yazarların cumhurbaşkanı olduklarında yapacakları şeyler
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 08.11.2020 20:23 tarihinde açılmıştır.
1.
eşit ve özgürlük ana gündemim olurdu. doğru mevkilere doğru adamları getirmek için verirdim tüm uğraşımı. birde bürokratların halkla eşit seviyeye gelmesi için tüm lüks durumları keserdim. ama imamoğlunun yaptığı gibi bir yandan kesip bir yandan yenisi almak gibi değil. tamemen. gerçi bekara karı boşamak kolay(kaba biliyorum) demişler. hayal işte olursak ilerde hatırlatırsınız
devamını gör...
2.
cumhurbaşkanlarını beğenmeyenlerin cümleye giriş biçimi sonrası helölö oluyor.
devamını gör...
3.
ortalık birbirine girerdi. ben ne anlarım cumbabalıktan.
devamını gör...
4.
köleliği geri getirirdim , bari kanunda yeri olsun. ne olsa köleyiz ama kanunda adımız işçi , yersen.
devamını gör...
5.
tüm sosyal medyaları kısıtlardım. troll, duyarcı tipleri tutuklardım.
devamını gör...
6.
doları 3 ay içinde 5 tl yapmazsam gelsinler beni atsınlar.
devamını gör...
7.
allahtan korktuğum için her şeyi ; gerektiği şekilde yapardım.
her konuda profesörlerden ve doçentlerden bilim kurulları kurar ve ülkeyi bilimsel yönetirdim.
ülke yönetimini ehil olmayan kişilerin eline vermezdim.
nisa suresi. ---
5 - allah'ın sizin maişetinizin başlıca vesilesi kıldığı mallarınızı, aklı ermeyen kimselerin ellerine vermeyin. bu malları işleterek elde edeceğiniz gelirle onların ihtiyaçlarını sağlayın, giyeceklerini temin edin ve onlara tatlı sözler söyleyin, güzel tavsiyelerde bulunun.
nisa suresi. ---
58 - allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi emreder. allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! şüphe yok ki allah semî ve basîrdir (sözlerinizi de, hükümlerinizi de hakkıyla işitir, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür).
yani kısaca ; allahın bu ayetlerine uyardım.
her konuda profesörlerden ve doçentlerden bilim kurulları kurar ve ülkeyi bilimsel yönetirdim.
ülke yönetimini ehil olmayan kişilerin eline vermezdim.
nisa suresi. ---
5 - allah'ın sizin maişetinizin başlıca vesilesi kıldığı mallarınızı, aklı ermeyen kimselerin ellerine vermeyin. bu malları işleterek elde edeceğiniz gelirle onların ihtiyaçlarını sağlayın, giyeceklerini temin edin ve onlara tatlı sözler söyleyin, güzel tavsiyelerde bulunun.
nisa suresi. ---
58 - allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hüküm vermenizi emreder. allah bununla, size ne de güzel öğüt veriyor! şüphe yok ki allah semî ve basîrdir (sözlerinizi de, hükümlerinizi de hakkıyla işitir, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür).
yani kısaca ; allahın bu ayetlerine uyardım.
devamını gör...
8.
kesinlikle ülkeyi sessizce terk ederdim ve halkın bir sonraki gün yaşadığı mutluluğu küçük bir kederle izlerdim.
devamını gör...
9.
ben cumhurbaşkanı olsaydım bir kere hiç ekonomiyle uğraşıp beyan vermezdim. beyan versem de genel ekonomi öğretilerine uygun ve evrensel maliye yönetimlerine göre açıklamalar yapardım.
yine ekonomiyle bağlantılı olarak şu anda saçma sapan bir halk hiyerarşisi olmuş durumda. orta direk çatırdadi. halkın en alt kesimi komünist uygulamalarına benzer sosyal yardımlarla bedavaya alıştırildi. partizanlık muazzam derecede menfaatle birlikte arttı. buna karşılık üretimin gücü ithalata bağlandı. emek gücü sermayeye peşkeş çekilip, en liberal ülkelerde bile olmayan bir işgücü sömürüsü arttı. bu durumun üzerine kararlılıkla gider, serbest piyasa koşullarını bahane edip vergi kaçıran, işçi hakkı yiyip dışarıya olağanüstü kaynak aktaranlara çökerdim.
iç güvenlik politikalarıni doğru buluyorum aynen devam ettirirdim lakin dış politikayi kısmen yanlış buluyorum. özellikle suriye mevzusu bu şekilde olmazdı. şu anda suriye'de resmen batı'nın maskotu durumdayız. ne bir petrol sömürebiliyoruz ne de ticaret yapabiliyoruz. oysa abd rusya gibi güçler masada tıka basa doyarken biz anca uzaktan bakmakla yetiniyoruz. bu durum böyle olmazdı. ne yapacağımı yazardım uzun uzun ama üşendim.
ülkenin çalışma koşullarında ciddi revizyonlar yapardım. sgk'yi kaldırırdim. herkesin bireysel emeklilik anlaşmaları yapacağı abd'de ki gibi batı tarzı emeklilik modelini getirmek isterdim.
sendikal hakları güçlendirir, bağımsız sendikaları ve iş ortamını vermeye çalışırdim. devlet sınırları çizer, müdahale etmez. genel kuralları verirsin hukuku yaratırsın, uygulamayı takip edersin, müdahale edemezsin.
merkezi bir vergi sistemini kaldırırdim. belirlenen bölgelere göre vergilemeyi getirirdim. bu şekilde kimse ankara'dan kafasına göre vergi geliriyle oynayamazdi.
kesinlikle üniversitesi sayılarını düşürürdum ve abd benzeri ücretli ama aynı zamanda çeşitli burs modelleri sunarak lisans öğrenimi görmek isteyen gençleri çalışma hayatına da teşvik ederdim. mesela herkes o kadar kolay okumakta ki kimse eğitimin kıymetini bilmemekte. 100 tane mühendis olup asgari ücret alacağına, 10 tane mühendis olsun üç asgari ücret alsin. bu tüm beyaz yaka için böyle, işveren mecbur fiyat yükseltecek.....
lise eğitimini teşvik eder ve özellikle bölgelere göre eğitim okulları açardım. tarım ve hayvancılık teşviklenip, tam anlamıyla bilinçli üretime geçerdim. mesela antalya'da turizm ve otelcilik odaklı, trabzon'da balıkçılık ve tarım odaklı, konya'da tarım ve hayvancılık odaklı, diyarbakır'da tarım ve hayvancılık ile birlikte sanayi odaklı vs...
aslında teferruat çok ama halk oy verir mi, vermez çünkü halkımız sevmez böyle uzun vadeli şeyleri. halkımız hava atmayı sever, asgari ücret de alsa, atanamasa da, iş de bulamasa, evladının etiket sahibi olmasını sever, egosu okşanir. sonrası, halkımız beleşi sever, dul aylığı, yaşlılık aylığı, sakat ve özürlü aylığı vs... halkımız vergi kaçırmayı, birbirini pandiklemeyi falan da çok sever, bu halk ölücüdür. herkes fırsatı bulduğu an birbirini ezmeye kalkar, bunu tarih bilen bilir. halk yemeyi sever, kim parayı dağıtıp yardımı ederse, gider ona oyu verir, stratejik değil, anlık çıkar merkezli düşünür. son olarak halkımız güç eksenlidir. gücü gördüğü an güce eğilip teslim olur, çok fazla stratejik eksenli düşünmez bu aşamada.. teşkilatı tam ve iktidar potansiyeli olan bir parti var diyelim, kimse bu partinin programını okumaz, parti analizi yapmaz, liderlerin 3-5 dakikalık seçim konuşmalarıyla etkilenip hurra anlık oyu atar, o yüzden bu halkı kandırmak kolaydır. nabza göre şerbet verip yoluna bakacan ki seçimleri kazan, yoksa meydana çıkıp birşeyler anlatsan, muhtemelen ne diyor bu yauuvv derler, oysa meydana çıkıp iki sağa sola sataşip, hamsi kavağa çıkar mı, balık uçar leylek yüzer mi, hain düşman al sana bombe, diyenlere halk bodoslama tapar, güler eğlenir, ne de eti gonuşuyo yauuv adam diyerekten basar oyu... eşek oğlu essekler...
yine ekonomiyle bağlantılı olarak şu anda saçma sapan bir halk hiyerarşisi olmuş durumda. orta direk çatırdadi. halkın en alt kesimi komünist uygulamalarına benzer sosyal yardımlarla bedavaya alıştırildi. partizanlık muazzam derecede menfaatle birlikte arttı. buna karşılık üretimin gücü ithalata bağlandı. emek gücü sermayeye peşkeş çekilip, en liberal ülkelerde bile olmayan bir işgücü sömürüsü arttı. bu durumun üzerine kararlılıkla gider, serbest piyasa koşullarını bahane edip vergi kaçıran, işçi hakkı yiyip dışarıya olağanüstü kaynak aktaranlara çökerdim.
iç güvenlik politikalarıni doğru buluyorum aynen devam ettirirdim lakin dış politikayi kısmen yanlış buluyorum. özellikle suriye mevzusu bu şekilde olmazdı. şu anda suriye'de resmen batı'nın maskotu durumdayız. ne bir petrol sömürebiliyoruz ne de ticaret yapabiliyoruz. oysa abd rusya gibi güçler masada tıka basa doyarken biz anca uzaktan bakmakla yetiniyoruz. bu durum böyle olmazdı. ne yapacağımı yazardım uzun uzun ama üşendim.
ülkenin çalışma koşullarında ciddi revizyonlar yapardım. sgk'yi kaldırırdim. herkesin bireysel emeklilik anlaşmaları yapacağı abd'de ki gibi batı tarzı emeklilik modelini getirmek isterdim.
sendikal hakları güçlendirir, bağımsız sendikaları ve iş ortamını vermeye çalışırdim. devlet sınırları çizer, müdahale etmez. genel kuralları verirsin hukuku yaratırsın, uygulamayı takip edersin, müdahale edemezsin.
merkezi bir vergi sistemini kaldırırdim. belirlenen bölgelere göre vergilemeyi getirirdim. bu şekilde kimse ankara'dan kafasına göre vergi geliriyle oynayamazdi.
kesinlikle üniversitesi sayılarını düşürürdum ve abd benzeri ücretli ama aynı zamanda çeşitli burs modelleri sunarak lisans öğrenimi görmek isteyen gençleri çalışma hayatına da teşvik ederdim. mesela herkes o kadar kolay okumakta ki kimse eğitimin kıymetini bilmemekte. 100 tane mühendis olup asgari ücret alacağına, 10 tane mühendis olsun üç asgari ücret alsin. bu tüm beyaz yaka için böyle, işveren mecbur fiyat yükseltecek.....
lise eğitimini teşvik eder ve özellikle bölgelere göre eğitim okulları açardım. tarım ve hayvancılık teşviklenip, tam anlamıyla bilinçli üretime geçerdim. mesela antalya'da turizm ve otelcilik odaklı, trabzon'da balıkçılık ve tarım odaklı, konya'da tarım ve hayvancılık odaklı, diyarbakır'da tarım ve hayvancılık ile birlikte sanayi odaklı vs...
aslında teferruat çok ama halk oy verir mi, vermez çünkü halkımız sevmez böyle uzun vadeli şeyleri. halkımız hava atmayı sever, asgari ücret de alsa, atanamasa da, iş de bulamasa, evladının etiket sahibi olmasını sever, egosu okşanir. sonrası, halkımız beleşi sever, dul aylığı, yaşlılık aylığı, sakat ve özürlü aylığı vs... halkımız vergi kaçırmayı, birbirini pandiklemeyi falan da çok sever, bu halk ölücüdür. herkes fırsatı bulduğu an birbirini ezmeye kalkar, bunu tarih bilen bilir. halk yemeyi sever, kim parayı dağıtıp yardımı ederse, gider ona oyu verir, stratejik değil, anlık çıkar merkezli düşünür. son olarak halkımız güç eksenlidir. gücü gördüğü an güce eğilip teslim olur, çok fazla stratejik eksenli düşünmez bu aşamada.. teşkilatı tam ve iktidar potansiyeli olan bir parti var diyelim, kimse bu partinin programını okumaz, parti analizi yapmaz, liderlerin 3-5 dakikalık seçim konuşmalarıyla etkilenip hurra anlık oyu atar, o yüzden bu halkı kandırmak kolaydır. nabza göre şerbet verip yoluna bakacan ki seçimleri kazan, yoksa meydana çıkıp birşeyler anlatsan, muhtemelen ne diyor bu yauuvv derler, oysa meydana çıkıp iki sağa sola sataşip, hamsi kavağa çıkar mı, balık uçar leylek yüzer mi, hain düşman al sana bombe, diyenlere halk bodoslama tapar, güler eğlenir, ne de eti gonuşuyo yauuv adam diyerekten basar oyu... eşek oğlu essekler...
devamını gör...
10.
ben cumhurbaşkanı olsaydım... meclisi de kendimi de fesheder, halka seslendirdim:"sizi kontrol edecek otoritelere ihtiyacınız yok! özgürleşin!" derdim. sonra gidip taze çay demler içerdim.
devamını gör...
11.
insan tarihsel determinizm bilmeyebilir. europa universalis ya da hearts of iron oynamamış da olabilir. hatta halil inalcık, ilber ortaylı, emrah safa gürkan dinlememiş, okumamış da olabilir. önemli değil. hayalle gerçeği birbirinden ayırt edebilmek önemlidir fakat.
kemirgenlerden sömürgenlere insanlık tarihi adlı eserinin girişinde, alaeddin şenel şöyle bir şey söyler:
" 'aynı koşullar içinde bulunsaydım ben de aynı konumda bulunabilir, benzeri şeyleri yapabilirdim.' demeyen, ne kendini ne başkalarını anlamıştır ne de insanlık tarihini anlayabilir."
tarih "şöyle olsa ne olurdu" ya da "ben olsam şöyle yapardım" ile yapılmaz ve ilerlemez. ilber ortaylı'nın deyimiyle bu metafiziktir.
bazen size verilen gereçler, yapacağınız şeyin sınırını belirler. türk toplumu çok zor bir toplum, yüksek dirençli bir toplum ve bizler de onun içinde yetişmiş kimseleriz.
kendi adıma daha iyi bir lider olacağımı sanmıyorum. farklı niyetlerim olurdu şüphesiz. ve farklı hatalar da yapardım. daha iyi yapabilir miydim? kesin olarak "yapardım" diyemiyorum.
bu yüzden ben en başından mevkiyi, makamı, varlığı reddederek başlar en nihayetinde cumhurbaşkanı falan olmazdım. tabii, yapabilirsem...
sistemi, ilkeleri ve konjonktürü sabit tutup sadece figürleri değiştirerek bir sonuç elde edilebileceğine inanmıyorum.
kemirgenlerden sömürgenlere insanlık tarihi adlı eserinin girişinde, alaeddin şenel şöyle bir şey söyler:
" 'aynı koşullar içinde bulunsaydım ben de aynı konumda bulunabilir, benzeri şeyleri yapabilirdim.' demeyen, ne kendini ne başkalarını anlamıştır ne de insanlık tarihini anlayabilir."
tarih "şöyle olsa ne olurdu" ya da "ben olsam şöyle yapardım" ile yapılmaz ve ilerlemez. ilber ortaylı'nın deyimiyle bu metafiziktir.
bazen size verilen gereçler, yapacağınız şeyin sınırını belirler. türk toplumu çok zor bir toplum, yüksek dirençli bir toplum ve bizler de onun içinde yetişmiş kimseleriz.
kendi adıma daha iyi bir lider olacağımı sanmıyorum. farklı niyetlerim olurdu şüphesiz. ve farklı hatalar da yapardım. daha iyi yapabilir miydim? kesin olarak "yapardım" diyemiyorum.
bu yüzden ben en başından mevkiyi, makamı, varlığı reddederek başlar en nihayetinde cumhurbaşkanı falan olmazdım. tabii, yapabilirsem...
sistemi, ilkeleri ve konjonktürü sabit tutup sadece figürleri değiştirerek bir sonuç elde edilebileceğine inanmıyorum.
devamını gör...
12.
cumartesi , pazar çalışıp 5 gün tatil yapardım.
devamını gör...
13.
"türkiye nasıl düze çıkar?"
"sen cumhurbaşkanı olsan ne yapardın?"
güzel soru.
uzun bir yazı olacak. ancak okumaya değecek. her kesimden destek göreceğine inanıyorum.
okuduğunuza değecektir.
başlayalım.
*devletin tüm kadrolarında görevini sürdüren, en ufak görevdeki insandan en yüksek mertebedekine kadar hepsinin geriye dönük 10 senelik geçmişi araştırılır. yaptıkları işler, verdikleri raporlar ayrıntılı incelemeye tabi tutulur. liyakat şartı aranır. işini iyi yapan, yetkin insanlar görevlerinde tutulurken gerisine yol verilir.
*torpil bitirilir. torpille göreve gelmiş herkesin, mevkileri ne kadar yüksek olursa olsun işine derhal son verilir.
*devletin tüm organlarındaki ödemeler, satın almalar, son kuruşuna kadar denetlemeye tabi tutulur. devletin parasını çarçur eden, çalan, ayakkabı kutularına dolduran, peşkeş çeken herkes hakkında kamu davası açılır.
*tüm tarikatlar kapatılır. din hakkında söz sahibi tek kurum/kuruluş diyanet işleri olarak bırakılır.
*"yenilenebilir enerji" sektörüne çok büyük yatırım yapılır. dev güneş enerjisi tarlaları kurulur. sayısız rüzgar türbini stratejik noktalara yerleştirilir. enerji konusunda dışarıya olan bağımlılığı 10 sene içinde bitirme hedefi konulur. bu şekilde enerji fiyatları düşer. vatandaş rahat bir nefes alır.
*türkiye uzay ajansı, taşak malzemesi olmaktan kurtarılır. fizikçiler, matematikçiler, astronomlar yetiştirilir. 20 sene içinde uzaya türk astronotlar gönderme, 50 sene içinde ise astroid madenciliğine başlama hedefi konulur.
*diyanet işlerinin bütçesi 4'de birine indirilir.
*milli eğitim bakanlığı ve sağlık bakanlığının bütçeleri 3'er katına çıkarılır.
*türk silahlı kuvvetlerinin bütçesi %50 oranında arttırılır, ancak tek bir şartla; profesyonel orduya geçilir.
*büyük bir sanayi kalkınma hareketi başlatılır. her ilde yeni fabrikalar açılır. 10 sene içinde türkiye'nin üretim hacminin 3 katına çıkması hedefi konulur. bu şekilde yüz binlerce insana istihdam sağlanır. küçük ev eşyalarından uçak sanayisine kadar, her şeyi vatan içinde üretme prensibi ile hareket edilir.
"üreten ülke" pozisyonuna geçeceğimiz için ekonomi yavaş yavaş belini doğrultur. döviz düşerken türk parası değer kazanır.
*doğa korunur. doğaya zarar veren çok büyük ceza istemiyle yargılanır. yerli ya da yabancı, hiç bir şirket, maden çıkarmak amacıyla, otel yapmak amacıyla doğayı mahvedemez. deneyenlerin üzerine kabus gibi çökülür.
*hukukun üstünlüğü yeniden tanımlanır. cezaevlerinde yatan gazeteciler, aydınlar, derhal serbest bırakılır.
*devlet kimin ne içtiğine, kimle seviştiğine karışmaz. hukuki ve sosyokültürel açıdan her bireye tam eşitlik sağlar. bir trans kadın başsavcı olabildiği gibi, bir cumhurbaşkanı gerekirse çatır çatır yargılanabilir.
*tecavüz, taciz gibi suçlara bulaşanların hayatı karartılır. çocuklara karşı cinsel suçlara karışanlar bir daha gün yüzü göremez. devlet artık bu yaratıkların üzerine öyle bir çöker ki kimse zaten buna cesaret bile edemez.
cinsel suçlulara, abd'de olduğu gibi, bir database'e kaydolma şartı koyulur. cezalarını çekseler bile isimleri orda kalır.
*"yap-işlet-devret" modeli tamamen terkedilir. ülkenin kendi köprüsünü, kendi kanalını, kendi havalimanını yapması en büyük hedeflerden biri olur.
*köy enstitüleri yeniden açılır. tarımdan hayvancılığa bir çok eğitim programı hazırlanır.
*tüm merdiven altı üniversiteler kapatılır. 3 katlı tek bir binadan oluşan, "osman üniversitesi" gibi kurumlar, eğitim sisteminden çıkarılır. yeni üniversite açılmaz!
*tarıma ve çiftçiye destek olunur. yurtdışından tohum ithalatı sonlandırılır. çiftçiye verilen yakıt, tohum, makina, sulama, gübre desteği gibi şeyler 5 katına çıkartılır.
çiftçinin elinde kalan mahsulü devlet satın alır.
böylece temel gıdaların fiyatı düşer. vatandaş nefes alır.
*terörün üzerine kabus gibi çökülür. türkiye'nin doğusundaki tüm dağlar temizlenir. ancak bunu yaparken oradaki halk kendi kaderine terk edilmez.
doğudaki vatandaşa binlerce yeni iş imkanı sağlanır. halk fakirlikten kurtulur. terörün ve teröristin kucağına oturmak zorunda kalmaz.
toplumun 7'den 70'e her kesiminin en büyük ve tek güvencesi devlet olur.
*yiyecek, içecek, barınma gibi temel ihtiyaç ve hizmetlerin belirli bir tavan ve taban fiyatları olur. devlet göz göre göre vatandaşının sikilmesine izin vermez.
*yabancı şirketlere asla geçiş garantisi, yıllık ödeme gibi garantiler verilmez.
*"özel tüketim vergisi" denilen salaklık kaldırılır.
*bir süreliğine "en fazla 3 çocuk" sınırlaması getirilir. bu nedenle etrafta gezen işsiz, niteliksiz insan ordusu yavaş yavaş yok olur.
*dış ticarette ithalat değil, ihracat konseptine dönülür.
*her şehre dev hayvan barınakları yapılır. 10 sene içinde sokak hayvanlarını bitirme hedefi konulur.
*teknolojiye yatırım yapılır. dünya devleriyle yarışacak işletim sistemleri, teknoloji markaları, elektronik ürünler tasarlanır.
*özellikle gıda sektörü çok sıkı denetlenir. kesinlikle vatandaşa en zararlı ürünlerin, en boktan katkı maddelerinin yedirilmesine izin verilmez. ortalama yaşam süresinin 85 sene olması hedefi konulur.
*sağlık sistemi küba, kanada gibi bedava yapılır. ilaç bulamadığı için ölen insan haberleri tarihe karışır.
*ar-ge çalışmalarına milyonlarca lira kaynak aktarılır. ülke kendi kanser aşısını, kendi doktor ve bilim insanlarıyla üretebilecek yetkinliğe kavuşturulur.
*kadınların ekonomiye kazandırılması hedefi konulur. aile, çalışma ve sosyal hizmetler bakanlığı bir çok yeni proje üretir. kadınlara yeni iş kolları açılır, eğitim verilir. bir ailede hem kadın, hem de erkek çalışıyorsa aileye maddi teşvik sağlanır. çocuk varsa sosyal yardım daha da arttırılır. ancak bu çocuğa nasıl bakılıyor, devlet bunun takipçisi olur.
bunları yaparsanız, 30 sene içinde türkiye büyük bir süpergüç haline gelecektir.
(aklıma geldikçe eklenecek)
"sen cumhurbaşkanı olsan ne yapardın?"
güzel soru.
uzun bir yazı olacak. ancak okumaya değecek. her kesimden destek göreceğine inanıyorum.
okuduğunuza değecektir.
başlayalım.
*devletin tüm kadrolarında görevini sürdüren, en ufak görevdeki insandan en yüksek mertebedekine kadar hepsinin geriye dönük 10 senelik geçmişi araştırılır. yaptıkları işler, verdikleri raporlar ayrıntılı incelemeye tabi tutulur. liyakat şartı aranır. işini iyi yapan, yetkin insanlar görevlerinde tutulurken gerisine yol verilir.
*torpil bitirilir. torpille göreve gelmiş herkesin, mevkileri ne kadar yüksek olursa olsun işine derhal son verilir.
*devletin tüm organlarındaki ödemeler, satın almalar, son kuruşuna kadar denetlemeye tabi tutulur. devletin parasını çarçur eden, çalan, ayakkabı kutularına dolduran, peşkeş çeken herkes hakkında kamu davası açılır.
*tüm tarikatlar kapatılır. din hakkında söz sahibi tek kurum/kuruluş diyanet işleri olarak bırakılır.
*"yenilenebilir enerji" sektörüne çok büyük yatırım yapılır. dev güneş enerjisi tarlaları kurulur. sayısız rüzgar türbini stratejik noktalara yerleştirilir. enerji konusunda dışarıya olan bağımlılığı 10 sene içinde bitirme hedefi konulur. bu şekilde enerji fiyatları düşer. vatandaş rahat bir nefes alır.
*türkiye uzay ajansı, taşak malzemesi olmaktan kurtarılır. fizikçiler, matematikçiler, astronomlar yetiştirilir. 20 sene içinde uzaya türk astronotlar gönderme, 50 sene içinde ise astroid madenciliğine başlama hedefi konulur.
*diyanet işlerinin bütçesi 4'de birine indirilir.
*milli eğitim bakanlığı ve sağlık bakanlığının bütçeleri 3'er katına çıkarılır.
*türk silahlı kuvvetlerinin bütçesi %50 oranında arttırılır, ancak tek bir şartla; profesyonel orduya geçilir.
*büyük bir sanayi kalkınma hareketi başlatılır. her ilde yeni fabrikalar açılır. 10 sene içinde türkiye'nin üretim hacminin 3 katına çıkması hedefi konulur. bu şekilde yüz binlerce insana istihdam sağlanır. küçük ev eşyalarından uçak sanayisine kadar, her şeyi vatan içinde üretme prensibi ile hareket edilir.
"üreten ülke" pozisyonuna geçeceğimiz için ekonomi yavaş yavaş belini doğrultur. döviz düşerken türk parası değer kazanır.
*doğa korunur. doğaya zarar veren çok büyük ceza istemiyle yargılanır. yerli ya da yabancı, hiç bir şirket, maden çıkarmak amacıyla, otel yapmak amacıyla doğayı mahvedemez. deneyenlerin üzerine kabus gibi çökülür.
*hukukun üstünlüğü yeniden tanımlanır. cezaevlerinde yatan gazeteciler, aydınlar, derhal serbest bırakılır.
*devlet kimin ne içtiğine, kimle seviştiğine karışmaz. hukuki ve sosyokültürel açıdan her bireye tam eşitlik sağlar. bir trans kadın başsavcı olabildiği gibi, bir cumhurbaşkanı gerekirse çatır çatır yargılanabilir.
*tecavüz, taciz gibi suçlara bulaşanların hayatı karartılır. çocuklara karşı cinsel suçlara karışanlar bir daha gün yüzü göremez. devlet artık bu yaratıkların üzerine öyle bir çöker ki kimse zaten buna cesaret bile edemez.
cinsel suçlulara, abd'de olduğu gibi, bir database'e kaydolma şartı koyulur. cezalarını çekseler bile isimleri orda kalır.
*"yap-işlet-devret" modeli tamamen terkedilir. ülkenin kendi köprüsünü, kendi kanalını, kendi havalimanını yapması en büyük hedeflerden biri olur.
*köy enstitüleri yeniden açılır. tarımdan hayvancılığa bir çok eğitim programı hazırlanır.
*tüm merdiven altı üniversiteler kapatılır. 3 katlı tek bir binadan oluşan, "osman üniversitesi" gibi kurumlar, eğitim sisteminden çıkarılır. yeni üniversite açılmaz!
*tarıma ve çiftçiye destek olunur. yurtdışından tohum ithalatı sonlandırılır. çiftçiye verilen yakıt, tohum, makina, sulama, gübre desteği gibi şeyler 5 katına çıkartılır.
çiftçinin elinde kalan mahsulü devlet satın alır.
böylece temel gıdaların fiyatı düşer. vatandaş nefes alır.
*terörün üzerine kabus gibi çökülür. türkiye'nin doğusundaki tüm dağlar temizlenir. ancak bunu yaparken oradaki halk kendi kaderine terk edilmez.
doğudaki vatandaşa binlerce yeni iş imkanı sağlanır. halk fakirlikten kurtulur. terörün ve teröristin kucağına oturmak zorunda kalmaz.
toplumun 7'den 70'e her kesiminin en büyük ve tek güvencesi devlet olur.
*yiyecek, içecek, barınma gibi temel ihtiyaç ve hizmetlerin belirli bir tavan ve taban fiyatları olur. devlet göz göre göre vatandaşının sikilmesine izin vermez.
*yabancı şirketlere asla geçiş garantisi, yıllık ödeme gibi garantiler verilmez.
*"özel tüketim vergisi" denilen salaklık kaldırılır.
*bir süreliğine "en fazla 3 çocuk" sınırlaması getirilir. bu nedenle etrafta gezen işsiz, niteliksiz insan ordusu yavaş yavaş yok olur.
*dış ticarette ithalat değil, ihracat konseptine dönülür.
*her şehre dev hayvan barınakları yapılır. 10 sene içinde sokak hayvanlarını bitirme hedefi konulur.
*teknolojiye yatırım yapılır. dünya devleriyle yarışacak işletim sistemleri, teknoloji markaları, elektronik ürünler tasarlanır.
*özellikle gıda sektörü çok sıkı denetlenir. kesinlikle vatandaşa en zararlı ürünlerin, en boktan katkı maddelerinin yedirilmesine izin verilmez. ortalama yaşam süresinin 85 sene olması hedefi konulur.
*sağlık sistemi küba, kanada gibi bedava yapılır. ilaç bulamadığı için ölen insan haberleri tarihe karışır.
*ar-ge çalışmalarına milyonlarca lira kaynak aktarılır. ülke kendi kanser aşısını, kendi doktor ve bilim insanlarıyla üretebilecek yetkinliğe kavuşturulur.
*kadınların ekonomiye kazandırılması hedefi konulur. aile, çalışma ve sosyal hizmetler bakanlığı bir çok yeni proje üretir. kadınlara yeni iş kolları açılır, eğitim verilir. bir ailede hem kadın, hem de erkek çalışıyorsa aileye maddi teşvik sağlanır. çocuk varsa sosyal yardım daha da arttırılır. ancak bu çocuğa nasıl bakılıyor, devlet bunun takipçisi olur.
bunları yaparsanız, 30 sene içinde türkiye büyük bir süpergüç haline gelecektir.
(aklıma geldikçe eklenecek)
devamını gör...
14.
bir muhalefet siyasetçisinin sorusu ya da bir karikatür, bir gazete makalesi, herhangi bir sosyal medya yorumu ya da bir sanatçının eleştirisi karşısında mahkemeye başvurup dava açmazdım. cumhurbaşkanı olmak, cumhurbaşkanı ağırlığı taşımak bunu gerektirir.
devamını gör...
15.
korona virüs tedbirleri kapsamında gece sokağa çıkmayı yasaklamak yerine,
tam tersine gece dışarı çıkmayı teşvik ederdim. gece calisabilecek sektörleri belirleyip gündüz vardiyası kapalı, gece vardiyası açık şekilde yapardım. bankaları, devlet dairelerini yarı personelle, çift vardiya çalışmasını sağlardım. bir banka şubesine 8 saatte 200 kişi girmesi yerine 100 gündüz, 100 gece gelen olursa yoğunluğu ve teması azaltmış olurdum.
bunun en güzel örneği, cumartesi günü kısa süreliğine açılan pazarlarda gördük. pazarlar haftanın 7 günü olsaydı hatta gece de hizmet veriyor olsaydı, hiç böyle yoğunluk ve yakın temas olmazdı.
tam tersine gece dışarı çıkmayı teşvik ederdim. gece calisabilecek sektörleri belirleyip gündüz vardiyası kapalı, gece vardiyası açık şekilde yapardım. bankaları, devlet dairelerini yarı personelle, çift vardiya çalışmasını sağlardım. bir banka şubesine 8 saatte 200 kişi girmesi yerine 100 gündüz, 100 gece gelen olursa yoğunluğu ve teması azaltmış olurdum.
bunun en güzel örneği, cumartesi günü kısa süreliğine açılan pazarlarda gördük. pazarlar haftanın 7 günü olsaydı hatta gece de hizmet veriyor olsaydı, hiç böyle yoğunluk ve yakın temas olmazdı.
devamını gör...
16.
öğrencileri başımın üstünde tutardım.
devamını gör...
17.
bunu hiç istemezdim zira atama yakışamamaktan korkardım....
devamını gör...
18.
bir ortadogulu olarak eş, dost, akraba, tanıdık kim varsa saga sola yerleştiririm. ne o siz reis gittiğinde farklı bir durum olacağını mı zannediyorsunuz?
devamını gör...
19.
halkın refah arayışındaki istek ve dilekleri doğrultusunda hareket etmeye çalışarak başlarım. propagandamı küçük ama küme küme sayısı fazla topluluklara yönelik tutarım. her kesimden seçmen avantajı sağlar. sonrasında kısa süreli ve etik açıdan tastamam, meşru bir diktatörlük süreci bunu takip eder. her şey yoluna gittiğinde de ortalama bir avrupa ülkesinin standartlarına uygun bir yönetim anlayışına bürünürüm. kabataslak süreç bu olurdu. hükümetin 21. yüzyıla uygun politikaları ister istemez halkın yaşam tarzını ve eğilimlerini de kısa sürede zaten etkiler. ha bir de mülteci, ekonomi ve hukuk sapması problemlerine en acilinden dur demek gerekirdi. son olarak belli başlı isimler için bayram edasıyla bir yargı süreci başlatarak egemenliğimi taçlandırırdım hehe.
devamını gör...
20.
saraylar yaptırmak.
millet için canıım.
millet için canıım.
devamını gör...