olaf stapledon'ın aynı adlı bilim kurgu romanından uyarlanmış 2020 izlanda yapımı sanat filmidir. iki milyar yıl sonra yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan insanlığı konu alır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 20.04.2023 19:19 tarihinde açılmıştır.
1.
2020'de izleyicileriyle buluşan izlanda üretimi filmdir. bir sanat filmidir (art house film). her ne kadar belli (ve bir nevi belirsiz) görsellerin üzerine bir hikayenin okunması gibi basit görülebilecek bir yapısı olsa da, eserin sonunda görürüz ki epey sayıda insanın emeği vardır bu işte. hikaye anlatıcımız, efsane aktris tilda swinton'dır. bana göre daha iyi bir seçim olamazdı. kadının muazzam diksiyonu bile yeter aslında ama hayranları da onu sıklıkla bir "uzaylı tanrı" gibi görüyor, orada burada okuduğum/gördüğüm kadarıyla ve burada da bu londra doğumlu ama kendini bir "anglo-scot" olarak tanımlayan ve skoç viskisi... aman şarap gibi (soylu kökenli) kadın çok iyi bir iş çıkartmış. kendisi bir uzaylıyı mı seslendiriyor acaba. yazının devamında bundan bahsederim... belki. *
tilda swinton'dan sonra yapıtın en çok beğendiğim şeyi müzikleri oldu. gerçekten de yer yer "ambient" tınılar, yer yer ambient temelli yarı melodik kısımlar, yer yer ise direkt melodik kısımlar adeta bir işitsel şölen ve filme hem çok uymuş hem de onu çok zenginleştirmiş. izlerken notlar almadığım için net referanslar veremeyecek de olsam, bir yerde çevreyle uyum kısmında ona uygun ve nefis melodilerin girdiğini, telepatik iletişime de olanak sağlayan "harmony"nin bozulmasından bahsederken tınıların biraz bozuntuya uğratıldığını falan fark etmiştim filmi izlerken veya bir yerde mistiklikten (gizemsellik) bahsederken de nüanslı bir geçişle müziğin ona uyumlandığı dikkatimi çekmişti. (tersi de olabilir tabii; yani belki de müzikal kurgu önceden yapılmıştır ve tilda swinton'ın konuşmaları/okumaları sonradan yerleştirilmiştir uygun sürelere.)
çeşitli görsellerle desteklenmiş kısa bir "audiobook" gibi de düşünebilirsiniz last and first men'i. hikayeyi beğendim ben. yani bu bir sanat filmi olduğu için burada öyle çok tipik bir şey beklemiyordum elbette ama bu idiosinkratiklikten bihaber olarak izleseydim de bunu; sanatsallık "kasıldığını" olmasa da hatta "kaygısının güdüldüğünü" de olmasa, sanatsal bir işe kalkışıldığını daha ilk dakikalarında anlayabilirdim.
aklıma fransız kısa filmi la jetee (bence kusursuz bir başyapıttır) ve mükemmel iskandinav filmi aniara geldi, bu izlanda işini izlerken ama bazı spesifik sebeplerle. bunlardan bahsedersem bayağı büyük spoiler(lar) vermiş olurum. en iyisi yapmayayım bunu...
bence başarılı ve etkileyici bir film yapmış izlandalılar. siz de izlandalılayın... aman izleyin derim! en azından bir deneyin, bayarsa kapatırsınız. zaten 1 saat 10 dakika gibi bir süresi vardı galiba eserin. 70 dakika falan yani. yetmiş yetmiş mi? bence yetmiş; süresi kararında diyebilirim.
tilda swinton'dan sonra yapıtın en çok beğendiğim şeyi müzikleri oldu. gerçekten de yer yer "ambient" tınılar, yer yer ambient temelli yarı melodik kısımlar, yer yer ise direkt melodik kısımlar adeta bir işitsel şölen ve filme hem çok uymuş hem de onu çok zenginleştirmiş. izlerken notlar almadığım için net referanslar veremeyecek de olsam, bir yerde çevreyle uyum kısmında ona uygun ve nefis melodilerin girdiğini, telepatik iletişime de olanak sağlayan "harmony"nin bozulmasından bahsederken tınıların biraz bozuntuya uğratıldığını falan fark etmiştim filmi izlerken veya bir yerde mistiklikten (gizemsellik) bahsederken de nüanslı bir geçişle müziğin ona uyumlandığı dikkatimi çekmişti. (tersi de olabilir tabii; yani belki de müzikal kurgu önceden yapılmıştır ve tilda swinton'ın konuşmaları/okumaları sonradan yerleştirilmiştir uygun sürelere.)
çeşitli görsellerle desteklenmiş kısa bir "audiobook" gibi de düşünebilirsiniz last and first men'i. hikayeyi beğendim ben. yani bu bir sanat filmi olduğu için burada öyle çok tipik bir şey beklemiyordum elbette ama bu idiosinkratiklikten bihaber olarak izleseydim de bunu; sanatsallık "kasıldığını" olmasa da hatta "kaygısının güdüldüğünü" de olmasa, sanatsal bir işe kalkışıldığını daha ilk dakikalarında anlayabilirdim.
aklıma fransız kısa filmi la jetee (bence kusursuz bir başyapıttır) ve mükemmel iskandinav filmi aniara geldi, bu izlanda işini izlerken ama bazı spesifik sebeplerle. bunlardan bahsedersem bayağı büyük spoiler(lar) vermiş olurum. en iyisi yapmayayım bunu...
bence başarılı ve etkileyici bir film yapmış izlandalılar. siz de izlandalılayın... aman izleyin derim! en azından bir deneyin, bayarsa kapatırsınız. zaten 1 saat 10 dakika gibi bir süresi vardı galiba eserin. 70 dakika falan yani. yetmiş yetmiş mi? bence yetmiş; süresi kararında diyebilirim.
devamını gör...