dışını beğenmediğinin içini merak etmezsin

ikili ilişkilerin mottosu niteliğindeki ifade.

dışını beğenmesem bile içini merak ettiğim çok şey var..

vitrini beğenmezsen dükkana girmezsin, görüntüsünü beğenmezsen yemeği yemezsin, görüntüsü hoşuna gitmeyen insanla konuşmak bile istemezsin. böyle bu. bir de, en kıymetli hediyeler en şık kutuların içine konur.

yemek yemekten tutun da, kıyafet almaya kadar birçok alanda doğru olan sözdür dostlar. bu ikili insan ilişkilerinde de geçerlidir. dışını beğenmediğin bir şeyin içini merak etmezsin.

bir gerçektir.bende bir erkek olarak çirkin kızları merak etmiyorum,guzel kizlarda bizi merak etmiyor ayda yilda birtane güzel kız icimizi merak edincede bir terslik cikiyor illaki,genelde ben bir hayvanlik yaparim ve kiz kacar.sonuc olarak cirkinler olarak.hep yalniz kaliyoruz gelin sarilalim.

birazdan buraya gelip güzelleme yapacak arkadaşlara “partnerinizin görüntüsünü beğenmiyor musunuz yani” diye sormak istediğim başlıktır.

kendini beğenmeyenler kendi içinde yaşamıyor mu? aynada gördüğünüzle, kafanızda gün boyu yaşattığınız kişi aynı mı? iç sesinizle dış sesiniz aynı mı?
neden beğenmedim deyip daha çok merak edilmeli aslında.

katıldığım bir motto...insanlar birini sevmediği bir şeye karşı zorla "saygısızlık" yapıyorsun "bu düşüncen çok yanlış" denilerek sevgi pıtırcıklığına zorlanmamalı. kardeşim sevmezsen sevmezsin, bu oldukça doğal..insan, eşya, araç, hayvan vs her şey içinde bu geçerli. lakin, burada şu ayrımı yapmak gerekir, sevmiyorsun diye bu o hoşlanmadığın kişiye saygısızlık yapacaksın yada o hayvana eşyaya vs zarar vereceksin anlamına gelmemeli...

mesele, bir kişi benim tipimi beğenmek zorunda değil, hatta fiziksel özelliklerimden gıcık da kapmış olabilir. bu sebepten benimle muhatap olmak zorunda da değil...ne yani, "sen nasıl böyle davranırsın, hadsiz" falan diye üzerine mi yürüyeceğim, yoooo...bunlar çok normal şeyler...sıkıntı şur noktada başlar...beni sevmez ve benim fiziksel özelliklerimle alay etmeye başlarsa, işte sıkıntı o...bakarsın şekline tipine duruşuna ve bir intiba oluşur kafanda, sonra muhabbete girip girmeyeceğin yine seni bağlar..girdin diyelim, kafandaki izlenim farklı yöne evrilse de illa olumlu olacak diye vicdan yapmana gerek yok..önemli olan saygı kavramı burada...

kısaca, zorla güzellik olmaz. güzellik bir bütünlük işi ve herkesin anlayışı da düşüncesi de farklı...kaosu ve çatışmayı önleyen tek şey bu durumda saygı..saygıyı koruduktan sonra nasıl davranacağın kendi işin. insanların sahte copy paste edebi sözlerle bir tarafa zorlanmaması lazım, olmuyorsa olmaz, her anlamda. bir evin tipi absürdse içi istediği kadar güzel olsun, hep rahatsız eder, bunu kabullenmekle alakalı..her şey için geçerli bu..duygusal zorbalığa gerek yok bu konuda

doğru olabilir.

ama içini beğendikten sonra da dışı kimin umrunda?

bir insanın içinde ki iyilik veya kötülük gözlerine yansıyor. siz gözlere bakın. he ne kadar kazık yediysem de hep çirkinlerden yedim. onlarda zaten hiç iyi bakmıyordu.

sapyoseksüeller için geçerli olmayan önermedir.

zeka her şeydir.

mantıklı bir bakış açısı.+

ee ne demişler? "dış görünüşü önemli olmasaydı uğur böceğini sevdiğin gibi hamam böceğini de severdin."

gdo'lu, hormonlu, pestisitli sebze meyveler organik olanlardan çok daha güzel görünüyor. organikler yamuk yumuk, irili ufaklı ve lekeli buna karşılık daha lezzetli olabiliyor. görünüşe aldanmamak lazım. yine de siz bilirsiniz.

aslında bir tık mantıklı olsa da biz düşüncelerini beğendiğimizin içi de güzel olsa mantığından devam*

evet konuyla ilgili ilk intiba bu oluyor ama bir insanın düşüncelerini tanıdıkça ondan uzaklaşabilirsin böyle de bir gerçek var. bu değişken bir durum zamanla arayışlar da değişebilir.

(bkz: yaş ilerledikçe öğrenilen şeyler)

dış güzelliğin tek başına yetmediğini, hatta hiçbir anlamı olmadığını kavrıyorsun bir zaman sonra. önemli olan uyum. fikren ve ruhen uyum.

hiç merak etmem.mükemmeliyetçi olunca dışını beğenmediğinin içi de ilgilendirmiyor...

içinden derken neyi kastettiğine bağlı biraz da.*