1.
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hayat bazı şeylerin ne kadar geçici ve gereksiz olduğunu bize zaman zaman acı bir şekilde öğretiyor. biz bütün hırslarımız, büyük büyül plan ve arzularımızla sağa sola çatıp debelenirken bize rahat ol komutunu bir ilkokul beden öğretmeninin tekdüzeliğiyle gözünü kırpmadan verebiliyor.
bundan birkaç yıl öncesi. avukatlığımın ilk zamanları. bir çocuğun cinsel istismarı dosyasında yargılanan şahsın avukatıyız. aldığım ilk ve son cinsel dosya. müvekkil istanbulda ve cezaevinde tutuklu. maddi durumları kötü. babası bir vesile ulaşmış bize, ortalamanın altı bir vekalet ücreti ile anlaşıyoruz gariban deyip. dosyayı alır almaz genç avukatlığın verdiği heves ve heycanla lehimize deliller toplamaya çalışıp, karşı tarafın beyanları arasında çekişkiler arıyoruz. müvekkil ben bir şey yapmadım abi diyor görüştüğümüzde, yeminler ediyor, inanıyoruz. savcının kapısını aşındırıyoruz, iddianame düzenleniyor, mahkemenin kapısını bu sefer yol ediyoruz.
tabi baba gariban, arıyor sürekli bizi. oğluma iftira ediyorlar diyor, benim oğlum masum. baba yüreğidir diyorum teskin etmeye çalışıyorum, ağlıyor. üç evladı var burda perperişan oldular ne zaman çıkacak bu çocuk diyor. avukatlığıma laf ediyor, aylar geçti çıkartamadınız, yapamıyorsunuz diyor. baba yüreği yangın tabi biz de genciz, haşarıyız, alev alev gözümüz anlamıyoruz. o bana bunu söyledikçe ben de ona yükleniyorum, adliye kapısından girmediğini, işlerin nasıl yürüdüğünü bilmediğini söylüyorum, sesimi yükseltiyorum. adı ahmet, ahnet amca. ben hiddetlendikçe o ağlıyor, burda perperişanım bu yaşımda un çuvalı taşıyıp hem kendine hem onub çocuklarına bakıyorum deyip hüngür hüngür ağlıyor. allah aşkına çıkarın oğlumu o suçsuz vallahi ona iftira ediyorlar diye feryad ediyor. ahmet amca, 60 yaşlarında. ben dde ona yükseldiğim için duygulanıyorum bu sefer üzülüyorum, helallik istiyorum. zirveye çıkan duygular ve hisler sönüyor yavaşça, birbirimize dua ederek kapatıyoruz telefonları. oğlunu çıkaracağız diyorum. buna karşılık 1000 lira borcu kalmış ahmet amcanın vallahi ödeyeceğim diyor.
günler günleri kovalıyor sonra. 2021’in tatlı bir eylülünde müvekkil tahliye oluyor. on ay içerde kaldıktan sonra. ahmet amcayla yıldızlarımız barışıyor, dakikalarca teşekkür edip dua ediyor bana. halen sesimi yükseltmiş olmanın mahçubiyetini yaşıyorum, vazifemiz diyorum ancak çıkarabildik. bizim unuttuğumuz 1000 lirayı birkaç hafta sonra gönderiyor.
müvekkilin yargılaması devam ediyor tabi. 2024’ün ocak ayına kadar sürüyor yargılama. atk raporları, tanık beyanları, bilirkişi raporları derken müvekkil beraat ediyor. hepimizn inandığı o gerçeği mahkemeler tasdik ediyor.
duruşma çıkışı heyecanla arıyorum müvekkili. beraat ettin osman diyorum, sevinçten ne yapacağını ne diyeceğini şaşırıyor. binbir dua binbir şükür cümlesi. binlerce kez teşekkür ediyor. onun teşekkürleri bitince araya giriyorum. osman diyorum, babanı aradım telefonu kapalıydı. abi diyor yutkunarak; babam sizlere ömür beş ay önce kaybettik, kanserden. yutkunma sırası bana geliyor. osman diyorum tekrar, bu haberi babana vermeyi öyle çok isterdim ki. oğlun masum ahmet amca mahkemeler de kanıtladı bunu demeyi çok isterdim. ben de diyor osman, ben de çok istersim abi. ama merak etme gidip mezarına söyleyeceğim, selamını ileteceğim abi. gözlerim sulanmaya başlıyor, birkaç saniye sessiz kalıyorum. osman diyorum, babanla çok kavga ettik çok dertli bir adamdı, ben her duruşmaya gidip geldiğimde bu anın hayalini kurdum, gururlanarak bize çok kızdın ama bak çocuğunub masumiyetini ortaya çıkardık işte diyeceğim günün hayalini kurdum, nasip değilmiş, nasip değilmiş.
birkaç içli cümleden sonea kapıyoruz telefonu. gözlerim boşlukta asılı kalıyor bir süre. en son iki yıl önce duyduğum o ses kafamın içinde yankılanıyor. hiç görmedim ahmet amcayı. ama tek bir kez bir ses o iki yılın ardından sadece adımla seslense işte bu ahmet amca derim tereddütsüz. öyle içime yerleşiyor o feryat dolu ses.
işte böyleymiş biraz hayat. belki bir boşluktur da sadexe biz bazı kısımlarını dolduruyoruzdur bir süre. bize birçok şeyin boş olduğunu birçok planın ve hayalin de nasıl boşa düşeceğini bir şekilde öğretiyormuş. naparsın bizim de yaşadığımız hayattır işte. zaman zaman birkaç dizede teselli aradığımız kocaman bir boşluk:
ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
mendilimde kan sesleri.
bundan birkaç yıl öncesi. avukatlığımın ilk zamanları. bir çocuğun cinsel istismarı dosyasında yargılanan şahsın avukatıyız. aldığım ilk ve son cinsel dosya. müvekkil istanbulda ve cezaevinde tutuklu. maddi durumları kötü. babası bir vesile ulaşmış bize, ortalamanın altı bir vekalet ücreti ile anlaşıyoruz gariban deyip. dosyayı alır almaz genç avukatlığın verdiği heves ve heycanla lehimize deliller toplamaya çalışıp, karşı tarafın beyanları arasında çekişkiler arıyoruz. müvekkil ben bir şey yapmadım abi diyor görüştüğümüzde, yeminler ediyor, inanıyoruz. savcının kapısını aşındırıyoruz, iddianame düzenleniyor, mahkemenin kapısını bu sefer yol ediyoruz.
tabi baba gariban, arıyor sürekli bizi. oğluma iftira ediyorlar diyor, benim oğlum masum. baba yüreğidir diyorum teskin etmeye çalışıyorum, ağlıyor. üç evladı var burda perperişan oldular ne zaman çıkacak bu çocuk diyor. avukatlığıma laf ediyor, aylar geçti çıkartamadınız, yapamıyorsunuz diyor. baba yüreği yangın tabi biz de genciz, haşarıyız, alev alev gözümüz anlamıyoruz. o bana bunu söyledikçe ben de ona yükleniyorum, adliye kapısından girmediğini, işlerin nasıl yürüdüğünü bilmediğini söylüyorum, sesimi yükseltiyorum. adı ahmet, ahnet amca. ben hiddetlendikçe o ağlıyor, burda perperişanım bu yaşımda un çuvalı taşıyıp hem kendine hem onub çocuklarına bakıyorum deyip hüngür hüngür ağlıyor. allah aşkına çıkarın oğlumu o suçsuz vallahi ona iftira ediyorlar diye feryad ediyor. ahmet amca, 60 yaşlarında. ben dde ona yükseldiğim için duygulanıyorum bu sefer üzülüyorum, helallik istiyorum. zirveye çıkan duygular ve hisler sönüyor yavaşça, birbirimize dua ederek kapatıyoruz telefonları. oğlunu çıkaracağız diyorum. buna karşılık 1000 lira borcu kalmış ahmet amcanın vallahi ödeyeceğim diyor.
günler günleri kovalıyor sonra. 2021’in tatlı bir eylülünde müvekkil tahliye oluyor. on ay içerde kaldıktan sonra. ahmet amcayla yıldızlarımız barışıyor, dakikalarca teşekkür edip dua ediyor bana. halen sesimi yükseltmiş olmanın mahçubiyetini yaşıyorum, vazifemiz diyorum ancak çıkarabildik. bizim unuttuğumuz 1000 lirayı birkaç hafta sonra gönderiyor.
müvekkilin yargılaması devam ediyor tabi. 2024’ün ocak ayına kadar sürüyor yargılama. atk raporları, tanık beyanları, bilirkişi raporları derken müvekkil beraat ediyor. hepimizn inandığı o gerçeği mahkemeler tasdik ediyor.
duruşma çıkışı heyecanla arıyorum müvekkili. beraat ettin osman diyorum, sevinçten ne yapacağını ne diyeceğini şaşırıyor. binbir dua binbir şükür cümlesi. binlerce kez teşekkür ediyor. onun teşekkürleri bitince araya giriyorum. osman diyorum, babanı aradım telefonu kapalıydı. abi diyor yutkunarak; babam sizlere ömür beş ay önce kaybettik, kanserden. yutkunma sırası bana geliyor. osman diyorum tekrar, bu haberi babana vermeyi öyle çok isterdim ki. oğlun masum ahmet amca mahkemeler de kanıtladı bunu demeyi çok isterdim. ben de diyor osman, ben de çok istersim abi. ama merak etme gidip mezarına söyleyeceğim, selamını ileteceğim abi. gözlerim sulanmaya başlıyor, birkaç saniye sessiz kalıyorum. osman diyorum, babanla çok kavga ettik çok dertli bir adamdı, ben her duruşmaya gidip geldiğimde bu anın hayalini kurdum, gururlanarak bize çok kızdın ama bak çocuğunub masumiyetini ortaya çıkardık işte diyeceğim günün hayalini kurdum, nasip değilmiş, nasip değilmiş.
birkaç içli cümleden sonea kapıyoruz telefonu. gözlerim boşlukta asılı kalıyor bir süre. en son iki yıl önce duyduğum o ses kafamın içinde yankılanıyor. hiç görmedim ahmet amcayı. ama tek bir kez bir ses o iki yılın ardından sadece adımla seslense işte bu ahmet amca derim tereddütsüz. öyle içime yerleşiyor o feryat dolu ses.
işte böyleymiş biraz hayat. belki bir boşluktur da sadexe biz bazı kısımlarını dolduruyoruzdur bir süre. bize birçok şeyin boş olduğunu birçok planın ve hayalin de nasıl boşa düşeceğini bir şekilde öğretiyormuş. naparsın bizim de yaşadığımız hayattır işte. zaman zaman birkaç dizede teselli aradığımız kocaman bir boşluk:
ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
mendilimde kan sesleri.
devamını gör...