1.
en katlanamadığım insan tipi.
devamını gör...
2.
at gözlüklerini takmış insandır zira beşeri bir yapıya tapmanın başka bir tezahürü olamaz.
devamını gör...
3.
sırbistan'da bir futbol kulübü
devamını gör...
4.
ismet özel’in harikulade, muhteşem, muazzam şiiri. kendi sesinden dinlediğimde o ilk afallayışımı unutamıyorum. hele şiirin bir yerinde o “yavrum” deyişindeki vurgu ve derinlik tekrar tekrar dinlenesidir. kendisinin toplumsal duyarlılığı ele alan ilk şiiri kabul edilen bu şiir ismet özel şiiri açısından bir dönüm noktasıdır. “gırtlağımda bir harf büyüyor” derken bir küfrün bastırılmasını ifade ettiği söylense de daima bir yarenin ismi olarak bunu algılıyorum. öyle ya şiir, şair ne kast ederse etsin artık biraz okurun anladığı şey değil midir? şiirle beraber şiirdeki imgelere dair güzel bir değerlendirme yazısını ve ismet beyin seslendirdiği linki de bırakıyorum.*
partizan
gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış, ne infilak
yalnız
koynunda çaresiz, çıplak
isyan işaterleri taşıyan
bir ergen cesedi.
kabaran bir çarpıntı oluyor şehir
uyusam bir dağın benimle uyuduğu oluyor
her gün şehrin ortasında bir ergen ölüyor
domuzuna ölüyor bankerlere durarak
noterden onaylı kağıtlara durarak
mevlit ilanlarına durarak.
yunmadık saçlarını okşuyoruz, yavrum.
– yüzümüzde dolanan bir mayhoş kahkaha —
gırtlağımda bir harf büyüyor
gırtlağımızda.
sarp bir güvercin düşüyor yüreğimden
buna dayanmalıyım
ölünce bir partizan gibi ölmeliyim
sabahın kuşluk vaktine savrulan
savrulan savrulan ergen ölüleri gibi.
şehrin şarkısını söylediğim zaman
yağız bir kımıltı oluyor sesim
korku ve cüzam
korku ve cüzam
korku…
ne beklenebilir artık namlulardan.
harçlar karılmış duruyordur
hem de kara
bir gerdek olarak yaşıyoruzdur kendimizi
ne beklenebilir.
yırtarak açtığımız zarflarda
büyük tecimevlerinde, büyük çarşılarda
pokerde-sinemada-genelevlerde
ne bir suçlu çağrışımı, ne karabasan
yalnız o herkesler
o herkesler kendine akarak boğulan
ve sürdüren bir güleç kocamışlığı.
bereketli kuşlar serpeceğim ayaklarıma
genzimi yakarak
bir cinayet türküsü söyleyeceğim ben de
ölürsem bir partizan gibi öleceğim
azgın bir gebelik halinde.
beni dinmeyen bir mavilik kanırtıyor
buna dayanamam
bir çeteci dişleriyle söküyor kanımdaki çiviyi
buna da.
radyodan silah sesleri geliyor
ter kokusu geliyor, ayak
aksayan bir şey örtüyor
yüreğimin kabzasını
olmadık sesler geliyor radyodan
beynimde korkunç bir vida olarak
ergen ölüleri
artık ellerimi bu rahlelerden ayırsam
boyunbağımın ve gülüşümün o kirli
rahatlığından, yırtık uğultusundan şehrin.
umudunun ayak seslerini okşuyoruz, yavrum.
kuşandığımız
bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!
çıksam
gök
şarlayarak devrilse ardımdan
– ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik —
yürüsem parçalanmış bir ceset tazeliğinde
yürüsem beynimde kıpkızıl bir serinlik
sonra denizler devirebilirim dudaklarımdan
sonra aşk, sonra dirlik: partizan
değerlendirme yazısı
kendi sesinden
partizan
gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış, ne infilak
yalnız
koynunda çaresiz, çıplak
isyan işaterleri taşıyan
bir ergen cesedi.
kabaran bir çarpıntı oluyor şehir
uyusam bir dağın benimle uyuduğu oluyor
her gün şehrin ortasında bir ergen ölüyor
domuzuna ölüyor bankerlere durarak
noterden onaylı kağıtlara durarak
mevlit ilanlarına durarak.
yunmadık saçlarını okşuyoruz, yavrum.
– yüzümüzde dolanan bir mayhoş kahkaha —
gırtlağımda bir harf büyüyor
gırtlağımızda.
sarp bir güvercin düşüyor yüreğimden
buna dayanmalıyım
ölünce bir partizan gibi ölmeliyim
sabahın kuşluk vaktine savrulan
savrulan savrulan ergen ölüleri gibi.
şehrin şarkısını söylediğim zaman
yağız bir kımıltı oluyor sesim
korku ve cüzam
korku ve cüzam
korku…
ne beklenebilir artık namlulardan.
harçlar karılmış duruyordur
hem de kara
bir gerdek olarak yaşıyoruzdur kendimizi
ne beklenebilir.
yırtarak açtığımız zarflarda
büyük tecimevlerinde, büyük çarşılarda
pokerde-sinemada-genelevlerde
ne bir suçlu çağrışımı, ne karabasan
yalnız o herkesler
o herkesler kendine akarak boğulan
ve sürdüren bir güleç kocamışlığı.
bereketli kuşlar serpeceğim ayaklarıma
genzimi yakarak
bir cinayet türküsü söyleyeceğim ben de
ölürsem bir partizan gibi öleceğim
azgın bir gebelik halinde.
beni dinmeyen bir mavilik kanırtıyor
buna dayanamam
bir çeteci dişleriyle söküyor kanımdaki çiviyi
buna da.
radyodan silah sesleri geliyor
ter kokusu geliyor, ayak
aksayan bir şey örtüyor
yüreğimin kabzasını
olmadık sesler geliyor radyodan
beynimde korkunç bir vida olarak
ergen ölüleri
artık ellerimi bu rahlelerden ayırsam
boyunbağımın ve gülüşümün o kirli
rahatlığından, yırtık uğultusundan şehrin.
umudunun ayak seslerini okşuyoruz, yavrum.
kuşandığımız
bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!
çıksam
gök
şarlayarak devrilse ardımdan
– ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik —
yürüsem parçalanmış bir ceset tazeliğinde
yürüsem beynimde kıpkızıl bir serinlik
sonra denizler devirebilirim dudaklarımdan
sonra aşk, sonra dirlik: partizan
değerlendirme yazısı
kendi sesinden
devamını gör...
5.
basketbol şubesinin antrenörlüğüne zeljko obradovic i getiren, ardından geçtiğimiz sezonun en iyilerinden biri olan kevin punter ı transfer eden kulüp. sırbistan tarihinin en yüksek kontratını vermişler 2 yıl için 3 milyon euro ile. obradovic hocam seneye euroleague e dönmeyi kafaya koymuş.
devamını gör...
6.
partizan, adı üstünde herhangi bir siyasi partinin fanatiği olan kişi demek olup daha çok sol cenahta kullanılır. kızıl yıldız falan...
devamını gör...