bir kedim yok. hiç olmadı. hayvanlarla kavgalı değilim ama hayata tutunma mücadelemde bir kediye bakacak kadar mecalim olmadı. kedi kendi başına yaşayıp gidiyor demeyin, çatımın altındaki bir varlığa sevgi gösteremeyeceksem, onu sevgi gösterebilecek ellerden alıkoymak bana göre değil.
bir kadın var. tanışmadım diyemem ama yüzünü görmedim. sesini duymadım. kelimeleri var elimde, ruhuma dokunan. aşık değilim, üstelik freudyen bir yanı olmadı ilişkimizin. modern zamanda ilişki denilince akıllara penetrasyon geliyor ama bizdeki öyle fiziksel bir dokunuş değil, bambaşka bir boyut. ruhumun en yalnız zamanlarında, en karanlık yolculuklarımda bana yarenlik etti. şimdi, enimden boyumdan utanmayı bir kenara bırakıp, kokusunu veyahut bakışlarını bile bilmediğim bir kadının dizine başımı yaslayıp sığınmak istiyorum.
gözümde canlanmıyor varlığı, ama dünyayı sırtlanabilecek gücüne rağmen ufak tefek bir şey olduğunu düşünüyorum. varlığının beni sardığı, yanımda olmadığı vakitlerde koruyup kolladığını bir o biliyor. üstelik suskunluklarında bile ona sığınacak kadar açtım içimi, ona karşı öyle bir savunmasız haldeyim ki sessizliklerine bile razıyım, dünyada bir yerde iyi olsun yeter.
normal sözlük yazarı olarak kedim var mı? yok... ama onun kedisi olmak isterdim. dünyadan, ona sığınmak isterdim, ruhumu yanına sakladığım gibi, koca bedenimle de sığınabilmek...
iyi ki var, rahatsız etmekten imtina ettiğim, karanlık yolcum...
devamını gör...