insan olun biraz yazar profili

insan olun biraz kapak fotoğrafı
insan olun biraz profil fotoğrafı
rozet
insan olun biraz (editör) (mickybo)
karma: 143405 tanım: 4242 başlık: 2694 apolet: 1 takipçi: 291
Eğer bir gün ölürsem ve eğer Tanrı varsa ve eğer Tanrı anlatıldığı gibi biriyse ve eğer ben de düşündüğüm, olduğumu sandığım gibi bir insansam ve eğer Tanrı sözünün eriyse ve eğer ben sözümün eriysem ve eğer cennet gerçekten sıkıcı bir yerse ve eğer Tanrı öldüğüm zaman da beni sevmemeye devam ederse ve eğer ben öldüğümde de bu kadar inatçı bir insan olmaya devam edersem herhangi bir sorgu suale gerek kalmadan kendi yerimi kendim bulurum.

son tanımları | başucu eserleri


wifelike

bir james bird filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen james bird yazmıştır. filmde jonathan rhys meyers, elena kampouris, doron bell, agam darshi, alix villaret, fletcher donovan ve sara sampaio rol almıştır.

bazen güzel fikirler kötü filmlere dönüşüyor. bu filmin sorunu da bu tam olarak. ayrıca film daha önce tanımını yazmış olduğum ve çok iyi bir roman olduğunu düşündüğüm stepford kadınları ile konu olarak çok ciddi şekilde benzeşiyor.

yakın bir gelecek olduğunu düşündüğüm bir zamanda bir şirket kadınlar imal etmektedir. ölen eşlerinin yerine ve o eşlerin görüntüsünde olan bu kadınlar yapay zekaya sahiptir ve asli amaçları onlara sahip olan erkekleri her anlamda mutlu etmektir.

bir gün bu şirkten için çalışan ajanlardan bir tanesi de kendisi için böyle bir eş satın alır. ancak bu satın almadan sonra ve yapay zeka ölen eşin yerine geçmeye başladığında işin içinde beklenmedik olaylar olduğu görülür.

yapay zeka konusunda yapılan uyarıların ne kadar önemli olduğunu ve kadınların toplum içinde nasıl bir konuma sahip olduğunu görmek açısından başarılı bir filmdi.

devamının geleceği hissiyatı uyandıran bu film vasatın altında kalmaktan kurtulamamış.
devamını gör...

sıfır tolerans (kitap)

bir ismail saymaz kitabıdır.

son dönemlerde iyi bir araştırmacı gazetecilik örneği sergileyen ismail saymaz bu kitabında da polis şiddeti üzerine eğilmiş. belli bir süre içinde türkiye'de gerçekleşen polis şiddeti vakalarını inceleyen yazar bu kitabında otuz beş vaka üzerine yazılar yazmış.

elbette ki bu sorun sadece bizim ülkemize özgü bir sorun değil. dünyanın her yerinde polis şiddeti insanlara kötü zamanlar yaşatmaya ve can almaya ara vermeden devam ediyor.

kitap kapağında resmi olan kişi beyoğlu emniyet amirliğinde vurularak öldürülen festus okey'e ait. ama festus okey polis şiddetinin kurbanlarından yalnızca bir tanesi.

gücü elinde bulunduran gruplar, ki bunlar iktidarda olan siyasi irade ve elbette ki ülkenin şımarık çocukları olan sermaye sahipleri, polisleri bir anlamda sadece kendi hizmetlerini gören koruyucular olarak görüyor.

yaptıkları hiçbir şeyin sorumluluğunu almak zorunda olmadığını bilen ve bellerinde yasal silahlar taşıyan polisler de bu koruma altında fütursuzca cinayet işleyebiliyor.

bu kitapta da saçma ve anlamsız savunmalar okuduğumuz ve polis şiddetiyle öldürülen insanların hikayelerinin anlatıldığı sayfalar göreceğiz.

yine öfke ve çaresizlik duyguları ile okuduğum bir kitap oldu.
devamını gör...

mea culpa (film)

bir tyler perry filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen tyler perry yazmıştır. filmde destiny's child grubunun beyonce'den sonra en tanınan ismi olan kelly rowland, trevante rhodes, nick sagar, sean sagar, ronreaco lee, shannon thornton, kerry omalley ve arianna barron rol almıştır.

dizi ve film izleme platformlarına binlerce teşekkür etmek zorundayız bence. çünkü eğer onlar olmasaydı bu derece kötü filmleri izlemek için çok büyük çabalar sarf etmek zorunda kalacaktık. ancak başta netflix olmak üzere dizi ve film izleme platformları sayesinde ne idüğü belirsiz böyle filmler izleyici buluyor.

filmde çekici olduğuna inanmamız istenen ve bunu çok karikatür bir şekilde yapan bir ceza avukatını izliyoruz. bu kadın bir cinayet davasının peşinde ama inanılmaz bir hızla cinayetin şüphelisi olan ressam adama aşık oluyor. neyin, ne zaman, neden olduğunun belli olmadığı bu filmde aralara serpiştirilen basit erotik sahneler de yönetmenin filmin konusuna ne kadar az güvendiğinin bir göstergesi.

film bana leyla ile mecnun dizisindeki orhan ölmez ceza ve deve rastlantısını hatırlattı. o kadar anlamsızdı.

bu film hem senarist ve yönetmenin, hem oyuncuların, hem netflix'in, hem de izlediğim için benim hatam.
devamını gör...

çanakkale'de otobüs durağına zarar veren gençler

işte o durak...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
haberi okuduktan sonra araştırma gazetecilik mesleğini yüz akı bir insan olarak tüm olanaklarımı seferber ederek olay yerine ulaştım.

çanakkale'nin minik, sevimli, havası kötü ilçesi çan'da gerçekleşen akıllı otobüs durağı yumruklama vakasının detaylarını öğrenmek için olay yerine intikal edip bazı insanlarla röportaj yapma fırsatı yakaladım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bölge halkı bu olay konusunda çok tepkili değildi. sadece bir kişi olaya hariçten dahil olarak tepkisini dile getirdi. yakaladığı mantarları bir köşeye bırakıp yöre sakini olmamasına rağmen çok kızgın olan vatandaş şöyle konuştu:

- tepkiliyim, çok tepkiliyim.

bölge halkından bazıları yanımdan arabalarında son ses müzik açıp baslarla ortalığı inleterek geçerken varlığımdan rahatsız olduklarını belli ettiler. bunun dışında kanındaki alkol oranı ölçüm cihazını ankara pavyonlarına çevirecek düzeyde olan birkaç genç ise olayla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı ancak dilleri dolandığı için söylediklerini anlayamadım.

akıllı durakla yapmaya çalıştığım röportaj ise sessizlikle karşılandı. konu hakkında açıklama yapmak istemediğini belirten durak aldığı darbeler ve yaşadığı travma sonucunda çok içe kapanık bir duruş sergiledi.

bu araştırmacı gazetecilik örneği için bir pulitzer ödülü beklemekten kendimi alamıyorum.
devamını gör...

narin çığlığı

medya maymunluğunun danikasıdır.

bu tabirin hala kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum. belki bu tür insanların sayısı arttığı için onlara sadece televizyon programcısı, sunucu, show insanı ya da ünlü diyoruzdur. ama medya maymunu tabiri şu an televizyon ekranlarında gördüğümüz çoğu insan için cuk oturan bir sözdür.

eskiden birkaç tane medya maymunumuz vardı. mehmet ali erbil, hülya avşar, saadettin teksoy ve benzerleri. artık öyle bir çağa geldik ki bu isimleri mumla arıyoruz.

söylemezsem olmaz isimli ne idüğü belirsiz bir programda narin çığlığı diye bir şey yapıyor medya maymunları. bunlardan bir tanesi hande sarıoğlu, diğeri pınar eliçe ve bir diğeri ise didem delen'dir.

bu güzel oldukları kadar da zeki olan hanım ablalar ülkece koruyamadığımız, canımızdan can alıp giden güzel kızımız, ardından bu dünyayı hala nasıl yıkmadığımıza anlam veremediğim melek çocuğumuzun ölümüne dikkat çekmek için hep beraber çığlık attılar.

narin güran için ne yapsak az. ne desek eksik. ne kadar ağlasak içimiz huzura ermez. eminim birçoğumuz narinimize kıyanları, yardım edenleri, görüp de susanları eline geçirse paramparça eder.

ama bu kadar büyük bir acıyı bile video paylaşım sitelerinde on saniyelik bir klip olabilmek için kullanan insanlardan tiksinme hakkına da sahibiz bence.

bu çığlık da en ufak bir samimiyet yok. eğer izleyen varsa bana hak verecektir. sadece dikkat çekmek için, sadece biraz daha görünür olmak için, sadece isimleri biraz daha fazla duyulsun diye yapılan bir şebeklikten başka bir şey değil.

bu neden ünlü olduklarını anlasam da içime sindiremediğim bu insanlar ne kadar rezilce, ne kadar ahlaksızca, ne kadar edepsizce bir yolla olursa olsun biraz fazla konuşulmak için her şeyi yaparlar.

bunun örneklerini daha önce de gördük rezilliğin daniskası olan televizyon programcılığında ama bu son olay çok öfkelendirdi beni.

sözlükte küfür yasak ama küfürsüzlük çok zor, anlıyor musunuz? çok zor. ama bu insanlar tam bir yav.... bak... lan.
devamını gör...

the maybe

bir tilda swinton sergisidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
modern sanattan pek anlamam. birçok insanın hatırlayacağı bir sözden hareketle söyleyebilirim ki oldukça cahilimdir ama epey okurum. elimden geldiğince öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmeye çalışıyorum ama bazı şeyler benim zekamı fersah fersah aşıyor.

michael clayton filmi ile en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazanan tilda swinton birçok tiyatro oyununda da başarı ile rol almıştır. sıra dışı bir yüzü olan tilda swinton tipten tipe girerek birçok filmde harikalar yaratır.

the maybe isimli sergi new york modern sanat müzesinde sergilenmektedir.

sergi tarihi önceden belirlenmeyen günlerde seyirci ile buluşur. rastgele seçilen bu günler seyirciler için de bir sürpriz olur.

sergide tilda swinton camdan bir kutu içinde tıpkı uyuyan güzel gibi uzanır. ve yedi saat boyunca uyur. seyirciler ise tilda swinton'ı uyurken izler.

serginin amacının gözlemleyen ile gözlemlenen arasındaki sınırların silinmesi olarak belirtilmiştir.

ben bu sergi ile ilgili haberi okuduğumda böyle bir şeye şahitlik etmekten mutlu olacağımı ama en fazla üç beş dakika dayanacak sabrımın olacağını düşündüm.

yine de sanat her haliyle güzeldir.
devamını gör...

the abandoned

bir nacho cerda filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen nacho cerda, karim hussain ve richard stanley yazmıştır. filmde anastasia hille, karel roden, valentin goshev, paraskeva djukelova, carlos reig plaza, kalin arsov ve svetlana smoleva rol almıştır.

film ve dizi izleme platformları sayesinde vasatın altında filmlerde muazzam bir patlama yaşandı. hem çekilen filmlerin sayısı artmaya başladı hem de daha önce çekilen filmler yeniden izlenmeye başladı. bu arada nicelik arttıkça nitelikten ödün verme geleneği de var gücüyle devam etti.

bu da öyle bir korku filmi. gerçi korku filmi demeye dilim varmıyor aslında ama hadi öyle kabul edelim.

filmde tuhaf bir şekilde hayatını kaybeden annesinden kendisine miras kalan bir eve gelen bir kadının hikayesini izliyoruz. yöre halkının ısrarla uzak durmaya çalıştığı bu çiftlik evi tarzındaki evde korkunç olaylar olmaktadır ama kadın buna rağmen buraya yerleşir. kendisi ile aynı durumda olan bir adamla karşılaşır burda. sonrasında ise bizi korkutmak için uğraşan bir grup insanı izliyoruz.

vasatın çok altında bir korku filmidir.
devamını gör...

nöbet esnasında atın ölmesi

gemlik askeri veteriner okulunda asteğmen olarak askerliğimi yaparken başıma gelen beklenmedik, korkunç ve elim hadisedir.

çok fazla insanın yaşayabileceği bir deneyim olduğunu düşünmüyorum. ama benim başıma gelmiş olmasını da normal karşılıyorum. çünkü böyle şeyler benim başıma gelir. alıştım artık bu kargaşa, karmaşa, kaos dolu hayata.

artık askerlik günlerinin sonuna yaklaşmış ve omzumda domino taşı yerine bir yıldız taşımaya başlamıştım. ve bu korkunç hadisenin meydana geldiği o gün bir perşembe günüydü, yani gecesiydi, aslında cuma sabahına yakındı. hatta cuma günü olmuştu.

bunu hatırlama nedenim perşembe nöbetlerinin en güzel nöbetler olması idi. yirmi dört saat nöbet tuttuktan sonra cuma günü izinli olmak ve haftasonu ile bağlayıp üç gün tatil yapmak demekti bu benim için.

gece gelecek olan üç devriye de benden rütbesiz olduğu için onları karşılamak için çıkmak zorunda değildim. mesai bitiminde ani müdahale mangasının çavuşun çağırıp devriyeleri karşılamasını söyledim.

böylelikle gece boyu uyuyacak ve üç günlük tatilin tadını çıkaracak bir halde olacaktım ertesi gün. saat sabah beşe kadar her şey yolunda gitti. sabah beşte odamın kapısı çalındı ve karşımda ani müdahale mangasının çavuşu vardı. komutanım binbaşılar dışarıda sizi bekliyor dedi bana. hemen palaskamı takmaya çalışarak camı açtım. karşımda okan binbaşı ile ali binbaşı vardı. ve yüzleri öfkeli, yorgun ve çatacak birini arayan bir ifade ile sarılıp sarmalanmıştı.

tabii ki gece boyu uyumuş olmanın verdiği mahmurluk ve sabahın köründe iki binbaşıyı karşımda görmenin korkusu ile hemen dışarı çıktım. yalapşap bir tekmilden ve kolumun açısının kesinlikle doksan dereceyi bulmadığı bir selamdan sonra korkusuz bir asker olarak sabaha yaklaşan geceyi çınlatan bir sesle gürledim:

emredin komutanım.

kendimi kumadanım hüsamettin karşısındaki şaban oğlu şaban gibi hissettiğim bu andan sonra ali binbaşı sordu:

- teğmen biz saat kaçta giriş yaptık?

bunu rüyamda görmediysem eğer bilme ihtimalim yoktu. ve çok dürüst ve cesur bir teğmen olduğum için ve de saç stilim yüzünden tom miks lakabı takıldığı için hemen cevap verdim:

- dörtte komutanım.

bu atma eylemi benim için elzemdi zira biri kendi komutanım olan iki binbaşıya uyuduğumu söyleyemezdim. komutan bir an düşündü, benim için korku dolu bir anda. o meşhur içeri doğru sıçma eylemini birebir yaşadım ve komutan dedi ki:

- sen kayıt defterine dört on beş yaz.

bu salvoyu anlatınca neler olduğunu merak etim elbette. okan binbaşıya sordum. meğer at eğitim taburundaki atlardan bir tanesi ölmüş. oldukça pahalı bir at olan bu zavallı hayvanı ölümü de ikisi de veteriner sınıfı subay olan komutanların sorumluluğuna kalmış.

ben saat dörtte girdiklerini söyleyerek kendimi kurtarmış oldum. girişteki kamera kayıt sisteminin bozuk olması da beni kurtaran etkenlerden biri oldu açıkçası.

hafta boyu büyük bir gerginliğe neden oldu atın ölümü. herkes bir sorumlu arama peşinde idi. arada nizamiye ve emniyet nöbetçi subayı olarak bu olay bana da patlar mı, diye kendimi yesem de sonra kimse bana bulaşmadı.

yıllar sonra geriye bakıp düşününce kaç kişinin hayatı boyunca nöbet tuttuğu esnada ölen bir at yüzünden böyle bir gerginlik yaşayabileceğini düşünüp kendimi şanslı saydım.

askerlik anısı anlatmayı hiç sevmem. ama at öldü sonuçta. at ölür ben toynağı hatırlarım.
devamını gör...

anın fotoğrafı

bak yine yükseliyor dalgalar...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şehvetiye tarikatı

bir ismail saymaz kitabıdır.

hafta içinde iki kitabını daha okuyup bitirdiğim ismail saymaz'ın okuduğum ama hakkında tanım yazmayı unuttuğum kitaplarından biridir. türkçe konusunda ziyadesiyle yetersiz olan bir normal sözlük yazarının şehvetle bağırdığı gibi türkçe bilmeyen bir adam değildir ismail saymaz. bazı insanların hoşuna gitmeyen konulara değindiği için insanların canını sıkar. türkiye'de ışid isimli kitabına yazdığım tanımın altında kendinden geçen yazar için söyleyecek sözüm yok. o yüzden bu kitaba geçiyorum.

şehvetiye tarikatı kitabında ismail saymaz türkiye'de faaliyet gösteren ve bizim tarikat ya da cemaat dediğimiz milli eğitim bakanının sivil toplum kuruluşu dediği toplulukların bir röntgenini çekiyor.

şehvetiye kısmı ise bir dönem epey bir gündem olan badelemek konusundan ortaya çıkmış güzel bir başlıktır.

inandığı kitabı okuyup anlamak yerine ne konuştuğunu kendisi bile anlamayan saygıdan dört yıl boyunca doğmadığını iddia etti insanları aşkla anlatan ve her fırsat bulduğunda kendine inananları badeleyen bu adamların net bir resmi var bu kitapta.

anlayarak okunması gereken, okumadan yorum yapılmaması gereken, kimsenin hiçbir yerinin kılı olmadan sakince anlam verilmeye çalışılması gereken bir kitaptır.
devamını gör...

hereditary

bir ari aster filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen ari aster yazmıştır. ari aster'in filmlerini seviyorum. sadece korkutmak amacı yok filmlerde. her filminde bir derinlik, bir mesele var. korku kısmını ise daha çok gerilime, psikolojik gerilime yakın bir tavırla gerçekleştiriyor yönetmen. son zamanlarda korku filmi sektöründe aranan kan olduğunu düşünüyorum.

filmde toni collette, milly shapiro, gabriel beyne, alex wolff, christy summerhays, mallory bechtel ve jake brown rol almıştır. film çok sayıda ödül ve adaylıklar kazanmıştır.

isminin de vaat ettiği gibi kalıtımsal bir lanetten bahseder film. büyükanneden gelen lanet küçük toruna kadar ulaşır ve bu lanetten kurtulmak o kadar da kolay değildir.

ari aster'in yansıtmayı çok iyi başardığı aile içi sırlar, geleneksel korkular, dini ya da kültürel bağnazlık bu kitapta da karşımıza çıkıyor. insanları bööö diye korkutmaktan çok onların içinde saklı köşelerde kalmış olan kalıtımsal korkuları gün yüzüne çıkaran ari aster çok daha büyük işler yapacaktır bence.

izlenmesi gereken gayet iyi bir filmdir.
devamını gör...

fıtrat (kitap)

bir ismail saymaz kitabıdır.

ali ismail emri kim verdi, türkiye'de ışid, kimsesizler cumhuriyeti, tosun bank gibi kitaplarına da tanım yazdığım ve hala tanım yazmadığım daha fazlasını da okuduğum ismail saymaz'ın ülkeyi yönetenlerin ne zaman bu kadar zalim olmaya karar verdiklerini okuduğumuz, iş kazası değil cinayet alt başlığı ile yayımlanmış olan bu kitabı içimde yan yana büyüyen bir öfke ve üzüntü ile okudum.

fıtrat sözcüğü ülkenin gündemine sahip olduğu sözcük anlamı dışında bir değer kazanarak soma'da yaşanan madenci cinayetleri sonrasında yerleşti. bu toplu katliam sonrası öğrendik ki gözünü para hırsı bürümüş sermaye sahiplerinin ve onlarla her daim dirsek temasında olan siyasetçiler sütten çıkmış ak kaşıktır. işin fıtratı gereği ölmüştür 300 emekçi.

tersane işçileri, inşaat işçileri ve maden işçileri alınmayan önlemler, çok pahalı bulunan gerekli güvenlik ekipmanlarının yokluğu nedeniyle ölürken aslında kendilerinin kusuru yanı sıra allahın takdiri sonucu ölmektedir.

belge ve kayıtlarla türkiyede yaşanmış olan ve adına iş kazası denen cinayetleri anlatan hacimsiz ama güzel bir kitaptır.
devamını gör...

mark twain anlatıyor

bir thomas hauser kitabıdır.

mark twain benim edebiyat evrenimin en büyük, en önemli yazarlarından biridir. yazdığı her kitap keyifle okuduğum, sonra tekrar döndüğüm, bazı cümlelerini aklımda tuttuğum eserlerdir. thomas hauser ile ise ilk defa karşılaştım. ve yazdığı bu kitabı çok beğendim.

thomas hauser bu kitapta belli ki çok hayran olduğu mark twain'in yani kitapta kullanılan asıl adıyla sam clemens'in hayatından bir kesiti tam da büyük yazarın üslubunu kullanarak anlatmış. ve bence bu işi de gayet başarılı bir şekilde kotarmış.

çok genç bir adam olan sam clemens hayatı tanımak için yollara düşer ve siyahi bir adamın para için dövüşe zorlandığı bir ana denk gelir. bu adam bir köledir ve sahibi de kendisi gibi siyahidir.

bones ismindeki bu dövüşçüyü özgür bir insan kılmak için içindeki tüm merhamet duygusu ile bir savaş verir sam clemens ve bu esnada çok şey öğrenir. ırkçılık üzerine çok çarpıcı pasajların olduğu, boks üzerinden nefis bir denge kurulmuş bir kitaptı.

elbette ki kitap mark twain kitapları ayarında değildi ama büyük bir keyifle okudum.
devamını gör...

türkiye'de ışid

bir ismail saymaz kitabıdır.

türkiye'de olan biten birçok konu üzerine iyi bir araştırmacı gazetecilik örneği sergileyerek birçok kitap yazan ismail saymaz bu kitabında da bir terör örgütü olan ve genelde bombalı saldırılar ya da intihar saldırıları ile eylem yapan, açılımı ırak ve şam islam devleti olan ışid üzerine çok hacimli olmayan ama çok nitelikli bir kitap yazmış.

2011 - 2015 yılları arasında ciddi bir örgütlenme ve eğitim dönemi geçiren ışid bu tarihten sonra önce alevi, kürt ve devrimci gruplara saldırılar düzenledikten sonra türkiye cumhuriyeti devletine savaş ilan etmiştir.

örgüt türkiye'de hatay reyhanlı, suruç, ankara garı, atatürk havalimanı, vodafone arena saldırıları gibi birçok insanın hayatını kaybettiği olaylarla gündeme gelmiştir.

örgüt intihar saldırıları ve bombalı saldırılarla ilgili ve elbette yaptıkları örgütlenme ve eğitimlerle ilgili yakından takip edilse de birçok masum insanın ölümü engellenememiştir.

terör örgütleri hangi devletin yararına hizmet veriyorsa o devlet tarafından desteklenir. böyle bir dünyada yaşıyoruz. masum insanların ölmesi sadece bir detaydır.

işid de varlığını böyle devam ettiren birçok örgütten biridir.

ismail saymaz, her zaman yaptığı gibi bu kitabında da belge, kanıt ve kayıtlarla anlatmış türkiye'deki ışid varlığını.
devamını gör...

pi'nin yaşamı

bir ang lee filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu david magee yazmıştır. bu film yann martel'in aynı isimli booker ödüllü kitabından beyaz perdeye aktarılmıştır.

filmde suraj sharma, irffan khan, adil hussain, tabu, rafe spall, gerard depardieu, james saito ve andrea di stefano rol almıştır. on bir dalda oscar ödülü adayı olan film en iyi yönetmen dahil dört oscar ödülü kazanmıştır.

içinde büyülü gerçekçilik olan her şeyi çok severim. bu film de, ayrıca kitabı da, benim çok sevdiklerim arasındadır. hayat görme biçimlerinden ibarettir aslında. her insanı her şeyi aynı şekilde görmez. ben mümkün olmadığı düşünüleni görenlerin tarafında olmayı tercih ediyorum.

filmin büyük çoğunluğu pi patel isimli bir gencin okyanus ortasında richard parker ile günler geçirmesini anlatıyor. bu arada söylemek de fayda var: richard parker bir bengal kaplanı.

talihsiz bir kaza sonucu bir filikada kalan ve hayatta kalma savaşı veren pi patel inanılmaz hikayesini anlatırken görme biçimleri de ortaya çıkıyor.

izlemekten çok keyif aldığım ancak kitabı kadar etkileyici olmadığını düşündüğüm filmdir.
devamını gör...

korku burnu

bir john d. macdonald kitabıdır.

cape fear adıyla senaryoya aktarılan ve robert de niro ve nick nolte gibi önemli isimleri bir araya getiren bir filme dönüşen bu kitap yine geleneği bozmuyor. çünkü kitap kesinlikle filmden daha iyi bana göre.

kanunlara saygılı olmayı öğrendik çocukluğumuzdan itibaren. ama kanunları ciddiye almayan, kanunsuz yaşamayı bir hayat tarzı olarak benimseyen, psikopatlık derecesine varan insanlara karşı kanunun bizi nasıl koruyacağına aklımız ermedi aslında.

kitabın iki önemli karakterinden biri olan sam bowden iyi bir işi, güzel bir eşi ve biri ergenlik çağında olan üç çocuğu ile birlikte mutlu mesut yaşamaktadır. diğer karakter max cady ise yıllar önce on dört yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ederken sam bowden tarafından engellenmiş ve askeri mahkemece on dört yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

on dört yıl boyunca intikam hesapları yapan max cady dışarı çıktığı anda mahkumiyetinden sorumlu tuttuğu sam bowden'ı rahatsız etmeye başlar. sam bowden ise kanun yoluyla bu beladan kurtulmaya çalışır.

okurken insanı gerim gerim geren nefis bir polisiye romanıdır.
devamını gör...

barbarian

bir zach cregger filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen zach cregger yazmıştır. filmde georgina campbell, bill skarsgard, justin long, matthew patrick davis, richard brake, kurt braunohler, jaymes butler ve sophie sörensen rol almıştır.

aslında filmin başlangıcı ile birlikte sevebileceği bir film olabileceğini düşünmüştüm. ama maalesef daha çok ne yapacağını düşünen, konuyu derinleştirmek için uğraşan, yan hikayeler ve arka plan hikayeleri ile bir zenginlik yakalamaya çalışan filmin senaristi ve yönetmeni zach cregger bir noktadan sonra ipin ucunu kaçırmış gibi görünüyor.

airbnb aracılığıyla kiraladığı bir eve gecenin bir yarısı ulaşan bir kadın beklemediği bir sürprizle karşılaşır çünkü evi aynı tarih için bir başka adam da kiralamıştır. sürprizler bununla da kalmaz. zira kaldıkları bu evin alt kısmı tünellerle örülüdür ve korkunç bir sır saklamaktadır.

aslında klasik bir korku hikayesidir. bir korku filminden beklenen karanlık, lanetli ev, ani sesler ve gürültüler gibi öğeler eksik değildir.

ancak konunun sarkması ve oyunculukların vasat olması neticesinde kötü bir film ortaya çıkmıştır.
devamını gör...

ali ismail emri kim verdi

bir ismail saymaz kitabıdır.

ismail saymaz'ın kitapları ile ilgili yazdığım diğer tanımlarda da belirttim, yine belirteceğim. ismail saymaz ile üç sene rize anadolu lisesi'nde birlikte okuduk. benim iki üç dönem üstüm olan ismail saymaz'ın kitaplarını okumak bu yüzden bende bir kardeşlik duygusu uyandırıyor.

gezi direnişi sırasında eskişehir'de bir sokakta esnaf ve polis tarafından dövülerek öldürülen ali ismail korkmaz'ın hikayesini anlatıyor ismail saymaz bu kitapta.

gezi direnişinin başlangıcından itibaren ele alınan konu, ali ismail korkmaz'ın katillerinin yargılanma dönemine kadar devam ediyor.

önce delillerin karartılması, sonra eskişehir valisinin yaptığı anlamsız açıklamalar ve nihayetinde çark etmesi, dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanının konu ile ilgili açıklamaları, tanıklar, kayıtlar... hepsi var kitabın içinde.

ali ismail korkmaz'ı unutmayacağız. onun düşlerindeki özgür dünya bizim de ahdımızdır. ali ismail korkmaz'ı katledenler çoktan aramıza katıldılar. adalet neyin temeliydi diye düşüncelere gark etse de bizi, böyle bir adaleti kanıksadığımız için pek de umrumuzda olmadı bu durum.

çok güzel ama çok can yakan bir kitaptı. tanımı bitirmeden önce ali ismail korkmaz'ın anısını canlı tutan fenerbahçe taraftarına da teşekkür etmek isterim.

bizim de düşlerimizde özgür bir dünya var.
devamını gör...

cape fear

bir martin scorsese filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu wesley strick ve james r. webb yazmıştır. film, türkçe'ye korku burnu ismi ile çevrilen john d. macdonald'ın the executioners isimli romanından sinemaya uyarlanmıştır.

filmde benim için tüm zamanların en iyi üç aktöründen biri olan robert de niro, iki gözüm nick nolte, jessica lange, juliette lewis, joe don baker, robert mitchum, gregory peck, martin balsam ve illeana douglas rol almıştır. bu filmle robert de niro en iyi erkek oyuncu, juliette lewis ise en iyi yardımcı kadın oyuncu rolünde oscar adayı olmuştur.

robert de niro'nun manyak bir katili canlandırdığı bu filmde oyuncuya hayran kalmamak elde değil. elbette biraz travis bickle esintileri var kararkterde ama yine de özgün bir karakter olduğunu düşünüyorum.

on dört yıl önce bir tecavüz olayından hüküm giyen eski bir asker bunun için intikam almak istediği bir adamın peşine düşer. on dört yıl boyunca aklında evirip çevirdiği intikam planı ile adamın ve ailesinin hayatını karartır.

gerilim dozu yüksek, iyi oyunculuklarla bezenmiş güzel bir filmdir.
devamını gör...

aynalar cehennemi ve diğer öyküler

bir edogawa rampo kitabıdır.

tutkunu olduğum edebiyatlardan biridir japon edebiyatı. ve ithaki yayınlarının japon klasikleri dizisi de bu konudaki isteğimi en muhteşem şekilde karşılayan bir seri. edogawa rampo adını bile duymadığım bir yazardı. ama bu kitabını okuyunca ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu anladım bunun.

bu kitaptaki öykülerde neredeyse her zaman başka insanlara akıl almaz bir öykü anlatan insanların hikayelerini okuyoruz. sanki kurmaca içinde kurmaca. nefis bir anlatım tarzı ile polisiyeye yakın ama daha çok oyunbaz ve şakacı kişiler ile bu insanların başka insanları şaşırtmaktan aldıkları zevke şahit oluyoruz.

kitapta hırsızlık yapmak için koltuk kılığına giren bir adam, mükemmel suça ulaştığına inanan ve her adımı planlayan başka bir adam, arkadaşı tarafından yıllarca uyurgezer olduğu konusunda kandırılan bir başkası, kırmızı bir odada insanlara kan donduran doksan dokuz cinayeti itiraf eden bir başkası ve aklını görüntüleri yansıtan cisimlerle bozmuş bir deli ve de birçok başka insanı okuyoruz.

son dönemlerde okuduğum en keyifli kitap oldu. şiddetle tavsiye ederim.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim