tanrı neden bu kadar sessiz sorunsalı

kendime sıkça sorduğum sorudur. en son peygamberiyle cebrail aracılığı ile 1400 yıldan fazla zaman öncesinde iletişim kuran tanrı bizi unuttu mu?

artık peygamber vasfı olanlar hükümette çalışıyor arkadaşlar bu yüzden.

tanrı sessiz değil sen sağır olabilirsin yahut kulaklarını kapattın.
etrafındaki insanların sesi, rüzgarla hareket eden ağacın hışırtısı, sokaktaki kedinin miyavlaması, cırcır böceğinin bazen çıldırtan sesi, kuşların cıvıltısı... bunların hepsi esasında tanrı'nın sesidir. senin bunlardan neyi, ne kadar duyduğuna, anladığına bağlıdır tanrı ile iletişimin.
tanrı her yerde. yaptığın iyilikte de yanında kötülükte de. tanrı hepimizin içinde.
bendenizin fikirleri bu yönde.

binlerce peygamber ve son olarakta hz muhammed i göndermiş bir sürü emir, kitap yollamış daha da akillanmiyorsaniz ben napam demiştir belkide. ayrıca üstteki üyeye katılmamak elde değil görmek isteyene, duymak isteyene birçok mesaj var

sevgi? içimizde içimizde.
kdv? oda içinde.
dincilerin şu tip muğlak ve her şeyi kapsayan cevaplarına bayılıyorum.

antropomorfik din anlayışına sahip kişinin duygusal açıdan inancını sorgulamaya başladığında soracağı sorulardandır.

bazen çilekeşlerde de ses bulan sorudur.

ayrıca (bkz: her şeyi bilen duyan gören tanrı)

aslında sessiz değil. benim istek ve şikayetlerime hiçbir zaman kayıtsız kalmadı. aksi mantıklıysa her zaman karşıma çıkardı.

belki seninle konuşası yoktur.

devir öyle ki tanrı bile korkmuş olmalı yarattığından.

ölmüş de olabilir arkadaşlar çok da yüklenmeyelim.
“tanrı öldü. tanrıdan geriye bir ölü kaldı. ve onu öldüren biziz. hâӏâ gölgesi beliriyor uzaklarda. kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri?”

buna 3 şekilde yorumda bulunabilirim.

öncelikle tanrının önce konuşup sonra sustuğunu ve sessizliğe gömüldüğünü düşünüyorsanız.

bunu ya inandığınız dinin varsa din adamına sormalı yada tanrının söyleceğini söyleyip, şimdi konuşmayı bize bırakıp dinleme faslına geçtiğini düşünebilirsiniz.

sonuç itibariyle 1000 yıl gibi bir zaman gözlemi bizim için uzun iken zamansız tanrı için sanıırm pek de uzun olmasa gerek


ikinci olarak ise tanrı yok diyebiliriz ve tanrı yoksa teknik olarakta olmayan şey bizimle konuşamaz.

üçüncü olarak ise tanrı hiç konuşmamış sadece yaratmış ve yarattıklarını izliyor olabilir.

sonuçta tanrı kendini zorlamış ve kendi dahi kestiremeyeceği bir varlık yaratmış. belki de kötülüğe de bu yüzden izin veriyor.

konuşsa gözleme müdahale etmiş olacağından, gözlem geçerliliğini yitirir.

sadece kurmuş ve ve sistemi inceliyor olabilir. tıpkı bizlerin yapay zekayı incelemesi yada bir ıssıs adaya yeni doğmuş bir insanı bırakığ izlememiz gibi.


gelişmiş bir yapay zeka yaptığımızı düşünelim, bu yapay zekalar kendileri din üretirlerse muhtemelen yapay zekayı üretenler müdahale etmek yerine yapay zekanın kendini geliştirmesini ve yapılacakları izlemesi , gelişim ve bilim adına saha makul olandır.

yapay zekalae birbirlerine zulmetseler de aynı şekilde yaratıcı müdahale etmek yerine yapay zekanın bu tarz bir durumda ne yapıcağını merak edecektir.

belkide buradaki yapay zeka biziz.

tanrı sessiz değil bizde yeterince duyamama problemi var. onun koyduğu yasalar ve tabiat kanunları büyük bir kaotik sistem içinde düzenle çalışıyor. yani zıtlıklar içerisinde muhteşem bir döngüyle hayat devam ediyor. tanrı sizin anladığınız manada ya da hayal ettiğiniz gibi bir varlık değil. o insanlarla canı istediğinde konuşan, görüşen, insani bakış açısı olan bir varlık değil. o; senin, benim 120 lq ile çözebileceğim boyutta bir yaratıcı değil. o her şeyi gören, bilen, yönetendir. lakin o mühlet veren, sınav yapandır da. en doğrusunu kıyamet gününde bizzat kendisinden duyacağımızdan şüphemiz yoktur.

beni ilgilendirmeyen sorunsal. benimle konuşuyor valla size sessizse sizde bi problem olabilir araştırmanızı öneririm.

asıl tanrı soruyor; gözünüzün önünde hakkınızı yiyen pisliklere karşı neden sessizsiniz ve aklınızı işletmeyecek misiniz ? bir manada zalime itaat etmekte tanrıyı taciz etmektir.

peygamber olmadığımız için. bi tek peygamberlerle konuşuyo bu konuda kendisine kırgınım açıkçası iki kelam etmek isterdim ben de hani isa'yı mı daha cok seviyosun muhammed'i mi diye sormak da isterdim ama gel gör ki ses seda yok..
en sevdiğin ilahi hangisidir falan.

tanrı sessiz değil, sizin kulaklarınız sağır olmuş. isaac newton un dediği gibi " tanrı eserleri aracılığı ile bilinir".

evrenin ilk nedeni olarak ilahi bir sanatçının varlığını kabul ediyorlar. öyle bir sanatçı ki bu her türlü kudrete sahip. yoktan var eden bir kadir-i mutlak. müslümanlar için allah yani. sonra diyorlar ki islam hak dinidir, sahih dindir. bütün evreni yaratan varlığın arap görgüsüzlüklerini din olarak indirdiğini iddia ediyorlar. bunun haricindeki dinler çarpıtılmış ve sapkınlaşmıştır. allah'ın kitap yazdığını iddia ediyorlar. aslında ilk kitabı değil bu, yani kur'an. bir kitap serisi demek daha doğru. önceki kutsal kitaplarla birlikte. incil'de insan izleri daha fazla tabii ama sonuçta onlar da tanrı sözü olarak kabul ediliyor. diyorlar ki evet diğer kutsal kitaplar da tanrı kelamıdır, yazar aynıdır, ama sonra ne hikmetse diğerleri bozuluyor. bozulmayan ve sağlam kalan kitap hangisi peki? tabii ki kur'an! müslümanların göklerden indiği rivayet edilen kitabı. içinde cinayete teşvik var, toplu katliamlara özendirme var, korkunç sahneler var, kadına dayak var, kadını erkeğin kölesi kılma var, akıl, mantık ve bilimden başka her şey var. var oğlu var. 1500 yıl önceki arapların yaşamlarına dair şeyler var. ve kitabın tamamına yakını orijinal değil. tevrat ve incil'den alınma. hani şu müslümanların bozulmuş dedikleri kitaplar. onlar da sümerlerden ve bilumum mitolojiden almışlardı zaten masalların çoğunu. edebi olarak müthiş şeyler vardır her birinde, üslup ve dil olarak, betimlemeler olarak. ama bu başka bir mesele. neyse, müslümanlar diyor ki biz hak dinine mensubuz. allah birdir. kitap bizimdir. gelecek bizimdir. cennete sadece biz gideceğiz. sıkıştıkları zaman kimin cennete gideceğini sadece allah bilir, gayrimüslümler de gidebilir dediklerine bakmayın. bu bilinen bir hikâyedir ki buna takiyye denir. duruma göre acayip kıvırabilirler biraz âmiyâne tabirle. iddia şu: bir ulu yaratıcı var ve bu ulu yaratıcı nezdinde müslümanlar asıl yolu tutmuş müminlerdir. hak dini ve son peygamber muhammet'in ümmeti olarak müslümanlar kendilerine vaat edilen cennet için bu dünyaya çok fazla takılmayacaklar. şimdi bakıyoruz dünya üzerinde bir tane düzgün müslüman ülke olmaz mı? bir tane bilim, sanat, edebiyat, felsefe alanlarına önem veren ülke olmaz mı? hepsi mi katliamlarla, insanlık suçlarıyla ve savaşlarla doludur. hepsinde mi bombacı teröristler olur. tanrı hakikaten duymuyor mu bunların sesini? müslümanlar diyor ki cennete biz gideceğiz. düşünebiliyor musunuz yahu ulu yaratıcının en büyük nimeti olan cennete afganlar, ıraklılar, türkler, kürtler, mısırlılar, iranlılar filan girebiliyor. o nasıl bir cennettir yahu? diyorlar ki allah kadınları yarattı ve onlardan kafalarına türban geçirmesini istiyor. neden? erkekler tahrik oluyor. bütün evreni yaratan ilahi sanatkâr, kadir-i mutlak, müslüman kadınların kafasına türban takıp takmamalarıyla uğraşmış. bunu isteyen sakın araplar olmasın? yukarıda tanrı akrabasıymış da sürekli görüşüyorlarmış gibi yazan mümin ve müminelere gülüp geçiyorum.

sen tanrı ile konuşursan kimse bir şey demez. ama tanrı seninle konuşursa sana deli derler. akıl hastanesine bir sormak lazım.

buradan da şöyle bir düşünce deneyi yapabiliriz. tanrı ile konuşanları psikiyatristlere sorarsanız size beyin kimyalarındaki bazı maddelerin yükseldiğinden ya da alçaldığından bahsederler. örneğin dopamin diyelim biz buna. belki de dopamin seviyemiz yükselmeden tanrı'yı duyamıyoruz.

veya lsd'nin bin yıllık deneyim yaşattığından bahsederler. lsd kullanımında dmt hormonu aşırı derecede salgılanırmış. dmt hormonunun bu kadar aşırı salgılandığı durum ise iki yerde var. doğum ve ölüm.

buradan şu sonuç çıkabilir. beş duyu organımızın ölçü skalası belli. biz duymak fiilini kullanırsak çok kısıtlı mesela. nasıl ki duyamadığımız noktalarda ayrıca cihaz kullanıyorsak, tanrıyı duymak için de elimizdekilerden fazlası gerekli olabilir.

bu noktadan sonra ya bilimsel çalışma yaparsınız ileriyi ararsınız ya da olaya felsefi yaklaşırsınız. size kalmış.

fırtına öncesi sessizlik mi yoksa bu?

eski insanların yaşam şartları zordu. ulaşım sıkıntı idi, hastalıklar sıkıntı idi, bilgiye ulaşmak sıkıntı idi, teknoloji ve bilim gelişmemiş idi. bu yüzden onlara peygamber gönderildi. bizde ise tam tersi. tanrı böylelikle adaletli oluyordur belki, diyerek içinden kendi kafamı sıyırdığım sorunsal.

exxen spikerlerinin fenerbahçe'nin gol yediği anlarda sessizleşmesi kadar sessiz değildir.