erkeğin karısını hafifçe dövme hakkı
başlık "ofis canlisiyim multinetle beslenirim" tarafından 11.11.2022 09:32 tarihinde açılmıştır.
1.
aileleri yıkıp parçalamaya kadar giden huzursuzluklar da ve böyle durumlarda bazen bir iki tokat işe yarar, evdeki otorite boşluğunu giderir, kadına evin bir hakimi olduğunu hatırlatır ve bir ilâç olarak başvurulan bu çâre, çok büyük felâketlere ve kötülüklere engel olabilir. ancak bu bir ilâçtır. hastalık kangren olmaya yüz tutmadan kullanılmaz ve dozu da fazla kaçırılmaz. aksi halde kötü olan yan etkileri olur. kur`ân-ı kerimin bu konudaki âyeti ilginçtir: "allah`ın bazılarını bazılarına üstün yaratması sebebiyle erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. iyi kadınlar itaatli olanlardır. allah`ın (onları) koruması sebebiyle görünmeyeni koruyanlardır. başkaldırmalarından (nüsûz) korktuğunuz kadınlara öğüt verin. (vazgeçmezlerse) onları yataklarında yalnız bırakın. (yine kâr etmezse) döğün. size itaat ederlerse aleyhlerine bir yol aramayın. doğrusu allah yücedir, büyüktür. (nisâ (4) 34)
devamını gör...
2.
dövmenin şiddetine bağlı olarak kadına da erkeğe yaptığı yemeğin içine işeme, bok katma, zehir koyma hakkını verir.
karıların kocalarından daha uzun ve kocaları öldükten sonra daha mutlu yaşamasını nasıl açıklayacaksınız?
edit: #2287576 neresinin tuhaf olduğunu anlayamadım yazdıklarımın. kadın sopayı yiyecek ve susacak mı? gücü yetmeyeceğine göre o da kendince intikamını alacak. ayrıca benim fikrim değil. kocası başka "karılara" gitmesin diye yemeğine adet kanını koyan mı dersin, yemeğin içine tüküren mi dersin, şöyle bir çıkın da kadınlarla konuşun.
hiç bilmiyorsanız panait ıstrati'nin "kodin" adlı novellasını okuyun. herif uyurken, hem de anası nasıl açık ağzının içine kızgın yağ döktü öğrenin.
karıların kocalarından daha uzun ve kocaları öldükten sonra daha mutlu yaşamasını nasıl açıklayacaksınız?
edit: #2287576 neresinin tuhaf olduğunu anlayamadım yazdıklarımın. kadın sopayı yiyecek ve susacak mı? gücü yetmeyeceğine göre o da kendince intikamını alacak. ayrıca benim fikrim değil. kocası başka "karılara" gitmesin diye yemeğine adet kanını koyan mı dersin, yemeğin içine tüküren mi dersin, şöyle bir çıkın da kadınlarla konuşun.
hiç bilmiyorsanız panait ıstrati'nin "kodin" adlı novellasını okuyun. herif uyurken, hem de anası nasıl açık ağzının içine kızgın yağ döktü öğrenin.
devamını gör...
3.
ilk tanım tuhaf, ikinci tanım daha da tuhaf.*
boşanmak varken yemeğin içine işemek, bok koymak, zehir koymak gibi ilginç şeyleri de gördük ya diyecek bir şey bulamıyorum. hayır bir de gayet normal şeyler gibi anlatmış falan. afiyet olsun ne diyeyim.
boşanmak varken yemeğin içine işemek, bok koymak, zehir koymak gibi ilginç şeyleri de gördük ya diyecek bir şey bulamıyorum. hayır bir de gayet normal şeyler gibi anlatmış falan. afiyet olsun ne diyeyim.
devamını gör...
4.
duvardan halıya, halıdan duvara, kanepeden masaya, rökamiyeden banyoya atmalı sekis mi bu ne bu ay çok utandım.
devamını gör...
5.
kadına çiçekle bile vurulmaz.
böyle bir hak yoktur.
böyle bir hak yoktur.
devamını gör...
6.
evli değilim de...
karımı yatakta bassam yine vurmam! hiç ama hiç bir şeyi çözmez, tamir etmez. belki başka zaman canımı bile verebileceğim o insan için bunu yapmaya bile değmez.
oturur boşanmayı konuşurum. ara ara uzun küfürlerle süslerim cümlelerimi de, ona da yapacak bir şey yok.
karımı yatakta bassam yine vurmam! hiç ama hiç bir şeyi çözmez, tamir etmez. belki başka zaman canımı bile verebileceğim o insan için bunu yapmaya bile değmez.
oturur boşanmayı konuşurum. ara ara uzun küfürlerle süslerim cümlelerimi de, ona da yapacak bir şey yok.
devamını gör...
7.
8.
din dediğimiz olguyu, pozitif hukuk kurallarıyla ters düşmeyecek şekilde yorumlamaya çalışan diyanet v.s gibi kurumlar ve düşünceler nedeniyle sürekli tartışma konusu olan ayet.
öncelikle pozitif hukukun fiziksel şiddet kavramını değerlendirme konusundaki iki yüzlülüğüne aldanarak, bireysel özgürlük, vücut dokunulmazlığı gibi hususları kesin kaideler olarak değerlendirmek yanlıştır.
örnek vermek gerekirse, avrupa insan hakları sözleşmesine göre bir kimsenin başka bir kımseye bir fiske dahi vurması bir insanlık suçudur.
ama hemen ülkemizden birkaç yüz kilometre yukarı çıkıldığında, bir savaş olduğu, insanların cayır cayır birbirini öldürdüğü ve hiçbir pozitif hukuk düzeninin bu eylemlere karşı bir cezai yaptırım öngörmediği görülür.
yahut trafik konusunda, insanlar sokakta birbirlerine tekme-yumruk atmamakta ancak kural dışı sürüşleriyle yüz binlerce insanın yaralanmasına, darbe almasına, acı çekmesine neden oluyor. yaptırımları ise önemsenmeyecek düzeyde düşük. bazı ülkelerde basit yaralanmalı kazalara kusur oranına bakılmaksızın cezai bir yaptırım öngörülmüş değil.
bu açıklamaları neden yapmak gerekli? "bir din, bir kimseye zarar vermeyi nasıl normal görür" tarzı bir histerinin, toplumsal gerçeklerle bağdaşmadığı hususunu görmek gerekir.
bu ayette "hafifçe dövmek" diye bir ibare yoktur. ayetteki kelime "daraba" kelimesi olup, onlarca farklı anlamı vardır.
çok detaya inmeden bu anlamlardan yaygın bir tanesi, emir kipi olarak kullanıldığında "dışarı çıkmak, çıkarmak" anlamını taşır.
kuran'da bu kelimenin kullanıldığı diğer ayetlerdeki anlamına bakacak olursak, kelime anlamının bildiğimiz manadaki "darp" anlamında kullanılmış olması ihtimali zayıflar.
ancak buradaki anlamının "dövmek" olması da imkansız olmayıp, bu olasılığı da irdelemek gerekir.
yine ayetteki nüşuz kelimesi, evlilik akdine uymayacak tüm davranışları ihtiva eder ve bu, en basit meselelerden, iffetsizlik ve zinaya kadar geniş bir anlam taşır.
ayetteki ifadenin bir "hak" olarak değil, bir "hudut" olarak nitelendirilmesi daha doğrudur.
bu ayetteki daraba sözcüğünü vurmak anlamında kabul eder isek, "iffetsizlik" eden bir kimseye dahi islamda kocanın sınırı budur.
günümüzde yılda 400'den fazla kadın cinayeti işleniyor. "namus meselesi" gibi bir kavram var ve kendini mutaassıp addeden insanlar "namus meselesi" kisvesi altında kadın öldürüyor ve diğerleri "eline sağlık" diyor.
din dediğimiz şey, bu tıynette insanlar için de bir kural kaide belirleyen bir şey.
ayetten çıkarılacak sonuç ise, namus meselesi dahi olsa kocaya tanınan sınır, bir anlama göre evden kovmak, diğer anlama göre darp etmek.
müslümanların bu hususu pozitif hukuk düzenine şirin gözükmek için "hafifçe dövmek" gibi, "o dövmek o dövmek değil" gibi ifadelerle yumuşatmaya çalışmak yerine, eşini öldürmeyi kendine hak görenlerin gözüne sokması gerekir.
çizilen sınırın aşılması nedeniyle eşinizi öldürürseniz, namusunuzu temizlemiş olmayıp, "bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir" ayetine göre tecziye edilirsiniz. demek gerekir.
din kuralları, somut düzleme göre şekillenir ve insanların zaaflarını göz önüne alarak sınır koyar. bu ayet üzerinden islamın salt şiddeti meşrulaştırması savı yanlıştır. şiddeti meşrulaştırmadığı öne sürülen somut hukuk kurallarının ne kadar etkisiz olduğu ortada. aldatılan yahut kendisine 2 kelime küfredilen insanın işlediği cinayete vereceği cezayı 10 yıl hafifleten bir sistem.
optimum bir dünya düzeninde bu ayet şiddeti meşrulaştırma iddiasının muhatabı olabilir. ama aynı kitabın diğer ayetleri de dünyanın optimum bir düzeni olamayacağını ifade eder, görüldüğü üzere olmamıştır da.
öncelikle pozitif hukukun fiziksel şiddet kavramını değerlendirme konusundaki iki yüzlülüğüne aldanarak, bireysel özgürlük, vücut dokunulmazlığı gibi hususları kesin kaideler olarak değerlendirmek yanlıştır.
örnek vermek gerekirse, avrupa insan hakları sözleşmesine göre bir kimsenin başka bir kımseye bir fiske dahi vurması bir insanlık suçudur.
ama hemen ülkemizden birkaç yüz kilometre yukarı çıkıldığında, bir savaş olduğu, insanların cayır cayır birbirini öldürdüğü ve hiçbir pozitif hukuk düzeninin bu eylemlere karşı bir cezai yaptırım öngörmediği görülür.
yahut trafik konusunda, insanlar sokakta birbirlerine tekme-yumruk atmamakta ancak kural dışı sürüşleriyle yüz binlerce insanın yaralanmasına, darbe almasına, acı çekmesine neden oluyor. yaptırımları ise önemsenmeyecek düzeyde düşük. bazı ülkelerde basit yaralanmalı kazalara kusur oranına bakılmaksızın cezai bir yaptırım öngörülmüş değil.
bu açıklamaları neden yapmak gerekli? "bir din, bir kimseye zarar vermeyi nasıl normal görür" tarzı bir histerinin, toplumsal gerçeklerle bağdaşmadığı hususunu görmek gerekir.
bu ayette "hafifçe dövmek" diye bir ibare yoktur. ayetteki kelime "daraba" kelimesi olup, onlarca farklı anlamı vardır.
çok detaya inmeden bu anlamlardan yaygın bir tanesi, emir kipi olarak kullanıldığında "dışarı çıkmak, çıkarmak" anlamını taşır.
kuran'da bu kelimenin kullanıldığı diğer ayetlerdeki anlamına bakacak olursak, kelime anlamının bildiğimiz manadaki "darp" anlamında kullanılmış olması ihtimali zayıflar.
ancak buradaki anlamının "dövmek" olması da imkansız olmayıp, bu olasılığı da irdelemek gerekir.
yine ayetteki nüşuz kelimesi, evlilik akdine uymayacak tüm davranışları ihtiva eder ve bu, en basit meselelerden, iffetsizlik ve zinaya kadar geniş bir anlam taşır.
ayetteki ifadenin bir "hak" olarak değil, bir "hudut" olarak nitelendirilmesi daha doğrudur.
bu ayetteki daraba sözcüğünü vurmak anlamında kabul eder isek, "iffetsizlik" eden bir kimseye dahi islamda kocanın sınırı budur.
günümüzde yılda 400'den fazla kadın cinayeti işleniyor. "namus meselesi" gibi bir kavram var ve kendini mutaassıp addeden insanlar "namus meselesi" kisvesi altında kadın öldürüyor ve diğerleri "eline sağlık" diyor.
din dediğimiz şey, bu tıynette insanlar için de bir kural kaide belirleyen bir şey.
ayetten çıkarılacak sonuç ise, namus meselesi dahi olsa kocaya tanınan sınır, bir anlama göre evden kovmak, diğer anlama göre darp etmek.
müslümanların bu hususu pozitif hukuk düzenine şirin gözükmek için "hafifçe dövmek" gibi, "o dövmek o dövmek değil" gibi ifadelerle yumuşatmaya çalışmak yerine, eşini öldürmeyi kendine hak görenlerin gözüne sokması gerekir.
çizilen sınırın aşılması nedeniyle eşinizi öldürürseniz, namusunuzu temizlemiş olmayıp, "bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir" ayetine göre tecziye edilirsiniz. demek gerekir.
din kuralları, somut düzleme göre şekillenir ve insanların zaaflarını göz önüne alarak sınır koyar. bu ayet üzerinden islamın salt şiddeti meşrulaştırması savı yanlıştır. şiddeti meşrulaştırmadığı öne sürülen somut hukuk kurallarının ne kadar etkisiz olduğu ortada. aldatılan yahut kendisine 2 kelime küfredilen insanın işlediği cinayete vereceği cezayı 10 yıl hafifleten bir sistem.
optimum bir dünya düzeninde bu ayet şiddeti meşrulaştırma iddiasının muhatabı olabilir. ama aynı kitabın diğer ayetleri de dünyanın optimum bir düzeni olamayacağını ifade eder, görüldüğü üzere olmamıştır da.
devamını gör...
9.
her ne kadar kabul etmeyenler olsa bile var olan bir haktır. kocaya itaat olması gerekendir.
devamını gör...