yazarların karşılaştığı yobazlıklar
başlık "cinci hoca" tarafından 12.04.2021 13:15 tarihinde açılmıştır.
1.
üniversite okurken ramazan ayında oruç tutmadığım için kendilerine sofu/softa takımı diye geçinen haddini, kendini ve bilhassa mensup olduğu dinini bilmeyen bir kaç sevişgen tarafından darp edilmek istendiğim durumdur. bileğimizle ve can dostumuzun verdiği destekle, itleri al aşağı etmiş olmanın mutluluğuyla ifade vermişliğimizde vardır evelallah..
devamını gör...
2.
4 tane kadının istanbul sözleşmesi'nin feshini desteklemeleri. hatta biri "kuran'da erkeklerinize itaat edin yazıyor. kadınlar kuranı okusa istanbul sözleşmesi'ne gerek kalmaz. sen erkeklerle takılmak iste biri seni öldürünce de kadın hakları diye ağla." dedi.
devamını gör...
3.
3 sene önce bulunduğum ilde -tokat- sabahları koşuya çıkıyordum. haliyle şort giyiyorum. ama şort dediysem diz kapağımda olan bir şort. neyse yürüyüşümü, koşumu yaptım dinlenmek için bir parka oturdum. bir de teyze var, aynı kamelyadayız.
bana dönüp şey demişti: allah seni yakacak!!!!!!!!!
bana dönüp şey demişti: allah seni yakacak!!!!!!!!!
devamını gör...
4.
çok şükür ki yakın çevremde karşılaşmadığım durumlardır. ama tabii burası türkiye, pire gibi heryerden çıkıyor bunlar. geçen yıl şehirlerarası otobüs yolculuğumda başıma geldi bir tane. en arka tekli koltukta oturuyorum. yan tarafta da tahminen aslında benden en fazla birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim çarşaflı bir hanım var. bir anda hiçbir selam sabah dahi olmaksızın bana “abdest alırken ojeleri çıkarıyosun dimi?” diye sordu. bir anda şaşırdım ne diyeceğimi bilemedim ve evet tabii bir şeyler geveledim. görünüş itibariyle çıtır durduğum için beni muhtelemen 19-20 falan zannetti vaaz vermeye başladı. işte sen daha gençsin, belki sana kimse anlatmamıştır bilmem ne, dinimiz şöyle dinimiz böyle, bir yandan da hafiften açık olan göbeğime bakıyor. sen oruç tutuyor musun, namaz kılıyor musun diye sormaya başladı bu sefer de. ben normalde inançlı bir insanım ama sırf kadına ayar olduğum için “ben inanmıyorum öyle şeylere” dedim. dedim ki uzatmasın, defolup gitsin başımdan. aaa öyle olur mu allahın emri bunlar, yok işte dinin gerekleri. kadın ateizm kavramını bilmiyor. kadına inanmıyorum diyorum, diyor ki “olmaz günah allah’ın emri” sdsgfsff en son dedim allah mı söyledi size bunları, bozuldu döndü önüne. manyak mıdır nedir ya...
devamını gör...
5.
bir komşumuzun annesi başörtüsü takıyor diye asker oğlunun yemin törenine alınmamıştı. ben küçüktüm tabii eski türkiye zamanları...
devamını gör...
6.
hayvanat bahçesinde 7-8 yaşındaki çocuklar domuzlara kocaman taşlar atıyordu. anneleri de kahkahalar atarak teşvik ediyordu çocukları .
devamını gör...
7.
islam'ın yobazlık olarak görülmesi. daha büyük yobazlık görmedim.
devamını gör...
8.
birinin * kadınların utanç verici ve haram olduğu, bu yüzden hayatları boyunca kapanıp -örtünüp-, kendini teşhir etmemesi gerektiğini söylesi. *
devamını gör...
9.
8.sınıfta sadece sınıfın en çalışkan öğrencisi olduğum için sene boyunca linç ve iftiraya maruz kalmak. hepsi de cumaya gitmedim diye dedikodumu yapan tiplerdi. sizin gibi cuma namazını kaçırmayanları da görüyoz.
devamını gör...
10.
lise yıllarımda muhafazakar bir yurtta (fetö değil) kalıyoruz diye, 19 mayıs çalışmalarına katılmıyoruz diye bize hakaret eden edebiyat öğretmeni vardı onun yobazlığına hayran kalmıştım. 1 saat tartıştık tabi sonuç cevab veremedi.
bir de askerlik tecili için üsküdar askerlik şubesine gitmiştim. ikametimi hazırlık yaptığım bir başka vakıf yurduna aldırmıştım. adres olarak oradan geldiğimi gören albay bir dünya küfür hakaret etmişti.
bir üstte bahsettiğim vakıfta hazırlık sonrası üniversiteyi kazanıp burada belletmen olarak çalışmaya başladım. kodoman şube başkanımız bir seçim sonrası bizleri zarfladı oy meselesinde. ben de anladım ve akp'ye oy vermedim dedim. ''tabi herkesin müslümandan yana olmasını bekleyemezsin'' deyip dolaylı yoldan tekfir etti beni.
yine aynı vakıfta öğrencilerimizden birisi, vakfın genel başkanı ve aynı zamanda milletvekili olan x şahsına ''hocam islam'dan bahsediyoruz, islam'i bir hareket diyoruz ama bu vakıfa kaydolan muhafazakar kesim insanlarının ücretlerini banka üzerinden kredi kartıyla alıorsunuz. ödeyememe ve gecikme durumunda muhfazakar kesim insanlarının faiz ödemesine vesile oluyorsunuz. faiz haram, bu şekilde olması doğru mu?'' sorusu üzerine çocuğun bi ağzına s... kalmıştı. tabi ben teselli edip haklı olduğunu söyledim.
sünnet diyerek sakal bıraktım. hatta kimlik fotoğrafım ve ehliyet fotoğrafım o sakllı halim. bildiğin 1 karış sakal var bıyıklar kısa. sözde muhafazakar anadolu'daki köyümde her gören ya dalga geçip ''işid'' dedi ya da başka bir şey söyledi. hatta namazında niyazında, köyün en iyi ve muhafazakar insanlarından olan arkadaşımın babası da ''daha yaşın başın ne, yakışmış mı bu sakal'' deyince en sonunda ona patlamıştım. ''ulan emekli oldun, geldin 60 yaşına sen ne geziyorsun böyle sen bırak o zaman'' dedim. o zamandan beridir sakallı xd.
bir de askerlik tecili için üsküdar askerlik şubesine gitmiştim. ikametimi hazırlık yaptığım bir başka vakıf yurduna aldırmıştım. adres olarak oradan geldiğimi gören albay bir dünya küfür hakaret etmişti.
bir üstte bahsettiğim vakıfta hazırlık sonrası üniversiteyi kazanıp burada belletmen olarak çalışmaya başladım. kodoman şube başkanımız bir seçim sonrası bizleri zarfladı oy meselesinde. ben de anladım ve akp'ye oy vermedim dedim. ''tabi herkesin müslümandan yana olmasını bekleyemezsin'' deyip dolaylı yoldan tekfir etti beni.
yine aynı vakıfta öğrencilerimizden birisi, vakfın genel başkanı ve aynı zamanda milletvekili olan x şahsına ''hocam islam'dan bahsediyoruz, islam'i bir hareket diyoruz ama bu vakıfa kaydolan muhafazakar kesim insanlarının ücretlerini banka üzerinden kredi kartıyla alıorsunuz. ödeyememe ve gecikme durumunda muhfazakar kesim insanlarının faiz ödemesine vesile oluyorsunuz. faiz haram, bu şekilde olması doğru mu?'' sorusu üzerine çocuğun bi ağzına s... kalmıştı. tabi ben teselli edip haklı olduğunu söyledim.
sünnet diyerek sakal bıraktım. hatta kimlik fotoğrafım ve ehliyet fotoğrafım o sakllı halim. bildiğin 1 karış sakal var bıyıklar kısa. sözde muhafazakar anadolu'daki köyümde her gören ya dalga geçip ''işid'' dedi ya da başka bir şey söyledi. hatta namazında niyazında, köyün en iyi ve muhafazakar insanlarından olan arkadaşımın babası da ''daha yaşın başın ne, yakışmış mı bu sakal'' deyince en sonunda ona patlamıştım. ''ulan emekli oldun, geldin 60 yaşına sen ne geziyorsun böyle sen bırak o zaman'' dedim. o zamandan beridir sakallı xd.
devamını gör...
11.
tokalaşmayan erkekler.
devamını gör...
12.
eşinden 10 metre ileride yürüyen erkekler.
eşinin çalışmasını istemeyen erkekler.
üniversite mezunu kızla evlenmem diyen erkekler.
erkekler...
eşinin çalışmasını istemeyen erkekler.
üniversite mezunu kızla evlenmem diyen erkekler.
erkekler...
devamını gör...
13.
tülbent karşıtı olan tipler mesela. geriye mi gideceğiz deyip ilkçağ devrine gidip soyunmak da yani!
devamını gör...
14.
dolmuşta biraz dinlendikten sonra kartı cüzdandan çıkarıp okuturum dedikten sonra şoförün 3 kez uyarması ve bunun bir kadın olması o şoför adına ben utandım ama o umursamadı. kadındır belki aradı kartı bulamadı ve parası da yok ısrar ısrar neyin kafası anlamadım. zaten kadın kartı bulamadım dese illa birimiz yerine okuturduk ama adam söylemeyi seviyor galiba.
devamını gör...
15.
günün birinde uzun zamandır görmediğim akrabalarıma annem ziyaret etmek istediği için gitmek zorunda kaldım. neyse bizim amca(babamın kuzeni), eşi , kızı (ismi arzu) ve kocası bizi karşılaşamak için kapıda dizilmişler... herkesle sıradan tokalaşmaya başladım. arzu ya sıra geldiğinde arzu elini kalbine götürerek o dandik kalp selamını verdi. bende herkesin içinde s...... git arzu dedim ve içeri yürüdüm. arkamdan amca kızına söylendi o senin kuzenin filan, o gün bir daha yüzüne bile bakmadım, sorulan sorulara genel olarak çok cevap vermedim , sonrasında amca birkaç kere telefon açtı görüşmek için ama salladım. o aileyi son görüşüm oldu. salak insanlara ayıracak vaktim yok, sizde ayırmayın. zaman israfı...
devamını gör...
16.
lise.
din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmeni:
-kimler oruç tutuyor?
eller havaya kalkar.
arka sırada sınıfın en haylazından ses gelir:
-kimler kafir?
ne saçma değil mi?
nitekim öğretmen yaptığı hatanın farkına varır:
-ne biçim konuşuyorsun öyle. tuttuğun oruçla mı övünüyorsun?
ah hocam, o soru niye soruldu o zaman. çocuk öyle bir tehlikeli ki, hoca bir gazı verse etrafa güzel selamlar çakacak, öyle berbat bir cinsten. ama dedim ya hoca yine de insan evladıydı bir şekilde kapattı mevzuyu. tam tersi olsaydı neler olurdu bir düşünün?
çocuğun oruç tutmayanlara karşı nefretini de biliyorduk zaten iyice tescillemiş olduk.
sonunu nereye bağlayacağım: veli toplantısı olur, din kültürü öğretmeni beni örnek öğrenci seçer, anneme teşekkürler eder. ne güzel evlat yetiştirmişsinizler söylenir. bunlar söylenmez değil mi dostlar ama ben söyleyeceğim, söylenmeli de. yeri gelir bu çocuk dualarda takılır, oruçları tutmaz ama din ögretmeni tarafından 'güzel yetiştirilmiş çocuk' olarak lanse edilir. kafirci çocuğun annesi ise veli toplantısını ağlayarak terk eder. ve belki de ben nerede yanlış yaptım der. halbuki oruçlar, namazlar tamdı ama bir düşünün acaba yanlış neredeydi?
sevgi emekti demek istedim sonunda çünkü nefret duygusu ölmeden, başkalarının canını yakarak yapılan ibadet sadece addır. yürekten, sevgiyle yapabilenlere de helal olsun diyorum. bizim sorunumuz yobazlarladır bunu da belirtelim.
din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmeni:
-kimler oruç tutuyor?
eller havaya kalkar.
arka sırada sınıfın en haylazından ses gelir:
-kimler kafir?
ne saçma değil mi?
nitekim öğretmen yaptığı hatanın farkına varır:
-ne biçim konuşuyorsun öyle. tuttuğun oruçla mı övünüyorsun?
ah hocam, o soru niye soruldu o zaman. çocuk öyle bir tehlikeli ki, hoca bir gazı verse etrafa güzel selamlar çakacak, öyle berbat bir cinsten. ama dedim ya hoca yine de insan evladıydı bir şekilde kapattı mevzuyu. tam tersi olsaydı neler olurdu bir düşünün?
çocuğun oruç tutmayanlara karşı nefretini de biliyorduk zaten iyice tescillemiş olduk.
sonunu nereye bağlayacağım: veli toplantısı olur, din kültürü öğretmeni beni örnek öğrenci seçer, anneme teşekkürler eder. ne güzel evlat yetiştirmişsinizler söylenir. bunlar söylenmez değil mi dostlar ama ben söyleyeceğim, söylenmeli de. yeri gelir bu çocuk dualarda takılır, oruçları tutmaz ama din ögretmeni tarafından 'güzel yetiştirilmiş çocuk' olarak lanse edilir. kafirci çocuğun annesi ise veli toplantısını ağlayarak terk eder. ve belki de ben nerede yanlış yaptım der. halbuki oruçlar, namazlar tamdı ama bir düşünün acaba yanlış neredeydi?
sevgi emekti demek istedim sonunda çünkü nefret duygusu ölmeden, başkalarının canını yakarak yapılan ibadet sadece addır. yürekten, sevgiyle yapabilenlere de helal olsun diyorum. bizim sorunumuz yobazlarladır bunu da belirtelim.
devamını gör...
17.
öncelikle yobaz kelimesinin anlamlarından bahsetmek istiyorum.
- bağnazlığı din konusunda aşırılığa vuran ve başkalarını baskı altına almayı düşünen kimse.
- bir düşünceye ve bir inanca aşırılıkta bulunmak.
- incelik ve naiflik ile işi olmayan kaba saba.
benim gözümde kendi inançlarına/inançsızlığına göre başkalarına saygısızlık yapan herkes yobazdır. hafızamda 3 tane nur topu gibi yobazlık anısı var. muhtemelen çok daha fazladır ama kalan 35 mb hafızam yüzünden silindi diye düşünüyorum.*
ilk anımda sizleri lise son seneme götürüyorum. daha doğrusu lise son sınıfa geçtiğim yazdayız, dershaneye gidiyorum. yanımda da samimiyet kurduğum bir arkadaş var, iyi çocuk. neyse yaz bitiyor ben de ani bir kararla kapanıyorum. sınıfa geliyorum, tabi ister istemez bir çekince oluyor insanlar ne tepki verecek diye. çok geçmeden sınıfa samimi olduğum arkadaş giriyor. önce bir bana bakıyor sonra tanımamış gibi yanımdan geçip gidiyor. o an o kadar kötü bir an ki, "fark etmedi sanırım ben olduğumu" ile "bilerek mi gelmedi acaba" arasında kalıyorum. sonra ben de bir girişimde bulunmuyorum hiç. aradan günler geçiyor bu çocuk hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başlıyor benimle. örtünün arkası ile oynarken iğne çıkacak tarzı uyarıyorum. *neyse bu arkadaş ben uyarınca "çok mu müslümansın sanki, saçını biliyorum ben senin" tarzında cevap veriyor. kurduğu cümleden ziyade üslubu ve surat ifadesi dumura uğratıyor beni. bir dakika yani, şimdi ne alaka bu?
anlatacağım ikinci olay da aynı zamanlarda aynı ortamda gerçekleşiyor. biyoloji hocası gözümün içine bakarak ben kapalılığa karşıyım, küçücük çocukları kapatıyorlar tarzı konuşuyor. ara cümle olarak belirteyim kendisi ile aynı fikirde olduğum konular vardı. ama o hoca benim fikirlerimden ziyade ön yargıyla hareket etmeyi tercih etti. konuşmasının devamında aşağılamalar, geri zekalılar tarzı hakaretler ... konuşma tüm sınıfa yapılıyor ama göz teması sadece benimle var. bir süre sonra rahatsız olup yere bakmaya başlıyorum, söylediği her cümle bana kuruluyor gibi çünkü. çok geçmeden arkadan bir ses yükseliyor. "hocam kız çocukları kapanacak 9 yaşından sonra". arkaya bakıyorum, cümleyi kuran arkadaşın yüzünde gururlu bir ifade. "bak seni savunuyorum" diyor resmen. ah be kardeşim, ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım?* neyse ciddiyetimi aldım üzerime devam ediyorum. ben tartışmanın iki tarafına da çok uzağım. benimle bu konu hakkında konuşmadan direkt bir yargıya ulaşmaları büyük yobazlık.
son olay da üniversite de oluyor. o zaman genciz tabi*, yaşam enerjim fazla, her şeyi üstlenip her şeye koşturuyorum. yine sınıftan bir çocuk mecbur kaldıkça konuşuyor benimle, ama nasıl konuşma bir görseniz, "kardeşim biraz aşağı mı insen çok havadasın sanki" dersiniz. hayatın cilvesi işte, çok fazla aynı ortama gelip sohbet etmek zorunda kalıyoruz. bir gün "ben seni kapalı görünce çok sığ sanmıştım, çok afedersin ama yobazdır bu demiştim. muhabbetin çok güzelmiş." dedi. aslında bana iltifat etmiş değil mi? ama yine de kötü hissettim ben.
bunlar net olarak hatırladıklarım. üzerinde düşünecek olursam çok daha fazlası çıkar. çok fazla bir yaşım yok, ama bu olaylar ne öğretti sana diye soracak olsanız tek kelimeyle saygının önemini derim. herkesin kendi aklı var, ve bazı arkadaşlar* çok şaşıracak ama herkes hür. evet bildiğiniz hür. ister gider solucana tapar, isterse de hiç bir şeye inanmaz. iki dakika sohbetle dikte etmeye çalışılan şeylerin de,"ah yazık" bakışlarının da hiçbir etkisi yok bu konuda. kalp kırdığınızla kalıyorsunuz sadece, ki bu en kötü şey. aaaa durun bir anı daha hatırladım. arkadaşımın ablasının düğününe gidiyorum, gayet kapalı bir elbise giymişim. amcanın birisi karşıdan geliyor, tam yanımdan geçerken saati sordu sanırım, tam hatırlamıyorum burayı. saati söyledim giderken "böyle giyiniyorlar sonra da taciz ediyorlar diyorlar" dedi. eyyy yüce mevlam, seçip seçip mi gönderiyorsun bana?
çok önemli not: ya nasıl unuturum atatürk'ü paylaştığım için yine yobazlık olarak nitelendirdiğim davranışlara maruz kaldım. ekran fotoğraflarını da iliştirmek istiyorum şuraya.*



kemalim dedim diye de şu linci yedim:

bunlar hep üzücü ama komik şeyler. ben güldüm yani, çekirdek çitliyordum o ara. geçen gün kuzenim "abla seni ne linç etmişlerdi yaa" dedi. çekirdek çitleyerek cevap vermeye çalıştığım o anları hatırlayarak güldük.* komik insanlar vesselam.
- bağnazlığı din konusunda aşırılığa vuran ve başkalarını baskı altına almayı düşünen kimse.
- bir düşünceye ve bir inanca aşırılıkta bulunmak.
- incelik ve naiflik ile işi olmayan kaba saba.
benim gözümde kendi inançlarına/inançsızlığına göre başkalarına saygısızlık yapan herkes yobazdır. hafızamda 3 tane nur topu gibi yobazlık anısı var. muhtemelen çok daha fazladır ama kalan 35 mb hafızam yüzünden silindi diye düşünüyorum.*
ilk anımda sizleri lise son seneme götürüyorum. daha doğrusu lise son sınıfa geçtiğim yazdayız, dershaneye gidiyorum. yanımda da samimiyet kurduğum bir arkadaş var, iyi çocuk. neyse yaz bitiyor ben de ani bir kararla kapanıyorum. sınıfa geliyorum, tabi ister istemez bir çekince oluyor insanlar ne tepki verecek diye. çok geçmeden sınıfa samimi olduğum arkadaş giriyor. önce bir bana bakıyor sonra tanımamış gibi yanımdan geçip gidiyor. o an o kadar kötü bir an ki, "fark etmedi sanırım ben olduğumu" ile "bilerek mi gelmedi acaba" arasında kalıyorum. sonra ben de bir girişimde bulunmuyorum hiç. aradan günler geçiyor bu çocuk hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başlıyor benimle. örtünün arkası ile oynarken iğne çıkacak tarzı uyarıyorum. *neyse bu arkadaş ben uyarınca "çok mu müslümansın sanki, saçını biliyorum ben senin" tarzında cevap veriyor. kurduğu cümleden ziyade üslubu ve surat ifadesi dumura uğratıyor beni. bir dakika yani, şimdi ne alaka bu?
anlatacağım ikinci olay da aynı zamanlarda aynı ortamda gerçekleşiyor. biyoloji hocası gözümün içine bakarak ben kapalılığa karşıyım, küçücük çocukları kapatıyorlar tarzı konuşuyor. ara cümle olarak belirteyim kendisi ile aynı fikirde olduğum konular vardı. ama o hoca benim fikirlerimden ziyade ön yargıyla hareket etmeyi tercih etti. konuşmasının devamında aşağılamalar, geri zekalılar tarzı hakaretler ... konuşma tüm sınıfa yapılıyor ama göz teması sadece benimle var. bir süre sonra rahatsız olup yere bakmaya başlıyorum, söylediği her cümle bana kuruluyor gibi çünkü. çok geçmeden arkadan bir ses yükseliyor. "hocam kız çocukları kapanacak 9 yaşından sonra". arkaya bakıyorum, cümleyi kuran arkadaşın yüzünde gururlu bir ifade. "bak seni savunuyorum" diyor resmen. ah be kardeşim, ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım?* neyse ciddiyetimi aldım üzerime devam ediyorum. ben tartışmanın iki tarafına da çok uzağım. benimle bu konu hakkında konuşmadan direkt bir yargıya ulaşmaları büyük yobazlık.
son olay da üniversite de oluyor. o zaman genciz tabi*, yaşam enerjim fazla, her şeyi üstlenip her şeye koşturuyorum. yine sınıftan bir çocuk mecbur kaldıkça konuşuyor benimle, ama nasıl konuşma bir görseniz, "kardeşim biraz aşağı mı insen çok havadasın sanki" dersiniz. hayatın cilvesi işte, çok fazla aynı ortama gelip sohbet etmek zorunda kalıyoruz. bir gün "ben seni kapalı görünce çok sığ sanmıştım, çok afedersin ama yobazdır bu demiştim. muhabbetin çok güzelmiş." dedi. aslında bana iltifat etmiş değil mi? ama yine de kötü hissettim ben.
bunlar net olarak hatırladıklarım. üzerinde düşünecek olursam çok daha fazlası çıkar. çok fazla bir yaşım yok, ama bu olaylar ne öğretti sana diye soracak olsanız tek kelimeyle saygının önemini derim. herkesin kendi aklı var, ve bazı arkadaşlar* çok şaşıracak ama herkes hür. evet bildiğiniz hür. ister gider solucana tapar, isterse de hiç bir şeye inanmaz. iki dakika sohbetle dikte etmeye çalışılan şeylerin de,"ah yazık" bakışlarının da hiçbir etkisi yok bu konuda. kalp kırdığınızla kalıyorsunuz sadece, ki bu en kötü şey. aaaa durun bir anı daha hatırladım. arkadaşımın ablasının düğününe gidiyorum, gayet kapalı bir elbise giymişim. amcanın birisi karşıdan geliyor, tam yanımdan geçerken saati sordu sanırım, tam hatırlamıyorum burayı. saati söyledim giderken "böyle giyiniyorlar sonra da taciz ediyorlar diyorlar" dedi. eyyy yüce mevlam, seçip seçip mi gönderiyorsun bana?
çok önemli not: ya nasıl unuturum atatürk'ü paylaştığım için yine yobazlık olarak nitelendirdiğim davranışlara maruz kaldım. ekran fotoğraflarını da iliştirmek istiyorum şuraya.*



kemalim dedim diye de şu linci yedim:

bunlar hep üzücü ama komik şeyler. ben güldüm yani, çekirdek çitliyordum o ara. geçen gün kuzenim "abla seni ne linç etmişlerdi yaa" dedi. çekirdek çitleyerek cevap vermeye çalıştığım o anları hatırlayarak güldük.* komik insanlar vesselam.
devamını gör...
18.
bir gün izmir yeni foça'da bir gemi foça limanına yanaştığında limanda bir yakıt sızıntısı olmuş. sızıntıya bizim firma müdahale edecekmiş. ben de ekiple birlikte foça'ya gittim.
firma büyük 3 tane villa kiralamış. evli abiler eşlerini de getirmişler. biz akşamları erkekler birlikte oturuyoruz, kadınlar da kendi aralarında oturuyor.
gündüz biz işe gidiyoruz, kadınlar da villada takılıyorlar. karşıdan foçalı kadının biri bizim arkadaşların kapalı hanımlarına ağza alınmayacak hakaretler, küfürler etmiş. sonra da burdan defolun, sizin burada durmaya hakkınız yok falan demiş. yetmemiş komşuları da örgütlemiş. burada işidciler oturuyor diye yaygara kopartmış.
kadınlardan biri eşini arayıp haber verdi bize. tabi herkesin morali bozuldu. işi gücü bırakıp villalara döndük. polisi çağırmışlar, bizim arkadaşların hanımlarını şikayet etmişler. hatta fuhuş falan yapıyorlar diye de iftira atmışlar.
biz gelince polislere gerekli açıklamayı yaptık. buraya gelme sebebimizin foça denizine akan yakıt sızıntısını kesmek olduğunu ve kadınların da arkadaşlarımın eşleri olduğunu anlattım.
olay mahalle kavgası boyutuna gelince biz de kadından şikayetçi olduk. kadın emekli bir generalin karısıymış ve orada yaşıyorlarmış. bizden şikayetimizi geri almamızı istediler, almadık. hatta işi de bıraktık. sonra foça belediye başkanı geldi. kadının yaptığı terbiyesizlik adına bizden özür dilediğini söyledi.
sızıntının tamiri için bize ihtiyaçları olduğunu söyledi.
biz de çirkefle çirkef olmaya gerek yok dedik. devam edip bitirdik işimizi. sızıntıyı kapattık. diğer ekipler de denizi temizlediler iş bitti.
son gün belediye başkanı bize gelip özür mahiyetinde 1 hafta daha kalıp tatil yapmamızı istedi. teşekkür edip kaçtık oradan.
böylesine yobaz bir milletin içinde değil 1 hafta, 1 gün durmaya bile tahammül edemedik. iş biter bitmez tekrar gelmemek üzere ayrıldık oradan.
firma büyük 3 tane villa kiralamış. evli abiler eşlerini de getirmişler. biz akşamları erkekler birlikte oturuyoruz, kadınlar da kendi aralarında oturuyor.
gündüz biz işe gidiyoruz, kadınlar da villada takılıyorlar. karşıdan foçalı kadının biri bizim arkadaşların kapalı hanımlarına ağza alınmayacak hakaretler, küfürler etmiş. sonra da burdan defolun, sizin burada durmaya hakkınız yok falan demiş. yetmemiş komşuları da örgütlemiş. burada işidciler oturuyor diye yaygara kopartmış.
kadınlardan biri eşini arayıp haber verdi bize. tabi herkesin morali bozuldu. işi gücü bırakıp villalara döndük. polisi çağırmışlar, bizim arkadaşların hanımlarını şikayet etmişler. hatta fuhuş falan yapıyorlar diye de iftira atmışlar.
biz gelince polislere gerekli açıklamayı yaptık. buraya gelme sebebimizin foça denizine akan yakıt sızıntısını kesmek olduğunu ve kadınların da arkadaşlarımın eşleri olduğunu anlattım.
olay mahalle kavgası boyutuna gelince biz de kadından şikayetçi olduk. kadın emekli bir generalin karısıymış ve orada yaşıyorlarmış. bizden şikayetimizi geri almamızı istediler, almadık. hatta işi de bıraktık. sonra foça belediye başkanı geldi. kadının yaptığı terbiyesizlik adına bizden özür dilediğini söyledi.
sızıntının tamiri için bize ihtiyaçları olduğunu söyledi.
biz de çirkefle çirkef olmaya gerek yok dedik. devam edip bitirdik işimizi. sızıntıyı kapattık. diğer ekipler de denizi temizlediler iş bitti.
son gün belediye başkanı bize gelip özür mahiyetinde 1 hafta daha kalıp tatil yapmamızı istedi. teşekkür edip kaçtık oradan.
böylesine yobaz bir milletin içinde değil 1 hafta, 1 gün durmaya bile tahammül edemedik. iş biter bitmez tekrar gelmemek üzere ayrıldık oradan.
devamını gör...
19.
bir saat boyunca zorla kuran vermek isteyen çalışma arkadaşı. defalarca istemiyorum dememe rağmen.
ramazan ayında ofisin kapısını önünde sigara içtiğim için benimle ağız dalaşına giren kapıcı. lokasyon izmir.
ramazan ayında ofisin kapısını önünde sigara içtiğim için benimle ağız dalaşına giren kapıcı. lokasyon izmir.
devamını gör...
20.
bu ülkede okuyamayan nesil * ve türevleri. bundan ala yobazlık görmedim.
devamını gör...