sonbaharda yeniden maske takmak zorunda kalabiliriz

maske falan uğraştırmasınlar.
şöyle 1 ay kapanalım temizinden oh...

ölen öldüğüyle kaldı bu saatten sonra kimse maske falan takmaz.

uğurcuğumun para akarı kesildi sanıyorum. o kadar mrna mrna diye gezinip durdu. mrna da elinde patladı. pankreas kanserini iyi edecek mrna aşısı buldum dedi, ortada bir yayın yok.
o kadar personele parayı cepten vermek zoruna gidiyor tabi.
uğurcuğum yemiyoruz artık. bırak bu işleri. gel şu lafı türkiye'de anası sevilmiş(!) esnafın, işçinin yanında söyle. yanında söyle ki o tipini kaydırıp düzeltsin arkadaşlar.

ben hala market, hastane, aile hekimliğine vs. gittiğimde kapalı alana girer girmez maske takıyorum. açık alanda geçince çıkarıyorum tabii.

benim için normal bir durum olacaktır.

iyi yere tezgah açtı he bu da, canı sıkıldıkça maske diyor. oynatalım uğurcum ayyynen.

bi kapanma/maskeleme daha gelirse intihar sayısı artar bak söylüyorum.

yaz ayları gidip kışa doğru gelen virüsümüz.

bu saatten sonra bu ekonomiyle hiç kimseyi eve kapatmak mümkün olmaz gibi geliyor. insanlar da ayrıca bu maske, aşı, izolasyon vb. şeylerden bıktığı için - çok büyük bir salgın olmadığı müddetçe - kimsenin sallayacağını sanmıyorum.

kışın takmayı düşünüyordum zaten. gripten nezleden koruyor diye. kalabalık alanda çalışınca.

oldu canım. defol git artık yeter. bokunu çıkarmayın.

o halde maske ile dışarı çıkmaktansa sonbaharı evde geçirmeye gayret edeceğiz, anlaşıldı.

türkiye olarak temkinli bir millet değiliz;
bir felaket yaşadığımızda bundan ders çıkartmak gibi bir sorumluluk sahibi değiliz. örneğin 17 ağustos 1999 da deprem felaketi yaşadık; ders aldık mi? cevap hayır! bu tarihten sonra yapılan çok bina yıkıldı, bu binalara ruhsat veren belediyeler, yapı denetimi firmaları hakkında hiç denetim yapılmadı. bu yıkılan ve dolayısıyla denetimi düzgün yapılmayan binalarda belediye ve yapı denetimi firmalarının sorumluluğu tartışılmaz.

corana sürecinde de, maske takmayanlar, karantinaya uymayanlar, karantinadan kaçanlar, hastalıkla ilgili şüpheli durumuna rağmen insanlarla maskesiz iletişim kuranlar. "luppo düşkünleri" ni de unutmamak lâzım.
tedbirleri biraz azaltabilirsiniz denilince; sanki corana bitmiş gibi davranmak.

vurdumduymazlığımız had safhada; üniversite sınavına son dakika gitmekten tutun, sınav yönergesine göre "hizma" denilen takının çıkartılması gerekirken, bu takıyı çıkarmadan sınava gelip, sınav salonu önünde ağlama krizleri yaşayanlar.
hastalığının artış oranına göre, uğur hocanın dediği olabilir, inşallah kapanma gibi bir durum yaşanmaz.
kapanmanın ekonomi üzerinde etkisi olduğu gibi, insanların psikolojisi üstünde de çok olumsuz etkisi oldu; boşanma oranlarında çok artış oldu, insanların özellikle evlilerin bir arada uzun süre kalmaları ilişkileri için iyi gelmedi.

şaşırmayalım arkadaşlar tam da türkiye’nin her zaman gelebileceği durumlar alıştık

ülkeler tatil gelirlerini cebe indirdiğinde maskeye verdiğimiz ara sona erecek manasındaki açıklama.

yaaa bi sus allah ın cezası adam bi sus!

arkadaşlara bir hatırlatma yapmakta fayda var, adam maske imalatçısı değil aşı üreticisi. yani sizin kayseri tüccarı mantığıyla tavsiye verseydi "bah yeğenim bu aşıyı olacan masge dahmayacan" derdi. adam dürüstçe söylüyor, her şey tam bitmedi, yaymayın tamamen diyor. ben de kendisine aşıya yeteri kadar çip koymadığı için kızgınım. bu ileri zekalıları az çipledi, bu iş öyle mi yapılır kardeşim, basacaksın çipi bunlara. sonra 5 büyük aileye gidip diyeceksin ki ben bu moronları iyi çipledim şimdi sıra sizde...

önceden annelerimiz kışın dışarı çıkarken; eldivenini, atkını, bereni tak çok soğuk falan derdi. kombine bir de maske eklendi artık.

çarpıtma haber. kimse de açıp okumuyor.
şahin'in açıklaması cımbızlanmasa olduğu gibi verilse, söze şöyle başlıyordu: "çok olaylı geçmeyecek bir sonbahar ve kışın bizi beklediğini söyleyebilirim..."
yani şahin, yeni dalganın eskisi gibi etkili olma ihtimalinin düşük olduğundan ama tedbiri elden bırakmamaktan bahsediyor.