1.
Kral ölmedi, at ölmedi, ben ölmedim
son tanımları
2.
emniyet genel müdürlüğü nün atatürksüz paylaşımı
zaten sıkılmıştı badem bıyıklı, çember sakallı tayfa
devamını gör...
3.
diyanet işleri başkanı'nın günahtan korkmaması
bence öteki tarafta hesap soracak bir tanrı'nın olmadığın biliyor. seçimini de erdemli, ahlaklı bir yaşam yerine; "alemin anasını öpeceksin, bu dünyada malı götürüp zevk ü safa içinde içinde yaşayacaksın" mantığı üzerine kurmuş. karmaşık felsefi, ilkesel tartışmalar gereksiz. olay bu kadar basit.
devamını gör...
4.
dövme yapanların allah'a şirk koşması
allah'ın yarattığı erkek cinsel organı tabii halinde kabuklu iken onun derisini keserek fıtratı değiştirmek nereye doğru dört nala şirk koşmaktır?
devamını gör...
5.
iyilik nedir sorunsalı
iyilik tıpkı kötülük gibi doğadan doğamıza aktarılandır. insan bilincinin özünde var olan iyiliği vicdanla, etik değerlerle geliştirmesi erdemin gereğidir.
devamını gör...
9.
fatih altaylı'nın gözaltına alınması
ülkenin en cesur, en onurlu gazetecilerinden biri, millete gözdağı vermek için tutsak alınmış; sözlükteki en çok etkileşim alan başlık: götsel devinimlerde egosal mastürbasyon bu da memleketteki rezilliğin bir parçası tabi.
devamını gör...
10.
insan insana iyi gelir mi sorusu
biri ölüyse diğerine iyi gelebilir . çünkü, insan insanın kurdudur. (homo homini lupus) demiş thomas hobbes
devamını gör...
11.
sözlükler dahil troll ağının nasıl kurulduğu ve yürütüldüğü
beingturkish adlı instagram hesabı, memleket ölü evine çevrilmişken oynayanların ve köy yanarken saçını tarayanların ipliğini pazara çıkarmış. sözlükteki zeka engellileri biliyoruz da, çark nasıl dönüyor bilmek isteyenlere güzel bir özet olmuş.
türkiye’de son yıllarda kamuoyunda sıkça tartışılan ve özellikle sosyal medyada etkinliğiyle dikkat çeken “troll ağı” yapısı, beştepe merkezli olarak cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı (cib) üzerinden organize ediliyor. bu yapının işleyişi şu şekilde özetlenebilir:
1.merkez: cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı (cib)
başında fahrettin altun’un bulunduğu iletişim başkanlığı’nın resmi görevi türkiye’nin iç ve dış iletişim stratejisini belirlemek. ancak uygulamada bu kurum; algı yönetimi, siyasi propaganda ve dezenformasyonla ilişkilendiriliyor. altun’un doğrudan cumhurbaşkanı’na bağlı çalışması nedeniyle faaliyetler denetime kapalı. hangi bütçelerin kullanıldığı ve kimlerin istihdam edildiği kamuoyuna açıklanmıyor.
2.örtülü ödenek
devletin “gizli hizmet giderleri” kapsamında yer alan örtülü ödenek, herhangi bir denetime tabi değil. nasıl ve nereye harcandığı açıklanmıyor. iddialara göre, bu fondan sosyal medya üzerinden faaliyet yürüten troll hesaplara maaş ya da görev bazlı prim ödemeleri yapılıyor. resmi iş ilişkisi görünmediği için takibi neredeyse imkânsız hale geliyor.
3.troll hesaplar
bu yapı içinde kullanılan hesaplar genellikle sahte ya da anonim profillerden oluşuyor. görevleri ise net: •muhalif sesleri bastırmak ve itibarsızlaştırmak
•devlet politikalarını ve özellikle cumhurbaşkanı erdoğan’ı övmek
•gündemi saptırmak ve manipülatif içerikler yaymak
•hashtag kampanyaları ile gündemi yönlendirmek
bu hesapların telegram veya whatsapp gibi kapalı mesajlaşma grupları üzerinden organize olduğu, günlük olarak “etiket”, “hedef kişi” ve “görev” bildirileri aldığı iddia ediliyor.
4.ak troller ve bot ordusu
kamuoyunda “ak troll” olarak bilinen bu gruplar, bazı medya kuruluşlarıyla da koordineli çalışıyor. gerçek olmayan bot hesaplar sayesinde twitter/x gibi platformlarda sahte destek mesajları, linç kampanyaları ve gündem manipülasyonları yapılıyor. böylece kamuoyunda bir “çoğunluk algısı” yaratılıyor.
5.siyasi ve ideolojik çerçeve
bu dijital ağ yalnızca iktidarı savunmakla kalmaz; aynı zamanda laiklik, atatürkçülük, kadın hakları, lgbti+ ve alevilik gibi toplumsal meseleleri hedef alarak kutuplaşmayı derinleştirmeye çalışır. stratejik amaç, tabanı sürekli “tehdit altındaymış” gibi hissettirmek ve iktidarın çevresinde bir kenetlenme sağlamaktır.
maaşlar ve finansman
•resmi çalışanlar: trt ve cib gibi kamu kurumlarında danışman, uzman, editör gibi unvanlarla maaşlı kadrolar oluşturulmuştur.
•gayriresmî çalışanlar: genellikle “iş başı ödeme” veya “kampanya başı prim” esasına dayalı ödemeler alırlar. bordrosuz, takibi zor bir sistemdir.
•stk ve vakıflar üzerinden yürütülen fonlama: bazı dernek ve vakıflar aracılığıyla yapılan faaliyetler, “sivil inisiyatif” gibi sunulsa da, fiilen propaganda makinesinin birer parçasıdır.
ınstagram’da ise anonim ya da sahte profiller üzerinden içerik paylaşılır, yorum yapılır veya dm yoluyla insanlara psikolojik baskı kurulur.
•koordineli şekilde aynı anda belli hesaplara saldırı yapılır (örneğin muhalif bir gazeteciye veya bir haber sayfasına).
•hashtag çalışmaları yapılır; sahte gündem oluşturulup algoritma manipüle edilir.
•muhalif içeriklere otomatik olarak hakaret, aşağılama veya alaycı yorumlar yazılır.
•dm yoluyla tehdit veya hedef gösterme gibi psikolojik savaş yöntemleri uygulanır.
•cib destekli sayfalar veya görünürde “haber” ya da “kültür” sayfası olan ama gerçekte iktidar propagandası yayan hesaplarla birlikte hareket ederler.
•yorum satın alımı veya bot etkileşim yoluyla bazı içerikler öne çıkarılır, muhalif içerikler görünmez hâle getirilir.
türkiye’de son yıllarda kamuoyunda sıkça tartışılan ve özellikle sosyal medyada etkinliğiyle dikkat çeken “troll ağı” yapısı, beştepe merkezli olarak cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı (cib) üzerinden organize ediliyor. bu yapının işleyişi şu şekilde özetlenebilir:
1.merkez: cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı (cib)
başında fahrettin altun’un bulunduğu iletişim başkanlığı’nın resmi görevi türkiye’nin iç ve dış iletişim stratejisini belirlemek. ancak uygulamada bu kurum; algı yönetimi, siyasi propaganda ve dezenformasyonla ilişkilendiriliyor. altun’un doğrudan cumhurbaşkanı’na bağlı çalışması nedeniyle faaliyetler denetime kapalı. hangi bütçelerin kullanıldığı ve kimlerin istihdam edildiği kamuoyuna açıklanmıyor.
2.örtülü ödenek
devletin “gizli hizmet giderleri” kapsamında yer alan örtülü ödenek, herhangi bir denetime tabi değil. nasıl ve nereye harcandığı açıklanmıyor. iddialara göre, bu fondan sosyal medya üzerinden faaliyet yürüten troll hesaplara maaş ya da görev bazlı prim ödemeleri yapılıyor. resmi iş ilişkisi görünmediği için takibi neredeyse imkânsız hale geliyor.
3.troll hesaplar
bu yapı içinde kullanılan hesaplar genellikle sahte ya da anonim profillerden oluşuyor. görevleri ise net: •muhalif sesleri bastırmak ve itibarsızlaştırmak
•devlet politikalarını ve özellikle cumhurbaşkanı erdoğan’ı övmek
•gündemi saptırmak ve manipülatif içerikler yaymak
•hashtag kampanyaları ile gündemi yönlendirmek
bu hesapların telegram veya whatsapp gibi kapalı mesajlaşma grupları üzerinden organize olduğu, günlük olarak “etiket”, “hedef kişi” ve “görev” bildirileri aldığı iddia ediliyor.
4.ak troller ve bot ordusu
kamuoyunda “ak troll” olarak bilinen bu gruplar, bazı medya kuruluşlarıyla da koordineli çalışıyor. gerçek olmayan bot hesaplar sayesinde twitter/x gibi platformlarda sahte destek mesajları, linç kampanyaları ve gündem manipülasyonları yapılıyor. böylece kamuoyunda bir “çoğunluk algısı” yaratılıyor.
5.siyasi ve ideolojik çerçeve
bu dijital ağ yalnızca iktidarı savunmakla kalmaz; aynı zamanda laiklik, atatürkçülük, kadın hakları, lgbti+ ve alevilik gibi toplumsal meseleleri hedef alarak kutuplaşmayı derinleştirmeye çalışır. stratejik amaç, tabanı sürekli “tehdit altındaymış” gibi hissettirmek ve iktidarın çevresinde bir kenetlenme sağlamaktır.
maaşlar ve finansman
•resmi çalışanlar: trt ve cib gibi kamu kurumlarında danışman, uzman, editör gibi unvanlarla maaşlı kadrolar oluşturulmuştur.
•gayriresmî çalışanlar: genellikle “iş başı ödeme” veya “kampanya başı prim” esasına dayalı ödemeler alırlar. bordrosuz, takibi zor bir sistemdir.
•stk ve vakıflar üzerinden yürütülen fonlama: bazı dernek ve vakıflar aracılığıyla yapılan faaliyetler, “sivil inisiyatif” gibi sunulsa da, fiilen propaganda makinesinin birer parçasıdır.
ınstagram’da ise anonim ya da sahte profiller üzerinden içerik paylaşılır, yorum yapılır veya dm yoluyla insanlara psikolojik baskı kurulur.
•koordineli şekilde aynı anda belli hesaplara saldırı yapılır (örneğin muhalif bir gazeteciye veya bir haber sayfasına).
•hashtag çalışmaları yapılır; sahte gündem oluşturulup algoritma manipüle edilir.
•muhalif içeriklere otomatik olarak hakaret, aşağılama veya alaycı yorumlar yazılır.
•dm yoluyla tehdit veya hedef gösterme gibi psikolojik savaş yöntemleri uygulanır.
•cib destekli sayfalar veya görünürde “haber” ya da “kültür” sayfası olan ama gerçekte iktidar propagandası yayan hesaplarla birlikte hareket ederler.
•yorum satın alımı veya bot etkileşim yoluyla bazı içerikler öne çıkarılır, muhalif içerikler görünmez hâle getirilir.

devamını gör...
12.
gece
13.
yeni akit yazarının panellenmesi
kol sokulanından, esrarcısına sözlükteki tüm ahlaksız şeriatçılara yine "çeyrek altınlı mağduruz günü" yaptıran başlıktır. ulan ak itinden kara itine, hırsızından, çocuk tecavüzcüsüne sizde hiç mi utanma kalmadı, yoksa ananızın damından mı böyle oralet çocuğu olarak atladınız.
devamını gör...
15.
kürtlerin taleplerini bağıra bağıra söylemek benim vazifem
bazıları açısından tek sorun, bu sözleri 'önden yapan memet bahçeli', ya da bu konuda hep arkadan giden teyyo'nun söylememiş olması. birilerinin beyanata aktrol çomarlığıyla saldırmasının nedeni bu. "biz varken bizden daha bölücü, bizden daha kışkırtıcı sözleri söyleyenin tillahını belleriz ulan" mantığı
devamını gör...
16.
yenidoğan ağlayışı
aklıma neden önce ankara'nın undergound mahallesi yenidoğan geldiyse. bilmeyenler için yenidoğan ve çinçin mahalleleri suç örgütlerinin bile tırsacağı sokaklar barındırır. ağlayışları da aşağı yukarı şöyledir: youtube.com/shorts/H3v9OA_B...
devamını gör...
18.
sunak
muhteşem bir turgut uyar şiirinin adıdır
sunak
ilkin bir kadını kestiler soyup giysilerini
sonra kitapları yaktılar, suları kestiler
su bir ulusun özlemidir bu yüzden dağlara bakarlar
bir silâh olarak alınır satılır
ve ıslatır esirgemeden bir rençberin boğazını
oysa ay bir ateş gibi yağıyor
usul usul terliyor bir batık gemi
kan sızıyor bir halkın dinmeyen uğultusundan
ve eskiden bir şehire girdiğimi hatırlıyorum
bir şehire yerleştiğimi hatırlıyorum
rüzgârın eskittiği bir şemsiyeyle
suyun paslandırdığı bir silâhla
herkes gibi bir avuç bedenimle
yarım dirimler yarım ölümler taşıyarak
bir denizin altından
oldukça ağır bir denizin altından
ağzı tıkalı bir sürahi gibi
suyun yüzüne çıktığımı
şimdi artık neyi hatırlasam bir anı oluyor
örneğin bir adamın içkiye düşkünlüğünü
bir kadının sunuluşunu soyularak
kanım mı hatırlatıyor ben mi üflüyorum
gidip toparlıyorum bir yerlerden başkaldıran gölgemi
diyorum ki ey batık gemi
artık kar yağıyor güvercinlere
sokak alışılmış düzenini sürdürüyor
harcayan kıllı elleriyle
sunak kan içinde, kan içinde sunak
alıp boyuyor gövdemizi
sokaktayım ve herkes alışkın
hatta bekliyor onu durmadan
bir soylunun serinleme alışkanlığıyla
bir ağustos akşamında
durmadan kurban, durmadan sunu
tükenmeyen açlığına düzenin
döğüşmeyi ve kanı hazırlıyor
aşkın son kertesini
onu, durmadan
şimdi ey eski gümüş, batık gemi, diyorum ki
her yerde seni hatırlıyorum durmadan
saat kaç olursa olsun, takvim ne derse desin
açlıkta, bir bıçağın kabzasında ve dağda
durmak istediğimi hatırlıyorum durmadan
itilirken ve dövülürken ve kovalanırken
güneş batarken ve doğarken
bir parmaklığa dayayıp ellerimi
durmak istediğimi hatırlıyorum durmadan
itilirken ve dövülürken ve kovalanırken
güneş batarken ve doğarken
bir parmaklığa dayayıp ellerimi
durmak istediğimi
sunak inceltir coğrafyasını
akşam bir dinginliğe benzer kendiliğinden
ıı
dünyayı en çok sevdiğim zaman
her şeyi en çok unuttuğum zaman sanılır
çünkü kuşların güzle güneye gittiğine inanılır
oysa taş kırmanın ve otel inşa etmenin mevsimi yoktur
cepte tabanca da cigara paketi arar gibi aranır
adamoğlu hırçın bir kış gibidir
doğrusu hırçın bir kış niteliğindedir
birden akidesi parlayınca fosforun
dünyanın elbette sonu vardır
yani sunak temizlenir kandan
sunmanın önü alınır
en denize yatkın küreklerle
ustaca biçilmiş keresteler
ve usturlâpın en alâsı iskenderiye'den
ve haritanın en makbulu kanla yoklanan
sonu vardır
imdi
bu böyle nasıl bir bahardır
bütün sürgünlerin lâhana olarak hesaplandığı
bütün harfler anlamını yitirmiş
bütün sokaklar geliş geçişe dardır
ve acılar bütün etkisini yitirmiş
gemiler bütün limanların uğraşı
ııı
dünya bir sunaktır
sonunda kalemlerin bile sunulduğu
işte benim kanım ortada
akmıyor artık
ıv
sakinim bütün gece boyunca
başımı değişmeyen düşüme koyunca
lâleler kızıllaşır menekşeler morlaşır
sütçü gelmez kapıya vurmaz
gazeteci de öyle
bilirim
dünyanın sonu vardır
turgut uyar
eklemedir koca kavak: duyarsız bir çomar arenasına dönüşen sözlükte varsa ya da kaldıysa, şiirin bir yorumu da burada:
sunak
ilkin bir kadını kestiler soyup giysilerini
sonra kitapları yaktılar, suları kestiler
su bir ulusun özlemidir bu yüzden dağlara bakarlar
bir silâh olarak alınır satılır
ve ıslatır esirgemeden bir rençberin boğazını
oysa ay bir ateş gibi yağıyor
usul usul terliyor bir batık gemi
kan sızıyor bir halkın dinmeyen uğultusundan
ve eskiden bir şehire girdiğimi hatırlıyorum
bir şehire yerleştiğimi hatırlıyorum
rüzgârın eskittiği bir şemsiyeyle
suyun paslandırdığı bir silâhla
herkes gibi bir avuç bedenimle
yarım dirimler yarım ölümler taşıyarak
bir denizin altından
oldukça ağır bir denizin altından
ağzı tıkalı bir sürahi gibi
suyun yüzüne çıktığımı
şimdi artık neyi hatırlasam bir anı oluyor
örneğin bir adamın içkiye düşkünlüğünü
bir kadının sunuluşunu soyularak
kanım mı hatırlatıyor ben mi üflüyorum
gidip toparlıyorum bir yerlerden başkaldıran gölgemi
diyorum ki ey batık gemi
artık kar yağıyor güvercinlere
sokak alışılmış düzenini sürdürüyor
harcayan kıllı elleriyle
sunak kan içinde, kan içinde sunak
alıp boyuyor gövdemizi
sokaktayım ve herkes alışkın
hatta bekliyor onu durmadan
bir soylunun serinleme alışkanlığıyla
bir ağustos akşamında
durmadan kurban, durmadan sunu
tükenmeyen açlığına düzenin
döğüşmeyi ve kanı hazırlıyor
aşkın son kertesini
onu, durmadan
şimdi ey eski gümüş, batık gemi, diyorum ki
her yerde seni hatırlıyorum durmadan
saat kaç olursa olsun, takvim ne derse desin
açlıkta, bir bıçağın kabzasında ve dağda
durmak istediğimi hatırlıyorum durmadan
itilirken ve dövülürken ve kovalanırken
güneş batarken ve doğarken
bir parmaklığa dayayıp ellerimi
durmak istediğimi hatırlıyorum durmadan
itilirken ve dövülürken ve kovalanırken
güneş batarken ve doğarken
bir parmaklığa dayayıp ellerimi
durmak istediğimi
sunak inceltir coğrafyasını
akşam bir dinginliğe benzer kendiliğinden
ıı
dünyayı en çok sevdiğim zaman
her şeyi en çok unuttuğum zaman sanılır
çünkü kuşların güzle güneye gittiğine inanılır
oysa taş kırmanın ve otel inşa etmenin mevsimi yoktur
cepte tabanca da cigara paketi arar gibi aranır
adamoğlu hırçın bir kış gibidir
doğrusu hırçın bir kış niteliğindedir
birden akidesi parlayınca fosforun
dünyanın elbette sonu vardır
yani sunak temizlenir kandan
sunmanın önü alınır
en denize yatkın küreklerle
ustaca biçilmiş keresteler
ve usturlâpın en alâsı iskenderiye'den
ve haritanın en makbulu kanla yoklanan
sonu vardır
imdi
bu böyle nasıl bir bahardır
bütün sürgünlerin lâhana olarak hesaplandığı
bütün harfler anlamını yitirmiş
bütün sokaklar geliş geçişe dardır
ve acılar bütün etkisini yitirmiş
gemiler bütün limanların uğraşı
ııı
dünya bir sunaktır
sonunda kalemlerin bile sunulduğu
işte benim kanım ortada
akmıyor artık
ıv
sakinim bütün gece boyunca
başımı değişmeyen düşüme koyunca
lâleler kızıllaşır menekşeler morlaşır
sütçü gelmez kapıya vurmaz
gazeteci de öyle
bilirim
dünyanın sonu vardır
turgut uyar
eklemedir koca kavak: duyarsız bir çomar arenasına dönüşen sözlükte varsa ya da kaldıysa, şiirin bir yorumu da burada:
devamını gör...
20.
oyun oynayıp götünü kaşıyan erkek çekiciliği
kadınları sanmam; bir erkeğin başka erkeği çekici bulması belki kaşıdığı organı nedeniyledir. o da kendi yönelimi, ne denebilir.
devamını gör...