soyut olmayan, duyu organlarımız ile algılayabildiğimiz, elle tutulur gözle görülür kavramların tamamıdır.
kısaca var olan her şeydir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

spinoza için tanrı ve doğa aynı şeyi ifade ediyordu. doğanın kendine has yasaları vardı. doğa asla bu yasaların dışında hareket etmezdi. ona göre insan da mutlak olarak doğanın bir parçasıydı. ve mutlak bir nedensellikle doğaya bağlıydı.

buradan, doğa bazı yasalara göre hayatını devam ettiriyorsa, o zaman doğaya mutlak olarak bağlı olan insanın da, onun kurallarına aykırı hareket edemeyeceği sonucunu çıkarabiliriz.
bu çıkarım bizi, insanın mutlak bir özgürlüğe sahip olmadığı sonucuna ulaştırır.

bundan sonra söylenilecek en önemli şey, insan olarak mutlak özgür değilsek, bu kölelikten kurtulup kurtulamayacağız sorusudur.

ona göre bu köleliği özgürlüğe dönüştürmek mümkündür. peki bunu nasıl başarabiliriz?
o, rasyonalist bir filozof olduğu için bunun ancak akıl yoluyla mümkün olduğuna inanır.
doğanın yasalarını bilmek, doğanın ve tanrı nın aynı şeyler olduğunu idrak edebilmek, doğa ve insanlar arasındaki nedensellik zincirini anlayabilmek, işte bunların hepsi ona göre bilgiyle mümkün olabilmektedir.
insanın başına gelen kötü şeylerin doğadaki nedensellik kavramından dolayı olduğu bilgisini unutmazsak eğer bu bu tür durumları daha sakin ve daha huzurlu bir şekilde atlatabiliriz.

ben, bu durumu şöyle düşünmenin daha faydalı olacağına inanıyorum.
değiştiremeyeceğimiz şeyler için üzülmekten vazgeçmeden huzur bulamayız. peki, değiştiremeyeceğimiz şeylerin tespitini nasıl yapmalıyız?
işte buna cevap olarak, spinoza kısaca aklınızı kullanın diyor. bunun içinse bol bol okumak gerekiyor galiba.

o, sınırlı bir canlı olan insanın, başına gelen kötü olaylar sonucunda çektiği acıları bireysel olarak düşünmekten vazgeçip, doğa kavramıyla beraber bir bütün olarak düşünmeye başladığı an huzuru bulmaya yaklaşacağına inanır.
devamını gör...

en güncel liste
limonluekşilisalata
yaprak sarma fan kılap
hayvan herif
+ ben tabiki.
devamını gör...

insanlar ışığı önlerini görmek için değil, daha parlak görünmek için kendilerine tutuyorlar .

friedrich nietzsche
devamını gör...

beş taş, taso, misket, yedi kule... çok güzel zamanlardı. bazen saatlerce oynardık ve havanın karardığını bile fark etmezdik. bu oyunlar uğruna eve geç gidip az laf işitmedim.
devamını gör...

allah akıl fikir versin tanrısı , içinde bir tapınak kursa lar , çok iyi olacak; tamam inançlara saygılı olalım , kimse kimsenin inancını kötüleme sin , ama herşeye de tapilmaz , fare nin içtiği sütten içiyor, dünyanın en pis suyunda yıkanıyor ve aynı suyu içiyor eee inanç , bırak kardeşim hiç bir şeye inanma daha iyi.
devamını gör...

ben çünkü oraya ait değilim .
devamını gör...

43 yaşında beyin gliomundan vefa etmiş yazardır. ölümünden 1-2 ay önce de şunları söylemiştir: “düşüncem geç gelişti, biraz geç başladım, biraz da erken bırakmak durumunda kalıyorum.”
devamını gör...

hayatımdan 8 dakika çaldı
devamını gör...

m.s. 630 yılında yaşanmış olan savaş. savaşta islam ordusuna hz. muhammed ve hz. halid bin velid komuta etmiştir. tabiiki böylesine muhteşem komutanların bulunduğu bir savaş yenilgiyle sonuçlanmaz. savaşı islam ordusu kazandı. fakat savaş, islam'ın en heyecan verici ve en nâzik savaşlarından biri kabul edilir.

bunun sebebini, kısaca bir rivayet özetliyor. tabiin (peygamber'i değil fakat sahabeleri görmüş kimseye verilen ad) hadisçilerinden, ebu ishak sebii'nin (v. 745), sahabe olan hz. bera bin azib'den duyduğuna göre; bir adam, hz. bera bin azib'e sormuş ki, "huneyn savaşı'nda, gerçekten resulullah'ı bırakıp kaçtınız mı?" hz. bera bin azib de demiş ki, "evet. ama o, yerinden kımıldamadı." ve sözlerine şöyle devam etti, "o gün onu, hâris amcasının oğlu ebu süfyan'ın gemini tuttuğu beyaz katırın üzerinde gördüm. bu sırada resulullah, "ben peygamberim, yalan yok." diye sesleniyordu."

ayrıca bunun dışında bazı râviler (öğrendiği hadis'i rivayet eden kimseye verilen ad), resulullah'ın, "ben peygamberim, yalan yok." cümlesinin ardından, "ben abdülmutallib'in oğluyum." dediğini de rivayet eder. müslümanların savaşta kaçmasının sebebi de şöyle anlatılır, savaşta, düşman tarafında yer alan okçular, işlerinde çok iyilerdi. fakat müslümanlar üzerlerine saldırınca, onlar dağıldılar. daha sonra, müslümanlar ganimete yöneldiler. pusuda bekleyen okçular da hemen ok fırlatmaya başladılar. bu sefer de müslümanlar kaçmaya başladılar. resulullah'ın yanında sadece 9 veya 10 kişi kaldı. savaşta, hz. muhammed ile kalan kişilerin şunlar olduğu söylenir: hz. abbas, hz. ebu sufyan bin haris, hz. ebu bekir, hz. ömer, hz. ali, hz. üsâme bin zeyd, hz. abdullah bin mesud, ca'fer (hangi ca'fer'dir bir bilgim yok), hz. kusem bin abbas, hz. fadl bin abbas, hz. eymen bin ümmü eymen.

müslümanların kaçması üzerine, resulullah kaçmakta olan müslümanları geri çağırmak için, "ben peygamberim, yalan yok. ben abdülmutallib'in oğluyum." diye buyururken, diğer bir yandan da, "düldül" isimli katırını düşmanların üzerine sürüyordu. hatırlatayım ki, bu olay yaşandığında, hz. muhammed'in 571 doğumlu olduğunu varsayarsak, hz. muhammed, 61'li yaşlarındaydı.

bu olayla ilgili şöyle bir söylenti de var, hz. muhammed'in katırından inip, yerden toprak alıp, düşmanların gözüne fırlattığını ve ardından da "bu yüzler kahrolsun!" diye buyurduğu da söyleniyor. ardından da toprak kimin gözüne geldiyse, onlar kaçmışlar diye anlatılıyor yani. olayı araştırdığımızda, hz. muhammed, katırını düşmanların üzerine sürmeye başlayınca, hz. abbas da onu durdurmaya çalışıyor. bunun sebebi şu olsa gerek: düşman ordusunda 40.000 kişinin olduğu söyleniyor, fakat hz. muhammed'in yanında sadece 9 kişi kalmıştı. yani 9 kişi ile 40.000 kişiye saldırınca, başarısız olma oranı da yüksek olsa gerek. ve, hz. abbas ile birlikte, hz. ebu sufyan bin haris'in de hz. muhammed'i durdurmaya çalıştığı söylenir. ve bunun için, katırdan tuttukları anlatılır. yani katırı durdurmaya çalışdıkları anlatılır.

hz. abbas, hz. muhammed'in emri ile şöyle seslenir: "ey akabe'de biat eden ensar, ey şecere-i rıdvân altında söz veren ashab!" ki zaten hz. abbas'ın gür sesli olduğu söylenir. ki sahabiler de bunu duyarak, "lebbeyk" diyerek geldiler. lebbeyk, "buyrun efendim, emredin, sana geldim" gibi anlamlara gelen bir seslenme sözüdür. sahabiler, resulullah'ın yanına koşunca, savaş yeniden kızıştı. sonunda da, islam ordusu, düşmanları yendi.

"allah birçok yerde, bu arada huneyn savaşı'nda gerçekten size yardım etmiştir. o gün sayıca çokluğunuza güvenmiştiniz, fakat bunun size hiçbir yararı olmamıştı; o yer geniş olmasına rağmen size dar gelmiş, nihayet geriye çekilmeye başlamıştınız. bunun üzerine allah, peygamberinin ve müminlerin üzerine kendi katından bir güven duygusu indirdi, bir de göremediğiniz askerler gönderdi ve böylece inkâr edenlerin cezasını verdi. işte bu, inkârcıların hakettiği karşılıktır. artık bunun ardından allah dilediğinin de tövbesini kabul eder. çünkü allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir." (tevbe/25-27)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(yukarıdaki resimde, huneyn savaşı'nın gerçekleştiği huneyn bölgesi (ya da huneyn vadisi) görülüyor.)
devamını gör...

yine cinsiyetçilik nerde bu kadın erkek eşitliği.

zaten bende parasız kadınları sevmiyorum.
devamını gör...

türkiyede yaşamak hiç stresli değil.
devamını gör...

hangi bulut kafa tutabilir rüzgâra ve hangi gök kavgasız doğurabilir yıldırımını?
devamını gör...

70 dakika 10 kişi oynadığı maçı kazandı beşiktaş.

tebrik diyorum, keyfini sürsünler güzel galibiyet.

not: cimbomspor.
devamını gör...

brad pitt'i kanlı canlı gördüğüm, mağazaların önünde en az iki tane jilet korumaların beklediği los angeles bölgesidir.
devamını gör...

olmadığınız kişi olmaya çalışmakla boşuna uğraşmayın. çünkü siz artık büyüdünüz. evrende hiçbir varlık, olduğunun dışına çıkamaz. aslında buna gerek de yoktur. zaten olduğunuz şey olduğunuzda, olmadığınız şey olmaya çalışarak elde edemediğiniz şeyleri kendiliğinden elde edersiniz.

ne kolay ve ne rahat değil mi?

bir de bunu deneyin ve zaten olduğunuz kişi olun!

kuantum olumlama - r. şanal.
devamını gör...

kıyıların tehlikeli yerlerinde, adalarda veya küçük adacıklarda bulunan, kötü hava koşullarında ve karanlıkta deniz taşıtlarına yön belirlemede yardımcı olan, tepelerinde güçlü bir ışık kaynağı bulunan yüksek kuleli yapılardır.
ilk kullanıldıkları zamanlarda tepelerinde bekçileri tarafından yakılan odun ve kömür ateşi ile ışık sağlanmaktaydı. zamanla yağ, petrol gazı, asetilen ve elektrik kullanımına geçildi. otomasyon sistemlerinin ve uydu haberleşme sistemlerinin gelişmesi ile fenerlere duyulan ihtiyaç yavaş yavaş azalmıştır. günümüzde halen çalışanların bir çoğu uzaktan kontrol edilmektedir.
devamını gör...

başörtünün altında saç var biliyosun değil mi? yani o da farklı bir tür değil seninle aynı türden.
devamını gör...

sözleri şöyledir,
ben gamlı hazan sense bahar dinle de vazgeç.
sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
olmaz meleğim böyle bir aşk bende vakit geç
sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç.

şiiri yazan sıtkı angınbaş, bestesini yapan melahat pars'tır. bu şarkı'nın hikayesi belki bir şehir efsanesi belki gerçek ama hüzünlü bir hikayesi vardır. neyse efendim ben bu parçayı rahmetli kemal sunal'ın meraklı köfteci filminde kısacık yorumlaması ve kendi kendine konuşmasından güldürmesiyle paylaşmak istedim.
buradan
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim