bir babil kralıdır. ismi farklı şekillerde yazılır. sanırım bu sebeple sözlük’te farklı başlıklar açılmış. belshazzar, belşazzar, bel-sarra-usur. ancak ben konuyu alman şair heinrich heine ait şiire ve bu şiire müthiş bir çeviri yapan behçet necatigil’e bağlayayım. heine, belsazar diye yazar ve aynı isimle çevrilir.

rivayete göre bizim zalım mı zalım kral, tanrı’ya inanmaz da gider taşa puta inanır. sarayında büyük bir ziyafet verir. tam şaraplar fondiplenirken, olaylar başlar. kral, bir yahudi tapınağından arakladığı kutsal altın kupalarla şarabı içip, tanrı’ya kafa tutmaya başlayınca, tanrı devreye girer ve sarayın duvarında bir yazı belirir.

rembrandt, ziyafeti ve duvarda yazının belirdiği anı şu şekilde resmeyler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
efendim bir rivayet dedik ama ingiliz bir arkeolog, ırak’ın güneyinde yer alan antik ur kentinde yapmış olduğu kazılarda, kral belsazar hakkında yazılı tabletler bulmuştur. ayrıca tevrat ve incil’de hikayesi anlatılmış ve bu tanrı’ya bile kafa tutan babil kralını anlatan resimler yapılmıştır. benim için ayrı yeri olan şair heine, kral belsazar için şiir yazmıştır. ancak belirteyim, heine bir övgü dili kullanmaz şiirinde. daha çok kral ile tanrı arasındaki atışmaya odaklanır. şiirin bir kısmı şöyledir;

tokuşan kupalar, sevinç naraları
adamların tam gönlüne göre,
dikbaşlı kralın.
belsazar'ın yanakları al al,
artırmış pervasızlığını şaraplar.
gözü dönmüş, kör bir cesaretle kral
dil uzatıyor rabb'e.
övünerek, küstah, küfrediyor o.

uzunca bir şiirdir. alman edebiyatı açısından önemlidir. çünküm ders diye önünüze koyarlar bu şiiri ve “anlat bakalım evladım, şair burada ne demek istemiş?” diye sorarlar.

heine, ziyafet sonrasını anlatır şiirinde ve aslında hem krala gömer hem tanrı’ya. yani bana göre öyle.

kahinler geldi, hiçbiri açıklayamadı;
neydi duvardaki bu ateşten yazı?
fakat aynı gece kral belsazar'ı öldürdü
gene kendi adamları.

şiiri türkçeye behçet necatigil çevirir. tamamını ve diğer heine şiirlerini bulacağınız bir link verelim. verdim
incil kanyak da eksik olmasın. tamamlandı
almanca link de olsun. oldu

şiirin adı belsazar olduğu için başlık öyle açılmıştır. kral belşarraz / belşaraz / belshazzar / baltazhar / belsazar’a artık gerçek adı neyse veda edelim yazıya.
devamını gör...
bu mevzu biraz çetrefilli. malum heinrich heine bendeniz tosbağanın çok yakın arkadaşıdır. hikâyesini ilgili başlıkta bulabilirsiniz. mevzuya gelecek olursak bu olayda benim ufak bir dahlim olabilir. heine'a olayı aksettiren benim. aslında olabildiğince yalın ve gerçekçi anlatmaya çalışmıştım ama olmadı sanırım. belsazar zor bir çocukluk geçirdi. babası nabonidus biraz manyak bir adamdı. rahiplerin bira iaşelerini bile kesti. ta hammurabi döneminden bu yana gelen bir ayrıcalıktı bu. adamlar günde 5 litre bira tüketebiliyorlardı ama nabonidus saçmalamayın oğlum bu kadar da içilmez diyerek istihkaklarını 1-2 litre civarına düşürdü. yalan olmasın şimdi. o dönemde dış dünya ile pek ilgilenmiyordum. yine notlarımın içine gömülmüştüm. yaz, çiz, karala modundaydım. bana gelip yakınan rahiplerin yalancısıyım. sağ olsunlar ara sıra bana da bira getirirlerdi, getirdikleri miktar düşünce mevzu benim için aydınlanmış oldu. tabi yalan da söylemiş olabilirler. o kısmı bilemeyeceğim. rahip milletine pek güvenilmez. hele içince hiç güvenilmez. nabonidus biraz tutucuydu. çocuğun yediğine içtiğine de çok karışıyordu. belsazar durumdan çok bunalıyordu, lakin babası tanrının yeryüzünde görünen yüzü. onun buyruklarına riayet etmesi gerek. ne etsin garibim, kırdı mabadını oturdu bir köşeye. tahta çıkacağı günlerin hayalini kurdu.

babası hakkın rahmetine kavuşunca da derin bir nefes aldı. içkiler oluk oluk akmaya başladı sarayda. herkes keyfinde sefasında. bir nevi baba sendromundan mütevellit bir rahatlama hali. tabi dışarı ile pek ilgilenmedi bu dönemlerde. etrafında gelişen olayları iyi süzemedi. persler zaten böyle basiretsiz bir adam bekliyor. başladılar hazırlıklara. ortam iyice müsait olunca harekete geçmeye başladılar. peki bunlar belsazar'ın umurunda mı değil? hatta kendisini uyarmışlığım vardır. halkını yok sayarsan, onların hassas oldukları mevzuları umursamazsan başına çok iş gelir diye lakin kendisi ile çok da samimi olmadığımız için daha fazlasını söyleme gereği duymadım. neyse efendim, bu arkadaş vur patlasın çal oynasın yaparken bir gece beni de davet etti. gittik el mecbur. beni tanıyanlar iyi bilirler bu tarihi kral sofralarından pek eksik olmayız. zira hepsinin bir hikâye anlatıcısına ihtiyacı var. o yüzden, iyi kötü biz de demlenme fırsatı buluyorduk. tabi içkiyi beleş bulunca devirdikçe devirmeye başladım. o da hırs yaptı sanırım. alelade bir tosbağanın bir kraldan fazla içmesini kendisine yediremedi. en büyük hatası da bu oldu. içtikçe coştu. coştukça, sapıtmaya ve saçmalamaya başladı. önce merhum pederine sallamaya başladı. kendisinin daha has bir kral olduğundan falan dem vurdu. arkasından hızını alamadı; ''onun inandıklarına ben inanmıyorum. inanmıyorum sana jehovah!'' diye bağırdı. ''hayda bre! çık karşıma!'' tabi sofradaki herkes buz kesti. ''lan oğlum böyle olmaz!'' diyeceğim ama boş ver dedim geçtim kendi kendime. sarhoşun mektubu okunmaz malum. kellemizden olmayalım. ben ne bileyim millet, böyle bir fırsat bekliyormuş. adamı oracıkta şişlediler. persler de ülkenin dibine kadar gelmişler zaten. neyse efendim bunlar oturdular bir masada, biz öldürdük diyemeyecekleri için mevzuyu ilahi bir sebebe bağladılar. bana pis pis bakıyorlar. gördün değil mi sen de alevden yazıyı! ''gördüm tabi görmez miyim? cayır cayır yanıyordu.'' evet ne yazıyordu orada?

hımmm; ''tanrı senin krallığını saydı ve onu sona erdirdi. terazide tartıldın ve eksik bulundun. ülken bölündü perslere verildi.'' emin misin? ''emin olmak ne demek, kabuğum üzerine 3256 kere yemin bile edebilirim.'' biz de öyle gördük de... maşallah! sonra tabi gariban bir tosbağanın lafına itibar edilmeyeceği için ulvi bir adama ihtiyaç duyuldu. daniel okudu sözleri... ufak farklılıklar oldu ama önemi yoktu. artık mevzu halka aktarılabilirdi.

belsazar, kendi zorbalığının, kendi şatafatının ve kendi kibrinin kurbanı oldu. ben mevzuyu dostum heine'a aynen böyle anlattım. ''katip hallerimi aynen böyle yaz. rivayet sanılır belki.'' dedim. demez olaydım. onun da estirikli dönemine denk geldik.* böyle bir şiir çıktı ortaya. ha şiirin kalitesine lafım yok. kabuğumu çıkartırım ama mevzu biraz değişti. ya söylediklerimi unuttu ya da yazarken fena gaza geldi. o kısmı bilemeyeceğim. belsazar'ın yaşadığını da ben kendisi için doğrulamıştım zaten. ellerimizle gömdük adamı babasının yanına. ur şehri ile birlikte tarihe gömüldü.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim