır. tarihin siyasi aktörlerine ev sahipliği yapması nedeniyle saray bir nevi konukevi sayılmaktadır.

ıı. abdülhamid yaşamının son altı aynı burada geçirmiş ve burada vefat etmiştir.
tarihe konukevi olarak tanıklık eden bu yapının cumhuriyet dönemindeki konuklarından biri 1934'te atatürk tarafından ağırlanan iran şahı pehlevi'dir.
günümüzde sarayın mabeyn ve harem bölümlerinin yer aldığı kısımları ziyarete açık olup bünyesinde yer alan deniz köşkleri, tarihi tüneli, set bahçeleri, sarı köşk, mermer köşk ve ahır köşk gibi farklı amaçlara hizmet eden ek yapıları da inanılmaz ilgi görmektedir.
kaynak: beylerbeyi sarayı
19. yüzyıl eseri olan beylerbeyi sarayı tarihi karakterlerin konuk olduğu hem mimari hem de tarihi açıdan nadide bir mekandır.

saray ve çevresinin tarihi bizans dönemine kadar dayanır, bizans döneminden 19. yüzyılın başlarına kadar "istavroz bahçesi" olarak anılan bölgeye ilk saray yapısını ıı. mahmud inşa ettirmiştir.
sultan abdülaziz döneminde saray, çıkan bir yangın sonucu çok ciddi bir hasar almış ve padişah sarayın yıkılarak yeniden inşa ettirilmesini emretmiştir. böylelikle 1863-1865 yılları arasında ek binalarıyla birlikte üç bin metrekarelik alana yayılarak bugünkü halini almıştır.2

dış cepheden batılı, iç cepheden klasik osmanlı mimarı yapısına sahip beylerbeyi sarayı, padişahların çoğunlukla yazın tercih ettiği ve misafirlerini ağırladığı bir saray olarak kullanılmıştır. burada misafir olarak ağırlanan ünlü tarihi karakterlerin içinde fransız imparatoru ııı. napolyon’un eşi imparatoriçe eugénie, alman imparatoru ıı. wilhelm, karadağ prensi nikola de vardır. tarihin siyasi aktörlerine ev sahipliği yapması nedeniyle saray bir nevi konukevi sayılmaktadır.

ıı. abdülhamid yaşamının son altı aynı burada geçirmiş ve burada vefat etmiştir.
tarihe konukevi olarak tanıklık eden bu yapının cumhuriyet dönemindeki konuklarından biri 1934'te atatürk tarafından ağırlanan iran şahı pehlevi'dir.
günümüzde sarayın mabeyn ve harem bölümlerinin yer aldığı kısımları ziyarete açık olup bünyesinde yer alan deniz köşkleri, tarihi tüneli, set bahçeleri, sarı köşk, mermer köşk ve ahır köşk gibi farklı amaçlara hizmet eden ek yapıları da inanılmaz ilgi görmektedir.
kaynak: beylerbeyi sarayı
devamını gör...
kedinin fareyle alıp veremediğinin ne olması
'bu dava bir namus davasıdır. bu dava tee tom ve jerry'den kalan bir davadır. o hain köpeğin ve uyuz farenin hesap verilmesi sağlanacaktır.' bizim don kişot'a sordum böyle dedi.
tanım: kedilerin farelerle ne alıp veremediğini tartıştığımız başlık.
tanım: kedilerin farelerle ne alıp veremediğini tartıştığımız başlık.
devamını gör...
betonu yarıp çıkan bitkiler
"betonu yarıp çıkıyorlar, büyümemeleri gereken bir yerde büyüyorlar.
ibretlik bir irade ve asaletle aheste aheste baş kaldırıyorlar.
kökensiz, vahşice ve botanikçilerin sınıflandıramayacağı bir şekilde.
garip, azgın ve abes bir güzellik. en renksiz köşeleri güzelleştiriyorlar.
hiçbir şeyleri yok ve hiçbir şey onları durduramıyor.
çelişkili bir şekilde, beni zayıflığımla yüzleşmeye zorlayan, kontrol edilemeyen hayatın bir metaforu."
medianeras (film)inden bir alıntı.
ibretlik bir irade ve asaletle aheste aheste baş kaldırıyorlar.
kökensiz, vahşice ve botanikçilerin sınıflandıramayacağı bir şekilde.
garip, azgın ve abes bir güzellik. en renksiz köşeleri güzelleştiriyorlar.
hiçbir şeyleri yok ve hiçbir şey onları durduramıyor.
çelişkili bir şekilde, beni zayıflığımla yüzleşmeye zorlayan, kontrol edilemeyen hayatın bir metaforu."
medianeras (film)inden bir alıntı.
devamını gör...
tosun paşa
yönetmenliğini kartal tibet’in yaptığı senaryosunu ise yavuz turgul’un yazdığı ve benim için türk sinema tarihinin en iyi ve en çok güldüren komedi filmidir.

kardeşlerimle sinematik bir evrende yaşadığımızı zannettiğimiz için sürekli film replikleri ile anlaşıyoruz. bu hem daha eğlenceli bir iletişim sağlıyor hem de bir replik onlarca cümlenin anlatacağı şeyi kısaca ifade etmeye yarıyor.
tosun paşa da repliklerini en çok kullandığımız filmlerden biridir. kişisel tarihimde en çok izlediğim filmlerden biri olan tosun paşa filmini benimle izlemek çok keyifsiz olabilir. çünkü filmin başından sonuna kadar tüm konuşmalara eşlik ederek izliyorum filmi. ama bu tanımda spoiler vermek gibi bir niyetim yok.
bu filmden alıntılayarak en çok kullandığımız repliklerden biri “ hakiki tosun paşa benim”dir. mutfağa çay almaya gidip geri döndüğümüzde içeri girerek tamamen gereksiz bir şekilde bu replikle kendimizi tanıtabiliriz mesela.
ya da aramızda en küçük olan kardeşlerimizden biri aşka gelip coştuğunda kendini daha rahat ifade etmesine imkan tanımak için “ tutmayın küçük enişteyi” diyebiliriz.
ya da yine saçmalayan bir kardeşimizin zeka seviyesine atıfta bulunmak için ama onu kırmak istemediğimiz zaman hemen bir başka tosun paşa repliği imdada koşar: “ ne kadar salaksın lütfücüğüm.”
ya da gitmek üzere kalkan kardeşimizin eğer kalmaya gönlü varsa ancak bizden ısrar beklediği için gitmeye kalkıyorsa, gitmesine gerek olmadığını belli etmek için ensesine vurarak “ kal, kal” diyebiliriz.
bizden sürekli bir şeyler talep eden kardeşimize ise artık istediği şeyler imkansızlaşmaya başladığında “ hepsini yapabiliyorum da gözlerimden ateş çıkaramıyorum” diyebiliriz.
son olarak da uzun uzun bir şeyler anlattıktan sonra aramızda şu diyalog geçebilir:
- anladın mı?
- gayet iyi anladım.
- sen salaksın anlamazsın.
velhasılı; kemal sunal, şener şen, müjde ar ve adile naşit gibi isimlerin harikalar yarattığı bu film artık bizim için bir film olmaktan çıkmıştır. derimizin altına nüfuz etmiştir neredeyse.
o yüzden bu tanımı bir replikle bitirmek isterim.
“ kesin artık, rezil oldunuz, eşşoğlu eşekler, bir sürü namussuz, ırz düşmanları… öff yeter be, artık içelim… çok iyi konuştum ama!”

kardeşlerimle sinematik bir evrende yaşadığımızı zannettiğimiz için sürekli film replikleri ile anlaşıyoruz. bu hem daha eğlenceli bir iletişim sağlıyor hem de bir replik onlarca cümlenin anlatacağı şeyi kısaca ifade etmeye yarıyor.
tosun paşa da repliklerini en çok kullandığımız filmlerden biridir. kişisel tarihimde en çok izlediğim filmlerden biri olan tosun paşa filmini benimle izlemek çok keyifsiz olabilir. çünkü filmin başından sonuna kadar tüm konuşmalara eşlik ederek izliyorum filmi. ama bu tanımda spoiler vermek gibi bir niyetim yok.
bu filmden alıntılayarak en çok kullandığımız repliklerden biri “ hakiki tosun paşa benim”dir. mutfağa çay almaya gidip geri döndüğümüzde içeri girerek tamamen gereksiz bir şekilde bu replikle kendimizi tanıtabiliriz mesela.
ya da aramızda en küçük olan kardeşlerimizden biri aşka gelip coştuğunda kendini daha rahat ifade etmesine imkan tanımak için “ tutmayın küçük enişteyi” diyebiliriz.
ya da yine saçmalayan bir kardeşimizin zeka seviyesine atıfta bulunmak için ama onu kırmak istemediğimiz zaman hemen bir başka tosun paşa repliği imdada koşar: “ ne kadar salaksın lütfücüğüm.”
ya da gitmek üzere kalkan kardeşimizin eğer kalmaya gönlü varsa ancak bizden ısrar beklediği için gitmeye kalkıyorsa, gitmesine gerek olmadığını belli etmek için ensesine vurarak “ kal, kal” diyebiliriz.
bizden sürekli bir şeyler talep eden kardeşimize ise artık istediği şeyler imkansızlaşmaya başladığında “ hepsini yapabiliyorum da gözlerimden ateş çıkaramıyorum” diyebiliriz.
son olarak da uzun uzun bir şeyler anlattıktan sonra aramızda şu diyalog geçebilir:
- anladın mı?
- gayet iyi anladım.
- sen salaksın anlamazsın.
velhasılı; kemal sunal, şener şen, müjde ar ve adile naşit gibi isimlerin harikalar yarattığı bu film artık bizim için bir film olmaktan çıkmıştır. derimizin altına nüfuz etmiştir neredeyse.
o yüzden bu tanımı bir replikle bitirmek isterim.
“ kesin artık, rezil oldunuz, eşşoğlu eşekler, bir sürü namussuz, ırz düşmanları… öff yeter be, artık içelim… çok iyi konuştum ama!”
devamını gör...
halı sahada beyler sakin diyen adam
muhtemelen sahada ki aile babası odur.
devamını gör...
iki türk müzesinin avrupa yılın müzesi ödülünü kazanması
en prestijli müzecilik ödülü olan ''avrupa yılın müzesi ödülleri''nden iki özel ödülü troya müzesi ve odunpazarı modern müze'nin kazanması hadisesi.
troya müzesi - odunpazarı modern müze
bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:
''avrupa konseyi'nin himayesinde avrupa müze forumu (emf) tarafından her yıl verilen en uzun soluklu ve en saygın müzecilik ödülleri olan 'avrupa yılın müzesi ödülleri' bu akşam sahiplerini buldu. troya müzesi, 2020 yılı avrupa yılın müzesi özel ödülü'nün sahibi oldu. troya müzesi'nin hemen ardından aynı kategoride '2021 yılı avrupa yılın müzesi özel ödülü' odunpazarı modern müzesi'nin oldu.
tebrikler troya, tebrikler odunpazarı modern müzesi. bayburt kenan yavuz etnografya müzesi de aynı yarışmada '2021 silletto ödülü'nü aldı."
avrupa’da yılın müzesi ödülleri (emya) jüri başkanı marlen mouliou; omm’u “herkese açık ve kapsayıcı bir ortam yaratmayı başaran, dünya çapında kültürlerarası bir platform” olarak niteledi. geçtiğimiz yıl emya jürisi omm – odunpazarı modern müze’ye bir ziyaret gerçekleştirmiş ve müze hakkında izlenimler edinmişti.
bayburt kenan yavuz etnografya müzesi de aynı yarışmada “2021 silletto ödülü”nü almaya hak kazandı.
kaynak 1
kaynak 2
troya müzesi - odunpazarı modern müzebakanlıktan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:
''avrupa konseyi'nin himayesinde avrupa müze forumu (emf) tarafından her yıl verilen en uzun soluklu ve en saygın müzecilik ödülleri olan 'avrupa yılın müzesi ödülleri' bu akşam sahiplerini buldu. troya müzesi, 2020 yılı avrupa yılın müzesi özel ödülü'nün sahibi oldu. troya müzesi'nin hemen ardından aynı kategoride '2021 yılı avrupa yılın müzesi özel ödülü' odunpazarı modern müzesi'nin oldu.
tebrikler troya, tebrikler odunpazarı modern müzesi. bayburt kenan yavuz etnografya müzesi de aynı yarışmada '2021 silletto ödülü'nü aldı."
avrupa’da yılın müzesi ödülleri (emya) jüri başkanı marlen mouliou; omm’u “herkese açık ve kapsayıcı bir ortam yaratmayı başaran, dünya çapında kültürlerarası bir platform” olarak niteledi. geçtiğimiz yıl emya jürisi omm – odunpazarı modern müze’ye bir ziyaret gerçekleştirmiş ve müze hakkında izlenimler edinmişti.
bayburt kenan yavuz etnografya müzesi de aynı yarışmada “2021 silletto ödülü”nü almaya hak kazandı.
kaynak 1
kaynak 2
devamını gör...
diyelim o bunu okuyordaki o olmak
kimse için o kadar özel olmadım sanırım.
devamını gör...
the 4400
bir @kaşkolnikov ukdesi... ukde dediğin böyle olur... *
muazzam bir bilim kurgu dizisiydi. çekildiği tarihten sonra benzer kurgular ortaya çıktı ama hiç birisinden bu diziden aldığım keyfi alamadım. sene 1941, dünyanın çeşitli bölgelerinde tamı tamına 4400 kişi tabiri caizse buharlaşır. hepsi de sırra kadem basar. ara ki bulasın. sonrasında bu arkadaşlar 2004 yılına toplu olarak gelirler. hepsinde de enteresan güçler vardır. kayıplar ordusu, merak uyandıranlar ordusuna dönüşmüştür. bu abiler/ablalar da mevzunun farkında değillerdir. hepsi farklı farklı yıllardan bu zaman dilime sıçramış ve sudan çıkmış balık gibi ortada arzı endam etmeye başlamışlardır. tabi dünyanın kurtarıcısı amerika (!) mevzuya el atacaktır. çünkü bu olay kendi topraklarında yaşanmaktadır. zaman yolcularını karantinaya alırlar. hepsi de zıpkın gibi fişek gibi bir görünüm sergilemektedir. hiçbir sağlık sorunları yoktur. o sebeple de bunları topluma kazandırmak elzem olur. amma velâkin işler umulduğu gibi ilerlemeyecektir zira bu arkadaşlar yukarıda da söylediğim gibi farklı doğaüstü güçlere sahiptir.
dizi temel olarak bu kurgunun üzerine oturur. bu arkadaşlar niye gelmişlerdir? ne yapmak, nereye varmak istemektedir? altıyı çevirirsek dokuz olur mu? gibi soruların cevapları, dizinin ilerleyen bölümlerinde yavaş yavaş açığa çıkar. ancak sevdiğimiz çoğu dizi gibi bu dizide de yayıncıların hışmına uğramış ve 4. sezon sonunda bizlere el sallamak suretiyle yüreğimizde derin bir yara açmıştır.
dizide en sevdiğim karakterlerden birisi maia karakteridir. bu küçük kız çocuğunun özellikle evlatlık olarak verildiği ailelerle yaşadığı sorunlar ve geleceği görme yeteneği, sizde en başından itibaren bu kızda bir iş var, kesin kilit rolü bu kerata oynayacak hissiyatını uyandırır. öyle oluyor mu olmuyor mu? ipucu vermeyeyim ancak diana ablanın ona gösterdiği o yakınlık ve onu yavaş yavaş kendine getirmesi keyifle izlenecek bir süreçtir. diana abla demişken o da has kadındır. bu insanlarla arasında ciddi bir bağ oluşturmuştur. evet, devlet ajanıdır ama bu kayıp insanları o kadar içtenlikle sahiplenmiştir ki, onlar için mermiye kafa atacak bir seviyeye gelmiştir. bizdendir yani. o yüzden kendisine saygıda kusur etmemenizi salık veririm. bir de savaş pilotu richard abi var. onun hikâyesi de enteresan ser verip sır vermeyeceğim ama bu abimiz siyahi bir abimiz ve ırkçılığın tavan yaptığı dönemlerde beyaz bir kadınla aşk yaşıyor. günümüzde ise, aşk yaşadığı kadının torunu ile karşılaşıyor. takdir-i ilahi işte... oradan da farklı bir hikâye çıkıyor. kyle'ı sevmem, ona dikkat edin. shawn ise iki ucu keskin bıçaktır ama iyi çocuktur. rica ederim kendisine tepki göstermeyelim, destek olalım ve onu topluma kazandıralım. tom mevzusunu ise kapalı kutu olarak bırakıp, yolumuza devam edelim.
ezcümle; izlenesi bir dizidir. beğenmezseniz kapatırsınız. ama bu diziye bir şans verin.* bu kalıbın hastası oldum. ben de gülme hissi uyandırıyor. komik geliyor biraz. o yüzden kullanmaya başladım. kırmayın şu güzelim diziyi. şans verdiğinize pişman olmazsınız. ilişkiniz yürümezse sonlandırırsınız. 4 sezon zaten. *
muazzam bir bilim kurgu dizisiydi. çekildiği tarihten sonra benzer kurgular ortaya çıktı ama hiç birisinden bu diziden aldığım keyfi alamadım. sene 1941, dünyanın çeşitli bölgelerinde tamı tamına 4400 kişi tabiri caizse buharlaşır. hepsi de sırra kadem basar. ara ki bulasın. sonrasında bu arkadaşlar 2004 yılına toplu olarak gelirler. hepsinde de enteresan güçler vardır. kayıplar ordusu, merak uyandıranlar ordusuna dönüşmüştür. bu abiler/ablalar da mevzunun farkında değillerdir. hepsi farklı farklı yıllardan bu zaman dilime sıçramış ve sudan çıkmış balık gibi ortada arzı endam etmeye başlamışlardır. tabi dünyanın kurtarıcısı amerika (!) mevzuya el atacaktır. çünkü bu olay kendi topraklarında yaşanmaktadır. zaman yolcularını karantinaya alırlar. hepsi de zıpkın gibi fişek gibi bir görünüm sergilemektedir. hiçbir sağlık sorunları yoktur. o sebeple de bunları topluma kazandırmak elzem olur. amma velâkin işler umulduğu gibi ilerlemeyecektir zira bu arkadaşlar yukarıda da söylediğim gibi farklı doğaüstü güçlere sahiptir.
dizi temel olarak bu kurgunun üzerine oturur. bu arkadaşlar niye gelmişlerdir? ne yapmak, nereye varmak istemektedir? altıyı çevirirsek dokuz olur mu? gibi soruların cevapları, dizinin ilerleyen bölümlerinde yavaş yavaş açığa çıkar. ancak sevdiğimiz çoğu dizi gibi bu dizide de yayıncıların hışmına uğramış ve 4. sezon sonunda bizlere el sallamak suretiyle yüreğimizde derin bir yara açmıştır.
dizide en sevdiğim karakterlerden birisi maia karakteridir. bu küçük kız çocuğunun özellikle evlatlık olarak verildiği ailelerle yaşadığı sorunlar ve geleceği görme yeteneği, sizde en başından itibaren bu kızda bir iş var, kesin kilit rolü bu kerata oynayacak hissiyatını uyandırır. öyle oluyor mu olmuyor mu? ipucu vermeyeyim ancak diana ablanın ona gösterdiği o yakınlık ve onu yavaş yavaş kendine getirmesi keyifle izlenecek bir süreçtir. diana abla demişken o da has kadındır. bu insanlarla arasında ciddi bir bağ oluşturmuştur. evet, devlet ajanıdır ama bu kayıp insanları o kadar içtenlikle sahiplenmiştir ki, onlar için mermiye kafa atacak bir seviyeye gelmiştir. bizdendir yani. o yüzden kendisine saygıda kusur etmemenizi salık veririm. bir de savaş pilotu richard abi var. onun hikâyesi de enteresan ser verip sır vermeyeceğim ama bu abimiz siyahi bir abimiz ve ırkçılığın tavan yaptığı dönemlerde beyaz bir kadınla aşk yaşıyor. günümüzde ise, aşk yaşadığı kadının torunu ile karşılaşıyor. takdir-i ilahi işte... oradan da farklı bir hikâye çıkıyor. kyle'ı sevmem, ona dikkat edin. shawn ise iki ucu keskin bıçaktır ama iyi çocuktur. rica ederim kendisine tepki göstermeyelim, destek olalım ve onu topluma kazandıralım. tom mevzusunu ise kapalı kutu olarak bırakıp, yolumuza devam edelim.
ezcümle; izlenesi bir dizidir. beğenmezseniz kapatırsınız. ama bu diziye bir şans verin.* bu kalıbın hastası oldum. ben de gülme hissi uyandırıyor. komik geliyor biraz. o yüzden kullanmaya başladım. kırmayın şu güzelim diziyi. şans verdiğinize pişman olmazsınız. ilişkiniz yürümezse sonlandırırsınız. 4 sezon zaten. *
devamını gör...
fmf
mezara kadar sizinle gelen kalıtsal rahatsızlık. maalesef bir tedavisi yok. anca atağı azaltıcı haplar mevcut bildiğim kadarıyla. bu sebeple çocuk sahibi olmaktan imtina ediyorum. bahsedildiği gibi, iyi bir doktora denk gelmek gerek. aksi halde yine söylendiği gibi apandisitten olabilirsiniz.
nasıl anlaşılır lan bu diyenler için... herhangi bir dahiliye bölümüne gidiyorsunuz romatoloji bölümüne yönlendirilmek istediğinizi söylüyorsunuz. onlar da sizi başından atıp yönlendiriyorlar.
nasıl anlaşılır lan bu diyenler için... herhangi bir dahiliye bölümüne gidiyorsunuz romatoloji bölümüne yönlendirilmek istediğinizi söylüyorsunuz. onlar da sizi başından atıp yönlendiriyorlar.
devamını gör...
rüyaların yorumu
rüyalar, o gün yaşanılan durumun üzerimizdeki etkisini anlatır aslında. baskı altına aldığımız durumlar ya da gerçekleşmesini istediğimiz dilekler sembollerle gösterilir. o an ki psikolojimiz hakkında bilgi verdiği kesin. yoksa yarın şu olacak, bu başıma gelecekmiş diyemeyiz.
devamını gör...
aziyade
pierre loti tarafından yazılan 1879 yılında yazılan günlük gibi tutulmuş ama içerisinde o dönemin istanbuluna ve yaşam tarzına ilişkin önemli anektotlar barındıran bir kitap. zamanında bununla ilgili kendime bir not hazirlamisim. üşenmeyip kitap hakkında izlenimlerimi fikirlerimi bilmek isteyenler okuyabilir.
eyüp. 20’li yaşların başındaki bir üniversite öğrencisi için belki de istanbul’da herhangi bir çekiciliği olmayan semtlerden birisi. anadolu’nun herhangi bir yerinden gelmiş bir öğrenci, elindeki kısıtlı imkanlarla istanbul’un daha çok eğlenceye dönük semtlerini, mekanlarını gezmek ister. nitekim benim içinde aynısı geçerli. yolumun düşmesi istanbul’a adım attıktan neredeyse 1 yıl sonrasına denk geliyor. istanbullu bir arkadaşım eyüp’te nostaljik güzel bir kafe olduğunu söylüyor. 6-7 kişilik bir grup halinde semte yolumuz düşüyor, oradan da teleferik hattı ile pierre loti tepesi’ne çıkıyoruz. güzel bir manzara, fahiş fiyatlı çay bahçesi canımız sıkıyor ufaktan. çok durmuyoruz zaten, istanbul’da neredeyse her tepe noktasının manzarası bir başka güzel, belki o an herhangi bir anlam yükleyemiyor insan. sonrasında eyüp semtinde dolaşıp, adını hatırlamadığım bir caminin bitişiğine kurulmuş kermese denk gelip karnımızı doyuruyoruz. bu süre içerisinde dikkatimi en çok semtte yer alan mezarlık ve semtin istanbul’un genelinin aksine sahip olduğu sessizlik dikkatimi çekiyor. bundan 100 yıl önce buralarda kimler ne şekilde yaşamış diye kendime sorduğumu hatırlıyorum ama üzerinde gençliğin kaygısızlığı ile çok fazla da durmuyorum.
hayat devam ediyor, yıllar sonra biraz da önyargı ile aziyade kitabını satın alıyorum. zaten bu zamana kadar hem eğitim için hem de kişisel ilgimden ötürü istanbul’la ilgili onca kitap okumuşum, çoğu yeri dolaşmışım, kitaptan basit bir aşk hikayesi dışında ne öğrenebilirim ki… işte burası tam olarak yanıldığım nokta.
aziyade. 1877 yılının istanbul’unun fotoğrafını çekmek istiyorsanız eğer okumanız gereken bir kitap. roman diyemiyorum. bana bir roman hissiyatı vermiyor. günlük gibi başlıyor, zaman zaman bir roman havası veriyor ancak genel itibarıyla birisinin not defterine karalamaları gibi. şaşırtıcı bir biçimde her sayfada size bilmediğiniz bir istanbul’u anlatıyor. birbirinden görünüşte nefret etmesi gereken insanların nasıl bir arada yaşamaya tahammül ettiğini, bu nefretin nasıl bir gönül bağına döndüğünü, kurnazlığın saflıkla nasıl bir arada vücut bulduğunu çok net gözler önüne seriyor. dil, din, ırk ya da coğrafya fark etmeden hislerin her zaman tek bir dili konuştuğunu ve o dili unutanların bile aslında tekrar hatırlayabileceğini bizlere gösteriyor. biliyorum bu yazım da aynı aziyade gibi daldan dala atlıyor bir oradan bir buradan. ancak kitabı etkisinden çıkmak pek o kadar kolay değil. bu yüzden ki tek bir kitapta hem aşkı hem eğlenceyi hem de istanbul’un kendisini yaşamak istiyorsanız, okumanız, okutturmanız ve düşünmeniz gereken bir kitap aziyade.
edit: alıntı olarak alınmış ama kendi gözlemlerim olup başka yerden alıntı yapılmamıştır.
eyüp. 20’li yaşların başındaki bir üniversite öğrencisi için belki de istanbul’da herhangi bir çekiciliği olmayan semtlerden birisi. anadolu’nun herhangi bir yerinden gelmiş bir öğrenci, elindeki kısıtlı imkanlarla istanbul’un daha çok eğlenceye dönük semtlerini, mekanlarını gezmek ister. nitekim benim içinde aynısı geçerli. yolumun düşmesi istanbul’a adım attıktan neredeyse 1 yıl sonrasına denk geliyor. istanbullu bir arkadaşım eyüp’te nostaljik güzel bir kafe olduğunu söylüyor. 6-7 kişilik bir grup halinde semte yolumuz düşüyor, oradan da teleferik hattı ile pierre loti tepesi’ne çıkıyoruz. güzel bir manzara, fahiş fiyatlı çay bahçesi canımız sıkıyor ufaktan. çok durmuyoruz zaten, istanbul’da neredeyse her tepe noktasının manzarası bir başka güzel, belki o an herhangi bir anlam yükleyemiyor insan. sonrasında eyüp semtinde dolaşıp, adını hatırlamadığım bir caminin bitişiğine kurulmuş kermese denk gelip karnımızı doyuruyoruz. bu süre içerisinde dikkatimi en çok semtte yer alan mezarlık ve semtin istanbul’un genelinin aksine sahip olduğu sessizlik dikkatimi çekiyor. bundan 100 yıl önce buralarda kimler ne şekilde yaşamış diye kendime sorduğumu hatırlıyorum ama üzerinde gençliğin kaygısızlığı ile çok fazla da durmuyorum.
hayat devam ediyor, yıllar sonra biraz da önyargı ile aziyade kitabını satın alıyorum. zaten bu zamana kadar hem eğitim için hem de kişisel ilgimden ötürü istanbul’la ilgili onca kitap okumuşum, çoğu yeri dolaşmışım, kitaptan basit bir aşk hikayesi dışında ne öğrenebilirim ki… işte burası tam olarak yanıldığım nokta.
aziyade. 1877 yılının istanbul’unun fotoğrafını çekmek istiyorsanız eğer okumanız gereken bir kitap. roman diyemiyorum. bana bir roman hissiyatı vermiyor. günlük gibi başlıyor, zaman zaman bir roman havası veriyor ancak genel itibarıyla birisinin not defterine karalamaları gibi. şaşırtıcı bir biçimde her sayfada size bilmediğiniz bir istanbul’u anlatıyor. birbirinden görünüşte nefret etmesi gereken insanların nasıl bir arada yaşamaya tahammül ettiğini, bu nefretin nasıl bir gönül bağına döndüğünü, kurnazlığın saflıkla nasıl bir arada vücut bulduğunu çok net gözler önüne seriyor. dil, din, ırk ya da coğrafya fark etmeden hislerin her zaman tek bir dili konuştuğunu ve o dili unutanların bile aslında tekrar hatırlayabileceğini bizlere gösteriyor. biliyorum bu yazım da aynı aziyade gibi daldan dala atlıyor bir oradan bir buradan. ancak kitabı etkisinden çıkmak pek o kadar kolay değil. bu yüzden ki tek bir kitapta hem aşkı hem eğlenceyi hem de istanbul’un kendisini yaşamak istiyorsanız, okumanız, okutturmanız ve düşünmeniz gereken bir kitap aziyade.
edit: alıntı olarak alınmış ama kendi gözlemlerim olup başka yerden alıntı yapılmamıştır.
devamını gör...
space-dye vest
insanı durduk yere dert sahibi yapan bir dream theater şarkısı.
1994 çıkışlı "awake" albümünde yer alan şarkı, beste ve sözleriyle tamamen grubun klavyecisi kevin moore'a aittir ki kendisi, albüm sonrasında gruptan ayrılmıştır. rivayet odur ki moore, bir moda kataloğunda "space-dye vest" adlı bir ceket giyen modele aşık olmuş, bu durumu o dönemde yeni bitmiş olan ilişkisiyle bağdaştırmış ve bu parçayı yaratmıştır.
şahsen, özellikle keyifli olduğum günlerde playlistimde karşıma çıkmasın diye köşe bucak kaçarım. sadece türkçe şarkılarda duygulanabiliyorum diyenler varsa buyursunlar da görelim.*
sözleri de burada:
(şarkı içerisinde yer alan haber, dizi vb. replikleri italik yazılmıştır.)
falling through pages of martens on angels
feeling my heart pull west
i saw the future dressed as a stranger
love in a space-dye vest
love is an act of blood and i'm bleeding
a pool in the shape of a heart
beauty projection in the reflection
always the worst way to start
"but he's the sort who can't know
anyone intimately, least of all a woman.
he doesn't know what a woman is.
he wants you for a possession,
something to look at like a painting or an ivory box.
something to own and to display.
he doesn't want you to be real, or to think or to live.
he doesn't love you, but i love you.
i want you to have your own thoughts and ideas and feelings, even when
i hold you in my arms. it's our last chance... it's our last chance..."
now that you're gone i'm trying to take it
learning to swallow the rage
found a new girl i think we can make it
as long as she stays on the page
this is not how i want it to end
and i'll never be open again
"...i was gonna move out...umm...get,
get a job, get my own place, umm,
but... i go into the mall where i
want to work and they tell me, i'm,
i was too young..."
"some people, gave advice before,
about facing the facts, about
facing reality. and this is, this
without a doubt, is his biggest
challenge ever. he's going to have to face it.
you're gonna have to try, he's gonna to have to try and,
uh, and, and, and get some help here. i mean no one can
say they know how he feels."
"that, so they say that, in ya know
like, houston or something, you'd
say it's a hundred and eighty degrees,
but it's a dry heat.
in houston they say that?
oh, maybe not. i'm all mixed up.
dry until they hit the swimming pool."
"...i get up with the sun... listen.
you have your own room to sleep in,
i don't care what you do. i don't
care when. that door gets locked,
that door gets locked at night by nine o'clock.
if you're not in this house by nine o'clock, then you'd better find some
place to sleep. because you're not going to be a bum in this house.
supper is ready..."
there's no one to take my blame
if they wanted to
there's nothing to keep me sane
and it's all the same to you
there's nowhere to set my aim
so i'm everywhere
never come near me again
do you really think i need you
i'll never be open again, i could never be open again.
i'll never be open again, i could never be open again.
and i'll smile and i'll learn to pretend
and i'll never be open again
and i'll have no more dreams to defend
and i'll never be open again
1994 çıkışlı "awake" albümünde yer alan şarkı, beste ve sözleriyle tamamen grubun klavyecisi kevin moore'a aittir ki kendisi, albüm sonrasında gruptan ayrılmıştır. rivayet odur ki moore, bir moda kataloğunda "space-dye vest" adlı bir ceket giyen modele aşık olmuş, bu durumu o dönemde yeni bitmiş olan ilişkisiyle bağdaştırmış ve bu parçayı yaratmıştır.
şahsen, özellikle keyifli olduğum günlerde playlistimde karşıma çıkmasın diye köşe bucak kaçarım. sadece türkçe şarkılarda duygulanabiliyorum diyenler varsa buyursunlar da görelim.*
sözleri de burada:
(şarkı içerisinde yer alan haber, dizi vb. replikleri italik yazılmıştır.)
falling through pages of martens on angels
feeling my heart pull west
i saw the future dressed as a stranger
love in a space-dye vest
love is an act of blood and i'm bleeding
a pool in the shape of a heart
beauty projection in the reflection
always the worst way to start
"but he's the sort who can't know
anyone intimately, least of all a woman.
he doesn't know what a woman is.
he wants you for a possession,
something to look at like a painting or an ivory box.
something to own and to display.
he doesn't want you to be real, or to think or to live.
he doesn't love you, but i love you.
i want you to have your own thoughts and ideas and feelings, even when
i hold you in my arms. it's our last chance... it's our last chance..."
now that you're gone i'm trying to take it
learning to swallow the rage
found a new girl i think we can make it
as long as she stays on the page
this is not how i want it to end
and i'll never be open again
"...i was gonna move out...umm...get,
get a job, get my own place, umm,
but... i go into the mall where i
want to work and they tell me, i'm,
i was too young..."
"some people, gave advice before,
about facing the facts, about
facing reality. and this is, this
without a doubt, is his biggest
challenge ever. he's going to have to face it.
you're gonna have to try, he's gonna to have to try and,
uh, and, and, and get some help here. i mean no one can
say they know how he feels."
"that, so they say that, in ya know
like, houston or something, you'd
say it's a hundred and eighty degrees,
but it's a dry heat.
in houston they say that?
oh, maybe not. i'm all mixed up.
dry until they hit the swimming pool."
"...i get up with the sun... listen.
you have your own room to sleep in,
i don't care what you do. i don't
care when. that door gets locked,
that door gets locked at night by nine o'clock.
if you're not in this house by nine o'clock, then you'd better find some
place to sleep. because you're not going to be a bum in this house.
supper is ready..."
there's no one to take my blame
if they wanted to
there's nothing to keep me sane
and it's all the same to you
there's nowhere to set my aim
so i'm everywhere
never come near me again
do you really think i need you
i'll never be open again, i could never be open again.
i'll never be open again, i could never be open again.
and i'll smile and i'll learn to pretend
and i'll never be open again
and i'll have no more dreams to defend
and i'll never be open again
devamını gör...
bingöl solhan'daki yüzen adalar
bingöl, solhan'da bulunan yüzen adalar yöre halkı tarafından keşfedilmiştir. bir krater gölü üzerinde 3 adet yüzen ada bulunmaktadır. adaların yapısını çayırlar, çeşitli otlar ve suda yetişen bitkiler oluşturmaktadır.
bu tür adaların gölde yüzmesinin sebebi ise; saz gibi birbirini tutan bitkilerin, sudan daha az yoğunlukta bir kara kütlesi oluşturmasıyla ortaya çıkmaktadır. birbirini tutan bu bitkiler su üzerinde sal gibi hareket etmekte ve rüzgarın estiği yöne göre yer değiştirmektedir.
bu tür adaların gölde yüzmesinin sebebi ise; saz gibi birbirini tutan bitkilerin, sudan daha az yoğunlukta bir kara kütlesi oluşturmasıyla ortaya çıkmaktadır. birbirini tutan bu bitkiler su üzerinde sal gibi hareket etmekte ve rüzgarın estiği yöne göre yer değiştirmektedir.
devamını gör...
takip edilesi sözlük yazarları
ahanda bunlar:
iko
kutu kutu pense simple present tense
nüdzöç nirefa
aurora
hame
different utopia
bal porsuğu
makedonyalı
rufus
sanagulbahcesivadetmedim
visal
ben_eraay
gogolunpaltosu
muris
metalci
twilight sparkle
ansia
kuzguncuktaki vişne
yalnızgezenrusso
sillage
gandalfgillerden
urlalı
id superego catismasi
tenturdiyot
larktwain_123_
birseyyah
xay
jagged
warrenbuffett
gelecek nesile nick kalmadı
ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü
ceku
yiid
zevk irsaliyesi
inşaatbey
blackeyes
ergonlone
abdulseyidbincabbar
run forest run
kominist turşu
uzak yakınlık
miteherik
satranç piyonu
ismailkarakuş
ben de geldim tam oldu
saykodelikzade
kafatolog
bloodless
prusyadaki kral
ucemak
bruh cat
phsyco
eternal sunshine
hani biz baron olduyduk
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası
hiçbir şey yolunda değil
love will save us
anorik
nacres nalsra
kendisine benzemeyen insan
crimson
atanmısmerveaksak
sirma
venus
earl
feridun abi
3 parmaklı orangut
madara
ironik
cassandraaltman
kafa anket
yalnızardıç
kurukafa
selenyum
keremyildiz
altair ibn la ahad
gezegen insanı
yalniz
romalıyörük
king of rock n roll
bensenoha
fehnw
thegulec
messela yanni
metson
sözlük
hicligindansi
san marinolu
başımızaicatçıkarmadenilençocuktum
kaç yazar
meja
kognitif
patlichan
kod29
artıkparlamayanyıldız
rosadolujoe
ozgur1ey
can ciğer kuzu sarması
muazzez ben öldüm zaten yaşiyor da sayilmazdim
hayvan herif
luca ve lucy
asikızderler
kazıklı_merve
baalbek
birsusus
chimera
iko
kutu kutu pense simple present tense
nüdzöç nirefa
aurora
hame
different utopia
bal porsuğu
makedonyalı
rufus
sanagulbahcesivadetmedim
visal
ben_eraay
gogolunpaltosu
muris
metalci
twilight sparkle
ansia
kuzguncuktaki vişne
yalnızgezenrusso
sillage
gandalfgillerden
urlalı
id superego catismasi
tenturdiyot
larktwain_123_
birseyyah
xay
jagged
warrenbuffett
gelecek nesile nick kalmadı
ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü
ceku
yiid
zevk irsaliyesi
inşaatbey
blackeyes
ergonlone
abdulseyidbincabbar
run forest run
kominist turşu
uzak yakınlık
miteherik
satranç piyonu
ismailkarakuş
ben de geldim tam oldu
saykodelikzade
kafatolog
bloodless
prusyadaki kral
ucemak
bruh cat
phsyco
eternal sunshine
hani biz baron olduyduk
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası
hiçbir şey yolunda değil
love will save us
anorik
nacres nalsra
kendisine benzemeyen insan
crimson
atanmısmerveaksak
sirma
venus
earl
feridun abi
3 parmaklı orangut
madara
ironik
cassandraaltman
kafa anket
yalnızardıç
kurukafa
selenyum
keremyildiz
altair ibn la ahad
gezegen insanı
yalniz
romalıyörük
king of rock n roll
bensenoha
fehnw
thegulec
messela yanni
metson
sözlük
hicligindansi
san marinolu
başımızaicatçıkarmadenilençocuktum
kaç yazar
meja
kognitif
patlichan
kod29
artıkparlamayanyıldız
rosadolujoe
ozgur1ey
can ciğer kuzu sarması
muazzez ben öldüm zaten yaşiyor da sayilmazdim
hayvan herif
luca ve lucy
asikızderler
kazıklı_merve
baalbek
birsusus
chimera
devamını gör...



