saatleri ayarlama enstitüsü
başlık "ivanmilinski" tarafından 15.11.2020 22:35 tarihinde açılmıştır.
bu yazıyı yazmaya başladığım şu anda cep telefonumun saati 09:32, bilgisayarımın saati 09:34, trt’nin saati 09:30 ve kol saatim inadına 09:35… allahım bu ne büyük bir azaptır, bundan bir kurtuluş yok mudur? hangisine inanayım? hangi saate güveneyim? kaybettiğim bu kadar zamanın vebalinin altından nasıl kalkarım? bu kadar büyük bir karmaşadan beni kurtaracak bir halit ayarcı’ya şu an bile ne kadar da ihtiyacım var!
saat deyip geçmeyiniz efendim saatler zamanın bizimle konuşma organıdır. onlar olmasa birçok şeyden mahrum kalırdık ya da en azından yarım yamalak yapardık yaptığımız şeyleri. “allah’ı bulmanın en kolay yolu saattir.” ezan, ramazanda oruç hep saatle. işimizde gücümüzde insanlarız ya, nasıl bileceksin ne zaman nereye gideceğini, ne zaman bitirceğini. ahmet hamdi tanpınar olmasaydı, hayri irdal ve halit ayarcı da olmayacaktı ve o zaman biz zamana ihanetimizin farkında olmadan, kaybettiğimiz onca zamanın günahıyla yaşayıp gidecektik. halit ayarcı’nın keskin zekasının ürünü olan saatleri ayarlama enstitüsü lağvedilmeseydi eğer, şimdi zaman karmaşası yaşamayacaktık. onun önce bir isim bulup sonra içini doldurma fikri bana şu sözü hatırlattı nedense;
“nerde ki kavram yoktur, tam zamanında bir kelime imdada yetişir.kelimelerle mükemmel tartışılabilir. sistemler kurulabilir. kelimeye pek ala iman edilebilir. ve ondan bir tek harf çıkarılamaz.” hatırladınız mı eski dostumuz mefisto’yu. saatleri ayarlama ensitütüsünün kendisinin, böümlerinin, müdürlüklerinin ve diğer bütün parçalarının mefisto’nun bu sözünden etkilenilmiş gibi ortaya çıkması size de ilginç gelmedi mi? doğrusu odur ki s.a.e. nin çalışanları ayarcı ve irdal’ın akrabalarından, eşinden, dostundan ve dahi diğer tavsiyelerden saçilmeliydi, öyle de oldu. fakirlikten bir anda sıyrılıp erfaha eren insanlar, ölümden dönen, mezardan çıkanlar, bir anda gerçek aşkı bulanlar o zamana kadar manasız gördükleri enstitüye aşkla bağlandılar. ey mübarek sen olmasaydın, ahmet zamani efendi de olmayacaktı, enstitünün yeni binası senin kendine güvenli sesin, mağrur duruşunla var oldu. sen öyle bir saattin ki her evde bir tane olmalı, gençler bayram sabahları elini öpmeli ,sana adaklar adamalıdır. hayri irdal senin alelade bir aat olduğunu düşünmüş olabilir bir zamanlar ama inandıktan sonra o da emin olmasa da kabul etmiş görünmedi mi senin kerametlerini?
avrupa’dan amerika’dan gelen heyetler bu ne yaptığı tam belli olmayan enstitüye hayran kaldıkları anda artık dünüşü olmayan bir yola giren enstitü, herkesi şaşırtma, imkansıza yönelme yoluna girdiğinde elleri alkışlamaktam kızaranlar arasında sen değilsen bile dedelerinden bir yok muyu ey okur!
tatlı bir kızın yolda seni durdurup saatini ayarlmasını istemez misin içinde bulunduğumuz şu sanal yüzyılda bile.
ahmet hamdi tanpınar üstün bir zeka ürünün oalrak saatleri ayarlama enstitüsü koymamış olsaydı bu başyapıtın adını böyle bir fikir deler miydi zihnimizi?
bu yazıyı bitirmeye hazırlandığım şu anda cep telefonumun saati 09:51, bilgisayarımın saati 09:53, trt’nin saati 09:39 ve kol saatim inadına 09:54… ne kadar sürede yazdım bu yazıyı bilemiyorum, bu sabah kaçta uyandım, ne kadar zaman yitirdim daha sabahın bu vakitlerinde? çıldırmak işten değil!!!
pazar gecesi saatlerinizi 1 saat geri almayı unutmayın! hayri irdal ve halit ayarcı yoksa da artık, saatleri ayarlama enstitüsü lağvedilmiş olsa da, mübarek’in kerametleri sorgulanmakta olsa da, ben fahri bir s.a.e. çalışanı olarak nakdi ceza uygulamak için sizi kontrole geliyor olacağım…
saat deyip geçmeyiniz efendim saatler zamanın bizimle konuşma organıdır. onlar olmasa birçok şeyden mahrum kalırdık ya da en azından yarım yamalak yapardık yaptığımız şeyleri. “allah’ı bulmanın en kolay yolu saattir.” ezan, ramazanda oruç hep saatle. işimizde gücümüzde insanlarız ya, nasıl bileceksin ne zaman nereye gideceğini, ne zaman bitirceğini. ahmet hamdi tanpınar olmasaydı, hayri irdal ve halit ayarcı da olmayacaktı ve o zaman biz zamana ihanetimizin farkında olmadan, kaybettiğimiz onca zamanın günahıyla yaşayıp gidecektik. halit ayarcı’nın keskin zekasının ürünü olan saatleri ayarlama enstitüsü lağvedilmeseydi eğer, şimdi zaman karmaşası yaşamayacaktık. onun önce bir isim bulup sonra içini doldurma fikri bana şu sözü hatırlattı nedense;
“nerde ki kavram yoktur, tam zamanında bir kelime imdada yetişir.kelimelerle mükemmel tartışılabilir. sistemler kurulabilir. kelimeye pek ala iman edilebilir. ve ondan bir tek harf çıkarılamaz.” hatırladınız mı eski dostumuz mefisto’yu. saatleri ayarlama ensitütüsünün kendisinin, böümlerinin, müdürlüklerinin ve diğer bütün parçalarının mefisto’nun bu sözünden etkilenilmiş gibi ortaya çıkması size de ilginç gelmedi mi? doğrusu odur ki s.a.e. nin çalışanları ayarcı ve irdal’ın akrabalarından, eşinden, dostundan ve dahi diğer tavsiyelerden saçilmeliydi, öyle de oldu. fakirlikten bir anda sıyrılıp erfaha eren insanlar, ölümden dönen, mezardan çıkanlar, bir anda gerçek aşkı bulanlar o zamana kadar manasız gördükleri enstitüye aşkla bağlandılar. ey mübarek sen olmasaydın, ahmet zamani efendi de olmayacaktı, enstitünün yeni binası senin kendine güvenli sesin, mağrur duruşunla var oldu. sen öyle bir saattin ki her evde bir tane olmalı, gençler bayram sabahları elini öpmeli ,sana adaklar adamalıdır. hayri irdal senin alelade bir aat olduğunu düşünmüş olabilir bir zamanlar ama inandıktan sonra o da emin olmasa da kabul etmiş görünmedi mi senin kerametlerini?
avrupa’dan amerika’dan gelen heyetler bu ne yaptığı tam belli olmayan enstitüye hayran kaldıkları anda artık dünüşü olmayan bir yola giren enstitü, herkesi şaşırtma, imkansıza yönelme yoluna girdiğinde elleri alkışlamaktam kızaranlar arasında sen değilsen bile dedelerinden bir yok muyu ey okur!
tatlı bir kızın yolda seni durdurup saatini ayarlmasını istemez misin içinde bulunduğumuz şu sanal yüzyılda bile.
ahmet hamdi tanpınar üstün bir zeka ürünün oalrak saatleri ayarlama enstitüsü koymamış olsaydı bu başyapıtın adını böyle bir fikir deler miydi zihnimizi?
bu yazıyı bitirmeye hazırlandığım şu anda cep telefonumun saati 09:51, bilgisayarımın saati 09:53, trt’nin saati 09:39 ve kol saatim inadına 09:54… ne kadar sürede yazdım bu yazıyı bilemiyorum, bu sabah kaçta uyandım, ne kadar zaman yitirdim daha sabahın bu vakitlerinde? çıldırmak işten değil!!!
pazar gecesi saatlerinizi 1 saat geri almayı unutmayın! hayri irdal ve halit ayarcı yoksa da artık, saatleri ayarlama enstitüsü lağvedilmiş olsa da, mübarek’in kerametleri sorgulanmakta olsa da, ben fahri bir s.a.e. çalışanı olarak nakdi ceza uygulamak için sizi kontrole geliyor olacağım…
devamını gör...