kimsenin merak etmediği konulara dair bilgi tanımları girmek

var efendim böyle bişiy.

edebiyat, sanat, bilim gibi birçok alana dair kimsenin şeyinde olmayan birkaç konuda üç beş cümle salla, sonra da "bakın ben ne kadar entelim ihihihhii" diye gez. yok öyle iş yaw.

şahsen ben de, ilgimi çeken ilginç ve fazla bilinmeyen konularda zaman zaman yazmayı sevmiyor değilim. ama bununla hiçbir zaman övünüp de sofistike bir insan taklidi yapmadım. bazı tipleri görüyorum, sırf kendini bu tür konularda yazdığı için özel ve üstün hissediyor. akışta kendi kendine eğlenen, geyiğine yazan yazarları küçümsüyor kendince. buradan da egosunu besliyor.

ah ah...

biz burada ne entelektüeller gördük yiğidim bir bilsen, sen ne sanıyorsun kendini?

seni unutmamız bir "kalbimiz seninle"ye bakar. hepimiz toprak altına gireceğiz elbet bir gün...*

gerçek yazarların yaptığıdır. ilgi çekecek konu ile ilgili tanımları herkes girer ama kısıtlı bir kesimin ilgileneceği, deyim yerindeyse ''tutmayacak'' tabirler girmek de sözlüğün zengin bir içeriğe sahip olmasını sağlar.

ben merak ediyorum yetmez mi diyeceğim durum.

kendi merak ettiklerimi yazıyorum ben mesela. çıkıyor arada benim gibi 3-5 deli. onlar da merak edip okuyor, sağ olsunlar. geçinip gidiyoruz. konu hakkında soru soran bile çıkıyor inanır mısınız? düşünün işte, var yani bazı meraklılar.

geyik yapanları küçümsemem ama arada sıkıldığım doğrudur. bu küçümsemeden değil, çok fazla olmasından kaynaklı. sadece burayı okumuyoruz çünkü biliyorsunuz: twitter, instagram, youtube videolarındaki yorumlar... genellikle her yerde sürekli geyik döndüğü için -nasıl ki bazıları bilgiden sıkılıyor- biz de sıkılıyoruz efendim. neticede insanız. türlü türlü huyumuz var.

mesela az sonra bir başlık açacağım, diğer sekmede onu yazıyorum şu an. bakalım kaç kişi merak edip yorum yazacak. yalnız ilk tanımı okumadan yazmayın, sadece başlığa bakıp. emek veriyoruz burada*.

her körün bir topal alıcısı vardır derler, konuyu merak eden de elbet bulunur.

lakin kimse bilgi içerikli yazıyorum diye böbürlenmemelidir çünkü senin bilgi dediğin benim için baş ağrısı sebebi olabilir.

belki kişi belirli paragraflarla yazılan içeriklerden değil de başka yazılmış yaşanmışlıklardan veya bakış açılarından feyz alıyordur.

yani dağı taşı ben yarattım triplerine girmesin kimse uslu uslu derdini yazsın gitsin bu kadar yani.

şahsımın en ama en sevdiği eylemdir.

kimsenin izlemediği filmlerin, okumadığı kitapların, dinlemediği şarkıcıların başlıklarını açarım. çünkü en çok izleyen, en çok okuyan en çok dinleyen benim. yetmezmiş gibi bir de ukde bırakırım ki ukdelerimi görenler aynanın karşısına geçip kendilerine "ne cahilmişim ya" desinler.. fazla bilgili bir insan olduğum ve kimsenin merak etmediği şeyleri merak ettiğim için özür diliyorum..

kimsenin merak etmediği yargısına neye ve kime göre varılıyor diye merak ettiğim durumdur.

merak duygusu gelişmemiş insanlarca eleştirilen mükemmel ötesi eylem.

her şeyi merak eden ve sorgulayan bir avuç insanın mirasına sırtını yaslayarak bunları yazmak da trajikomik :d

(bkz: merak derecelendirmesi yarışmasında sonuncu olan yazar)

keşke merak edilse dedirten konular, başlıkları ve tanımlarıdır. sözlüğün asıl amacı nedir? sorusunu akla getiren ve henüz çok yeni olmama rağmen buradaki mevcudiyetimi sorgulatan başlıklardan biri.

bir tanımın yazılmadan önce kimin tarafından ne kadar ilgi göreceğinin belirlenmesi ne derece mümkün bilmiyorum.

kimsenin ilgisini çekmeyecek diye kendi ilgi duyduğu bir konuyu yazmayan kişi neden diğerlerinin okuması için yazdığını sorgulamalı belki de.

ilgi çekmez sandığınız için yazmadığınız sürece yazmadıklarımız içimizde kaldığı sürece güvenli alanımızdan çıkmayarak devam ediyoruz.

kim ne istiyorsa yazsın buna kimse karışmamalı. ben şahsım adına konuşursam kendim için yaşıyorum ve yazıyorum. tavsiye ederim.

iflah olmaz bilgi içerikli entry savaşçısı işi. aizuwakamatsu kasabasında doğdu, buğdayların sarardığı bir günde.

bazan yeni başlık açar, bilir ki gerekli ilgiyi görmeyecek, birçok kişi okumayacak bile, sözlüğün en ücra köşesine itilecek bilgi içerikli entryleri... lakin bir gün yıllar sonra, bir ilin taşrasından bir genç adam ya da kadın, bu bilgi içerikli entryden faydalanacak.

işte bunu bilir, bunun için bilgi içerikli entry girer bilgi içerikli entry savaşçısı...

ayy evet ya, ne o öyle başöğretmen gibi... *

bir amme hizmeti olarak düşününce çok da keyifsiz gelmiyor bana. yapiyorum bunu. şu an yaptığımdan daha sözlük ve daha kayda değer olduğuna inanıyorum çünkü. asıl güzel tarafı iki üç kişi okuyor. mesele bu.

bir sözlük yazarı niye yazar?

kimi notunu alır, kimi geyiğini yapar, kimi trollüğünü. bazısı zırva tanım niteliğini yeğler * okunmayacağını bilerek yazar, kimi içini döker, kimi ağlar, kimi bilim saçar, kimi arzularını; kimi öfkesini söyler filan filan. sözlükte kimsenin başka bir yazarı hedef alarak alenen hoşnutsuzluk belirtmek; şikayet eder ya da küçümser bir tavırla ve laf sokmak suretiyle fikrini beyan etmek hakkı yok bana göre.

ben de çok seviyorum sanatsal, arkeolojik, eskiye ve bugün hatırlanmayana ya da bilinmeyene dair tanımlar girmeyi çünkü okumaktan ve notunu almaktan zevk alıyorum. sadece onları değil ruh halime uygun görsel bulmayı, bir fotoğrafın arkasında gizlenen bilmediğimiz hikayesini, bilmediğim için yok zannettiğim kimi olay/olgu, nesne tarihi için birkaç kaynak araştırıp yazmayı da seviyorum. üç beş yazarın * takibi, oyu, eksik gördüğünü tamamlayacak tanım eklemesi filan lezzetli şeyler.

bize verilmiş bir olanak sözlükte yazmak. tepe tepe kullanmak da hakkımız. bu hakkı kullanırken başkalarını sinir edecek, rahatsız edecek, görece cavalacoz olabilen ya da en intim mevzulara temas eden, ruhumuzun gizli köşelerini; kimseye söyleyemediğimiz sırlarımızı faş eden, bir görselde tam anlamını bulabildiğimiz, bir hicivle çomak soktuğumuz, yalnızca "o" türkünün sözünde ifademizi bulduğumuz tanımlarımızı çoğunluğun işine yaramayacak, ilgisini çekmeyecek bile olsa hesapsız ve hatta fütursuzca yazmak hakkımız var. bir tek şeye hakkımız yok; hakarete.

kimseyi bizi onaylama/oylama mecburiyetinde bırakmıyoruz zaten. hani bir atasözümüz (!) der ya "getirirler koyarlar yiyen yir, yimeyen yimez". tam öyle işte.

teşekkürler!

kör atın kör alıcısı olur derler. her şeyin bir taliplisi vardır. ben mesela sanattan hiç anlamam ama pictorem in paylaştığı bazı sanatsal tanımlara artımı veriyorum. hoşuma gittiyse demekki.

bilgi tanımı(?) giren yazarların nedenlerinin irdelendiği başlık.

ben kendimi bilgi yazarı olarak görmüyorum, aslında yazar olarak da görmüyorum da işte buranın jargonu budur diye yazar diyoruz. ancak ucundan köşesinden bilgi tanımı sayılabilecek tanımımsılar giriyorum arada. benim bu tanımları yazmaktaki şahsi motivasyonum itiraf etmem gerekirse tamamen bencillik aslında. bir şey öğrendikten, bir kitap okuduktan, bir dizi/film izledikten sonra onu zihnimin kütüphanesine/arşivine kaydetmek için kullanıyorum burayı. aklımdakileri toparlıyorum, son bir kez üzerinden geçip arşivliyorum. başka hiçbir amacım yok.

ha biri okur, beğenir ya da bir şekilde yazdıklarım ona bir ilham verir, gelir mesaj kutuma benimle konu üzerine konuşur, bir dostluk geliştiririz, bir bilgi alışverişi olur... bunlar işin tatlı sürprizleri. amaç değil.

can sıkıntısından trollük yapmak için başlığın açıldığını tahmin ediyorum. ha şimdi bana kızabilirsiniz neden bu başlığa yazıp gündemde tutuyorsun diye, çok haklısınız.

masanın üzerindeki gazeteyi tersten de olsa okuyan biri olarak bilgi içeren entarileri, bu arada @pictorem in entarilerini okuyorum. okuyun öğrenin kafanızın bir yerinde not alın. birgün bir yerde karşınıza çıkar.

böyle bir şeyler varsa diyin de okuyalım severim öyle şeyleri