1.
dünyada, insanların merkezdeki ve en önemli varlıklar olduğunun şiar edinildiği felsefi görüş. bu bakış açısı, batı felsefesi ve inançlarında içkinleşmiştir. bu "görüşü" benimseyenlere göre insan, doğada ayrı bir yerde durur, geriye kalan her şeyden üstündür ve diğer hayvanları, bitkileri, madenleri vs. kendi yararı için dilediğince kullanabilir.
dinlerin birçoğunda, onlara göre insanın "özel" olduğu çıkarımını yapabilmemiz için sayısız veri vardır ama insanmerkezciliğin (anthropocentrism) izlerini takip edersek kadim zamanlara da ulaşabiliriz diye düşünüyorum. hatta bu algı, aristo ve kant gibi kişilerin felsefelerinde de gözlemlenebilir.
bazı antroposantrik düşünürler, "carnucopian" bir görüşe sahiptirler yani dünyanın kaynaklarının sınırlı olduğunu ve bu yüzden nüfus artışımızın dünyanın kapasitesini zorlayıp, kıtlık ve savaşlar gibi felaketlere yol açacağı iddiasını reddederler. dünyanın, bizim onun kaynaklarını keyfimizce kullanmamızı kaldırabileceğini veya her daim gelişen teknolojiyle birlikte bunun her zaman mümkün kılınacağı görüşündedirler bu kişiler. kişisel olarak bunun bir "fallacy" olduğunu düşünüyorum. yani büyük bir yanılgı. bu tür "optimizm"in bir çeşit aymazlık hatta ahmaklık olduğu kanısındayım.
antroposantrizmi benimseyip doğaya iyi davranmamız ve onun kaynaklarını etik bir çerçevede kullanmamız gerektiğini benimseyen kişiler de vardır. evet, onlar için de insan merkezdedir ve en önemli varlıktır ama bu, doğayı istediğimiz gibi sömürebileceğimiz anlamına gelmemektedir. örneğin, havayı kirletmemiz başka insanların hayatlarını da kötü etkiler veya dünyanın doğal kaynaklarını keyfimizce tüketmemiz, gelecek nesillere zarar verebilir. hatta teolog ve filozof holmes rolston iii, biyoçeşitliliği korumanın ahlaki bir görevimiz olduğunu söylemiştir ve bunu yapamamamızın, tanrının yarattığı varlıklara saygısızlık olacağı fikrini savunmuştur.
çevre ahlakı (environmental ethics), akademi kapsamına dahil olmadan önce, bazı çevreciler (conservationist), insanmerkezcilere karşı bir duruş sergilemişlerdir ve bunun sonucunda da biyomerkezcilik (biocentrism) kavramıyla tanışmışızdır. bu görüşe göre, insan ekosistemdeki birçok canlıdan biridir ve ayrı tutulamaz. bu çeşitliliğin kendi bağımsız öz değeri vardır ve doğadaki diğer biyolojik varlıkların, bizim (insanın) işimize yarayıp yaramadığı bir kıstas değildir.
anthro ön eki "insan"lar için kullanılsa da, bazı feminist felsefeciler antroposantrizmin batılı beyaz adamı üstün kılan ataerkil bir konsept olduğunu ileri sürmüşlerdir. bu görüşlerini de ırkçılık konusunu da içine katarak daha açılımlı bir hale getirmişlerdir. yani nasıl ki "white supremacist" (beyazların üstün ırk olduğunu düşünen) biri, siyahlara istediği gibi davranmayı kendinde hak görüyorsa/görmüşse (bkz: kölecilik), insanmerkezciler de aynı muameleyi doğaya yapabiliyor. mühimsenesi ve bence doğru bir yaklaşım bu. bunu değiştirmeye çalışan felsefecilere de ekofeministler deniyor.
(bkz: antroposantrizm vs mizantropi) - ekosantrizmden de bu versus'ta bahsetmiştim.
yararlandığım kaynak: www.britannica.com/topic/an...
not: bu yazıyı başka bir sözlük için yazmıştım zamanında. fakat burada editör olduktan sonra oraya zaman ayıramadığımdan orada yazmıyorum artık. oradaki bazı böyle tanımlarımı silerek normal sözlük'e taşıyacağım.
dinlerin birçoğunda, onlara göre insanın "özel" olduğu çıkarımını yapabilmemiz için sayısız veri vardır ama insanmerkezciliğin (anthropocentrism) izlerini takip edersek kadim zamanlara da ulaşabiliriz diye düşünüyorum. hatta bu algı, aristo ve kant gibi kişilerin felsefelerinde de gözlemlenebilir.
bazı antroposantrik düşünürler, "carnucopian" bir görüşe sahiptirler yani dünyanın kaynaklarının sınırlı olduğunu ve bu yüzden nüfus artışımızın dünyanın kapasitesini zorlayıp, kıtlık ve savaşlar gibi felaketlere yol açacağı iddiasını reddederler. dünyanın, bizim onun kaynaklarını keyfimizce kullanmamızı kaldırabileceğini veya her daim gelişen teknolojiyle birlikte bunun her zaman mümkün kılınacağı görüşündedirler bu kişiler. kişisel olarak bunun bir "fallacy" olduğunu düşünüyorum. yani büyük bir yanılgı. bu tür "optimizm"in bir çeşit aymazlık hatta ahmaklık olduğu kanısındayım.
antroposantrizmi benimseyip doğaya iyi davranmamız ve onun kaynaklarını etik bir çerçevede kullanmamız gerektiğini benimseyen kişiler de vardır. evet, onlar için de insan merkezdedir ve en önemli varlıktır ama bu, doğayı istediğimiz gibi sömürebileceğimiz anlamına gelmemektedir. örneğin, havayı kirletmemiz başka insanların hayatlarını da kötü etkiler veya dünyanın doğal kaynaklarını keyfimizce tüketmemiz, gelecek nesillere zarar verebilir. hatta teolog ve filozof holmes rolston iii, biyoçeşitliliği korumanın ahlaki bir görevimiz olduğunu söylemiştir ve bunu yapamamamızın, tanrının yarattığı varlıklara saygısızlık olacağı fikrini savunmuştur.
çevre ahlakı (environmental ethics), akademi kapsamına dahil olmadan önce, bazı çevreciler (conservationist), insanmerkezcilere karşı bir duruş sergilemişlerdir ve bunun sonucunda da biyomerkezcilik (biocentrism) kavramıyla tanışmışızdır. bu görüşe göre, insan ekosistemdeki birçok canlıdan biridir ve ayrı tutulamaz. bu çeşitliliğin kendi bağımsız öz değeri vardır ve doğadaki diğer biyolojik varlıkların, bizim (insanın) işimize yarayıp yaramadığı bir kıstas değildir.
anthro ön eki "insan"lar için kullanılsa da, bazı feminist felsefeciler antroposantrizmin batılı beyaz adamı üstün kılan ataerkil bir konsept olduğunu ileri sürmüşlerdir. bu görüşlerini de ırkçılık konusunu da içine katarak daha açılımlı bir hale getirmişlerdir. yani nasıl ki "white supremacist" (beyazların üstün ırk olduğunu düşünen) biri, siyahlara istediği gibi davranmayı kendinde hak görüyorsa/görmüşse (bkz: kölecilik), insanmerkezciler de aynı muameleyi doğaya yapabiliyor. mühimsenesi ve bence doğru bir yaklaşım bu. bunu değiştirmeye çalışan felsefecilere de ekofeministler deniyor.
(bkz: antroposantrizm vs mizantropi) - ekosantrizmden de bu versus'ta bahsetmiştim.
yararlandığım kaynak: www.britannica.com/topic/an...
not: bu yazıyı başka bir sözlük için yazmıştım zamanında. fakat burada editör olduktan sonra oraya zaman ayıramadığımdan orada yazmıyorum artık. oradaki bazı böyle tanımlarımı silerek normal sözlük'e taşıyacağım.
devamını gör...