orijinal adı : maître zacharius
yazar : jules verne
yayım yılı : 1854
inançla bilimi çatıştıran zacharius ustanın hikayesidir. ünlü saat ustası zacharius, yeni icadıyla daha da popüler olduktan sonra, son derece kibirli biri haline gelir. özgüveni onu kendini tanrıyla eş değer sanmaya kadar götürür.
yazar : jules verne
yayım yılı : 1854
inançla bilimi çatıştıran zacharius ustanın hikayesidir. ünlü saat ustası zacharius, yeni icadıyla daha da popüler olduktan sonra, son derece kibirli biri haline gelir. özgüveni onu kendini tanrıyla eş değer sanmaya kadar götürür.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "orsalesta anafor" tarafından 24.03.2021 03:54 tarihinde açılmıştır.
1.
çocukluk kahramanım jules verne’nin bir romanıdır.
günümüzde bilimkurgu yazarı olmak çok zor. anne licke’nin dediği gibi “ kurgu zamana yetişemiyor.” siz bir şey hayal edip onu roman yapmaya kalktığınızda, romanınız bitene kadar teknoloji sizin hayalinizi çoktan gerçeğe çevirmiş oluyor ve bilimkurgu romanınız bir anda bir dönem romanına dönüşüyor.
jules verne’nin dönemi olan 1800lerin sonu ve 1900lerin başında ise durum böyle değildi. en azından zaman bu kadar hızlı değildi. jules verne de yazdığı bilimkurgu romanları ile muazzam öngörülerde bulundu. bence bunlardan en önemlisi “ aya seyahat”tir. çok bilinmeyen romanlarından bir diğeri ise “ zacharius usta”dır.
bu romanında jules verne insanoğlunun muhteşem kibrini ve zamanla olan kavgasını müthiş bir dille anlatmış. zacharius usta kusursuz saatler yapmaktadır. dünya üzerinde yapılan en muhteşem saatler. mükemmelleştikçe kibrinin haşinliği de artmaktadır. zamanın hükümdarı olduğunu düşünmeye başlar zamanla. ancak zamana hükmetmek kimsenin harcı değildir. ve bir gün bütün saatler ortada görünür bir neden yokken durur. zacharius ustanın babil kulesi yerle yeksan olmaya başlar.
insanoğlu zamana hükmetme arzusunu yitirmiyor. ancak bir gün ölüme en yaklaştığı an, siz buna kıyamet günü deyin, zamanın zavallı köleleri olduğumuzu anlayacak ve omuzlarımızda taşıdığımız kibrin ağırlığı ile sırat köprüsünde ip cambazlığı yapmaya çalışacağız.
günümüzde bilimkurgu yazarı olmak çok zor. anne licke’nin dediği gibi “ kurgu zamana yetişemiyor.” siz bir şey hayal edip onu roman yapmaya kalktığınızda, romanınız bitene kadar teknoloji sizin hayalinizi çoktan gerçeğe çevirmiş oluyor ve bilimkurgu romanınız bir anda bir dönem romanına dönüşüyor.
jules verne’nin dönemi olan 1800lerin sonu ve 1900lerin başında ise durum böyle değildi. en azından zaman bu kadar hızlı değildi. jules verne de yazdığı bilimkurgu romanları ile muazzam öngörülerde bulundu. bence bunlardan en önemlisi “ aya seyahat”tir. çok bilinmeyen romanlarından bir diğeri ise “ zacharius usta”dır.
bu romanında jules verne insanoğlunun muhteşem kibrini ve zamanla olan kavgasını müthiş bir dille anlatmış. zacharius usta kusursuz saatler yapmaktadır. dünya üzerinde yapılan en muhteşem saatler. mükemmelleştikçe kibrinin haşinliği de artmaktadır. zamanın hükümdarı olduğunu düşünmeye başlar zamanla. ancak zamana hükmetmek kimsenin harcı değildir. ve bir gün bütün saatler ortada görünür bir neden yokken durur. zacharius ustanın babil kulesi yerle yeksan olmaya başlar.
insanoğlu zamana hükmetme arzusunu yitirmiyor. ancak bir gün ölüme en yaklaştığı an, siz buna kıyamet günü deyin, zamanın zavallı köleleri olduğumuzu anlayacak ve omuzlarımızda taşıdığımız kibrin ağırlığı ile sırat köprüsünde ip cambazlığı yapmaya çalışacağız.
devamını gör...
2.
bir çırpıda okunabilecek efsanevi jules verne kitabı. genel bağlamda kibirin insanı nasıl eriyip bitirdiğini anlatan bu kitap yer yer bilim-din arasındaki ilişkiye de dem vurmuş. ve bunlar 49 sayfada ancak bu kadar mükemmel kurgulanabilirdi bence.
zacharius abimiz, isviçrenin cenevre kentinde saat üreten ve ününü salmış bir ustadır, hatta öyledir ki ürettiği saatlerin ünü fransa ve almanya'ya kadar uzanmıştır. kendisini imal ettiği bütün saatlerin yaratıcısı olarak görür ve her saatin içine ruhunun bir parçasını hapsettiğini söyler. o saatlerden biri durunca, kendi kalp atışlarının da durduğunu hisseder çünkü saatleri kalp atışına göre ayarlamıştır.
efendim gel zaman git zaman bilimin gelişmesiyle saatler de gelişir ve ustamız 'saat maşası' nı icat eder. ancak bir gün öyle bir şey olur ki , zacharius ustanın ürettip sattığı saatler tek tek durmaya başlar.
sonuç olarak çok beğendiğim ve etkilendiğim bir kitaptı. şahsen ben okuduktan sonra mesajımı ve dersimi aldım efendim. siz de okuyun zira böyle bir eseri okumamak kayıp hem de sadece 49 sayfa!
bu kainatın, onu kanunlara tabii kılan yaradan'ı nasıl ölmezse, ben de ölemem! tanrı sonsuzluğu yarattıysa , zacharius usta da zamanı yarattı!
hiç şüphe yok ki aubert, diye karşılık verdi zacharius usta, sevdiğim iyi bir çıraksın sen, ama çalışırken, parmaklarının arasında sadece bakır ,altın,gümüş olduğunu zannediyorsun;benim dehamın hayat verdiği bu madenlerin canlı bir bedenin nabzı gibi attığını hissetmiyorsun! bu yüzden,eserlerin ölünce sen ölmezsin!
şimdi aubert,diye sözlerine devam etti ihtiyar saatçi,canlanmıştı. kendine bir göz at! içimizde iki farklı kuvvet olduğunu anlamıyor musun? ruhun kuvveti ve bedenin kuvveti , yani bir hareket ve bir düzenleyici. ruh yaşamın temel unsurudur,dolayısıyla harekettir. bu hareket ister bir ağırlık, ister bir zemberek ,isterse uhrevi bir güç tarafından meydana getirilsin, kalp için de aynı şey geçerlidir. ama beden olmazsa bu hareket eşitsiz,düzensin ve imkansız olurdu! bu yüzden beden ruhu düzenler ve tıpkı sarkaç gibi düzenli salınımlara tabidir.
zacharius abimiz, isviçrenin cenevre kentinde saat üreten ve ününü salmış bir ustadır, hatta öyledir ki ürettiği saatlerin ünü fransa ve almanya'ya kadar uzanmıştır. kendisini imal ettiği bütün saatlerin yaratıcısı olarak görür ve her saatin içine ruhunun bir parçasını hapsettiğini söyler. o saatlerden biri durunca, kendi kalp atışlarının da durduğunu hisseder çünkü saatleri kalp atışına göre ayarlamıştır.
efendim gel zaman git zaman bilimin gelişmesiyle saatler de gelişir ve ustamız 'saat maşası' nı icat eder. ancak bir gün öyle bir şey olur ki , zacharius ustanın ürettip sattığı saatler tek tek durmaya başlar.
sonuç olarak çok beğendiğim ve etkilendiğim bir kitaptı. şahsen ben okuduktan sonra mesajımı ve dersimi aldım efendim. siz de okuyun zira böyle bir eseri okumamak kayıp hem de sadece 49 sayfa!
bu kainatın, onu kanunlara tabii kılan yaradan'ı nasıl ölmezse, ben de ölemem! tanrı sonsuzluğu yarattıysa , zacharius usta da zamanı yarattı!
hiç şüphe yok ki aubert, diye karşılık verdi zacharius usta, sevdiğim iyi bir çıraksın sen, ama çalışırken, parmaklarının arasında sadece bakır ,altın,gümüş olduğunu zannediyorsun;benim dehamın hayat verdiği bu madenlerin canlı bir bedenin nabzı gibi attığını hissetmiyorsun! bu yüzden,eserlerin ölünce sen ölmezsin!
şimdi aubert,diye sözlerine devam etti ihtiyar saatçi,canlanmıştı. kendine bir göz at! içimizde iki farklı kuvvet olduğunu anlamıyor musun? ruhun kuvveti ve bedenin kuvveti , yani bir hareket ve bir düzenleyici. ruh yaşamın temel unsurudur,dolayısıyla harekettir. bu hareket ister bir ağırlık, ister bir zemberek ,isterse uhrevi bir güç tarafından meydana getirilsin, kalp için de aynı şey geçerlidir. ama beden olmazsa bu hareket eşitsiz,düzensin ve imkansız olurdu! bu yüzden beden ruhu düzenler ve tıpkı sarkaç gibi düzenli salınımlara tabidir.
devamını gör...
3.
bir kitabı neden yazıldığı döneme göre değerlendirmemiz gerektiğini bir kez daha gösteren jules verne eseri.
hemen okuyup bitirilecek bir kitap, onda sorun yok. fakat eğer bulunduğumuz döneme göre değerlendirme hatasına düşersek, basit bir kibir hikayesi diyebiliriz. oysa jules verne eserlerinde hep zamanının çok öncesinde tahminlerde bulunup hayal dünyasını ve ileri görüşlülüğünü yansıtmıştır.
zacharius usta kendisine göre dünyanın en önemli saat ustasıdır çünkü saatçilikte dönüm noktası kabul edilen ''saat maşası''nı icat etmiştir. yaptığı saatlere ruhunu verdiğini düşünür, kibrinden gözü hiçbir şeyi görmez ve kendisini tanrıyla bir tutar. ''tanrı insanları yarattıysa ben de saat maşasını yarattım'' kafasındadır. yani kibir insan bedeninde can bulsa zacharius usta'nın bedeni bunun için biçilmiş kaftandır. hikayede şeytan da insan kılığındadır yani kişileşmiş olarak karşımıza çıkar ve sanırım kitaptaki en çok hoşuma giden kısım burası oldu.
bir gün zacharius usta'nın o kendisini tanrıyla bir tutmasına sebep olan saatleri nedenini bilmediği bir şekilde durmaya başlar. bundan sonra kibrin çaresizliğine ve verdiği kararlara şahit oluruz.
saatlerine ruhunu verdiğini söyleyen ve yaptığı saatleri bir anda durmaya başladığından şeytanın adımlarını takip eden zacharius usta'ya ne olacaktır?
okuyup cevabını bulabilirsiniz*. iyi okumalar.
hemen okuyup bitirilecek bir kitap, onda sorun yok. fakat eğer bulunduğumuz döneme göre değerlendirme hatasına düşersek, basit bir kibir hikayesi diyebiliriz. oysa jules verne eserlerinde hep zamanının çok öncesinde tahminlerde bulunup hayal dünyasını ve ileri görüşlülüğünü yansıtmıştır.
zacharius usta kendisine göre dünyanın en önemli saat ustasıdır çünkü saatçilikte dönüm noktası kabul edilen ''saat maşası''nı icat etmiştir. yaptığı saatlere ruhunu verdiğini düşünür, kibrinden gözü hiçbir şeyi görmez ve kendisini tanrıyla bir tutar. ''tanrı insanları yarattıysa ben de saat maşasını yarattım'' kafasındadır. yani kibir insan bedeninde can bulsa zacharius usta'nın bedeni bunun için biçilmiş kaftandır. hikayede şeytan da insan kılığındadır yani kişileşmiş olarak karşımıza çıkar ve sanırım kitaptaki en çok hoşuma giden kısım burası oldu.
bir gün zacharius usta'nın o kendisini tanrıyla bir tutmasına sebep olan saatleri nedenini bilmediği bir şekilde durmaya başlar. bundan sonra kibrin çaresizliğine ve verdiği kararlara şahit oluruz.
saatlerine ruhunu verdiğini söyleyen ve yaptığı saatleri bir anda durmaya başladığından şeytanın adımlarını takip eden zacharius usta'ya ne olacaktır?
okuyup cevabını bulabilirsiniz*. iyi okumalar.
devamını gör...
4.
güzel hikayedir, hoş hikayedir, göndermeleri ile insana takla attırır. armysuzy 'nin söylediği gibi yazıldığı dönem özelinde değerlendirilmesi gerekir zira göndermeler o noktada cidden önem arz eder. dönem özelinde mevzuya bakarsanız, bilimin yavaş yavaş yükselişe geçtiğini görüyorsunuz bu dönemde. din ve kilise olgusu yavaş yavaş bilim karşısında gücünü yitirmeye başlıyor. tam bu noktada zacharius usta gibi bir karakterle verne bilimin yükselişine işaret ediyor ama bunu yaparken de önemli bir şerh düşüyor; söz konusu yükselişin içinde nelerin olmaması gerektiğine de net bir şekilde vurgu yapıyor. kibir dediğimiz terane hristiyan inancına göre yedi ölümcül günahtan birisi ve cehennem kapılarını aralamakta pek mahir bir unsur. yani ihale yine şeytana kalıyor anlayacağınız ama hep öyle olmuyor mu? * işte verne'de oraya vurgu yapıyor ve şu sözleriyle hikayesini özetliyor; "kibir, iyilik için yaratılmış bir meleği yok etti!" tabi burada şeytana da çok yüklenmemek lazım, garibim ciddi anlamda sukutuhayale uğruyor. baba sevgisinden mahrum kalıyor falan, onun durumu da üzücü yani empati kurunca *
hikayedeki hizmetçi scholastique'de aslında enteresan bir gönderme. yani baltayı çift taraflı bilemiş verne. kibri ne bilim taşır ne de sırat köprüsü. duman olursunuz vallahi der gibi duruyor. insanolunbiraz 'ın söylediği ip cambazlığı tabirine şöyle bir gönderme yapayım. o kilo ile cambaz olunmaz arkadaş! * aslında o dönem zarfında yaşanan açmaz gayet güzel ortaya konmuş. ha bu arada iş bankası yayınlarından şaşmayın derim. yoksa diğerlerinde şaşkın bakkal misali veresiye defteri okur gibi ortada kalırsınız, o güzelim metaforlar duman olur benden söylemesi*
hikayedeki hizmetçi scholastique'de aslında enteresan bir gönderme. yani baltayı çift taraflı bilemiş verne. kibri ne bilim taşır ne de sırat köprüsü. duman olursunuz vallahi der gibi duruyor. insanolunbiraz 'ın söylediği ip cambazlığı tabirine şöyle bir gönderme yapayım. o kilo ile cambaz olunmaz arkadaş! * aslında o dönem zarfında yaşanan açmaz gayet güzel ortaya konmuş. ha bu arada iş bankası yayınlarından şaşmayın derim. yoksa diğerlerinde şaşkın bakkal misali veresiye defteri okur gibi ortada kalırsınız, o güzelim metaforlar duman olur benden söylemesi*
devamını gör...
5.
jules verne'nin en sevdiğim kitabıdır. kitaptaki karakterler iyi işlenmişti öncelikle. ayrıca çeşitli anlamlar çıkarabileceğiniz bir kitap olduğunu düşünüyorum. yine de daha çok kibirlilik ele alınmış.
devamını gör...
6.
efsanevi yazar jules verne'in muhteşem, tek solukluk hikayelerinden biri.
yine kısacık hikayeye bir sürü şey sığdırabilen bir zeka. az ve öz yazan her yazarı çok severim zaten, bir de üstüne hayal gücüyle ve yarattığı dünyayla kendine hayran birakiyorsa tadından yenmiyor.
zacharius dünyanın en iyi saat ustası. o yapana kadar hiç kimse zamanı doğru ölçen bir saat yapmamış. haliyle bu başarısı beraberinde kibri getirmiş. bu kibir de onun sonunu çok daha acı bir şekilde getirmiş. huzur içinde ölebilecekken ölümsüzlüğün peşinden koşup korkunç bir şekilde hayatını yitiriyor.
kitapta tek sevmediğim nokta din din din diye dayatilmasi, dindar olunca sanki tüm hayatın güzel olacakmış gibi yansıtılması. burada da diğer yazarlarımızın dediği gibi öyküyü zamanına göre degerlendirmek gerekiyor. sadece teknolojik açıdan değil sosyal açıdan da baktığımızda o zamanlar erdemli olan her şey dine atfedilip kötü huylar ise şeytana atfediliyormuş.
yine de jules verne hikayeleri arasında bir tık aşağı sıralarda diyebilirim. çok daha güzel kitapları var malum fakat kısacık olması sebebiyle hiçbir şey kaybettirmez aksine belki kazandırır.
yine kısacık hikayeye bir sürü şey sığdırabilen bir zeka. az ve öz yazan her yazarı çok severim zaten, bir de üstüne hayal gücüyle ve yarattığı dünyayla kendine hayran birakiyorsa tadından yenmiyor.
zacharius dünyanın en iyi saat ustası. o yapana kadar hiç kimse zamanı doğru ölçen bir saat yapmamış. haliyle bu başarısı beraberinde kibri getirmiş. bu kibir de onun sonunu çok daha acı bir şekilde getirmiş. huzur içinde ölebilecekken ölümsüzlüğün peşinden koşup korkunç bir şekilde hayatını yitiriyor.
kitapta tek sevmediğim nokta din din din diye dayatilmasi, dindar olunca sanki tüm hayatın güzel olacakmış gibi yansıtılması. burada da diğer yazarlarımızın dediği gibi öyküyü zamanına göre degerlendirmek gerekiyor. sadece teknolojik açıdan değil sosyal açıdan da baktığımızda o zamanlar erdemli olan her şey dine atfedilip kötü huylar ise şeytana atfediliyormuş.
yine de jules verne hikayeleri arasında bir tık aşağı sıralarda diyebilirim. çok daha güzel kitapları var malum fakat kısacık olması sebebiyle hiçbir şey kaybettirmez aksine belki kazandırır.

devamını gör...