bard haggard yazar profili

eskiden belirli semtlerin kahvehanelerinde bolca gördüğümüz bıyıklardı. geneli yerli tütün içmekten sararırdı bu bıyıkların.
güzel abilerin güzel bıyıklarıydı. şimdilerde pek rastlanmıyor.

belediyenin uygun gördüğü yerlere esnafın tezgah açarak haftanın belli günlerinde kurup satış yaptıkları yer. genelde manavdan marketten meyve sebze almak istemeyenler tercih ederler ki isabette olur. fiyatlar daha uygundur. yalnız meyve sebze değil envai çeşit yiyecek türü giysi vs bulunur. pazarlık sünnettir.
(bkz: salı pazarı) (bkz: sosyete pazarı) (bkz: ulus pazarı) (bkz: bostanlı pazarı) (bkz: hatay pazarı)

ne olur ne olmaz diye almanca öğreniyorsunuz *

"ne yardan geçilir, ne de serden" şeklinde de özetleyebileceğimiz davranış biçimi.

donatımlık da denir.

olmak istediğim yerdir.
evet almanya'nın türkiye gibi doğal güzellikleri ve güzel iklimi yoktur ama en azından orada insana "insan" muamelesi yapılmaktadır. en basit örnek bir alman vatandaşı su için para ödemez. çünkü devleti ona aylık bir su harcama kotası vermektedir eğer o kotayı aşmazsa para ödemez ha eğer olurda aşarsa aştığı kadarının parasını öder.
peki biz de nasıl? dünyanın en verimli akarsularına sahibiz yine de çok para ödüyoruz su için.

kendisi zamanında bir üniversite söyleşisinde verdiği cevapla gözümde büyüklüğünü bir kez daha tescillemiştir.

üniversite öğrencisi kişi : " x filminde unutkan birisini canlandırıyordunuz, peki sizin unutmak istediğiniz bir anınız var mı bu hayatta?"
şener şen : soru neydi pardon??

ara ara o anı hatırlar tebessüm ederim.

çekilişler yerine daha farklı etkinlikler yapılabilir. kitap özeti etkinliği olabilir mesela, haftanın kitabı seçilir, okuyup en güzel özeti sözlüğe giren yazara güzel bir hediye verilebilir.

divan edebiyatı muhteremlerindendir. kanımca en güzel rubailer ömer hayyam'a aitir. rubaiyat mutlaka okunmalı, okutulmalıdır.

çoğu zaman başıma gelir ve asla ders almam.

çok ama çok sevdiğim değerli şahsiyet. bu kadar ciddi rahatsızlığı varken kalkıştığı bu iş ve aldığı büyük sorumluluk o kadar takdire şayan bir davranıştı ki ancak gerçek bir vatanseverin yapabileceği bir fedakarlıktı.
umarım tez zamanda sağlığına kavuşursun, sana çok şey borçluyum.

karanlıkta dem tutan ishak kuşu dizelerinden bildiğim, ahmet kaya'nın lili marlen türküsü
adlı parçasında da geçen kuş.

geçen sene ile bu sene arasında 2 kat fiyat farkı var resmen.
ekonomik kriz en çok şırdanı vurdu diyebilir miyiz?

yazın sezon indirimi ile almanın çok daha avantajlı olduğu kıyafet.
kış sezonu ile yaz sezonu arasında net %40 fark oluyor.

indirimini kovaladığım marka. fırsatını kolluyorum, yakaladığımda yaz için bir tanesini kapaklayacağım.

abi tam bir yaz saati olmuş, şıkır şıkır.
plajda kolda yansıma ; gözlükte yansıma serin serin gezicen.

ne yaparsan yap swiss made al.

jacques philippe olabilir, bu aralar çok revaçta.

elflerin en güçlüsü en beceriklisi kabul edilir. öyküsü silmarillion'da anlatılır. silmarillerin ve yüzüklerin efendisi'nde de görülen elendil soyunun kullandığı palantirilerin yaratıcısıdır.

el hünerlerine erişebilen olmamıştır. ancak hünerleriyle benzediği değer biçilemez simariller de kendisinin ve oğullarının laneti olmuştur.
babası finwé'nin öldürülüp yaptığı silmarillerden birinin çalındığını öğrenince 7 oğluyla beraber; babasının intikamını almaya ve silmarilleri geri almaya yemin etmiştir.

(bkz: féanorun yemini)

féanor ve oğulları bu olayın ardından melkorun peşinden (féanor ona kara düşman anlamına gelen morgoth ismini vermiştir.) orta dünya'ya gitmek istemişlerdir. ancak féanor, güneşin 1. çağının hatta arda'nın bütün çağlarının en karanlık olaylarından birini gerçekleştirmiştir.

féanor ve halkı deniz kenarında yaşamadığı için el sanatlarında iyiydi ancak gemi yapımını bilmezlerdi. deniz kenarında yaşayan* ve gemileri dünyanın en sağlam en güzel gemileri olan elfler kendilerine orta dünya yolculukları için gemi vermeyi reddettikleri için féanor sonralar kardeş katli olarak anılacak olayı gerçekleştirmiş ve pek çok elfi kılıçtan geçirip gemileri zorla almıştır. orta dünyaya gittikten sonra da lanet onun ve oğullarının peşini bırakmadı ve en son ölürken ruhu ettiği yeminle ve hırsıyla o kadar sıcaktı ki; ruhu bedenini yaktı kavurdu ve cesedinden geri bir şey kalmadı.

bu yüzden féanor tarihe ateşin ruhu* olarak geçti.

kelimenin türkçe çevirisi küçük ve yumuşak anlamına gelir. firmayla bu anlamın ne gibi bir alakası bulunmakta bilemiyorum.

günümüzde "yaratan" "yaratıcı" anlamında kullanılsa da esasen eski türkçe'deki "tengri"den gelir.
anlamı yoktur. anlamı tengridir işte. bugünkü karşılığıyla tanrı'dır.

yani yaratıcı anlamına gelmez, yaratıcının isimlerinden birisidir. buna göre allah bir tanrı değil, göktürk inancındaki tanrıya en uygun karşılıktır. allah ne kadar tanrı ise bir o kadar da isa'dır, tengridir, . ayrıca tanrı bir hollywood yıldızıdır. filmlerdeki "jesus"ların hepsi türkçe'ye "tanrı" olarak geçer. "aman tanrım!", "tanrım ne yaptığını sanıyorsun sen?", "tanrının cezası!" gibi. tabi o kendisine hangi ismin takıldığını pek sallar mı bilmem.