1.
değerli felsefeci profesör ağabeyimiz yasin ceylan geçenlerde ilginç bir olayı paylaşmıştı.
"iki hafta önce doğduğum ilçenin yerel gazetesinde ölüm haberim çıktı. beni arayanlara:
'- erken olmuş, haberi ertelesinler.' dedim.
habere yorumlar yapmışlar. bir köylüm:
'- allah rahmet etsin, ama bize bir faydası dokunmadı.' demiş.
amcam kızı ona cevap verirken:
'- ulan, ben öz amcası kızıyım, bana bile faydası olmadı, sana nasıl olacak?' diye beni savunmuş.
yıllar önce, urfa'da bir konferans verdim. salondakilerden biri sordu:
'- memleket için hangi hizmeti yaptın?' ... zor bir soruydu.
'- gençlere doğru düşünmeyi öğretiyorum. ' diye cevap vermiştim. cevap tatmin etmemişti."
…
saygıdeğer hocanın anekdotu beni de düşündürdü. demek ki, yasin bey memleketinden hiç kimseyi torpille işe aldırmamış. köylülerine parayla ölçülecek bir menfaat sağlamamış. çünkü, halkımızın, özellikle de köylümüzün faydadan, kazanımdan anladığı yalnızca budur. hep cebine girene bakar.
...
niğde'de bir köy çocuğu olarak doğup, yoksulluk içinde okuyup yargıtay daire başkanlığından emekli olmuş bir yüksek yargıcın hikayesini biliyorum. yeğeni ankara hukuk'ta arkadaşımdı. anlatır dururdu. olay 1970'lerde geçiyor. istanbul'da bir cinayet işleyen genç köylü gece vakti hemşerisi yargıtay üyesinin kapısını çalmış.
bu rahmetli yargıtay üyesi uygunsuz saatte gelen genç köylüsüne "- git hemen teslim ol doğru olan şey budur. benim yapacağım bir şey yok." dediği için köyünde hep lanetle anılıyormuş . 'bunda bile yardımı olmadı. köyümüze hiç bir yardımı dokunmadı' diye. daha sonra bu kişiyle tanıştım. pek çok öğrenciye burs ve giyecek yardımı yaptığını öğrendim.
bana "kütüphanemde binlerce kitabım var. köy okulunun bir odasını kütüphane yapın oraya bağışlayalım dedim. muhtar bana 'biz kitabı nöörelim?' dedi" diye yakınmıştı. bana armağan ettiği orhan kemal kitapları hala kitaplığımdadır.
dünya için ne kadar değerli bilim insanı olsanız da, köylünün size minnet duyması için yeterli değildir. o cebine, kursağına, hanesine giren somut menfaate bakar.
örneğin, mardin'in bir köyünden çıkan nobel ödüllü bilim insanımız aziz sancar için de köylülerinin aynı şeyi düşündüğünden kuşkum yok.
köyündeki, ilçesindeki konuşmalar aşağı yukarı şöyledir.
"-loov adam löbel almıştir.
-almiştir, bene ne! bene faydesi vardır? yoook... de get quri qeri..!"
"iki hafta önce doğduğum ilçenin yerel gazetesinde ölüm haberim çıktı. beni arayanlara:
'- erken olmuş, haberi ertelesinler.' dedim.
habere yorumlar yapmışlar. bir köylüm:
'- allah rahmet etsin, ama bize bir faydası dokunmadı.' demiş.
amcam kızı ona cevap verirken:
'- ulan, ben öz amcası kızıyım, bana bile faydası olmadı, sana nasıl olacak?' diye beni savunmuş.
yıllar önce, urfa'da bir konferans verdim. salondakilerden biri sordu:
'- memleket için hangi hizmeti yaptın?' ... zor bir soruydu.
'- gençlere doğru düşünmeyi öğretiyorum. ' diye cevap vermiştim. cevap tatmin etmemişti."
…
saygıdeğer hocanın anekdotu beni de düşündürdü. demek ki, yasin bey memleketinden hiç kimseyi torpille işe aldırmamış. köylülerine parayla ölçülecek bir menfaat sağlamamış. çünkü, halkımızın, özellikle de köylümüzün faydadan, kazanımdan anladığı yalnızca budur. hep cebine girene bakar.
...
niğde'de bir köy çocuğu olarak doğup, yoksulluk içinde okuyup yargıtay daire başkanlığından emekli olmuş bir yüksek yargıcın hikayesini biliyorum. yeğeni ankara hukuk'ta arkadaşımdı. anlatır dururdu. olay 1970'lerde geçiyor. istanbul'da bir cinayet işleyen genç köylü gece vakti hemşerisi yargıtay üyesinin kapısını çalmış.
bu rahmetli yargıtay üyesi uygunsuz saatte gelen genç köylüsüne "- git hemen teslim ol doğru olan şey budur. benim yapacağım bir şey yok." dediği için köyünde hep lanetle anılıyormuş . 'bunda bile yardımı olmadı. köyümüze hiç bir yardımı dokunmadı' diye. daha sonra bu kişiyle tanıştım. pek çok öğrenciye burs ve giyecek yardımı yaptığını öğrendim.
bana "kütüphanemde binlerce kitabım var. köy okulunun bir odasını kütüphane yapın oraya bağışlayalım dedim. muhtar bana 'biz kitabı nöörelim?' dedi" diye yakınmıştı. bana armağan ettiği orhan kemal kitapları hala kitaplığımdadır.
dünya için ne kadar değerli bilim insanı olsanız da, köylünün size minnet duyması için yeterli değildir. o cebine, kursağına, hanesine giren somut menfaate bakar.
örneğin, mardin'in bir köyünden çıkan nobel ödüllü bilim insanımız aziz sancar için de köylülerinin aynı şeyi düşündüğünden kuşkum yok.
köyündeki, ilçesindeki konuşmalar aşağı yukarı şöyledir.
"-loov adam löbel almıştir.
-almiştir, bene ne! bene faydesi vardır? yoook... de get quri qeri..!"
devamını gör...