24 doğumlu fransız filozof. düşüncesi temelde iktidar ilişkilerinin tarihsel arka planı üzerine yükselir. temel derdini şimdi olanın tarihselliğini ortaya çıkararak gerçeği kırılganlaştırmak olarak açıklayan filozof postmodern anlayışın ilk ve en önemli temsilcisidir.
aslında kendisi tarihsel a priori üzerinde yoğunlaşıyor, bunu da soykütük yöntemiyle yapıyor. biraz açalım;
a priori deney öncesi demek yani kantçı anlamda biz aklımızda bir takım a priori kategorilerle dış dünyayı algılıyor, doğaya zihnimizi dayatarak onu büküyoruz. bu da bilginin oluşumunda özneyi etken, nesneyi edilgen kılıyor. kopernik devriminin düşüncedeki karşılığı da budur. zaman ve mekan olmadan algı olmaz, bu iki görü biçimi bizim a priori olarak doğaya dayattığımız zorunlu epistemik koşullardır. zaman ve mekan dışını tasavvur edemeyiz aklımızın yapısı gereği onları doğaya dayatırız, nedensellik gibi. foucault'un kullandığı tarihsel a priori ise epistemenin oluşumundaki tarihsel önkabulleri inceler. çağımızda episteme bize arkasına çok girift bir takım iktidar ilişkilerini alarak ulaşır, burada öze ulaşmak bu "soykütüğü" yöntemiyle mümkün olabilir. aslında çok çok özgün ve devrimci bir bakış açısı bu. ben neye itiraz edildiğini anlamıyorum ancak itirazların arkasında da modernist bir iyiniyet görüyorum ancak yersiz bir iyiniyet bu. yani olan ile olması gereken arasındaki ayrımı dahi egemen söylem(diskur) belirlerken, bir adam doğrudan biraz da kışkırtıcı bir tarzla bu döngüyü yine diskurla mücadele etmenin imkansız olduğunu söyleyecek kadar trajik bir önkabulle deniyor. bence içerikten ziyade bu yöntemin kendisi 20.yy'ın en özgün düşünsel atılımlarından biri. egemen söylem karşıtlarını da içinde eriterek kendisine mal etmeyi becerdiği için zaten mücadele o diskur içerisinden yapılamıyor. burada baudrillard'ın terör kavramına dikkat çekmek gerekiyor. çünkü onun da karamsar bir şekilde işaret ettiği üzere, gerçeğin sahtesi tarafından eritilerek artık taklidin dahi sahteye "imaj"a atıf yapar hale geldiği dünyada bu sürecin başlangıcındaki gerçeğe ulaşmak terörle mümkün olabilir mi? yani egemen söylem terörle kırılıp gerçeğe atıf mümkün hale gelebilir mi?
baudrillard'a göre hayır. çünkü kitle iletişim araçaları diskur'a yapılan her türlü saldırıyı "terörize" edip şeytanlaştırarak bunu yine egemen söylemin gücünü tahkim etmesi için kullanmaya başlar. trajedi de budur. zarar vermek isteyerek gerçeğin peşine düşerken sahteyi beslemek. bu kavramsal ve düşünsel olarak ölüme, absürte, hiçliğe ve mutlak bir yalnızlığa mahkum olan trajik öznenin fenomenler sahasında dahi hasret çektiği hakikatin yollarının kapandığının ilanıdır. bunu foucault bir takım mikro tarihsel incelemelerle yapıyor. küçük bir tarihsel gerçeği, çağı çözümlemek için kullanıyor. delilik-hapishane ve cinsellik gibi kavramların tarihsel a priorilerini ortaya çıkararak. trajik,devrimci ve avangard bir bakış açısı bu. nihayetinde de malumun ilamı denebilir ancak çağın hastalıklarını tespit etmek, tedavi için bir başlangıç nihayetinde. seviyoruz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"michel foucault" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim