2021 yılında izleyici ile buluşan bir filmdir.
yurt dışından istanbul'a dönen mazhar isimli adam annesinin kaybının üzüntüsü içindedir. diğer yandan da arkadaşının sevgilisine aşık olur. ikilinin yaşamış olduğu yıkıcı sonuçları olan aşkın, hayatlarına olan etkisi anlatılmaktadır.
yurt dışından istanbul'a dönen mazhar isimli adam annesinin kaybının üzüntüsü içindedir. diğer yandan da arkadaşının sevgilisine aşık olur. ikilinin yaşamış olduğu yıkıcı sonuçları olan aşkın, hayatlarına olan etkisi anlatılmaktadır.
yönetmenler:
hakkı kurtuluş
melik saraçoğlu
oyuncular:
su kutlu
özgür emre yıldırım
nazlı bulum
cengiz bozkurt
süleyman turan
hakkı kurtuluş
melik saraçoğlu
oyuncular:
su kutlu
özgür emre yıldırım
nazlı bulum
cengiz bozkurt
süleyman turan
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "notebene" tarafından 16.02.2023 13:46 tarihinde açılmıştır.
1.
2021 yılında perdesini izleyiciye açan filmin hem yönetmenliği hem de senaristliği hakkı kurtuluş ve melik saraçoğlu tarafından yapılmıştır.
mazhar, arkadaşının sevgilisi olan ece'ye aşık olur ve hayatlarına doğru esen rüzgarın seyri yavaş yavaş değişmeye başlar.
modunuzun düşük bir zamanında izlemenizi tavsiye ederim. yoksa çekimlerden dolayı sıkılma ihtimaliniz var.
mazhar, arkadaşının sevgilisi olan ece'ye aşık olur ve hayatlarına doğru esen rüzgarın seyri yavaş yavaş değişmeye başlar.
modunuzun düşük bir zamanında izlemenizi tavsiye ederim. yoksa çekimlerden dolayı sıkılma ihtimaliniz var.
devamını gör...
2.
sinema sanatını seven herkes bir filmin en azından bir yönüyle kendisini iyi gösterebilmesini bekler. senaryo, yönetmenlik, oyunculuk, sinematografi veya en azından izleyiciyi bir şekilde duygusal yakalayacak bir hava. bu film bu beklentilerin neredeyse hiçbirini karşılayamayarak insanın zamanını çöpe atmasından başka bir şeye sebep olmuyor. filmin en zayıf yönlerinden biri senaryosu. kendini derin bir felsefi arayışın içinde gibi gösteren diyaloglar, baştan sona klişe ifadelerle dolu olan yüzeysel bir metinden ibaret. karakterler, herhangi bir anlam derinliğine ulaşamadan basmakalıp repliklerle birbirlerine "varoluşsal krizlerini" anlatıyor güya. bu krizler, anlatmaktan ziyade bağırma ya da histeri nöbetleriyle ekrana yansıyor. zerre sevmem böyle hezeyan silsilesi diyalogları. insanda empati uyandırmaktan çok sabır sınırlarını zorluyor. yönetmenler filmin tonunu belirlemekte bir karara varamamışlar belli ki. dram mı, trajedi mi, yoksa absürd bir komedi mi, hiçbir şey belli değil. filmin başından sonuna kadar bu soruyu sorun asla cevabını bulamıyorsunuz. film hiçbir zaman gerçek bir ivme kazanamıyor ve bunun yerine, sanki tek bir sıkıcı fikir etrafında sürekli dönüp duruyor. başrollerin performansları da filmin derinlikten yoksun karakter tasvirleriyle birleştiğinde ortaya adeta bir tiyatro provaları zinciri çıkıyor. karakterlerin duygusal patlamaları çoğu zaman inandırıcılıktan uzak ve gereksiz teatral. görsel açıdan “minimalist” ya da “sanatsal” olarak tanımlamaya çalışıyor muhtemelen ancak sonuç vasat bir televizyon dizisini andırıyor. kamera açıları monoton ve yaratıcı olmaktan uzak. hayır monoton bir açıyı kullanırsın ve bunun anlatıma bir katkısı olur anlarım ancak film zaten anlatma konusunda aciz. bari biraz daha filme renk katacak birtakım yöntemler seçin değil mi? o da yok. film izleyiciyi sarsacak bir final vadettiğini ima ediyorsa hiç yoktan bunun karşılığını vermelidir ama tam tersine izleyiciyi yorgun ve tatmin olmamış bir şekilde bırakıyor. filmin sonundaki basmakalıp “her şey anlamsız ama bu da bir anlamdır” türünden açıklamalar zırva kalıyor. sen zaten bir şeyi anlatamamışsın, anlatamadığını meşrulaştırmak için altı boş varoluş krizi klişeleriyle yaptığın işi aklamaya çalışıyorsun. ben sizin yerinize izledim. vaktinizi asla çöpe atmayın. bomboş ve işe yaramaz.
devamını gör...