#ödüllü filmler
türkçe adı: hagazussa: kafirin laneti
hagazussa, annesinin cadı olduğunu zanneden albrun adındaki bir kızı konu alır. albrun, hem toplumdan dışlanarak yalnızlıkla boğuşur hem de akıl sağlığı tehlikeye düşer. film, albrun'un gerçek ve gerçek dışı korkular arasındaki yolculuğunda geçer.
hagazussa, annesinin cadı olduğunu zanneden albrun adındaki bir kızı konu alır. albrun, hem toplumdan dışlanarak yalnızlıkla boğuşur hem de akıl sağlığı tehlikeye düşer. film, albrun'un gerçek ve gerçek dışı korkular arasındaki yolculuğunda geçer.
*lusca (2017) - en iyi uluslararası yönetmen ödülü
*motelx (2018) - en iyi avrupa uzun metraj film ödülü
*splat! filmfest (2018) - en iyi film ödülü
*alman film eleştirmenleri birliği ödülleri (2019) - en iyi sinematografi ödülü
*cineuphoria (2019) - en iyi kostüm ödülü
*motelx (2018) - en iyi avrupa uzun metraj film ödülü
*splat! filmfest (2018) - en iyi film ödülü
*alman film eleştirmenleri birliği ödülleri (2019) - en iyi sinematografi ödülü
*cineuphoria (2019) - en iyi kostüm ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "felagund finrod" tarafından 18.01.2025 21:03 tarihinde açılmıştır.
1.
lukas feigelfeld’in yazıp yönettiği film.
korkuyu kanlı sahneler ya da ani sıçramalarla değil, atmosferiyle ve işlediği temalarla hissettirmeye çalışan bir film. 15. yüzyıl avusturya’sının alpler'inde geçen bir hikayeyi anlatıyor.
ana karakterimiz albrun, toplumdan dışlanmış bir kadın. çocukken annesinin hastalıklarla ve delilikle mücadelesine tanıklık eden ana karakter, bu mirasın ağırlığını yetişkinlik dönemine taşıyor. film boyunca izleyiciye, köylülerin albrun’a olan düşmanca tavırları ve onun toplumdan tamamen dışlanmış hali gösteriliyor. albrun’un yalnızlığı, onun hem fiziksel hem de ruhsal olarak çöküşünü hızlandıran bir etken haline geliyor.
film, kadın bedeni, toplumun dışlanmış olanlara bakışı ve doğa ile insan arasındaki ilişki üzerine sembollerle dolu. paganizm, doğaüstüne olan inanç ve korku ile psikolojik gerilim arasında dolaşan bir kurguda. hagazussa, "cadılık mı, yoksa toplumun bir kadını şeytanlaştırması mı?" sorusunu sorduruyor ve cevapları izleyiciye bırakıyor.
yavaş tempolu hikâyesi ve uzun planlarıyla sabır isteyen bir iş, ancak bu sabrın karşılığını veriyor sayılabilir. müzik ve doğanın sesleri de atmosferi güçlendiren önemli unsurlara evrilmiş.
korku filminden ziyade "rahatsız edici bir deneyim" arıyorsanız ve the witch, hereditary gibi yapımları sevdiyseniz, hagazussa'yı da izleyin. filmde büyülü gerçekçilik var bile diyemiyorsunuz bir noktada. çünkü bu yapım, temelde insanın karanlık doğasına, yalnızlığa ve toplumsal dışlanmaya odaklanan bir psikolojik gerilim.
finali absürt ve tatmin edici olmaktan uzak kalmış açıkçası. meh bir final. bir de filmde doğal ışık kullanımına o kadar kafayı takmış ki yönetmen, bazı karanlık sahnelerde ne olduğunu anlamak imkansız gibi bir şey.
yine de, 20. yüzyılda avrupa ortaçağının cadılara bakış açısına yönelik sert eleştirilerin, cadılığın aslında özellikle kadınları dışlamak namına bir yafta olarak kullanılmasına doğan nefret üzerine cadı kavramının sinemada sürekli olarak the craft gibi filmlerle, sabrina gibi dizilerle sempatik bir şekilde gösterilmesinden sonra artık o dönemin mitleşmiş anlatılarının özüne dönülerek yapılan sert gerçekçi, hansel gratelci bir tutumla anlatıldığı filmlerden hoşlananlara hitap edeceğini de söylemek elzem. o sebeple merakı olan buyursun bir göz atsın.
korkuyu kanlı sahneler ya da ani sıçramalarla değil, atmosferiyle ve işlediği temalarla hissettirmeye çalışan bir film. 15. yüzyıl avusturya’sının alpler'inde geçen bir hikayeyi anlatıyor.
ana karakterimiz albrun, toplumdan dışlanmış bir kadın. çocukken annesinin hastalıklarla ve delilikle mücadelesine tanıklık eden ana karakter, bu mirasın ağırlığını yetişkinlik dönemine taşıyor. film boyunca izleyiciye, köylülerin albrun’a olan düşmanca tavırları ve onun toplumdan tamamen dışlanmış hali gösteriliyor. albrun’un yalnızlığı, onun hem fiziksel hem de ruhsal olarak çöküşünü hızlandıran bir etken haline geliyor.
film, kadın bedeni, toplumun dışlanmış olanlara bakışı ve doğa ile insan arasındaki ilişki üzerine sembollerle dolu. paganizm, doğaüstüne olan inanç ve korku ile psikolojik gerilim arasında dolaşan bir kurguda. hagazussa, "cadılık mı, yoksa toplumun bir kadını şeytanlaştırması mı?" sorusunu sorduruyor ve cevapları izleyiciye bırakıyor.
yavaş tempolu hikâyesi ve uzun planlarıyla sabır isteyen bir iş, ancak bu sabrın karşılığını veriyor sayılabilir. müzik ve doğanın sesleri de atmosferi güçlendiren önemli unsurlara evrilmiş.
korku filminden ziyade "rahatsız edici bir deneyim" arıyorsanız ve the witch, hereditary gibi yapımları sevdiyseniz, hagazussa'yı da izleyin. filmde büyülü gerçekçilik var bile diyemiyorsunuz bir noktada. çünkü bu yapım, temelde insanın karanlık doğasına, yalnızlığa ve toplumsal dışlanmaya odaklanan bir psikolojik gerilim.
finali absürt ve tatmin edici olmaktan uzak kalmış açıkçası. meh bir final. bir de filmde doğal ışık kullanımına o kadar kafayı takmış ki yönetmen, bazı karanlık sahnelerde ne olduğunu anlamak imkansız gibi bir şey.
yine de, 20. yüzyılda avrupa ortaçağının cadılara bakış açısına yönelik sert eleştirilerin, cadılığın aslında özellikle kadınları dışlamak namına bir yafta olarak kullanılmasına doğan nefret üzerine cadı kavramının sinemada sürekli olarak the craft gibi filmlerle, sabrina gibi dizilerle sempatik bir şekilde gösterilmesinden sonra artık o dönemin mitleşmiş anlatılarının özüne dönülerek yapılan sert gerçekçi, hansel gratelci bir tutumla anlatıldığı filmlerden hoşlananlara hitap edeceğini de söylemek elzem. o sebeple merakı olan buyursun bir göz atsın.
devamını gör...