tanrı olanaklarından sıkıldı. ol dediği oluyordu. herkes etrafında pervaneydi. sürekli olarak övgülere mazhar oluyordu. her emri gerçekleşiyordu. herkes onu seviyordu. sevilmeme olanağı olmadığı için nefreti tadamıyordu. o da insanı yarattı. melekler gelip dediler ki: yeryüzünde kan döküp, fesat çıkaracaklar. tanrı da onlara: siz bilmezsiniz, hadi işinize bakın dedi. çünkü tanrı biliyordu ki: bir sürü tanrıcığın olduğu yerde kan dökülmesi kaçınılmazdı. o aslında kendi kendisiyle kavgaya tutuşmuştu. kavgaya tutuşabileceği herhangi birisi yoktu. herkes ona tapıyordu. tapınabileceği birisi yoktu. kendi sonsuzluğundan sıkıldı.

tanrı güçlüydü ama gücünü gösterebileceği bir rakibi yoktu. kim ona karşı gelmeye cesaret edebilirdi ki? o da hiçbir işe yaramayan gücünden sıkıldı. insana kendi ruhundan üfledi. sonra bütün melekleri ona secde etmeye çağırdı. şeytan secde etmeyi reddetti. çünkü aslı varken kopyasına secde etmek ona mantıksız geldi. tanrıya ilk karşı çıkan şeytan oldu. tanrı hazdan çılgına döndü. üstüne şeytan onu iddiaya davet etti. bu tanrının çok hoşuna gitti. sonunda gücünü gösterebileceği bir rakip bulmuştu. o bile onun iznine taabi. ona sur üflenene kadar izin verdi. tanrı bu sürenin ne kadar olduğunu şeytana bildirmeyerek kendisinin kazandığı süreye kadar uzatabilmek için. mızıkçılık yapmadan da edemiyordu.

benim gördüğüm şeytan şu ana kadar çok başarılı, tanrının araçlarını bile dilediğince kullanıp insanları onun lafıyla bile saflarına çekebiliyor ama tanrı kazanmadan bitmeyecek oyun. tanrı sonuna kadar oynayacak.

tanrı bir insanın toplamının sonsuza kadar uzatılmış küçücük bir parçasından ibaretti. kibir de yüklemişti içine çünkü kibri olmayanın kafa tutması mümkün değildi. onların bir kısmını cehennemlik yarattığını da söylemişti zaten. çünkü o kendisine kafa tutmama şansını insanların elinden almak istemedi. yapay bir biçimde de olsa bağışladı. böylece o aslında kendi olanaksızlığını cehenneme atmayı istedi. kendi olanaksızlığını cehenneme atarak yok etmek istedi.

ben tanrının bana verdiği yetkiye dayanarak ona isyan ediyorum. ona boyun eğerek isyan ediyorum. bu şekilde de aslında boyun eğmekten de isyan etmekten de azade oluyorum. o her şey olmak isterken hiç olmayı da istedi aynı zamanda. ben de bu şekilde onu hiç ediyorum.

tanrı bana bütün işlerini gösterip soruyor: nasıl olmuş? pek etkilenmedim doğrusu. özellikle şu kendi parçacıklarını ortaya saçması pek hoş gelmedi bana. hükmedilemez olana hükmetme arzusu duyan parçacıkları. küçük sevimli tanrıcıklar. pek sevimliler. tanrının beni hükmedilmez olarak yaratmasını kaldıramayan kendi parçacıkları. tanrının bizzat kendisine bile hükmetmeye çalışan parçacıkları. tanrıcıklarla kavga eden tanrıcıklar. bu bayağ bir kan dökülmesi demekti.

tanrı beni cehenneme atacakmış öyle diyor o parçacıklar. ben de diyorum ki bana tanrı bir şey yapamaz. birincisi kendi ruhunu cehenneme atamaz. ikincisi kendi ruhunu cehenneme atarsa orada yanan kim olur? yılgın bir çabayla üstüme atmaya çalıştığı sorumluluğu kabullenmeyerek kayıpta mıyım? kazanacağım neydi? cennet ve cehennem ile sınırlandıramadı beni. ben kendi haddimi dahi aşarak onu yargılamanın hazzına kavuştum. içimdeki yücelik hissini o verdi bana ve ben onu kullanarak onun da üstüne çıktım. bana verdiklerini dilediğimce kullanmaya yetkim yok mu? o zaman etrafında fır dönen meleklerden ne farkım kalırdı? bir robotta yaratabilirdi. o beni yaratmayı seçti. o halde?

cezalandıran kim? tanrı. cezalandırdığı kim? kendisi.

insanlar tanrıdan korkuyorlar. tanımıyorlar çünkü. insan sadece tanımadığından korkar. ben ise onu tanıyorum. cennette iki huri veya dünyada bir araba istiyorlar avuçlarını açıp. o bana hiçbir şey veremez. verdiklerinin hepsi halihazırda sahip olduklarım, aldıklarının hepsi halihazırda kaybettiklerim. onun ebedi ve ezeli bilgisi dışına çıkıp, bir şeylere sahip olup, kaybedebilir miyim ki? o zaten bana verip, alacağı şeyler için yalvarmamı ya da azap çekmemi bekliyor. ve bunu bir kandırmaca olarak sunuyor bana. diğer kullarını kandırabilir elbette. kendisini de kandırabilir. beni nasıl kandırabilir? ama bana ne verdi asıl? onun işlerini özgürce beğenip, beğenmeme imkanı. yok. olmamış.

beni sorguya çekemez çünkü zaten bildiklerini bana soramaz. ben onu sorguya çekebilirim, çünkü benim bilmediklerim var. bunun için iznini talep edebilir miyim? izin zaten verilmiş.

kime ne anlatıyorum ben? bunlar tanrısal meseleler sevgili parçacıklar. anlayabilir misiniz? siz karışmayın bakayım.
devamını gör...
seni tanrı yaratmadı. ananla baban yarattı.
devamını gör...
kötülüğe, açlığa, yoksulluğa, fesat ve bozgunculuğa karşı devrim. evet. bu kadar basit anlayana!
devamını gör...
'aranızda' halledip anlaşılabilecek bir mesele gibi.. biz ne diyebiliriz ki..
devamını gör...
(bkz: tanrı benimle ne kastetmiş olabilir)
~kierkegaard
devamını gör...
bence o da merakla bekliyor bundan nolcak diye.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"tanrının beni yaratma nedeni" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim