bir canlıyı beslemek için başka bir canlıyı öldürmek

aslında hayvanseverliğin ruhu ile çelişen durum, bir anlamda hayvanseverliğin bütün hayvanları sevmek değil bazı canlıların hayatını diğerlerinden daha fazla önemsemek şeklinde olduğunun bir göstergesidir

(bkz: doğa kanunları)

canilik filan değildir. en ilkelinden, en gelişmişine doğada işler böyle yürüyor.

(bkz: doğal denge)

günümüzde egzotik türde canlı besleyen çoğu insanın yaptığı eylemdir. canlı yem kavramı da böyle ortaya çıkmış olabilir.

hiç bir canlı ölmez ise hiç bir canlı yaşayamaz.

bunu "doğa yasası" diye normalleştirenlerin doğa yasalarını hiç anlamadığı açık. doğada hiçbir canlı başka bir canlıyı öldürüp bir diğer canlıya "buyur sen yi bunu" demez. demesi için o diğer canlılar ya aile bireyleri olmalıdır ya da simbiyotik ilişki içinde olmalıdırlar. örneğin biz inek besleriz, beslediğimiz ineği keser etini satarız. satış sonunda elde ettiğimiz gelirle de kendi ihtiyacımızı karşılarız. karınca kolonileri başka bir tür karıncaları köleleştirip yuvalarına taşır ve onları besler, o karıncalar da efendilerine tarım yapar. mantar yetiştirir, yuvayı temizler, yaprak bitlerinden bal sağar.
kuzuyu kesip ite pisiğe yem yapmak doğa yasası değildir. son 30 yılın insan hastalığıdır. daha önce it de pisik de çöpten ne bulursa yerdi. sonra bazı psikopatlar bunların çocuk, aileden biri olduğunu "keşfetti". kuzuyu katledip bunlara yem yapmaya başladı. bu doğa yasası değil psikopatidir.

medeniyet olmasa doğal seçilimle ölmesi gereken bir sürü insan bu şekilde hayatta kalıyor.

birileri ölecek ki birileri yaşasın ya da birilerinin yaşaması için birilerinin ölmesi lazım.

#2784039 burada bahsedilen hayvanseverliğe en güzel örnek sanırım hükümetler eliyle işletilen hayvanat bahçeleri . hükümetinde hayvanseverlik niteliği ortada.

ben kedi köpek ya da kuş ya da kaplumbağa ya da balık besleyen herhangi birinin bir başka canlıyı öldürüp beslediği hayvanın önüne attığını bu güne kadar görmedim. sokakta yaşamak zorunda olan kedi - köpeğe ise genelde kasaplardan alınan artıklar , kemikler kaynatılarak suyuna makarna , pilav yapılarak , kuru mama ile karıştırılarak verilir . hiç bir şey bulamazsak sütü sulandırıp ekmek doğrayarak veririz.

#2784081 kedi ve köpekler için üretilen kuru mamaların içinde ise zaten ne gerçek dana ve ya kuzu eti ne balık eti ne de tavuk eti vardır. sadece
sakat at ve et aromaları , kimyasal vitamin ve mineraller ve bolca tahıldan oluşur. mama ambalajlarında yazılana inanmayın.

vahşi hayvan besleyenlere ise ne desek boş. tam bir psikopatlık.

ha ama insan türü kasaplarda ve entegre tesislerde hayvanları besler ve öldürür , parçalar yemeye hazır hale getirir ve paketler , bunu da hayvanseverlik adına yapmaz. insanın garnını doyurmah için yapar.

düşmanca fikirleri hayvanseverleri hedef göstermek için kullanarak buradan haklılık/ üstünlük devşirmek tam bir zorbalık!

aslan ceylan’ı yediğinde bu hayatın bir parçası. biz ineği yediğimizde neden değil. et yemeden beslenelim tamam. peki bitkiler de canlı değil mi.

insanlık tarihinde tarımdan önce ilk ekonomik faaliyet hayvancılıktı. sürünün selameti için sürüden inanca göre kurban verilirdi. yani beni alma çünkü sana kurban verdim inanışı hakimdi. kimse o dönemde ne yaparsa yapsın öleceğini bilmiyordu.

sonuç olarak ister dini isterse ekonomik olsun ya da insanın en büyük en vahşi yırtıcı olarak bencilce diğer canlıları domine edişi olarak bakalım fark etmez zira ben kebap seviyorum kardeşim gerisi de benim sorunum değil.

uzaylı istilası olur üstün bir tür çıkar onu bilemem ama o zamana kadar mangala devam.

hayat ölüm üzerine kurulu. bu gerçeği inkar etmek kadar cahilce bir durum olamaz. bütün canlılar ölüler üzerinden besleniyor. ölü hayvanları ve ölü bitkileri yiyoruz. diğer canlılar da aynı şekilde. mantarlar keza. bitkiler bile diğer canlıların toprağa karışan bedenleriyle besleniyor. bu nedenle mezarlık çiçekleri, ağaçları dışarıdakilere göre gelişmiş olur ve bunların meyveleri bu nedenle yenmez.

türkiye'deki hayvanseverliğin insan düşmanlığından başka bir şey değildir. öyle ki hayvanları insandan üstün tutup besledikleri hayvanların kölesi oluyorlar.

(bkz: biyosfer)

canlılık heterotroflarla başladı. hatta yassı solucanlar evrildiğinden veri yaşam, öldürmektir. insan desen iki milyon yıldır avlanıyor.

şimdi patlamış insan nüfusuna hayvan yemi yetişmiyor, fakirler "et alamıyoruz" diye isyan etmesin diye yeni pseudo- ahlaki dertler pompalanıyor zenginler tarafından . yerim abicim, aç olan üçer üçer üremesin.

ahlâkın estetik standartları vardir diyelim.

lütfen boş edebiyat yapmayın ve bin yıllardır insanlığın beslenmesinde avcılığın çok büyük bir pay oluşturduğunu unutmayın. sağdan soldan dert ithal edip kafa açmanın anlamı yok. hâlâ inanılmaz ilkel içgüdülerle çalışan bir mekanizma olduğumuzu da unutmayın. etikle falan da alakası yok bunun. hangi etik? kime göre etik? bunlar ucu açık sorular olduğu için tartışmanın hiçbir anlamı yok.