yazarların cumhurbaşkanı olduklarında yapacakları şeyler
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 08.11.2020 20:23 tarihinde açılmıştır.
ben cumhurbaşkanı olsaydım bir kere hiç ekonomiyle uğraşıp beyan vermezdim. beyan versem de genel ekonomi öğretilerine uygun ve evrensel maliye yönetimlerine göre açıklamalar yapardım.
yine ekonomiyle bağlantılı olarak şu anda saçma sapan bir halk hiyerarşisi olmuş durumda. orta direk çatırdadi. halkın en alt kesimi komünist uygulamalarına benzer sosyal yardımlarla bedavaya alıştırildi. partizanlık muazzam derecede menfaatle birlikte arttı. buna karşılık üretimin gücü ithalata bağlandı. emek gücü sermayeye peşkeş çekilip, en liberal ülkelerde bile olmayan bir işgücü sömürüsü arttı. bu durumun üzerine kararlılıkla gider, serbest piyasa koşullarını bahane edip vergi kaçıran, işçi hakkı yiyip dışarıya olağanüstü kaynak aktaranlara çökerdim.
iç güvenlik politikalarıni doğru buluyorum aynen devam ettirirdim lakin dış politikayi kısmen yanlış buluyorum. özellikle suriye mevzusu bu şekilde olmazdı. şu anda suriye'de resmen batı'nın maskotu durumdayız. ne bir petrol sömürebiliyoruz ne de ticaret yapabiliyoruz. oysa abd rusya gibi güçler masada tıka basa doyarken biz anca uzaktan bakmakla yetiniyoruz. bu durum böyle olmazdı. ne yapacağımı yazardım uzun uzun ama üşendim.
ülkenin çalışma koşullarında ciddi revizyonlar yapardım. sgk'yi kaldırırdim. herkesin bireysel emeklilik anlaşmaları yapacağı abd'de ki gibi batı tarzı emeklilik modelini getirmek isterdim.
sendikal hakları güçlendirir, bağımsız sendikaları ve iş ortamını vermeye çalışırdim. devlet sınırları çizer, müdahale etmez. genel kuralları verirsin hukuku yaratırsın, uygulamayı takip edersin, müdahale edemezsin.
merkezi bir vergi sistemini kaldırırdim. belirlenen bölgelere göre vergilemeyi getirirdim. bu şekilde kimse ankara'dan kafasına göre vergi geliriyle oynayamazdi.
kesinlikle üniversitesi sayılarını düşürürdum ve abd benzeri ücretli ama aynı zamanda çeşitli burs modelleri sunarak lisans öğrenimi görmek isteyen gençleri çalışma hayatına da teşvik ederdim. mesela herkes o kadar kolay okumakta ki kimse eğitimin kıymetini bilmemekte. 100 tane mühendis olup asgari ücret alacağına, 10 tane mühendis olsun üç asgari ücret alsin. bu tüm beyaz yaka için böyle, işveren mecbur fiyat yükseltecek.....
lise eğitimini teşvik eder ve özellikle bölgelere göre eğitim okulları açardım. tarım ve hayvancılık teşviklenip, tam anlamıyla bilinçli üretime geçerdim. mesela antalya'da turizm ve otelcilik odaklı, trabzon'da balıkçılık ve tarım odaklı, konya'da tarım ve hayvancılık odaklı, diyarbakır'da tarım ve hayvancılık ile birlikte sanayi odaklı vs...
aslında teferruat çok ama halk oy verir mi, vermez çünkü halkımız sevmez böyle uzun vadeli şeyleri. halkımız hava atmayı sever, asgari ücret de alsa, atanamasa da, iş de bulamasa, evladının etiket sahibi olmasını sever, egosu okşanir. sonrası, halkımız beleşi sever, dul aylığı, yaşlılık aylığı, sakat ve özürlü aylığı vs... halkımız vergi kaçırmayı, birbirini pandiklemeyi falan da çok sever, bu halk ölücüdür. herkes fırsatı bulduğu an birbirini ezmeye kalkar, bunu tarih bilen bilir. halk yemeyi sever, kim parayı dağıtıp yardımı ederse, gider ona oyu verir, stratejik değil, anlık çıkar merkezli düşünür. son olarak halkımız güç eksenlidir. gücü gördüğü an güce eğilip teslim olur, çok fazla stratejik eksenli düşünmez bu aşamada.. teşkilatı tam ve iktidar potansiyeli olan bir parti var diyelim, kimse bu partinin programını okumaz, parti analizi yapmaz, liderlerin 3-5 dakikalık seçim konuşmalarıyla etkilenip hurra anlık oyu atar, o yüzden bu halkı kandırmak kolaydır. nabza göre şerbet verip yoluna bakacan ki seçimleri kazan, yoksa meydana çıkıp birşeyler anlatsan, muhtemelen ne diyor bu yauuvv derler, oysa meydana çıkıp iki sağa sola sataşip, hamsi kavağa çıkar mı, balık uçar leylek yüzer mi, hain düşman al sana bombe, diyenlere halk bodoslama tapar, güler eğlenir, ne de eti gonuşuyo yauuv adam diyerekten basar oyu... eşek oğlu essekler...
yine ekonomiyle bağlantılı olarak şu anda saçma sapan bir halk hiyerarşisi olmuş durumda. orta direk çatırdadi. halkın en alt kesimi komünist uygulamalarına benzer sosyal yardımlarla bedavaya alıştırildi. partizanlık muazzam derecede menfaatle birlikte arttı. buna karşılık üretimin gücü ithalata bağlandı. emek gücü sermayeye peşkeş çekilip, en liberal ülkelerde bile olmayan bir işgücü sömürüsü arttı. bu durumun üzerine kararlılıkla gider, serbest piyasa koşullarını bahane edip vergi kaçıran, işçi hakkı yiyip dışarıya olağanüstü kaynak aktaranlara çökerdim.
iç güvenlik politikalarıni doğru buluyorum aynen devam ettirirdim lakin dış politikayi kısmen yanlış buluyorum. özellikle suriye mevzusu bu şekilde olmazdı. şu anda suriye'de resmen batı'nın maskotu durumdayız. ne bir petrol sömürebiliyoruz ne de ticaret yapabiliyoruz. oysa abd rusya gibi güçler masada tıka basa doyarken biz anca uzaktan bakmakla yetiniyoruz. bu durum böyle olmazdı. ne yapacağımı yazardım uzun uzun ama üşendim.
ülkenin çalışma koşullarında ciddi revizyonlar yapardım. sgk'yi kaldırırdim. herkesin bireysel emeklilik anlaşmaları yapacağı abd'de ki gibi batı tarzı emeklilik modelini getirmek isterdim.
sendikal hakları güçlendirir, bağımsız sendikaları ve iş ortamını vermeye çalışırdim. devlet sınırları çizer, müdahale etmez. genel kuralları verirsin hukuku yaratırsın, uygulamayı takip edersin, müdahale edemezsin.
merkezi bir vergi sistemini kaldırırdim. belirlenen bölgelere göre vergilemeyi getirirdim. bu şekilde kimse ankara'dan kafasına göre vergi geliriyle oynayamazdi.
kesinlikle üniversitesi sayılarını düşürürdum ve abd benzeri ücretli ama aynı zamanda çeşitli burs modelleri sunarak lisans öğrenimi görmek isteyen gençleri çalışma hayatına da teşvik ederdim. mesela herkes o kadar kolay okumakta ki kimse eğitimin kıymetini bilmemekte. 100 tane mühendis olup asgari ücret alacağına, 10 tane mühendis olsun üç asgari ücret alsin. bu tüm beyaz yaka için böyle, işveren mecbur fiyat yükseltecek.....
lise eğitimini teşvik eder ve özellikle bölgelere göre eğitim okulları açardım. tarım ve hayvancılık teşviklenip, tam anlamıyla bilinçli üretime geçerdim. mesela antalya'da turizm ve otelcilik odaklı, trabzon'da balıkçılık ve tarım odaklı, konya'da tarım ve hayvancılık odaklı, diyarbakır'da tarım ve hayvancılık ile birlikte sanayi odaklı vs...
aslında teferruat çok ama halk oy verir mi, vermez çünkü halkımız sevmez böyle uzun vadeli şeyleri. halkımız hava atmayı sever, asgari ücret de alsa, atanamasa da, iş de bulamasa, evladının etiket sahibi olmasını sever, egosu okşanir. sonrası, halkımız beleşi sever, dul aylığı, yaşlılık aylığı, sakat ve özürlü aylığı vs... halkımız vergi kaçırmayı, birbirini pandiklemeyi falan da çok sever, bu halk ölücüdür. herkes fırsatı bulduğu an birbirini ezmeye kalkar, bunu tarih bilen bilir. halk yemeyi sever, kim parayı dağıtıp yardımı ederse, gider ona oyu verir, stratejik değil, anlık çıkar merkezli düşünür. son olarak halkımız güç eksenlidir. gücü gördüğü an güce eğilip teslim olur, çok fazla stratejik eksenli düşünmez bu aşamada.. teşkilatı tam ve iktidar potansiyeli olan bir parti var diyelim, kimse bu partinin programını okumaz, parti analizi yapmaz, liderlerin 3-5 dakikalık seçim konuşmalarıyla etkilenip hurra anlık oyu atar, o yüzden bu halkı kandırmak kolaydır. nabza göre şerbet verip yoluna bakacan ki seçimleri kazan, yoksa meydana çıkıp birşeyler anlatsan, muhtemelen ne diyor bu yauuvv derler, oysa meydana çıkıp iki sağa sola sataşip, hamsi kavağa çıkar mı, balık uçar leylek yüzer mi, hain düşman al sana bombe, diyenlere halk bodoslama tapar, güler eğlenir, ne de eti gonuşuyo yauuv adam diyerekten basar oyu... eşek oğlu essekler...
devamını gör...